ANKARA - Şengal Katliamı’nın 8’inci yıldönümünde hala saldırıların devam ettiğini dile getiren HDP’li Feleknas Uca, “Êzidî halkı, kendisine dayatılan 74’üncü Fermana karşı örgütlülüğünü, özsavunmasını güçlendirerek, ‘ben buradayım, irademe sahip çıkıyorum’ diyor” dedi.
DAİŞ'in 3 Ağustos 2014'te Şengal'de gerçekleştirdiği ve "74'üncü Ferman" olarak tarihe geçen katliam üzerinden 8 yıl geçti. Binlerce kişinin katledildiği aralarında kadın ve çocuğun da olduğu binlerce kişi ise esir alındı. Birçok ülke tarafından “soykırım” olarak tanımlanan Şengal Katliamı ardından Êzidî halkı, kendi özerk yönetimi ve öz gücüyle yaşamını kursa da bugün de saldırılarla karşı karşıya…
DAİŞ saldırıları ardından oluşturulan koridordan Türkiye’ye gelen Êzidî halkının yaşadıklarını onlardan dinleyen ve katliam mağdurlarıyla ilgilenen HDP’nin Êzidî Milletvekili Feleknas Uca, Şengal Katliamı’nın 8’inci yıldönümünde bir kez daha katliamda yaşananlar ve sonrasında kendi özgücüyle yaşama tutunan Êzidî halkına yönelik saldırıları Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
Sözlerine DAİŞ saldırısı sırasında yaşamını yitirenleri anarak başlayan Uca, her ne kadar katliam üzerinden 8 yıl geçse de o dönemde yaşatılan büyük ve derin acıların hala izlerinin var olduğunu belirtti. Êzidî halkının 74’üncü Ferman’dan önce 73 Ferman’a maruz bırakıldığını ancak DAİŞ eliyle gerçekleştirilen katliam ve soykırımın ise daha derin bir acı bıraktığını söyledi. “İlk kez Êzidî kadınları köle pazarlarında satıldı” diyerek, yaşatılan acının büyüklüğünü tarifleyen Uca, “Şengal Katliamı’nda sadece yerleşim yerleri boşaltılmadı, katliamlar yaşanmadı, binlerce Êzidî kadını DAİŞ tarafından esir alındı. Çocukların gözleri önlerinde babaları vahşice katledildi. Êzidî kadınları DAİŞ’in eline geçmemek için kendi bedenini yok ederek, direniş gösterdi” dedi.
‘ÊZİDÎ HALKININ ELLERİNDEKİ SİLAHLAR ALINMIŞTI’
Katliamın yaşandığı tarihlerde HDP, DBP ve DTK ile birlikte sivil toplum örgütlerinden oluşan bir komisyon oluşturulduğunu ve orada çalışmalarda yer aldığını dile getiren Uca, “O dönemde Şırnak’ın Silopi ilçesinde Êzidîlerin geldiği yerlerde çalışmalar yürüttük. Gelen Êzidî halkını Batman, Mardin, Cizre ve Diyarbakır’da kurulan çadırlara yerleştirdik. O dönemin birebir şahitleriyiz. DAİŞ’in saldırı düzenlediği 3 Ağustos Êzidî Halkı’nın bayramıydı. Êzidî halkı bayram için hazırlıklarını yaparken, DAİŞ çeteleri saldırdı. DAİŞ saldırısında kaçabilenler, kendini kurtarabilenler Zaxo ve Duhok’a geçebildi. DAİŞ’in eline geçenler oldu, DAİŞ’e karşı direnler oldu. Şengal’de 74’üncü Ferman öncesi KDP, ‘Biz Êzidîleri koruyacağız’ diyerek, halkın elindeki silahları topladı. O dönemin bütün tanıkları bunu anlatıyordu. DAİŞ’in saldırdığı gün ise kimlerin nasıl kaçtığı, kimlerin direndiğini herkes gördü” diye konuştu.
