ABD'li gazeteci Bodette: Türk operasyonuna karşı partiler üstü bir muhalefet var

ANKARA - Amerikalı gazeteci Meghan Bodette, F-16’ların Türkiye’ye satışı ve Suriye’ye olası bir operasyona karşı partiler üstü bir muhalefet olduğunu belirterek, “Kürt sorunu siyasi bir sorun ve ABD askeri değil siyasi çözümü desteklemeli” dedi. 
 
Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girme talebi ardından AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, bu durumu uluslararası bir pazarlık konusu yaptı. “Veto” kartını ortaya koyan Erdoğan, Başkan Joe Biden’le pazarlık kapısını araladı. İsveç, Finlandiya ve Türkiye üçlü memorandum imzalamadan önce Erdoğan ile Biden arasında bir görüşme yapıldı ve F16'lar konusunda anlaştıkları ifade edildi. Biden’in 80 F-16’nın modernizasyonu için elinden geleni yapacağını söylese de Temsilciler Meclisi, bu satışa karşı bir tutum sergiliyor. Karşı çıkışın ana gerekçesi Yunanistan hava sahasının ihlali gösterilse de Türkiye ve Erdoğan’ın insan hakları ihlalleri, azınlıklara yönelik baskıcı politikaları ve dış politikasının da etkili olduğu düşünülüyor. 
 
Amerikalı araştırmacı gazeteci Meghan Bodette, Türkiye’nin Suriye’ye olası bir operasyonuna karşı partiler üstü ciddi bir muhalefet olduğunu,  Erdoğan’ın her hamlesinin kendisine karşı muhalefeti güçlendirdiğini belirterek, Kürt sorunun parçası olan ABD’nin artık bu konuda bir tartışma içinde olduğunu söyledi. ABD’deki tartışmaları yakından takip eden Bodette, tüm tartışmaları, gelişmeleri ve olasılıklara ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtladı. 
 
 
*Daha önce ABD'li 35 kongre üyesi Biden'a mektup yazdı ve Türkiye'ye F-16 satılmamasını istedi. Temsilciler Meclisi de Türkiye'ye F-16 satışını sınırlandırdı. ABD’de Türkiye’nin F-16 taleplerine dair tartışmalar ne durumda? Kim ne diyor?
 
Türkiye'nin sahip olduğu F-16 filosunun, hatta daha geniş düşünecek olursak tüm hava kuvvetleri filosunun kaynağı Türkiye- ABD işbirliği sonucunda oluşmuştur. Türkiye'nin şu anda kullandığı savaş uçaklarının tamamı Amerikan yapımıdır. Bunların çoğunluğunu da F-16'lar oluşturuyor. Türk devleti ve Kürt hareketi arasındaki çatışmanın zirveye ulaştığı ve Türk devletinin çok ciddi savaş suçları işlediği zamanlarda görüldü ki; Türk devletinin kullandığı tüm silahlar ABD yapımı silahlardı. Bu durum ABD tarafından da bilinmekteydi. O dönem her ne kadar Kongre, Türkiye'ye bu silahların satışına dair çekinceleri olduğunu belirtse de ABD'li askeri endüstri kompleksleri, Türkiye'nin suçlarını örtbas etmeye devam ediyordu. Bahsettiğim dönem Clinton dönemiydi. Yani demokratların hükümette olduğu bir dönemdi. İşlenen suçlar o kadar ortadaydı ki hem Cumhuriyetçi kanat hem Demokratlar, Türkiye'nin işlediği insan hakları ihlallerine karşı harekete geçmeye çalışıyorlardı. Bugün de benzer bir tabloyla karşı karşıyayız.
 
ABD hükümeti ve askeri şirketleri dışında bu duruma karşı bir muhalefet var mı? Türkiye, ABD silahlarıyla uluslararası ihlal sayılacak faaliyetleri sürekli gündem oluyor. Biden yönetimi bu yönlü tartışmaları göz ardı mı ediyor? 
 
