HDK Eşsözcüsü Demir: Devletler çıkarları için Êzidî Katliamı’na sessiz kaldı

İSTANBUL - DAİŞ’in Êzidîlere dönük gerçekleştirdiği soykırımda bütün devletlerin çıkarları uğruna sessiz kaldığını belirten HDK Eşsözcüsü Esengül Demir, “Türkiye’yi bunun dışında tutuyoruz çünkü DAİŞ çetelerini bizzat destekleyen Türkiye'nin bu katliamdan sorumlu olduğunu düşünüyoruz” dedi.
 
DAİŞ’in Ortadoğu’da yaptığı en büyük katliamlardan biri olarak tarihe geçen Şengal Katliamı'nın üzerinden 8 yıl geçti. Saldırılar esnasında Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Irak Hükümeti’nin adeta DAİŞ’e teslim ettiği Şengal’de, binlerce Êzidî katledildi, esir alınan kadın ve çocuklar tecavüze uğradı, köle pazarlarında satıldı. Kaçırılanların kimi operasyonla kurtarıldı, kimi yakınlarının topladığı paralarla fidye karşılığı serbest kaldı. Ancak halen DAİŞ’in elinde 3 bine yakın Êzidî kadın ve çocuğun bulunduğu tahmin ediliyor.
 
Göç yollarına düşen 400 bine yakın Êzidî’nin 280’i katliamdan kaçarken yaşamını yitirdi. Tarihte onlarca katliama uğrayan ve yok edilmek istenen Êzidî toplumunun yaşadığı bu katliam ise tarihe 74’üncü Ferman olarak geçti. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Esengül Demir, katliamın üzerinden geçen 8 yılı ve devletlerin tutumunu değerlendirdi. 
 
 
DÜNYA SESSİZ KALDI
 
Êzidîlerin uğradığı katliam karşısında dünyanın gerekli duyarlılığı göstermediğini belirten Demir, “Türkiye’yi bunun dışında tutuyoruz çünkü DAİŞ çetelerini bizzat destekleyen Türkiye Hükümeti’nin bu katliamdan sorumlu olduğunu düşünüyoruz” dedi. Katliam sırasında yaşananların uzun uğraşlar sonucu bir şekilde dünya kamuoyuna taşınabildiğini fakat yine de gerekli toplumsal refleksin oluşmadığını söyleyen Demir, “Kimi ülkeler, bu katliamı ‘soykırım’ olarak kabul etti. Ancak onun dışında ‘soykırım’ın genel anlamda uluslararası kamuoyunda kabulü ve bu suçu işleyenlere karşı bir yaptırım uygulanması konusunda sonuç alıcı bir süreç yaşanmadı” dedi.
 
74’üncü fermanın bütün dünyanın gözleri önünde yaşandığını aktaran Demir, “Kaçırılan kadınlar dışında 10 binden fazla Êzidî erkeğin katledildiğini ve bunların toplu mezarlara gömüldüğünü biliyoruz. Bugün hala o toplu mezarların ortaya çıkmaması için de özel bir çaba gösteriliyor. Bu coğrafyada daha önce Ermenilere, Rumlara, Süryanilere ve çeşitli farklı halka karşı işlenmiş suçları var. Bu suçlar karşısında dünyanın sessiz, duyarsız kaldığını çok iyi biliyoruz. Bunun altında yatan ana neden ise uluslararası güçlerin kendi çıkarlarını düşünmeleridir. Bu çıkarların, halkların soykırıma uğramalarının çok önüne tutuluyor olmasıdır.”
 
‘YPG KORİDORU OLMASAYDI…’
 
Êzidî halkının barışçıl bir halk olduğunu ve farklı bir inanca sahip olduğunu ifade eden Demir, DAİŞ’in bundan kaynaklı ideolojik ve politik olarak saldırdığını söyledi. DAİŞ’in saldırıları sırasında KDP’ye bağlı güçlerin bölgeden kaçarak, yalnız bıraktığı Êzidîleri katliama açık bir duruma getirdiğini kaydetti. O dönem Êzidî halkının imdadına Halk Savunma Güçleri (HPG), Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Kadın Savunma Birlikleri’nin (YPJ) gittiğini anımsatan Demir, “YPG’nin oluşturduğu güvenlik koridoru olmamış olsaydı bugün çok daha ağır bir sonuçla karşılaşabilirlerdi. YPG’nin oluşturduğu koridorlar aracılığıyla Êzidîler oradan Rojava’ya geçti. Sonrasında bir kısmı Irak’a geçmek zorunda kaldı. O koridor aracılığıyla sınırdan Türkiye’ye geçenler oldu. Böylece daha büyük bir katliamın önü kesilmiş oldu. Tanıklık ettiğimiz o katliamın 2-3 katı daha vahşi bir katliamla karşı karşıya kalabilirdik” diye belirtti.
 
ÊZİDÎ KADINLARIN YAŞADIKLARI 
 
Yaşanan her savaşta kadın bedeninin bir araç olarak kullanıldığını belirten Demir, şöyle dedi: “Nitekim DAİŞ özellikle Müslüman olmayan kadınlara dönük her yerde bu saldırı politikasını yürütmüştür. Êzidî kadınlar özel seçilmiş kadınlardı. DAİŞ, Êzidîlerin inancına duyduğu karşıtlıktan ötürü Êzidî kadınları birer köle olarak pazarlarda sattı ve bu kadınlara yönelik ağır cinsel suçlar işledi. Êzidî kadınlar, kendilerini korumak adına çeşitli şekillerde cinsel kimliklerini, kadınlıklarını sakladıklarını, erkek kılığına büründürdüklerini, yüzlerini gözlerini boyadıklarını kendi tanıklıklarından biliyoruz. Ama ne yazık ki bu yöntemler, uğradıkları saldırının etkisini çok azaltabilmiş değildi. Onun dışında da Êzidî kadınlar esir tutuldukları yerlerde, her fırsatta kaçmaya çalıştılar. Kendileri kaçamasalarda başka kadınların kaçmaları için çaba göstermişlerdir. Bütün bunların yetmediği yerlerde de aslında bedenlerini yok ederek, kendilerini öldürerek kurtulmaya çalışmışlardır. Teslim olmamak adına bütün bu yöntemleri denediklerini ve savaşın etkilerinden kurtulmaya çalıştıklarını tanıklıklarından biliyoruz. Çok ağır vahşetler yaşandı ne yazık ki.”
 
‘OLASI SALDIRI DAİŞİ HAREKETLENDİRİR’
 
Türkiye’nin bugün Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük gerçekleştireceği olası bir saldırının DAİŞ’i bölgede tekrardan hareketlendireceğini belirten Demir, böylesi bir sürecin ise halkları çok zor bir duruma sokacağını söyledi. Demir, “Bu süreçte sadece Êzidî halkı için değil bütünlüklü olarak bütün Ortadoğu halkları için Türkiye’nin planladığı saldırı, savaş siyasetinin karşısında durmak ve bunun karşısında barışın savunuculuğunu yapmaktan başka etkili bir çözüm olmadığını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.