Êzidî halkının katliam ve soykırımla yüz yüze bırakıldığına dikkati çeken Uca, “Çünkü Êzidî halkı örgütlü değildi, öz savunma güçleri olmadığı için yalnız bırakıldı. Dünyanın gözleri önünde Êzidî kadınları DAİŞ tarafından köleleştirilerek, pazarlarda satıldı. Kadınlar siyah çarşaflara büründürülerek, elleri zincirlenip, Musul’da pazarda satıldı. Bu fotoğraf dünya halkları için 21’inci yüzyılda yaşanan en büyük utançtır. Sadece Musul’da olmadı. Êzidî kadınları Ortadoğu’daki birçok ülkeye satıldı. Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan’a satıldı. Hala 2 bin 700 Êzidî kadın kayıp, akıbetleri belli değil. Ama bugün Türkiye’nin başkenti Ankara’da Êzidî kadınları, çocukları ortaya çıkıyor. Devlet bir şey yapmıyor, Êzidî kadınlarının aileleri Avrupa ülkelerinden kızlarını parayla almak zorunda kalıyor. Bu büyük bir trajedidir, sözlerle kelimelerle ifade edilemez” ifadelerini kullandı.
‘DAİŞ’LİLER ANKARA’DA NASIL BU KADAR RAHAT’
Ankara’da ortaya çıkan ve internet üzerinden para ile satılan Êzidî kadınlara dair de Uca, şunları söyledi: “Kobanê sınırında Türk askeri ile DAİŞ’lilerin fotoğraflarını hatırlayacaksınız. O da 2014 yılında çekildi. Türkiye sınırlarında DAİŞ’in amirleri ya yakalanıyor ya öldürülüyor bu bir tesadüf değil. Biz Batman’dan Diyarbakır’a 3 arama noktasından geçiyoruz. Birçok zahmet çıkarıyorlar bizlere ama DAİŞ’in amirleri Türkiye sınırlarından Ankara’ya kadar gelebiliyor, buralarda yaşıyor. Şengal’den Ankara’ya nasıl kontrolsüz geliyorlar. Ankara’daki istihbarat bilmiyor mu? Devlet Ankara’daki DAİŞ’li mahallelerini bilmiyor mu? Defalarca Meclis’te bu konunun araştırılmasını istedik, AKP-MHP oylarıyla reddedildi. Türkiye tarafından bir yandan Şengal bombalanıyor, bir taraftan da Ankara’da DAİŞ’liler Êzidî kızlarını satıyorlar. Demek ki DAİŞ bu kadar rahat gidip, gelebiliyorsa bir ilişki vardır. Bunların hepsi bir ilişki olduğunu gösteriyor. Bugün DAİŞ’in yapmak istediği Türkiye eliyle yapılmak isteniyor. Arasında bir fark yok.”
‘BUGÜN DE SALDIRI VAR’
Şengal’de Êzidî halkına dayatılan soykırımın bütün acı ve katliamlara rağmen başarılı olamadığının altını da çizen Uca, “Şengal Katliamı’nda kadın şahsında Êzidî Anneleri silah alarak, kızlarını ve ailelerini DAİŞ’e karşı savundu. Şengal Dağı’nda, DAİŞ’in eline geçmek istemeyen Êzidî kadınları intihar ederek, direniş sergiledi. Keşke Şengal Dağı’nın dili olsaydı, yaşanan trajediyi, acıyı ve direnişi anlatabilseydi. Bu Ferman üzerinden 8 yıl geçti. Toplu mezarlar hala açılmış değil. Ferman ardından Êzidî halkı Şengal’de yeni bir demokratik yaşam kurdu. Fermanlar, katliamlar geçiren bir halk kendi özgürlük mücadelesi için öz gücüyle öz savunmasını oluşturdu. 70 yaşındaki anneler Şengal’i savunmak için mevzilerde yer aldı. DAİŞ’in elinden kurtulan Êzidî kadınları, Şengal’i savunmak için mevzilerde yer aldı. Şengal’de ağlıktan, eğitime, birçok alanda yeni bir sistem kuruldu. Êzidî halkının kendi kendini yönetmek ve savunmak için oluşturduğu bu sisteme Türkiye saldırıyor. Her zaman gerekçesinde de PKK’yle mücadele ettiğini söylüyor. Dünyanın hepsi biliyor ki; 2017 sonları ve 2018 başlarında PKK güçleri Şengal’den çıktı. Hatta Şengalli Anneler giden gerillalara, ‘gitmenizi istemiyoruz, siz giderseniz bize yine saldırırlar’ diyerek, önlerine geçti. Bunu bütün dünya kamuoyu gördü. Êzidîler, kadınlar kendini örgütledi, bugün onların kendine kurduğu yeni yaşama saldırıyorlar” diye konuştu.
‘BİZ BAŞIMIZI VERİRİZ AMA EĞMEYİZ’
Şengal’de Êzidî halkına yeniden bir ferman yaşatılmak istendiğini ve Şengal Özerk Yönetim Meclisi’nin, Şengal’de kurulan demokratik yaşamın hedef alındığını aktaran Uca, “Şengal’de hastaneler bombalandı, Şengal Demokratik Özerk Meclisi temsilcileri katledildi, Êzidîlerin Teyrê Tawis’i katledildi. Êzidî halkı için çok değerlidir. Türkiye’nin hava saldırısın da Teyrê Tawis’i katledildi. Ancak Teyrê Tawis’e başını eğmemişti, evet katledilmişti ama başı havadaydı. Burada bir mesaj vardı; Êzidî halkının inancı için önemli bir noktada olan Teyrê Tawis; ‘Biz başımızı veririz ama başımızı eğmeyiz’, diyordu. Bu herkes için bir mesajdı.”
‘SESSİZ KALANLAR DA SORUMLU’
Şengal’e yönelik saldırılarda uluslararası güçlerin ve Avrupa Birliği’nin sessizliğini de eleştiren Uca, şunları söyledi: “Bugün Avrupa ülkelerinin bazıları Şengal’de yapılan 74’üncü Ferman’ı kabul ettiklerini söylüyorlar. Avrupa ülkeleri Şengal’de yapılan 74’üncü Ferman’ın resmi olarak kabul edilmesi için çalışma yaparken, diğer taraftan hastaneye, Şengal’e yapılan saldırıları kimse görmüyor, açıklama yapmıyor, bir şey söylemiyor, sadece Êzidî halkının nasıl katledildiğini bütün dünya izliyor. Bugün Şengal’de yapılan saldırılara sessiz kalan Avrupa ve Avrupa Birliği’nde yaşanacak katliamdan sorumlu olur. Avrupa Birliği, kaybolmak ile yüz yüze olan inanç ve halkları korumak için sahiplenilmesine dair kararları var. Ancak bu gün Şengal’e saldırılar oluyor, katliamlar yaşanıyor sessizler. Şengal üzerinden anlaşmalar yapılıyor, sessizler. Merkezi Irak Hükümeti en son Şengal’e tanklar, toplarla girmeye çalıştığında Êzidî Anneleri önlerine çıktı, Şengal’i savundu. Şengal basında hedef alınıyor. Bir zemin yaratılarak, Şengal’e saldırı yapılmak isteniyor.”
‘ÊZİDÎ HALKI KENDİ İRADESİNE SAHİP ÇIKIYOR’
Şengal’de Êzidî halkının kendisine yaşatılan 74’üncü Ferman’a kendi öz örgütlülüğünü, öz savunmasını oluşturarak, yanıt verdiğini aktaran Uca, “Şengal direnişin merkezi oldu. Şengal özgürlük çığlıklarının yeri oldu. Şengal orada yaşayan bütün halkların kendini örgütlemesine, demokratik ulus projesiyle yeni yaşamı kurmasına vesile oldu. Bir katliamdan, fermandan bir halkın örgütlülüğü, kendi öz savunmasını oluşturması direnişi ortaya çıktı. Êzidî halkı ‘Ferman’dan da geçsem bugün direnişteyim’ dedi. DAİŞ’in elinden kurtulan kadınlar bugün Şengal’in savunmasında öncülük yapıyor ve diyor ki; ‘Kendi özgücünüzle, örgütlülüğünüzle toplumunuzu özgürleştirebilirsiniz.’ mesajı veriyor. Şengal’deki baskılar devam ediyor. DAİŞ’in yeniden canlanması, Şengal’i tehdit ediyor. Şengal’deki sistem dağıtılmak, örgütlülük azaltılmak isteniyor. Bütün bu yönelimlere rağmen Êzidî halkı, örgütlülüğünü, özsavunmasını güçlendirerek, ‘ben buradayım, irademe sahip çıkıyorum’ diyor” dedi.
MA / Berivan Altan