Şu anda da Demokrat Parti içerisinde sola yakın olan kanat da dahil olmak üzere yelpazenin her yerinden kongre üyeleri ve hatta Cumhuriyetçiler bile Joe Biden ve Dışişleri Bakanlığı'na geri adım attırmaya çalışıyorlar. Biden yönetimi şu anda bu anlamdaki savunmasını NATO güvenliği üzerine kurmaya çalışıyor. Burada herkesin gördüğü bir gerçek daha var. Türkiye, ABD'den aldığı bu silahları Rusya'ya karşı kullanmıyor. Herhangi bir NATO misyonu için de kullanmıyor. Türkiye bu silahları Irak ve Suriye'deki Kürtlere karşı kullanıyor. Şengal'de Êzîdilere karşı kullanıyor. Azerbaycan'da Ermenilere karşı savaşında ve daha pek çok azınlığa karşı kullanıyor. Yani bugün yine ABD silahları ezilen bölge halklarının, sivillerin haklarını ihlal etmek için kullanılıyor. Öte yandan Biden yönetimi yine bu suçları örtbas etme çabasında ve bunun için de NATO'yu gerekçe gösteriyor. Kongre şu anda bu satışın onaylanmasına direniyor. Geniş bir pencereden bakarak; Türkiye'nin bu silahları Irak, Suriye, Ermenistan üzerinde kullandığını, Yunanistan'ı tehdit ettiğini vurguluyorlar. Silah satışının onaylanmasının bölgede daha fazla istikrarsızlık ve insan hakları ihlaline neden olacağını, bunun da daha fazla çatışmaya neden olacağını söylüyorlar. Şu anda bu argüman kazanırken, Türkiye'ye F-16 satışının ABD'nin çıkarları ve NATO güvenliği için gerekli olduğu savı ise satışı savunanların gerçek kanıtlarla destekleyemedikleri bir şey ve ne halk buna inanıyor ne de kongre.
 
Temsilciler Meclisi, Türkiye'ye F-16 satışının “Olası Yunan hava sahası”nda kullanılmayacağı şartıyla onay vermedi. Sınırlandırma gerekçesi sadece Yunanistan mı?
 
 
ABD'li politika üreticileri ve özellikle Türkiye'ye silah satışından endişe duyan Kongre üyeleri, savaşın Suriye boyutunun ve Kürt boyutunun farkındalar.
 
F-16 ile ilgili mevzuata baktığımız zaman, sınırlandırılma talebinin gerekçesinin ihlal olduğunu görüyoruz ama satır aralarında asıl adı geçen Yunanistan. Şu an bu anlamda tam bir kısıtlama getirilmiş değil. ABD'deki yasama organının yarısı olan Temsilciler Meclisi'nden geçen yasa, bu hükmün her yıl geçen, askeri harcamalara izin veren yasa tasarısı olan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'na dahil edildiği anlamına gelir. Askeri dış politika ve ulusal güvenlik konularıyla ilgili birçok değişiklik buna eklenmiştir. Bu kısıtlamanın yasalaşması için yasama organının diğer yarısı olan Senato'da üretilen “Ulusal Savunma Yetki Yasası”nda bu veya benzeri bir yasanın teklif edilmesi ve kabul edilmesi gerekiyor. Daha Sonra Kongre'nin iki kanadından, yani Meclis ve Senato'dan geçerek uzlaşılmış yasanın da hala yürürlükte olması gerekiyor. Bunun gerçekleşmesi, benim kaynaklarımdan aldığım kulislere göre oldukça büyük bir ihtimal. Ama şu an için F-16 satışının kısıtlanmasına dair bir yasa geçmiş değil.
 
Yunanistan konusuna gelince, söz konusu açıklamada bahsi geçen her ne kadar Yunanistan da olsa, kongre üyelerinin diğer açıklamalarına baktığımız zaman görüyoruz ki; kaygılanmalarına neden olan tek bölge Yunanistan değil. Türkiye'nin Suriye'deki varlığını da kaygı verici bulduklarının altını sık sık çiziyorlar. Bu yasa tasarısına öncülük eden üyeler, yakın tarihte yaptıkları bir açıklamada Türkiye'nin 2019'da gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekatı'nda, Serekaniye ve Tel Abyad saldırılarında ABD silahlarının Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ve Suriyeli sivillere karşı kullanılıp kullanılmadığına dair bir soruşturma başlatılmasını talep etti ve aynı şeyin tekrar olabileceğine dair endişelerini dile getirdi. 
 
Erdoğan hükümetinin Suriye’ye yeni bir operasyon sinyallerinin etkisi var mı?
 
Türk ordusunun, ABD menşeli teçhizata bağımlılığını göz önünde bulundurursak bu durumun tekrar gelişeceğini düşünmek için elimizde yeterince kanıt olduğunu görmüş oluruz. Bu nedenle ABD'li politika üreticileri ve özellikle Türkiye'ye silah satışından endişe duyan Kongre üyeleri, savaşın Suriye boyutunun ve Kürt boyutunun farkındalar. Biden yönetimine gönderilen bazı mektuplarda bu silahların sadece Suriye'de değil Irak'ta da sivil hedeflere karşı kullanıldığı açıkça belirtiliyor. Bu bana Irak Kürdistanı'nda, Şengal'de Türk savaş uçaklarının neler yaptığının farkında olduklarını düşündürüyor. Burada çok ciddi sivil kayıplardan söz ediyoruz. Bu anlamda Türkiye'ye F-16 satışının önlenmesine yönelik daha pek çok girişimle karşılaşacağımızı düşünüyorum. Bu değişikliği öneren üyelerin söylediklerinin tam içeriğine baktığımızda, Kuzey ve Doğu Suriye'nin onlar için önemli bir yerde durduğunu görüyoruz.
 
Kuzey ve Doğru Suriye’de hava sahasının kapatılması için 33 parti ve örgütünün yaptığı bir çağrı var. Hava sahalarının Türkiye'ye kapatılmasını talep ediyorlar. ABD'de buna dair görüşler nedir?
 
Bununla ilgili net bir şey söylemek mümkün değil ama kongrede pek çok kişinin talebi bu yönde. Yine de şu anda bu konu masaya henüz yatırılmadı. Maalesef daha önceki her iki işgal girişiminde de hava sahasının kapatılmadığını gördük. Ama yine de hem Kongre'de hem Washington DC'de, Türkiye'nin ABD silahlarıyla gerçekleştireceği bir işgal girişimini geri püskürtmeye yönelik bir çaba olduğunu gözlemliyorum. Şu ana kadar da bu anlamda pek çok diplomatik manevra gördük. Umarım bu manevralar, Türkiye'yi oradan uzak tutmaya yeter, herkesin umudu bu yönde. Ama kesin bir şey söylemek çok zor. 
 
Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez, Türkiye'ye F-16 satışına onay vermesi gereken dört kişiden biri ve onay vermeyi reddetti. Fakat reddederken "Türkiye farklı davranmaya karar verirse düşünürüz" anlamına gelen bir ifade kullandı. Türkiye'nin farklı bir yol seçmesinden kastı ne olabilir? 
 
 
Türkiye'nin içindeki insan hakları krizini de göz önünde bulundurarak, Menendez'in fikrini değiştireceğini sanmıyorum. Biden'ın baskısına boyun eğeceğini de düşünmüyorum çünkü Türkiye'ye silah satışına karşı çok uzun zamandır çok tutarlı bir şekilde muhalefet ediyor.  
 
Menendez'in bu satışı onaylamasına ihtimal vermiyorum. Biden yönetiminin Menendez'e baskı uygulayacağı ihtimali elbette var. Ama Kongre'nin bu konudaki duruşuna, özellikle Menendez'in bu anlamda geçmişine baktığımız zaman ve Türkiye'deki durumun da gidişatına bakarak; Menendez'in bahsettiği türde bir değişiklik olmayacağını söylemek mümkün. Menendez şu anda bu konuda kendi partisini de karşısına almış durumda. Bu sebeple ve Türkiye'nin içindeki insan hakları krizini de göz önünde bulundurarak, Menendez'in fikrini değiştireceğini sanmıyorum. Biden'ın baskısına boyun eğeceğini de düşünmüyorum çünkü Türkiye'ye silah satışına karşı çok uzun zamandır çok tutarlı bir şekilde muhalefet ediyor.  
 
Menendez dışında satışı durdurma yetkisine sahip başka mekanizmalar var mı?
 
