Sancar TTB’de: Saldırılara ortak mücadele etmeliyiz

 
ANKARA – Şebnem Korur Fincancı'nın gözaltına alınmasına karşı TTB’ye dayanışma ziyaretinde bulunan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, saldırılara karşı ortak mücadelenin önemine vurgu yaptı. 
 
 
Federe Kürdistan Bölgesi’nde kimyasal silah saldırılarına ilişkin açıklamalarda bulunan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, hakkında açılan soruşturma kapsamında gözaltına alındı. TTB, Fincancı’nın hedef gösterilmesi ve gözaltına alınmasına tepki göstermek amacıyla merkez binasında açıklama yaptı. 
 
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV), Ankara Tabip Odası (ATO), İnsan Hakları Derneği (İHD), İnsan Hakları Ortak platformu, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Mülkiyeliler Birliği’nin katıldığı açıklamada, “Şebnem Korur Fincancı yalnız değildir” sloganı atıldı. Ortak açıklama metnini TTB Genel Sekreteri Vedat Bulut okudu.
 
‘AÇIKLAMALAR SUÇ UNSURU DEĞİLDİR'
 
Açılan soruşturmanın hukuki zemininin olmadığını belirten Bulut, Fincancı’nın ifade ettiği hiçbir şeyin suç unsuru olmadığı kaydetti. Bulut, karalama kampanyası yürütüldüğünü ifade ederek, şunları söyledi: “21 Ekim 2022 tarihinde TTB Hukuk Bürosu tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ile görüşme yapılmış, savcılığa medyadan soruşturma başlatıldığının öğrenildiği belirtilerek, talep halinde Dr. Şebnem'in uygun bir zamanda ifade için gelebileceği bildirilmiştir. Bunun üzerine savcılık tarafından ifade için uygun bir vakitte davet edileceği bildirilmiş olmasına rağmen başsavcılık, Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın gözaltına alınması sürecini başlatmıştır ve dahası bu süreci bir karalama kampanyasına dönüştürmüştür."
 
İKTİDARIN YARGIYA MÜDAHALESİ
 
İktidar çevrelerinin yargıya müdahale niteliğindeki açıklamaların ardından gelen gözaltı kararının tüm emek meslek örgütlerine yönelik olduğunu kaydeden Bulut, "Bu çevrelerin uzun zamandır TTB'ye ve tüm emek-meslek örgütlerine yönelik artırdığı baskının son aşamasını oluşturmuştur. Nitekim iktidar, Meslek Örgütleri Yasasında bir değişiklik için kamuoyunda yaratılan bu gündemi kullanacağını da açıklamalarıyla itiraf etmiştir" ifadelerini kullandı.
 
'HALK SAĞLIĞINI KORUMA MÜCADELESİ’ 
 
Bulut, son olarak şunları söyledi: “Müstebit iktidarın uygulamalarına karşı, emeği, demokrasiyi, barışı, bilimin bağımsızlığını, bilim insanlarının ifade özgürlüğünü ve bunlarla yakından ilişkili halk sağlığını koruma mücadelesini Dr. Şebnem Korur Fincancı'ya ve TTB'ye sahip çıkarak sürdüreceğiz. Dr. Şebnem yalnız değildir, onurumuzdur.”
 
‘EMEKÇİLERE SALDIRIDIR’
 
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eşbaşkanı Şükran Kablan, yargının siyasi iktidarın vesayeti altına girdiğine vurgu yaparak, bu sabah yeni bir hukuksuzluğa daha gözlerini açtıklarını söyledi. Kablan, bu saldırının sadece TTB'ye yönelik olmadığını tüm emek ve özgürlük için mücadele eden emekçilere karşı yapıldığını belirtti. 
 
SANCAR: YARGIYA TALİMAT VERİLDİ 
 
TTB Genel Merkezine beraberindeki heyet ile dayanışma ziyaretinde bulunan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı bu sabah gözaltına alındı. Bu beklenmeyen bir durum değildi. Bir süredir linç kampanyası haline getirilmişti. Cumhurbaşkanının kendisini hedefe koyan doğrudan açıklamaları var. Daha da ileriye giderek yargıya talimat vererek savcıları harekete geçirmiştir. Aslında Şebnem Hocamız yurtdışındaydı. Geleceğini bildirmiştir. TTB Merkez Konseyi yetkilileri de zaten savcılığa Perşembe günü ifade vermek üzere geleceğini duyurmuşlardı. Savcılığa da bildirmişlerdir. Buna rağmen bugün bir gözaltı operasyonu yapıldı. Kendisi gözaltına alındı. 
 
