İHD: İşkence bir devlet politikasıdır

img
ADANA - İşkence ve kötü muamelenin yaşamın her alanında giderek artığına dikkati çeken İHD MYK üyesi Servet Üstün Akbaba, işkencenin bir devlet politikası olduğunu belirterek, her türlü işkenceye karşı mücadele edeceklerini söyledi. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Hatay, Adana, Mersin ve İskenderun şubeleri, Adana Köprübaşı'nda 26 Haziran “İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” kapsamında ortak açıklama yaptı."İşkencesiz Bir Dünya Mümkün" pankartının açıldığı açıklamaya, çok sayıda insan hakkı savunucuları katıldı. Açıklama metnini okuyan İHD MYK üyesi Servet Üstün Akbaba, işkencenin cezasızlıkla ödüllendirilmesinin karşısında, işkencenin sadece bireye yönelik bir saldırı olmadığı, başta işkence görenler ve yakınları olmak üzere tüm topluma verilen bir gözdağı olarak da kullanıldığını belirtti. 
 
'YAŞAMIN HER ALANINDA'
 
İşkence ve diğer kötü muamelelerin önceki dönemlerde görülmeyen bir boyuta vardığına dikkat çeken Akbaba, "Kolluk güçlerinin, evrensel hukukta ve ülke yasalarında tanımlanan zor kullanma yetkisinin çok ötesine geçen kural dışı, denetlenmeyen, cezalandırılmayan, siyasal iktidar tarafından görmezden gelinen, hatta teşvik edilen bu şiddet, sıradanlaşmış, gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Demokratik bir toplumun temelini oluşturan ve Anayasa tarafından da teminat altına alınmış olan toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini kullanarak yürüyüş yapan yurttaşlara yöneltilen zalimane ve utanç verici kolluk şiddeti de, bu durumun en güncel örneklerini oluşturmaktadır" dedi.
 
CEZAEVLERİNDE İŞKENCE 
 
İHD verilerine göre cezaevlerinde 651'ağır olmak üzere bin 517 hasta tutuklunun bulunduğuna dikkat çeken Akbaba, cezaevlerinde işkence ve kötü muamelenin yoğun yaşandığını dile getirdi. Kadınlara ve LGBTİ+'lara yönelik "eril şiddetin” de yaygınlaşarak devam ettiğini aktaran Akbaba, "İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Bu kültürün güçlenmesinde ve yaygınlaşmasında birincil etken ise cezasızlığın bir devlet politikası olmasıdır. Yıllardır her düzeyden devlet ve hükümet yetkilisi, kolluk güçlerinin şiddetini koruyan, hatta teşvik eden ve işkenceyi meşrulaştıran söylem ve davranışlar içinde olmuştur. Özellikle son dönemde mevcut siyasi iktidar, işkenceyi 'terörizm ile mücadele', 'olağanüstü hal', 'milli güvenlik' ve 'kamu düzeni' adı altında meşrulaştırma eğilimindedir. Siyasi otoritenin yaklaşımı böyle olunca, haliyle işkence yapan kamu görevlilerinin ve işkence iddialarının resen soruşturulmaması, yapılan soruşturmaların etkin ve bağımsız olmaması söz konusu olmakta. Savcı ve yargıçların subjektif ve tarafsızlıktan uzak zihniyet yapıları gibi cezasızlığa yol açan nedenlerin hiçbiri konuşulamaz, tartışılamaz hale gelmektedir” diye belirtti. 
 
'CEZASIZLIKLA MÜCADELE EDECEĞİZ'
 
İşkenceyi önlemenin tüm toplumun da sorumluluğunda olduğunu vurgulayan Akbaba, “İnsan ve yurttaş olmak için, bizi toplum yapan müşterek bağı korumak için işkencenin yol açtığı acıları görmek ve dayanışmayı büyütmek zorundayız. Var oluş nedenleri işkencesiz bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan biz İnsan hakları savunucuları, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm örtbas etme, korkutma, susturma çabalarına karşın, başlarına geleni kader olarak kabul etmeyip, yüksek sesle haykırabilmeleri için işkence görenlerin her koşulda yanında olmaya; maruz kaldıkları işkenceyi belgeleyip raporlamaya; her türlü süreçte destek vermeye; adalete erişimlerine yardımcı olmaya; yaşadıkları acıların bir daha asla tekrarlanmaması için cezasızlıkla mücadele etmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu. 
 
Akbaba, işkenceye karşı taleplerini şu şekilde sıraladı: 
 
"* Her düzeyde yetkililer işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli, uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda işkence uygulamaları kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır.
 
* Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalıdır.
 
* Gözaltı süreleri kısaltılmalıdır.
 
* Kolluk Gözetim Komisyonu tarafsız ve bağımsız hale getirilmelidir.
 
* İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması bir BM belgesi olan ‘İstanbul Protokolü’ ilkelerine göre yapılmalıdır.
 
* İşkenceye ilişkin iddialar hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır."