Davutoğlu’na çağrı: 7 Haziran-1 Kasım süreci yeniden mi sahneleniyor?

img
ANKARA - Türkiye’de dikta rejimini kurumsallaştıran ve dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun bizzat içerisinde yer aldığı 7 Haziran-1 Kasım 2015 arası süreç yeniden mi kurgulanıyor? Ümit Özdağ’ın Davutoğlu’na “konuş” çağrısı karşılık bulursa, süregelen karanlık dönemin sis perdesi de aralanacak.
 
Ankara’da katalog suçlar üzerinde yürütülen siyaset gözleri yeniden 7 Haziran- 1 Kasım 2015 sürecine çevirdi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bir televizyon programında “Operasyon çocuğudur” dediği Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın "Sayın Davutoğlu korkmayın, tehdit edildiğinizi kamuoyunda gördük, çıkın, Haziran - Kasım 2015 arasında ne olduğunu anlatın. Çünkü benzer bir çalışma tekrar başlamış görünüyor" sözleri, bir kez daha malumu ilam etti. Özdağ’ın açıklamaları azledildikten sonra Sakarya’da 24 Ağustos 2019 tarihinde bir konuşma yapan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da “Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz" demişti. Mafya, çete ve iktidar güçleri arasında zaman zaman bir tehdit ve şantaj aracına dönüşen süreç yeniden mi sahneleniyor, sorusunu akıllara getirdi. 
 
SAVAŞ VE KİTLESEL KATLİAM YAŞANDI 
 
Özdağ’ın ve Davutoğlu’nun örtülü ifade ettiği süreçte, Türkiye’de dikta rejimi kurumsallaştı. İki seçim arasında kitlesel katliamlar yaşandı. İki yıl süren “çözüm süreci” sona erdirilerek, Kürt sorununda bir kez daha çatışmalı süreç başlatıldı. Kentler yakılıp yıkıldı. Yüzlerce insan yaşamını yitirdi, bir milyonu aşkın insan göçertildi. 90’lı yılların kısa bir fragmanı olarak değerlendirilen sürecin sonucunda MHP’ye muhtaç AKP iktidarı kuruldu. 
 
İşte kriminal suç örgütlerinin hesaplaşmasına dönüşen sürecin özeti: 
 
HDP’YE 56 MERKEZDE SALDIRI
 
7 Haziran 2015 Genel Seçimleri öncesi parti olarak seçime girme kararı alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) adeta iktidarın gazabına uğradı. “Çözüm süreci” bitirildi ve iktidarın basıncına CHP başta olmak üzere muhalefet de çanak tuttu. 10 Nisan-10 Mayıs 2015 tarihleri arasında HDP’nin il ve ilçe örgütlerine 56 merkezde saldırı yapıldı. Halkların birlikte yaşama umudu baltalandıkça baltalandı. 18 Mayıs 2015 tarihinde HDP Adana ve Mersin İl binalarına eş zamanlı bomba patlatıldı. Şans eseri can kaybı yaşanmadı. HDP’nin 5 Haziran’da Diyarbakır’da düzenlediği “Büyük insanlık” mitingine yönelik bombalı saldırı yapıldı ve 5 kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi yaralı kurtuldu. 
 
SALDIRILAR SONUÇ ALMADI 
 
HDP’ye yönelik bombalama, baskı, tutuklama, gözaltı ve yasaklar umudun yürüyüşünü durduramadı. 7 Haziran’da parti olarak seçime giren HDP, yüzde 13,2 oy alarak iki kutuplu Türkiye siyasetinde üçüncü yolu açtı. Ankara’da yerinden oynayan taşlar, kurgu, kaos ve savaş politikalarıyla yerine oturtulmak istendi. CHP, AKP ve MHP arasında günlerce süren görüş alışverişlerin sonunda yeniden seçim kararı çıktı. 
 
AKP DENETİMİNDE DARBE MEKANİĞİ 
 
7 Haziran sonuçları aynı zamanda felaket senaryosunun da başlangıcı oldu. Seçimin hemen ardından Diyarbakır’da Yeni İHYA-DER Başkanı Aytaç Baran'ın silahlı saldırıda öldürülmesiyle eş zamanlı sokaklara çıkan kar maskeli ve silahlı kişiler, HDP’li Emin Ensen, Bayram Özelçi ve Bayram Dağtan'ı infaz etti. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın daha önce yaptığı darbe mekaniği uyarılardan yola çıkan İmralı Heyeti üyesi İdris Baluken, 9 Haziran 2015’te “AKP'nin bilgisi dahilinde bir darbe mekaniğinin devreye sokulabileceği" kaydetti. 
 
 ERDOĞAN 3 GÜN SARAYA KAPANDI
 
Aynı günlerde Tayyip Erdoğan, 3 gün sarayına kapandı. Erdoğan, 10 Haziran 2015 tarihinde CHP’nin derin kara alıcısı olarak bilinen Deniz Baykal’la içeriği açıklanmayan bir görüşme yaptı. 11 Haziran’da seçim yenileme kararı alındı. Türkiye 1 Kasım 2015’te yenilenecek kanlı bir seçim için Başbakan Ahmet Davutoğlu görevlendirildi. 
 