TTB ETKİLİ MÜCADELE YÜRÜTÜYOR 
 
Gözaltına alınmasından sonra da karalama ve kara propaganda yöntemleri ile bu linç kampanyası süründürüldü. Fincancı hocanın gözaltına alınması ve bu kampanyanın linç kampanyasının hedefi haline gelmesinin nedenleri ortada. TTB, hekimlik değerlerine, insan hakları ilkelerine, bağlı bir kuruluş ve bu alanda etkili bir mücadele yürütüyor. Tarihine baktığımızda da aynı özellikleri çok zor dönemlerde görebilirsiniz. Örneğin 12 Eylül’ün o zorlu yıllarında baskıcı karanlık günlerinde TTB, başta işkence olmak üzere pek çok konuda insan hakları ihlallerine karşı mücadele yürütmüş ve bu konuda duyarlılık oluşmasında önemli rol oynamıştır. İdam cezalarının gündemde olduğu bir dönemde o zamanın TTB Merkez Konseyi Başkanı rahmetli Nusret Fişek hocamız da çok etkili bir duruş sergilemiş ve idamların durdurulmasında belirleyici rol oynamıştı.  Aynı şekilde Füsun Sayek, Selim Ölçerler, Raşit Türkel’ler hep hedef haline getirilmişse de bunun sebebi iktidarların insan haklarına aykırı uygulamalarına karşı ses çıkarmalarıdır.
 
LİNÇ KAMPANYASINA MARUZ KALDI  
 
En son yapılan soruşturmayı hatırlayalım. TTB Merkez Konseyi ‘savaş insanlık suçudur’ açıklaması yaptığı için linç kampanyasına maruz kalmıştı Merkez Konseyin görevden alınması talebiyle yargısal süreç başlamıştı. Bu dava reddedildi ve Merkez Konseyi beraat etti. Şebnem korur hoca bu geleneği sürdüren tavizsiz sürdüren insan hakları aktivisti ve hekimdir. Arkadaşımız ve dostumuzdur. Merkez etiğine sıkı sıkı bağlı davranıyor. Şu anda gündemde olan kimyasal silah iddialarıyla ilgili kendi uzmanlık çerçevesinde yaptığı açıklamalar neticesinde bu linç saldırıların ve gözaltı operasyonunun nedenini oluşturuyor. 
 
TTB, HER DÖNEM BARIŞI SAVUNMUŞTUR
 
TTB, savaşı savaş politikalarını her dönemde reddetmiş bir çizgiye sahiptir. Savaşın yarattığı toplumsal ve siyasal tahribatlara dikkat çekmiş, barışı savunmuştur. Bu da evrensel açıdan da bütün tabipler organizasyonlarının temel hedeflerindendir. Dünyada tabiplerle ilgili çatı örgütlerine ve ulusal örgütler baktığınızda insan hakları savunuculuğu ve savaş karşıtlığı en temel ilke ve hedef olarak ortaya çıkıyor. 
 
 SAVAŞ POLİTİKALARI BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR
 
Dolayısıyla iktidarın savaş politikalarına karşı kararlı duruşu daha önce de hedef haline getirmişti. Uzun süredir Şebnem Korur Fincancı hocamız aynı tutumu sürdürdüğü için zaten sürekli saldırılara maruz kalıyordu. Tehditlere maruz kalıyordu. Savaş politikalarının bu ülkede yarattığı tahribatların ne kadar derin olduğunu hepimiz objektif baktığımızda görebiliriz. Savaş politikalarının aynı zamanda bir halk sağlığı meselesi olduğu konusunda da dünyada bütün evrensel kriterlere baktığınızda aynı değerlendirme yaparsınız.
 