Evet, Menendez dışında da bu satışı durdurabilecek otoriteye sahip kongre üyeleri var. Daha önce tartıştığımız F- 16 satışlarını kısıtlayan değişiklik için oy kullanan Temsilciler Meclisi'nin 244 üyesinden biri, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nin Başkanı olan Gregory Meeks'ti. Temsilciler Meclisi'nin Başkanı olarak, bu satışı tek taraflı olarak engelleme yetkisine de sahip. Meeks de satışın kısıtlaması yönünde oy kullandı. Sonbaharda burada bir seçim olacak ve bu seçimde Cumhuriyetçilerin tekrar kazanabileceğine dair bazı spekülasyonlar var. Öyle bile olsa Demokrat Parti üyeleri kongredeki en üst düzey üyeler olmaya devam edecek ve satışı engelleme yetkisine sahip Menendez ve Meeks gibi kongre üyeleri de pozisyonlarını korumuş durumda olacaklar. Keşke Menendez'in dediği gibi olsa ve Türkiye iç ve dış politikalarında bazı düzeltmelere gitse, ama bunun olacağına hiç ihtimal vermiyorum ne yazık ki.  
 
Daha önce Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne silah satışı onaylanmadığında Donald Trump tarafından kullanılmış olan, Olağanüstü hal ilan etme ihtimali var. Bu ihtimal imkan dahilinde mi? 
 
Ne yazık ki evet. ABD'de Başkan ulusal güvenlik muafiyetleri için silah satışı ve güvenlik yardımı talebinde bulunabilir. Bu satışı gerçekleştirmek için OHAL ilan etmek de çok zor bir prosedür değil. Fakat bunun olması ihtimali çok gerçekçi değil. Zaten bu sistemin kurulmasının ana sebebi ABD'nin, Türkiye, Suudi Arabistan, İsrail gibi baskıcı ülkelerle ortaklığını sürdürmektir. Bu ülkelerin kendi vatandaşlarına veya başka ülkelerin vatandaşlarına ne yaptığını çok da umursamazlar. Başkan her şeye rağmen bu silah satışını bu şekilde onaylayabilir. Biden'ın da bu kartı kullanma hakkı var. Öte yandan şu an içinde bulunduğumuz durumda bu kartı kullanması Biden'ı kendi partisi ile karşı karşıya getirecektir ve şu anda bu kavgaya girebilecek durumda değil. Hali hazırda ABD içinde pek çok sorun var ve kendi partisi tarafından dahi eleştirilen pek çok karara imza attı. Türkiye'ye silah satmak konusunda ısrarcı olmak için kongre çoğunluğuna muhalefet edecek, direnecek bir konumda değil. Zaten bu konuda halk rızası da kongre rızası da olmadığı gibi silah şirketleri ve Türkiye adına lobi yapan bazı şirketler dışında bir talep de yok. 
 
Türkiye lehine lobi çalışması sık sık gündeme gelir. Lobi faaliyetinde bulunan şirketlerin Türkiye’den yüklü miktarda para aldıkları da söyleniyor. Bu konuda bir bilginiz var mı?
 
 
 2020 yılında Türkiye adına çalışmak üzere kayıtlı 11 kuruluş olduğunu ve buradan 17 yetkilinin, Türk müşterileri adına kişi başı 37 bin dolar katkı aldığını tespit ettiler. Bu rapora göre Türkiye'yi temsil eden firmalar ve kayıtlı acenteler tarafından 560 kampanyaya para yardımı yapıldı.
 
Türkiye her zaman ABD'deki imajını iyileştirmek, özellikle Kürt sorunu ve diğer başka bazı konularda ABD'nin Türkiye'nin ulusal güvenlik kaygılarını dikkate almasını sağlamak ve benimsediği sert militarist tutumu desteklemesi için pek çok şey yaptı. Bu anlamda 2021'de “Uluslararası Politika Merkezi” tarafından yayınlanmış çok önemli bir rapor var. Türkiye'nin ABD'deki lobicilik faaliyetlerinin kapsamını ve ölçeğini incelemişler. 2020 yılında Türkiye adına çalışmak üzere kayıtlı 11 kuruluş olduğunu ve buradan 17 yetkilinin, Türk müşterileri adına kişi başı 37 bin dolar katkı aldığını tespit ettiler. Bu rapora göre Türkiye'yi temsil eden firmalar ve kayıtlı acenteler tarafından 560 kampanyaya para yardımı yapıldı. Bu raporlamanın sonucunda bulunan şeylerden birisi de bu şirketlerin, Türkiye lehin de konuşturmak ve düşünce kuruluşların etkileme amacıyla yüklü miktarda para harcadığı, dış politika uzmanlarıyla ilişkiler kurma yönünde çaba harcadığı oldu. Öte yandan tüm bu çabalara rağmen Türkiye, ABD'de bu yatırımlardan bir fayda elde edecek zemin kazanamadı. Örneğin tüm bu yatırımlara rağmen, F-35 programından çıkarıldı. Şimdi ise bu savaş uçaklarını alamadıkları gibi, F-16 satışı da tartışmalı bir hal aldı. Türkiye şu anda saldırgan dış politikalarını savunmak için meşru bir zemin bulamıyor, çünkü yok. Hala ABD'de Türkiye yanlısı düşünce kuruluşları, medya organları bulunuyor, Washington'da hala Türkiye adına lobi yapan iş adamları var. Ancak bu birey ve kuruluşların çoğu, artık istedikleri etkiyi sağlayamıyorlar. 
 
Buna dair somut bir örnek var mı?
 
Örneğin 2020'de Dağlık Karabağ savaşı sırasında Ermeni- Amerikan toplumunun yarattığı toplumsal baskı sayesinde pek çok şirket, Türkiyeli lobicilerle olan anlaşmalarını iptal etmek zorunda kaldı. Türkiye'nin politikalarına yönelik eskisine göre daha ciddi toplumsal baskı odakları görüyoruz bu son dönemde. ABD'de Erdoğan rejimine yönelik en ufak sempati ve destek kalmadı. Dolayısıyla, Türkiye'nin pek çok haberde detaylandırılan ve Washington DC'de kesinlikle diğer benzer hükümetlerin bu tür bir etki yaratma çabaları kadar iyi bilinen oldukça sofistike lobicilik aygıtlarına rağmen, tartışmayı kaybediyorlar. Kamuoyu desteğine sahip değiller. Kongre'de etkileri yok. Türkiye'nin ulusal güvenliği bahanesiyle gerçekleştirdikleri Suriye'deki askeri operasyonlara destek bulma yolunda meramlarını dile getiremiyorlar. Söylediklerine kimse inanmıyor. Yaptıkları hiçbir şey, ne kongreyi ne halkı F-16 filolarını genişletmelerinin sağlıklı ve elzem olduğuna ikna edemiyor. Suriye'de yeni bir Türk operasyonu olmasına karşı partiler üstü ciddi bir muhalefet var. Her ne kadar Türkiye konuyu Finlandiya, İsveç ve NATO'ya getirse de herkes bunun altında Türkiye'deki korkunç insan hakları ihlalleri ve baskıcı yönetimi görebiliyor. Yani Türkiye, elitlerin hükümetlerinin desteğini almaya devam etse de artık durum çok daha şeffaf ve kongre de basın da bunu görebiliyor. Yani lobi makinası çalışıyor evet, ama işe yaramıyor.
 
 Önümüzdeki hafta Temsilciler Meclisi’nde bir oylama yapılacak ve Biden'ın F-16’ları Türkiye'ye satması önüne bir engel getirilecek. Aynı zamanda ABD’nin Yunanistan'a silah yığdığı söylentileri var. Yunanistan, ABD için Türkiye'nin bir alternatifi mi?
 
 
  2020'de Dağlık Karabağ savaşı sırasında Ermeni- Amerikan toplumunun yarattığı toplumsal baskı sayesinde pek çok şirket, Türkiyeli lobicilerle olan anlaşmalarını iptal etmek zorunda kaldı.
 
ABD, NATO üyesi oldukları için her ikisini de silahlandırıyor. Bu benim uzmanlık alanım değil o nedenle Yunanistan'ı, Türkiye'ye bir alternatif olarak görüyor mu sorusuna bir cevap veremem. Coğrafi anlamda düşündüğümüzde ABD'li politika üreticilerinin düşünce şeklini de bilerek, bu şekilde olduğunu düşünmek mantıksız değil. Akdeniz'deki, ABD hesapları için her iki ülke de benzer avantajlara sahip. Türkiye'ye silah satışının sınırlandırılması konusundaki hükmün bağlayıcı olup olmadığına gelince, dediğim gibi yasanın senatodan ve kongrenin her iki kanadından da geçmesi ve ABD Başkanı tarafından imzalanan ve yasalaşan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nın son versiyonuna dahil edilmesi gerekiyor. Bunun olması yüksek bir ihtimal. Ama dediğim gibi, buna karşı hem kongrede hem de kamuoyu nezdinde daha önce benzeri görülmemiş bir direnç var. 
 