CEYLANPINAR’DA İKİ POLİS İNFAZ EDİLDİ 
 
Davutoğlu, 15 Temmuz 2015’te HDP’ye ziyarette bulundu. Olacakları öngören HDP, “Barış, Adalet ve Demokrasi” başlıklı bir çözüm planı sundu. Ancak 20 Temmuz’da DAİŞ’e ihale edilen Suruç Katliamı yaşandı ve 33 genç yaşamını yitirdi. Ardından Ceylanpınar’da 2 polis uykuda infaz edildi. Kürt sorununda savaş gerekçesi yapılan infazın bir Ankara derin dehlizlerinde planlandığı yarı sürecinde ortaya çıktı. 24 Temmuz 2015’te ise Kandil bombalandı ve artık geri dönülmez karanlık boyutlandı. 
 
‘ÇÖZÜM SÜRECİ BUZDOLABINDA’
 
İktidarını kaybeden Erdoğan, 11 Ağustos 2015’te “çözüm sürecinin buzdolabına kaldırıldığını” açıkladı. Süreci yürütmekle görevlendirilen Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile 3 kez bir araya geldi ve 35 saatlik istikşafı görüşmelerde de sonuç alınmadı. Sürecinde sonunda, 13 Ağustos’ta Kılıçdaroğlu, “Başbakan'dan bize şu ana kadar bir koalisyon değil, 3 aylık seçim hükümeti teklifi geldi” açıklaması yaptı.
 
SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARI
 
İlki 16 Ağustos 2015’te Varto’da ilan edilen sokağa çıkma yasağı, 2016 yılına kadar sürdü. Silopi, Cizre, Nusaybin, İdil, Hakkari, Batman, Yüksekova, Bulanık, Edremit, İpekyolu, Sur, Silvan, Lice, Doğubayazıt ve Hizan’da “sokağa çıkma yasakları” ilan edildi. TİHV’in bu dönem kayıtlarına göre, aralarında kadınların ve çocuklarında olduğu en az 310 sivil hayatını kaybetti. Bir milyonu aşkın insan göçertildi. Milyon dolarlarla ifade edilen mal kayıpları yaşandı. 
 
‘BUNLAR YAŞANMAZDI’ 
 
Ve Baykal’la birlikte alınan seçim kararı Erdoğan, tarafından 26 Ağustos’ta duyuruldu. 6 Eylül 2015 tarihinde katıldığı bir TV programında, “400 milletvekili verilseydi bunlar yaşanmazdı” diyen Erdoğan’ın sözleri, devreye konulan kaosu planın itirafı olarak kayıtlara geçti. 
 
10 EKİM KATLİAMI
 
Korku, panik, ölüm, savaş, göç canlı yayınlarda an an aktarıldı. İşlenen planın bir parçası olarak Ankara'da 10 Ekim’de yapılmak istenen Barış Mitingi DAİŞ'e ihale edilen canlı bomba eylemiyle kana bulandı. Saldırı da 103 barış yürüyüşçüsü yaşamını yitirdi. Sonrasında açılan davada DAİŞ üyelerinin elini kolunu sallayarak, Ankara’ya kadar geldikleri, katliam planlayıcılarının arama ve yakalama kararlarına rağmen gözaltına alınmadığı, tüm denetimlerin kaldırıldığı ve işin içinde istihbaratın olduğu ortaya çıktı. 
 
DAVUTOĞLU’NDAN BEYAZ TOROS TEHDİDİ
 
Sürecin yürütücüsü olarak görevlendirilen dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, 20 Ekim 2015’te Van mitingindeki sözleri, yaşananların ve yaşanacakların özetiydi: “AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz Toroslar dolaşacak.” Davutoğlu’nun “Beyaz Toros” tehdidi içi boş bir söylem değildi ve kısa sürede insan kaçıran, infaz eden, sorgulayan, kaydeden “Beyaz Ranger”ler işbaşındaydı. 
 
90’lı yılların kısa fragmanı denilen bu katliamlar silsilesinin sonunda 1 Kasım 2015 Genel Seçim’de MHP’ye mecbur kalan bir AKP iktidarı çıkarıldı. 
 
KAPANIŞ ANTEP’TE YAPILDI 
 
Korkunç sürecin son planı Antep’in Şahinbey ilçesine bağlı Beybahçe Mahallesinde yapıldı. 20 Ağustos 2016 tarihinde Kürt bir ailenin düğününe yönelik yapılan ve yine adına DAİŞ denilen intihar saldırısında 40'ı çocuk 57 kişi yaşamını yitirmiş, 69 kişi de yaralandı. 
 
DAVUTOĞLU SUSACAK MI, KONUŞACAK MI? 
 
Tarih 15 Temmuz 2016’ya geldiğinde Türkiye kontrollü bir askeri kalkışma sürecine girdi. 2016 -2018 tarihlerinde ilan edilen Olağanüstü Hal, “Türk Tipi Başkanlık Rejimi”, HDP’li siyasetçilere yönelik operasyonlar, Kürt illerinde atanan kayyımlar, ifade özgürlüğü, insan hakları ihlalleri ve sınır ötesi savaş birbirini izledi. 
 
Ankara’nın kriminal suç örgütlerinin tehdit ve şantajına dönüşen 7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihin de yaşanan bu sürecin yürütücüsü Ahmet Davutoğlu, namı diğer “Küçük enişte” azledilerek oyun dışı edildi. 
 
Türkiye demokrasi güçleri ve Kürt siyasetinin sıklıkla açıklamaya ve yüzleşmeye çağırdığı Davutoğlu ise bu konudaki suskunluğunu sürdürüyor. Dönemin tanığı, savunucusu ve yürütücüsü Davutoğlu’na bir çağrı da kendisini operasyon elemanı olarak tanıtan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’dan geldi. 
 
Şimdi Ankara’da herkes şu soruyu soruyor: Davutoğlu susacak mı, yüzleşecek mi? 
 
MA / Berivan Altan