Av. Vurgun: Devlet suç işlemekle kalmıyor, öldürüyor

img
DİYARBAKIR - ATK doktorlarının yeminlerine bağlı kalmadan kararlar verdiğini söyleyen ÖHD Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Özüm Vurgun, "Devlet suç işlemekle kalmıyor, kasten öldürüyor” dedi.
 
İnsan hakları örgütlerinin “ölüm evleri" olarak nitelendirdiği cezaevlerinde yaşamını yitiren tutukluların sayısı artıyor. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) son verilerine göre 2022 yılının ilk 8 ayında yaşamını yitiren tutuklu sayısı 50'ye çıktı. Yüzde 96 engelli İbrahim Yıldırım (68), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Batman İl Eşbaşkanı ve Parti Meclisi üyesi Mehmet Candemir (60), ağır hasta Bazo Yılmaz (67) ile Fırat Çağlayan (28), son bir ay içerisinde yaşamını yitiren tutuklulardan bazıları. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi Eşbaşkanı avukat Özüm Vurgun, cezaevlerinde yaşanan ihlaller ve ölüme mahkum edilen tutukluların durumunu değerlendirdi.  
 
ÖHD Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Özüm Vurgun
 
KURULLAR HÜKÜMETE BAĞLI
 
Cezaevlerinde işkence ve baskının had safhaya ulaştığını söyleyen Av. Vurgun, Diyarbakır'da bulunan cezaevlerinde çok sayıda şikayet aldıklarını aktardı. Vurgun, "Diyarbakır’da son iki hafta içinde üç tane işkence başvurusu aldık. Adlilere ve siyasi mahkumlara karşı çok baskı var. Bu işkencelerin başından psikolojik işkence var" dedi. 
 
Cezaevlerindeki İdare ve Gözlem Kurulları tarafından tutukluların infazlarının yakıldığına dikkati çeken Vurgun, kurulların tarafsızlığını yitirdiğini ifade etti. Kurullarda verilen kararların "devlet zihniyetiyle" verildiğini ifade eden Vurgun, "Kurul içerisinde bir savcı, bir psikolog, bir başgardiyan, bir gardiyan, bir de doktor var. Bunların hepsi devletin, hükümetin kendisine bağlılar ve devleti rahatsız edecek bir şey yapmak istemiyorlar. Çünkü verecekleri kararlar sonucu işlerinden olabilirler” diye konuştu. 
 
BAŞVURULAR SONUÇSUZ
 
Sadece Diyarbakır T Tipi 2 No’lu Cezaevi’nde son bir ay içerisinde 8 tutuklunun işkenceye maruz kaldığı bilgisini paylaşan Vurgun, "Tutuklulara işkence eden gardiyanlar, tutukluları şikayet etmeleri durumunda infazlarını yakmakla tehdit ediyorlar. Yargı, tamamen hükümete bitişik yargılama yaptığından, kendisinden olmayana karşın tamamen düşman ceza hukuku pratiği ile bakıyor" diye kaydetti. 
 
Vurgun, şube olarak son 4 yıl içerisinde cezaevlerinde işkence yapan 50’ye yakın kişi hakkında gerekli yerlere başvuruda bulunduklarını ancak sadece bir kişinin yargı önüne çıkarıldığını aktardı. Vurgun, geriye kalan kişilerin tümü hakkında “Kovuşturmaya yer yoktur” kararları verildiğini söyledi. Vurgun, "Soruşturma sürecinde ilgili savcılıklar hakkında da suç duyurularımız, Hâkimler ve Savcılar Kurulu'na (HSK) şikâyetlerimiz oldu. Çünkü dilekçelerimiz dikkate alınmadı, işkenceye uğrayan mağdur tam teşekkülü hastanelere yönlendirilmedi, bağımsız doktoralar tarafından bakılmadı. Savcı burada kolluğu korudu, gardiyanı savundu" diye konuştu. 
 
YAŞANAN İHLALLER
 
“Cezaevlerinde işkence gardiyanlar eliyle ilerliyor” diyen Vurgun, yaşanan bazı ihlalleri şöyle sıraladı: "Mahpusların sohbetlerine Kovid gerekçesiyle izin verilmiyor. Mahpuslar, ‘çok kitap okudu’, ‘hiç kitap okumadı’ ya da ‘çok temizlik yaptı’ gibi gerekçelerle salıverilmiyorlar. Bunların hepsi bir işkence. Yine cezaevi yönetimine karşı şikayetçi olduklarında dilekçenin alınmaması gerektiği söylenip, tutuklunun infazının yakılma gerekçesi olabileceği söyleniyor. Her türlü hakkınızı korumakla yükümlü olan bir devlet, sizin hiçbir şeyinizi korumuyor. Cezaevlerinden çıkan cenazelerin sebebi de budur." 
 
‘SUÇ İŞLİYOR, KASTEN ÖLDÜRÜYOR' 
 
Hasta tutuklulara dair verdiği "cezaevinde kalabilir" raporlarıyla eleştirilerin odağında olan Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) da devlet odaklı çalıştığını ifade eden Vurgun, "Kurumda doktor olduğunu iddia eden insanlar, ettikleri yeminlere bağlı kalmadan, insanlıktan yoksun bir şekilde kararlar alıyorlar. Mesela Makbule Özer dosyasına bakıldığında; Türkçe bilmediği için kendisinden hiçbir beyan alınmayarak, hastane raporları üzerinden rapor hazırlanıyor. Bu bir ayrımcılık suçudur. Sadece ATK değil, emniyet müdürlükleri, ona bağlı sağlık müdürlüğü hepsi bu suçu işlemekte. Devlet suç işliyor, suç işlemekle de kalmıyor, kasten öldürüyor” ifadelerini kullandı. 
 
İHLALLERİN KAYNAĞI: TECRİT
 
Cezaevlerinde yaşanan durumun İmralı Cezaevi'nden yayıldığına dikkati çeken Vurgun, "Sayın Abdullah Öcalan ve diğer mahpusların kalmış olduğu bir cezaevinde 3 yıldır avukat görüşü yapılamıyor. 3 yıldır aile görüşü yapılmıyor. İmralı’dan başlayan bir tecrit süreci var. Bir mahpusu 3 yıldır avukatından, hukuki destek almasından engelleyemezsiniz. Suç işleniyor. Anayasal özel hayat hakkı ihlal ediliyor. Tecrit bir insanı cezalandırmak amaçlı kasten öldürme çabasıdır" dedi. 
 
Cezaevleri başta olmak üzerine yaşanan tüm haksız ve hukuksuzluklara karşı toplumun örgütlenmesi gerektiğinin altını çizen Vurgun, "Toplumun adalet, barış, hukuk temelini yükseltmesi için örgütlenmesi lazım” dedi.