Suruç Katliamı 7. yılında: Fail Türkiye kontrolündeki bölgede öldürüldü

img
URFA - Yakın tarihte yaşanan katliamlar zincirinin en önemli halkarından biri olan Suruç Katliamı, üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen aydınlatılmadı. Katliamın talimatını verdiği için dosyaya dahil edilmesi istenilen DAİŞ üyesi Mahir El Agal, Türkiye denetimindeki bölgede öldürüldü.  
 
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) çağrısıyla Kobanê’deki çocuklara oyuncak götürmek için 20 Temmuz'da 2015'te Urfa'nın Suruç ilçesindeki Amara Kültür Merkezi önünde bir araya gelen gençlere yönelik DAİŞ'in gerçekleştirdiği bombalı saldırının üzerinden 7 yıl geçti. Katliamda 33 kişi yaşamını yitirirken, 100’ün üzerinde kişi de yaralandı. 
 
Olaya dair açılan davada, tek tutuklu sanık Yakub Şahin'e ceza verildi. Avukatların tüm taleplerine rağmen duruşma salonuna getirilmeyen Şahin, savunmasında “kurban” seçildiğini iddia etti. Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi, 22 Ekim 2021’de görülen karar duruşmasında Şahin'e 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Karar tepkiyle karşılandı ve olayın üstünün örtülmesi olarak youmlandı. 
 
MAHKEME BAĞLANTI BULAMADI! 
 
30 Kasım 2021'de açıklanan gerekçeli kararda, sanık Şahin’in canlı bomba Abdurrahman Alagöz ile olan bağlantılarına dair herhangi bir ifadeye yer verilmemesi dikkati çekti. Kararda, sanığa, “Tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biolojik, kimyasal silah kullanarak öldürme" suçlamasıyla 84 kez ağırlaştırılmış müebbet, "öldürmeye teşebbüsten" bin 890 yıl, "tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurmadan" 10 yıl ve 40 bin TL para cezası verildiği belirtildi. 
 
Kararda, İçişleri Bakanlığı'nın 12 Ocak 2021 tarihinde "Sultanahmet ve Suruç saldırılarının patlayıcılarını temin eden DEAŞ'lı terörist yakalandı" başlığıyla servis ettiği açıklamada adı geçen Azzo Halaf Süleyman el Aggal ile saldırıyla bağlantısı bulunan Mahir el Aggal’ın dosyaya dahil edilmesi talebinin ret gerekçesine de yer verildi. Kararda, “Bahse konu kişinin gerek sanık Şahin, gerekse diğer sanıklar Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı hakkında beyanı olmadığı” gerekçesiyle ret edildiği kaydedildi. 
 
FİRARİ SANIK DOSYALARI AYRILDI
 
Kararda, ayrıca firari sanıklar İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin aranmalarına ve söz konusu kişilerin ifadelerinin henüz alınamamış olması nedeniyle dosyalarının tefrikine karar verildiği kaydedildi. 
 
Emniyet Genel Müdürlüğü, 104 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara Garı Katliamı'nın emrini de veren ve kırmızı bültenle aranan firari sanık Bali için mahkemeye gönderdiği yazıda, Bali'nin Türkiye'nin denetimindeki İdlib'in Harabat köyünde yaşadığını aktarmıştı. Aynı cevap yazısında, bir diğer firari sanık Çelebi’nin de Şam’da hapishanede olduğu bilgisine yer verilmişti. Firari sanıklardan Bali’nin ayrıca kırmızı bültenle arandığı 25 Temmuz 2016 tarihinde Konya Cihanbeyli Devlet Hastanesi’nde tedavi gördüğü ortaya çıkmıştı. 
 
GELECEK DURUŞMA 5 ARALIK’TA
 
Firari sanıklar Büyükçelebi ve Bali yönünden devam eden yargılamanın 2'nci duruşması 1 Haziran’da görüldü. İçişleri Bakanlığı'nın 12 Ocak 2021 tarihinde “Sultanahmet ve Suruç saldırılarının patlayıcılarını temin eden DEAŞ'lı terörist yakalandı” başlığıyla servis ettiği açıklamada adı geçen Azzo Halaf Süleyman el Aggal, DAİŞ lideri Mustafa Dokumacı’nın eşi Ulkar Mamadova ile DAİŞ üyesi Muhammed Al Rashat tanık olarak duruşmaya katıldı. 
 
Avukatlar, katliamın yaşandığı süreçte DAİŞ için “Bir grup öfkeli genç” tanımlaması ve AKP'den ayrıldıktan sonra “Terörle mücadele konusunda bizi bugün eleştirenler, eski defterler açılırsa insan içine çıkamaz” açıklaması yapan dönemin başbakanı Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun dinlenmesini talep etti. Ayrıca son dönemde katliamın yaşandığı günlere dair açıklamalarda bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın da dinlenmesi talep edildi. 
 