 Bahsettiğiniz dirence rağmen Erdoğan hükümeti Kuzey ve Doğu Suriye’ye operasyon yaparsa ABD kamuoyunda nasıl bir tepki ortaya çıkar? 
 
Eğer olur da tüm çabalara rağmen Erdoğan gözünü karartıp, Kuzey Suriye'ye girerse veya var olan çatışmaları daha da şiddetlendirecek bir şey yaparsa; ABD'de, Erdoğan'a karşı zaten büyümüş olan muhalefetin daha da büyüyeceğini düşünüyorum. Hele ki Türkiye'nin, Suriye Demokratik Güçleri'ne saldırması, bildiğimiz haliyle ABD -Türkiye ilişkilerini tamamen paramparça edeceğini düşünüyorum. Erdoğan'ın her hamlesi zaten kendiliğinden, kendisine karşı muhalefeti güçlendiriyor. Bu silah satışının gerçekleşmesi için yapacağı şeylerin bu silah satışının gerçekleşmemesini kesinleştireceğinden şüphem yok. 
 
Türkiye’nin sınır dışı agresif faaliyetleri ABD kamuoyu tarafından takip ediliyor mu. Medya bu konuda nasıl bir tutuma sahip ve halk sağlıklı bilgi alabiliyor mu?
 
ABD medyası acil bir kriz hali olmadığı sürece haber yapmayı çok tercih etmez. Bu nedenle siyasi muhaliflerin, kadın hareketinin, diğer etnik ve dini azınlıklara mensup insanların mücadelelerinin, Kürtlerin uğradığı zulmün haberini almak istiyorsanız Mezopotamya Ajansı gibi doğru haber veren yerel kaynakları bulmanız gerekiyor. Ancak, Erdoğan'ın İsveç ve Finlandiya konusunda yarattığı kriz gibi durumlar olduğunda, bu haberleri gündemlerine alıyorlar ve bu da beraberinde Erdoğan zulmü altındaki halkların, sendikaların, kadınların, işçilerin, Kürtlerin, LGBTİ’lerin Türkiye'de uğradığı zulmü de gündemlerine almalarına neden oluyor. Son zamanlarda ABD'de, Türkiye'ye ilişkin haberlerin ele alınış şeklinde, kullanılan dilde çok büyük değişiklikler oldu.
 
Geçen günlerde New York Times, “Türkiye'nin NATO'daki rolü ve Kürt sorununa askeri çözüm bulma ısrarı”na ilişkin inanılmaz bir köşe yazısı yayınladı. ABD, Türkiye ve Kürt sorunu hakkında bu kadar iyi ele alınmış bir yazıyı New York Times gibi bir mecrada gördüğüme inanamadım. Bunun dışında son zamanda yine ana akım medyada, Erdoğan zulmü altındaki bazı Türkiyeli ve Kürt muhaliflerin portreleri yazılmaya başlandı. Bu kişilerin Türkiye'nin ulusal güvenliğine tehdit oluşturmadıkları, siyasi görüşleri yüzünden hedef alındıkları yazılıp çizilmeye başlandı. ABD ana akım medyası, her ne kadar hala pek çok kusuru da bulunsa, artık hikayenin diğer yüzünü de yazıyor. Yani gerçek bilgi artık ortada. Haberlerin ele alınış şeklinde olumlu bir değişim trendi hakim. İnsanlar gerçekleri öğrendikçe Kürt hareketine, Türkiye'deki demokrasi mücadelesine daha sempatik bakıyor ve destekliyor. 
 
Her savaş aynı zamanda yeni bir göç dalgası olduğunu biliyoruz. Türkiye, mülteciler konusunu sık sık Batılı devletlere karşı pazarlık konusu yapıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’ye olası bir saldırı da aynı sonucu doğuracağını kestirmek mümkün. Bu anlamıyla hem kamuoyunda hem de ABD kongresinde herhangi bir tartışma var mı?
 