SAVAŞ KARŞITLIĞININ BÜYÜMESİ
 
Ama bu iktidar kendi varlığını savaş politikalarına bağladığı için bu alanda ortaya çıkan muhalefeti her türlü yöntemle sindirmek ve susturmak istiyor. Çünkü savaş politikalarında muhalefete büyüdükçe bu iktidarın varlığını bağladığı temel dayanak da zayıflayacak ve çökecektir. Böylece iktidarın ayakta kalma imkanları da ortadan kalkacaktır. Bu nedenle en bu iktidar bloğunu en büyük hassasiyeti savaş karşıtlığının büyümesi savaşa karşı mücadelenin yayılmasıdır.
 
MESLEK ÖRGÜTLERİ BASKI ALTINA ALINIYOR
 
Savaş politikalarına karşı çıkış yayıldıkça bu iktidarın seçim stratejileri de yönetim tehditleri de boşlukta kalıyor. İşte TTB, tam da bunu yaptığı için ve Şebnem Korur Fincancı tam da bu geleneği en açık bir şekilde sahiplenip sürdüğü için hedef haline getiriliyor. Bizler burada yapılanların tamamının hukuka aykırı olduğunu zaten görüyoruz. Bunu ayrıca belirtmeye gerek yok. Meselenin siyasi boyutunun da mutlaka gözler önünde tutulması lazım. Esas mesele en başta meslek örgütlerini bu operasyonla iyice baskı altına almak muhalefeti sindirmek ve toplumu susturmaktır. 
 
GELECEK NESİLLERE KARŞI GÖREVİMİZDİR
 
Dün gazetecilere yönelik operasyon da aynı çerçevede değerlendirilmelidir sansürün yasası da aynı hedefe yöneliktir aynı planının bir parçasıdır. Muhalefet çevrelerini insan hakları ve demokrasi savunucularını sindirmek toplumu susturmak bu iktidarın seçime giderken en temel politikası olacaktır. Bizler bu politikaya karşı en güçlü ve geniş mücadeleyi örmek sorumluluğu altındayız. Yani ortak mücadeleyi her alanda insan hakları demokrasi ve barış için sürdürme sorumluluğumuz var. 
 
MESLEK ODALARINA KAYYIM 
 
Hem bugün Türkiye’de yaşayan herkese karşı hem de gelecek nesillere karşı bir görevimizdir. Şebnem Korur Fincancı hoca bu değerlere insan hakları ilkelerine ve barış değerlerine kararlılıkla bağlılığından dolayı hedeftedir. İktidar bunun üzerinden meslek odalarını yeni bir kayyım rejimine sokacak düzenlemeleri de gündeme almıştır. Bu tür düzenleme niyetleri daha da önce gündeme gelmişti. Amaç şimdiye demokrasi ve insan hakları mücadelesinde, barış mücadelesinde etkili bir rol oynayan meslek kuruluşlarını iktidara bağlamak ve böylece etkilerini ortadan kaldırmaktır. Bunda başarılı olamayacaklar. Eğer bizler mücadeleyi en geniş çevrelere yayarak ortak ilkeler ve hedefler temelinde birlikte çabalarımızı birleştirerek yürürsek iktidarın bu politikalarını da boşa çıkarırız. Seçimi kazanmak için kurguladığı bu planları da hayata geçirmesine engel olabiliriz. Geleceği demokrasi, insanları özgürlük ve barış üzerine kurmak bizlerin görevidir. Bu konuda hepimize ayrı ayrı önemli sorumluluklar düşmektedir.
 
SALDIRILARA KARŞI ORTAK MÜCADELE 
 
Biz bu bilinç ve duygularla TTB’ye dayanışma ziyaretinde bulunduk. TTB’nin her zaman yanındayız. Şebnem Korur Fincancı hocamız bizim için büyük bir değerdir. Mücadelesini ve duruşunu sahipleniyoruz. Sonuna kadar yanındayız. Bunun da bilinmesini istiyoruz. Ayrıca sürecin hem siyasal ve hem de hukuksal takibinde üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu burada TTB’nin değerli yöneticilerine ilettik. Çağrımız bütün demokrasi çevrelerinin bu konuda sorumluluklarının bilinciyle hareket etmeleri ve görevlerimizin ortak mücadeleyi büyütmek olduğu hususunu akıllarında tutarak hareket etmeleridir. Çağrımız en geniş mücadele birlikteliğini oluşturma temelinde, savsaklanacak geciktirilerek bir görev değildir acildir, hayatidir. Geleceği kurmak için önümüzde çok güzel ve değerli imkanlar sağlayacak bir yoldur.”