Mahkeme, "Konya Cihanbeyli'de İlhami Balı'nın tedavi evraklarının istenmesi, Hatay Reyhanlı ilçe Emniyet Müdürlüğü'ne İlhami Balı'nın çocuklarının eğitim gördüğü yer olmasından kaynaklı orada olabileceği yönünden araştırma yapılmasını isteyeceğiz. Ankara Gar Katliamı sanığı Ömer Yetek dinlenecek. İstihbarattan sanıkların son durumuna dair bilgi isteyeceğiz" kararını zapta geçirdi. Ümit Özdağ'ın dinlenmesini reddeden heyet, Ahmet Davutoğlu'nun dinlenme talebinin ise değerlendirilmesine karar verdi. 
 
2 firari sanık yönünden devam eden davanın bir sonraki duruşması 5 Aralık 2022'de görülecek. 
 
TÜRKİYE KONTROLÜNDEKİ BÖLGEDE ÖLDÜRÜLDÜ
 
Yargılama süreci devam ederken, dosyaya dahil edilmesi istenilen ve saldırıyla bağlantısı bulunan Mahir el Aggal, 12 Temmuz’da Türkiye ve bağlı paramiliter güçlerin kontrolündeki Cinderes'te ABD'de tarafından yapılan hava saldırısında öldürüldü. Son duruşmada "tanık" sıfatıyla dinlenen Süleyman al Agal, amcasının oğlu Maher al Agal’a dair daha önce, "Suruç patlamasının gerçekleştiği dönemde sınır emiri olduğunu bilmekteyim. Suruç patlamasının talimatını verdiğini ve bombayı temin ederek bombanın sınır geçişine aracılık etmiş" ifadelerini kullanmıştı. 
 
Dava avukatlarından Serdıl İzol ve katliamın tanıklarından Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Suruç İlçe Eşbaşkanı Suphi Koçyiğit, 7 yıldır süren yargılama süreci ve katliam sürecinde yaşananları anlattı. 
 
ÖNCE SURUÇ SONRA ANKARA 
 
Katliamın toplumda büyük bir travma yarattığına dikkati çeken İzol, dava avukatları ve aileler “adalet” talebiyle 2015 yılında Suruç İçin Adalet Platformu kurduklarını anımsattı. Platformu davadan bir sonuç elde etmek amacıyla kurduklarını aktaran Av. İzol, "Tek niyetimiz adaletin sağlanmasıydı. Soruşturma aşamasında 2015 yılında dosyada gizlilik kararı alındı ve bu karar uzun bir süre sürdü. Bir sürü dilekçe sunduk ama hiçbiri dikkate alınmadı. Hemen akabinde katliamı gerçekleştirenler aynı şekilde Ankara’da 10 Ekim Gar Katliamı'nı yaptılar" dedi. 
 
TALEPLERE RET
 
Ankara'da yaşanan katliamın istenmesi halinde önlenebileceğini ifade eden İzol, 7 yıllık süreçte etkin bir soruşturma yürütülmediğini söyledi. İzol, katliama dair açılan davada 2'si firari 3 kişinin yargılandığına işaret ederek, "Biri Ankara Gar Katliamı sorumlularından Yakub Şahin. Sadece Şahin ceza aldı, Çelebi ve Bali hakkında tefrik edilen dosya devam ediyor. Avukatların ve ailelerin hukuki talepleri hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildi" dedi. Davutoğlu hakkında yaptıkları suç duyurusunun da reddedildiğini aktaran Çelebi, "En son celselerde Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmesi talebimiz reddedilmiyor. O tarihleri içeren Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi cinayetinin sorumluları ile ilgili devam eden yargılamada Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenilmesine karar verildi. Buradaki reddedilmeme gerekçesi aslında bir nevi ortaya çıkıyor. Davutoğlu’nun orada söyleyecekleri bizim davamızı da etkileyecek" diye kaydetti. 
 
EL AGAL DOSYAYA DAHİL EDİLMEDİ
 
Davanın sadece tutuklu sanık Şahin üzerinden yürüdüğüne dikkati çeken İzol, "7 yıldır sanık sandalyeleri boş. Tek talebimiz adil yargılanmanın yapılması. Eğer adil yargılanma hakkı tanınmış olsaydı ve yargılama adil bir şekilde yapılmış olsaydı Ankara Katliamı olmayacağı gibi bütün failler ceza almış olacaktı” diye konuştu. İzol, hava operasyonunda öldürülen Mahir el Agal’ın da katliamın faillerinden biri olduğuna işaret ederek, "Azo Süleyman el Agal, Mahir el Agal’ın talimatları doğrultusunda hareket eden akrabası. Süleyman el Agal, Suruç ve diğer katliamlarla ilgili bilgi vermiş ve etkin pişmanlıktan faydalanmıştı. Türkiye getirilip yakalandığında Mahir el Agal’ın Suruç Katliamı emrini verdiğini söylemiş ve birlikte örgüt içerisinde faaliyet gösteren bir çok kişinin de ismini vermişti" bilgilerini paylaştı. 
 
