Öcalan: Demokratik Cumhuriyet’in inşasını sağlayacak anayasa kurulmalı

img

HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, 97'nci yılını geride bırakan cumhuriyetin demokrasi olmadan sorunları çözemeyeceğini belirterek, bunun için Demokratik Cumhuriyet’in inşasını sağlayacak anayasasının kurulması gerektiğinin altını çizdi. 

Osmanlı Devleti’nin bakiyesi üzerine temelleri atılan Türkiye Cumhuriyeti, 97’nci yılını geride bıraktı. Anadolu ve Mezopotamya coğrafyalarında yaşayan halkların ittifakı üzerine 29 Ekim 1923'te ilan edilen Cumhuriyet, kısa bir süre sonra tüm halklar ve inançların yok sayıldığı, Türkçülük ve tekçiliğin esas alındığı bir rejime dönüştü. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) kuruluşunda benimsenen “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi ve demokratik değerler çerçevesinde çıkarılan 1921 Anayasası yok sayılarak, yerine “Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk” olarak kabul edildiği 1924 Anayasası’yla rejim şekillenmeye başladı.
 
Cumhuriyet rejiminin kuruluş ilkelerinden gittikçe uzaklaşması, beraberinde büyük sorunları getirdi. Her yönetimi devralan, özellikle bu duruma karşı duran halklar ve inançlara karşı “imha ve inkar” siyasetine başvurdu. Bu politikalardan nasibini alan halkların başında gelen Kürtler, 98 yıllık süreçte birçok kez isyan etti ya da saldırılara karşı direndi. Günümüzde “29’uncu Kürt İsyanı” olarak kabul edilen PKK’nin başlattığı silahlı mücadele de bu isyanların sonuncusu oldu. 
 
Gelinen aşamada cumhuriyet rejimi can çekişirken, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 23 yıla yakın bir süredir ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Demokratik Cumhuriyet” tezi daha da anlam kazandı. Öcalan, her dönem savunduğu bu tezle toplumsal barışın önünü açmak için yoğun bir çaba gösterdi. Öcalan, Kürtlerin kazanacağı demokrasinin aynı zamanda tüm Türkiye ve Orta Doğu halklarına da kazandıracağını vurguladı.  
 
DEMOKRASİ SAVAŞÇILIĞI
 
Uluslararası komployla getirildiği İmralı Adası’nda 9 Eylül 1999 tarihli avukat görüşmesinde Öcalan, ilk olarak ayrılıkçılığı körükleyen milliyetçilikten uzak durulması gerektiği uyarısında bulundu. Öcalan, cumhuriyetin demokratikleştirilmesinin kutsal olduğunu belirterek, “Demokrasi savaşçılığı çok zordur. Demokrasi için bir saat ayakta kalmak önemlidir. Benim bir günüm bile çok kutsal ve zorlu. Tek başıma dayanmaya, bunları kavratmaya çalışıyorum. Bu çok önemli. Burada demokrasi savaşının nasıl yürütüldüğünü bilmelisiniz. 24 saatinizi vererek demokratik çalışmayı yapacaksınız. Bir somun ekmeğe 24 saat demokrasi için mücadele edeceksiniz” dedi. 
 
DÖNÜM NOKTASI
 
PKK Lideri, 28 Ekim 1999’da cumhuriyetin 76’ncı kuruluş yıldönümüne ilişkin, şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye, devrimci-demokratik cumhuriyete dönüşüyor. Ben de bunun mücadelesini verdim. Biz cumhuriyetin özüne karşı değiliz. Türkiye'nin aydın devrimci güçleri de Türkiye'nin oligarşik cumhuriyetine karşı çıkmışlar. Devrimci gençler bunu kabul etmemişlerdi. Oligarşik cumhuriyette yerimiz yoktur. Çıkış, devrimci-demokratik cumhuriyetin yeniden inşasını sağlayacak anayasasının kurulmasıdır. ‘70'lerin dili ne kadar şiddet ise, ‘96 sonrasının dili de o kadar demokratik evrim dili olmak zorundadır. Kürt olayı da kesinlikle burada çözümünü bulmalıdır. Kürtler, devletin asli bir kurucu öğesi olarak yeni demokratik cumhuriyet içinde yerini almalıdır. Türkiye bu yol ayrımındadır. 
 
TÜRK-KÜRT AYRIMI OLMAMALI
 
Türk-Kürt ayrımı da olmamalı. Türkiye ile bütünleşme esas alınmalı. Demokratik siyaseti başarıya götürmenin yolu budur. Farklılıklar ortaya çıkmıştır. Farklılıkların bütünleştirilmesidir bu. Bir mozaik gibi bütünleştirmek önemlidir. Bütün güçlerin Demokratik Cumhuriyet Projesine çekilmesi gerekir. Mesele bir mozaik gibi birleşmektir.”
 