Dediğiniz gibi yeni saldırılar, yeni operasyonlar konuşuluyor ve bunun da bir göç dalgası yaratması son derece olası. Avrupa herhalde Türkiye'nin çıkaracağı savaştan, kaçacak ailelerin Türkiye'ye sığınmayacağını ön görebiliyordur, diye düşünüyorum. Türkiye'ye sığınacak Kürt olacağını sanmıyorum. Bu savaşı Türkiye, Kürtlere açıyor. Eğer Türkiye bir seferde tüm Suriye'yi ele geçirmezse bu insanların büyük çoğunluğu önce Ortadoğu'da kalmayı deneyecektir. Ama tabii burada da başka sorunlar var. Türkiye'nin saldırısından ilk elden faydalanacak olanlar DAİŞ gibi gruplar. Hali hazırda süren ekonomik kriz, güvenlik sorunları, yetersiz kaynaklar, bölgede uygulanan uluslararası yaptırımlar, DAİŞ sonrasında yeniden yapılanmanın süregelen istikrarsızlık nedeniyle tamamlanamamış olması gibi nedenlerle göçler yaşanacaktır. Bu göçün de bu koşullar altında Avrupa'ya doğru olması en mantıklı beklenti. O sebeple Avrupa'nın, genel anlamda uluslararası toplumun yapabileceği en mantıklı şey, göçe neden olacak işgalin gerçekleşmesini önlemektir. 
 
Uzun uzun kongrenin bu anlamdaki çabalarından bahsettiniz. Bu çabalar yeterli mi?
 
 
 ABD bu sorunu çözme isteğinde samimiyse, yapmaları gereken şey Türkiye'nin savaş çabalarını desteklemeyi bırakmak, onlara Suriye'yi işgal etmek için kullanılacağını bildikleri silahları, teknolojiyi satmayı kesmek olacaktır.
 
Daha önce de anlattığım gibi ABD kongresi bu konuda ciddi bir tutum almış da olsa, diplomatik angajman ve fiili eylem arasında büyük bir fark var. Türkiye garantör güçlerden yeşil ışık almadan ki şu konjonktür de bu saldırı için yeşil ışık almasını olası bulmuyorum, bunun sonucu her anlamda felaket olacaktır. O nedenle günün sonunda ABD bu sorunu çözme isteğinde samimiyse, yapmaları gereken şey Türkiye'nin savaş çabalarını desteklemeyi bırakmak, onlara Suriye'yi işgal etmek için kullanılacağını bildikleri silahları, teknolojiyi satmayı kesmek olacaktır. Türkiye'nin ulusal güvenlik ve ‘terör’le ilgili bahanelerini kabul etmeyi bıraksınlar ve desinler ki, "Artık bu soruna askeri çözümleri desteklemeyeceğiz. Bu siyasi bir sorundur ve siyasi bir çözüme ihtiyaç var.” Çok uzun bir zamandır çözümün değil sorunun bir parçası olan ABD eğer böyle bir adım atarsa, ilk etapta Türkiye'deki binlerce siyasi, Kürt tutuklunun, HDP'lilerin, politikacıların, aktivistlerin, barış yanlılarının serbest bırakılması, haklarında açılan davaların düşürülmesi gerekir. PKK'nin “terör” listesinden çıkarılması gerekir. Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin derhal sonlandırılması gerekir. ABD'nin Türkiye'nin Kürt hareketine ve Kürt halkına karşı savaşını şimdiye kadar desteklemiş olduğu tüm yöntemlerini tekrar gözden geçirmesi, samimi bir şekilde özeleştirisini vermesi gerekiyor. 
 
Bahsettiğiniz şeyler mümkün mü?  
 
Bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Eğer ABD'li politika üreticiler, karar vericiler, Türkiye'nin Kuzey Suriye'ye girmesini istemiyorsa yapılması gereken budur. Bunun için de şu anda ABD'de gerekli olan kamuoyu baskısı ve talebi mevcut. Örneğin ABD'nin en büyük sosyalist örgütü olan Amerika'nın Demokratik Sosyalistleri geçtiğimiz günlerde bir açıklama yayınlayarak; PKK'nin yasaklı listeden çıkarılmasını ve Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulunmasını talep etti. ABD kamuoyu, ABD'nin Türkiye'nin Kürtlere karşı yürüttüğü bu savaştaki rolünü ve katkısını artık biliyor ve ABD hükümetinin de buna göre adım atması gerekiyor.  
 
MA/ Gözde Çağrı Özköse