Mahir el Agal'ın Türkiye’de yaşanan birçok katliamdan sorumlu olduğunu söyleyen İzol, İçişleri Bakanlığı tarafından Süleyman el Agal'a dair yapılan açıklamaya değindi. İzol, "Süleyman al Agal, ifadesinde Suruç ve daha önceki katliamlara ilişkin bomba temin ettiğini ve bu emirleri Mahir el Agal tarafından verildiğini söyledi. Mahir’in DAİŞ’in ‘emirlerinden biri’ olduğunu söyledi. Bu mahkeme tutanaklarında da duruşma zabıtlarında da var” dedi. İzol, tüm bunlara rağmen Mahir el Agal’ın da davaya dahil edilmesi ve yargılaması konusundaki taleplerinin karşılık bulmadığını ve araştırılmadığını söyledi. 
 
KAYMAKAMLA YAPILAN GÖRÜŞME
 
Katliamın yaşandığı yıl HDP İlçe Eşbaşkanı olan ve patlama sonrası duyma ve görme kaybı yaşayan Suphi Koçyiğit ise, gençlerin Kobanê’ye fidan ve kitap götürmek için Suruç’a geleceklerine söylediklerini ve kendilerinin bu durumu kaymakama aktardıklarını söyledi. Koçyiğit, katliamdan bir gün önce kaymakam tarafından çağrıldıklarını belirterek, "Kaymakam bize, 'Bunlar geliyor siz ne yapacaksınız?' diye sordu. Biz de sadece gelenleri misafir edeceğimizi söyledik. Sonra bize, 'Bunlar geliyor burada camları kırarlar olay çıkarırlar' dedi. Biz de böyle bir kaygısının olmaması gerektiğini, çiçek, fidan ve oyuncak getiren çocukların böyle şeyler yapmayacağını söyledik. Bizim de orada yer alıp almayacağımızı sordu. Yer alacağımızı söyledik” diye konuştu. Kaymakamın her kentten sadece birer kişinin gönderilebileceğini kendilerini söylediğini paylaşan Koçyiğit, "Gençlerin listeleri ellerinde vardı. Biz bilmiyorduk, ancak onlar biliyordu. Gençlerin 19 ayrı ilden geldiklerini ve sadece 19 kişiyi gönderebileceklerini söyledi. Biz de en azından 2 kişiyi daha göndermesi için ricada bulunduk” dedi. 
 
PATLAMA ANI YAŞANANLAR 
 
20 Temmuz'da bazı gençlerin erken saatlerde kente vardıklarını ve bazılarının gelmeden gözaltına alındığını ifade eden Koçyiğit, sonrasında yaşananları şöyle anlattı: "Arkadaşlarla görüşüp ardından basın açıklaması yapmak için karar aldık. Onlar kendi aralarında konuştular ve basın açıklaması yapmaya karar verdiler. Biz de yanlarındaydık. Onlar kamera karşısına dizildikleri zaman biz de kameranın yanına gittik. O esnada kütüphanede çalışan bir arkadaşımız bize çay ikramında bulundu. Biz de çay almaya gittik. Çay ocağına yetişemeden patlama oldu. Dışarı çıktığımızda akıl almaz bir tablo ile karşılaştık. Sonra Suruç’ta bulunan aileler patlamanın olduğu yere koşmaya başladı. Gelen insanlar bütün çocukları sahiplendi. Ancak gelenlere gaz bombası atıldı. Kimsenin içeri girmesine müsaade etmediler. Birkaç tane sivil araç ile yaralıları gönderdik. Ambulans da geç geldi. Hastane ise sadece 1 buçuk kilometre uzaktaydı.”
 
EMNİYET BİLGİSİ VARDI!
 
Yaşananlardan emniyetin haberi olduğunu vurgulayan Koçyiğit, patlama öncesi dönemin ilçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal’ın birkaç kez kendisini arayarak "Sen de orada mısın?" diye sorduğunu aktardı. Katliam sebebiyle "görevi ihmal ve kötü kullanma" suçundan 12 taksitte ödenmek üzere 7 bin 500 TL para cezası kesilen Yapalıal’ın ve emniyetin bilgisi dahilinde katliamın yaşandığını söyleyen Koçyiğit, "Mobese kamerası tam kapıdaydı. Hatta katliamdan bir akşam önce de bize, ‘Siz arama yapacak mısınız?’ diye sordular. Biz de kendimize ait kolluk kuvvetimiz olmadığı için kimseyi arayamayacağımızı söyledik. Kapıda polis yoktu ama çevre polis doluydu" ifadelerini kullandı. 
 
MA / Ceylan Şahinli