DEMOKRATİK CUMHURİYET AKIMI
 
Öcalan, Demokratik Cumhuriyet akımı geleceğinin çok parlak olduğunu vurguladığı 22 Mart 2000 tarihli görüşmede, şunları söyledi: “Bunu erkenden görenler mutlaka başarıya ulaşır. Ama bunun tam anlaşılmadığını düşünüyorum. Aslında ben geçen yıl Demokratik Cumhuriyet Projesini ortaya koyduğumda, bu projenin bilimsel temele dayanmış olması gerçeği görülemedi. Halen de tam anlaşılmış değil. Kafası çalışan Demokratik Cumhuriyet akımını büyütür. Ve Türkiye’nin bir numaralı siyasi akımı haline getirebilir. Bunun koşulları vardır, hızla da olgunlaşmaktadır. Demokratik çizgi içinde bulunduğumuz çağın ifadesidir, böyle anlamak gerekir. Geleceği olan çizginin, demokratik çizgi olduğu ısrarla anlatılmalıdır.”
 
KÜRTLER VATANDAŞ HALİNE GELMEMİŞ
 
“Demokratik Cumhuriyet yurttaşlığı” kavramının önemine vurgu yapan Öcalan, 26 Temmuz 2000 tarihli görüşmede, “Kürtler vatandaş haline gelmemiş. Bölgecilik yapmıyoruz. Ağa, şeyh, aşiret üçlüsü Kürtlerin onurlu yurttaşlığını önledi. Biz ise demokratik bir kuruluş olarak Kürtleri nasıl Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu bir vatandaşı yapabiliriz; bunu tartışmalıyız. Kürtlerin Demokratik Cumhuriyet yurttaşı olması lazım. Bu bir demokrasi mücadelesidir. Demokrasi deniyor. Sosyal devlet, hukuk devleti deniyor. Bunun içini doldurmak lazım. Bunlar şimdiye kadar nasıl yapılmadı. Bağırılır çağırılır bunlar dile getirilir. Kürtler kendini ancak bu temelde kabul ettirebilir. Kürt meselesini demokrasi ve barış çizgisine getirmek istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Temel sorun budur” şeklinde konuştu.
 
OLİGARŞİK DÜZEN SORUMLUDUR
 
PKK Lideri, 1 Kasım 2000 tarihli avukat görüşmesinde de Demokratik Cumhuriyet’e dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Öcalan, 1919’da başlayan Kurtuluş Savaşı’nın Demokratik Cumhuriyet’le sonuçlanamamış olmasından sonra, 1950’lerde cumhuriyetin oligarşikleşme sürecine tabi kılınmasının çok daha acı bir deneyim olduğunu ifade ederek, “Bugünkü zorbalık ve yolsuzluktan oligarşik düzen sorumludur. Günümüzde artık demokrasi ve Demokratik Cumhuriyet şiarı, yaşam için olmazsa olmaz kabilinden bir şarttır. Bir kez daha bir demokratik ruh ve ittifak gücü olarak doğudan yükselen ve tıpkı Kuvayı Milliye döneminde olduğu gibi demokrasi ruhu temelinde batıyla bütünleşerek, demokratik ve laik cumhuriyeti gerçekleştirmede üzerimize düşen tarih görevi yerine getireceğimize dair inancımı belirtirim. Bu temelde şimdiye kadar eksiği ve yanlışı olanların herhangi bir küskünlüğe kapılmadan, devletten tutalım toplumun çeşitli kesimlerine kadar, ne kadar haksızlığa uğramışlar olsalar da, eksikliklerini demokratik barışçı bir tarzda aşmaya hazır olduğunuza inanıyorum” dedi. 
 
DEMOKRASİ CUMHURİYETLE ÇELİŞMEZ
 
Öcalan, 2007 yılında gelindiğinde 2 Mayıs’ta avukatlarıyla yaptığı görüşmede Demokratik Cumhuriyet önerisini yineleyerek, demokrasinin cumhuriyetle çelişmeyeceğini, cumhuriyetin demokrasinin devlet biçimi olduğunu söyledi. Öcalan, demokrasi olmadan cumhuriyetin sorunlarını da çözemeyeceğini, devamlılık da arz etmeyeceği uyarısında bulundu. Çözüm için Demokratik Cumhuriyet düşüncesini benimsediğini sık sık dile getiren Öcalan, 8 Ağustos 2007 tarihli görüşmede de, “Demokratik Cumhuriyet bir projedir, büyük bir projedir. Kürtlerin ve devletin yararına olan bir projedir. Hatta bu Ortadoğu’da yaşayan diğer halkların da yararına olan, onların da yararlanabileceği bir projedir” diye belirtti. 
 
DEVLETİN DEMOKRATİKLEŞMESİ
 
PKK Lideri, 30 Aralık 2009’da ortak ilkeler üzerinde durarak, şunları söyledi: “Birincisi Demokratik Cumhuriyet’tir. Bundan kastım, devletin demokratikleştirilmesidir. İkinci ilke; Demokratik Vatan’dır. Ben daha önce ortak vatan diye niteliyordum, bundan kastım bu bütün ülke toprağıdır. Vatan gene ortaktır ama herkesin bu topraklarda farklı ulusların, etnisitelerin yaşadığı gerçeğinin görülebilmesi için Demokratik Vatan diyorum. Üçüncü ilke Demokratik Ulus’tur. İyi anlaşılması için, hatırlayabilmeniz için her birinin başına demokratik kavramını getiriyorum. Demokratik Cumhuriyet biliniyor, Demokratik Vatan, ortak vatan toprağıdır, sınırlarla uğraşmıyoruz ama demokratik bir biçimde ifade edilmeli. Demokratik Ulus kavramı, ulusun demokratikleşmesi, burada söylemek istediğim aslında çoklu ulustur. Sadece Kürtler, Türkler değil, farklı etnisiteler, azınlıklar var, tümünü kapsayan çoklu kültür, çoklu kimlik, çoklu ulus, bunların bileşimine, bunların tümüne demokratik ulus diyebiliriz. Herkesin içinde yer alabileceği ortak ilkeleri koydum.” 
 
ORTADOĞU’NUN DEMOKRATİKLEŞMESİ 
 
Öcalan, Türkiye’de demokratik çözümü geliştirme ısrarını sürdürdüğü İmralı’da avukatlarıyla 17 Şubat 2010’da gerçekleştirdiği görüşmede, “Türkiye’de iki hegemonya var. Birinci hegemonya İttihat Terakki hegemonyasıdır. Ulusalcı-milliyetçi güçlerin temsil ettiği İttihat Terakki hegemonyasıdır. Bu hegemonya 80-90 yıldır varlığını sürdürmektedir. İkinci hegemonya ise Türk-İslam sentezli hegemonyadır. Bu hegemonyanın temsilini ise AKP şu anda yapmaktadır. Bizim bu iki hegemonya karşısında geliştirdiğimiz üçüncü yol ise demokratik çözüm yoludur. İşte Demokratik Cumhuriyet dediğim budur. Bizim demokratik çözüm anlayışımızda üç ilke var. Birincisi demokratik ulus, ikincisi demokratik vatan, üçüncüsü demokratik cumhuriyettir. Demokratik ulus, hiç bir ulusun başka bir ulusa tahakküm kurmadığı, üstünde olmadığı, zorla asimile etmediği ulus anlayışıdır. Burada demokratik ulusta zorunlu asimilasyon yoktur, gönüllü asimilasyon vardır. Halklar, kültürler birbirleriyle gönüllü bir şekilde ilişki kurarlar, iç içe geçerler, birbirlerini yok etmezler, birbirlerinin yaşamsal varlıklarına saygılı karşılıklı birbirlerini beslerler. Demokratik ülke veya demokratik vatanda ise sınırlara takılmadan, herhangi bir sınır problemi yaratmaksızın birlikte yaşama vardır. Demokratik Cumhuriyet ile bu tamamlanır. Bu anlayışımız Ortadoğu’nun demokratikleşmesi için de geçerlidir” değerlendirmesinde bulundu.
 
DEMOKRATİK ANAYASA VURGUSU 
 
PKK Lideri Öcalan, 2010 yılının Mart ayında demokratik vatan, demokratik ulus, demokratik cumhuriyet ve demokratik anayasa çerçevesinde birlikte yaşamı savunduğunu, bunun Türkiye için hayati olduğunun altını çizerken, 12 Mayıs 2020’da ise şunları vurguladı: “Bizim çözümümüz demokratik anayasadır. Otoriter anayasa değil, oligarşik anayasadan değil, demokratik anayasadan yanayız; tek ulustan değil demokratik ulustan yanayız. Oligarşik bir cumhuriyetten değil, demokratik bir cumhuriyetten yanayız. Tekçi vatandan değil, demokratik vatandan yanayız.”
 
ÇÖZÜM ÇABASI 
 
Ölümü değil yaşamı savunan Öcalan, 9 Haziran 2010’da şu uyarılarda bulundu: “Demokratik cumhuriyet, demokratik ulus, demokratik vatan, demokratik anayasa demiştim. Benim tercihim kan akmadan demokratik anayasal çözümdür. Eninde sonunda, çok kan dökülse de gelinecek nokta çözümdür, çözüm galebe çalacaktır. Bu kadar acı çekmeden, bu kadar kan dökülmeden, çözümün sağlanması için çabalıyorum.”
 
MA / Özgür Paksoy