Sansür Yasası, Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklik, 36 yeni cezaevi: Kaygı verici

img
İSTANBUL - İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Sansür Yasası”nın temel amacının topluma korku salmak olduğunu belirtirken, THİV Genel Sekreteri Coşkun Üsterci ise, Ceza İnfaz Yasası’nda planlanan değişiklik ve 36 yeni cezaevi inşaatının kaygı verici olduğunu söyledi. 
 
Hükümet 36 yeni cezaevi açmayı planlarken Sansür Yasası yürürlüğe girdi. Aynı tarihlerde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklik yapacaklarını duyurdu. Tutuklu sayısının halihazırda çok yüksek olduğu Türkiye’de son gelişmeler neye işaret ediyor. 
 
Gazetecilik meslek örgütlerinin “sansür yasası” olarak nitelediği ve birçok tartışmaya neden olan “Dezenformasyonla Mücadele Yasası” 14 Ekim’de muhalefet partilerinin itirazlarına rağmen Meclis’te onaylandı. Yasa Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 18 Ekim’de onaylanarak yürürlüğe girmiş oldu. 
 
Sansür yasasıyla ilgili tartışmalar devam ederken Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, son derece dikkat çekici başka bir duyuru yaptı. Bozdağ, 7 Ekim’de Ceza İnfaz Kanunu’nda değişiklik yapacaklarına dair açıklamalarda bulundu. Bakan Bozdağ, değişikliğin cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, infazın ıslah edici, rehabilite edici fonksiyonunu öne çıkarmaya ve denetimli serbestliği güçlendirmeye yönelik adımları içereceğini belirtti.
 
Bozdağ, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza İnfaz Kanunu kapsamında olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, uzlaştırma, kamu davasının açılmasının ertelenmesi gibi uygulamalara dikkat çekerek ilgili kanunların aksayan yönlerine ilişkin cesur adımlar atacaklarını ileri sürdü.
 
Yürürlükte olan mevcut yasaya göre, 2 yıl ve daha az olan hapis cezaları hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması kapsamında belirli şartlar altında denetimli serbestliğe dönüştürülebiliyor. 
 
 
Bozdağ’ın “kararlılıkla uygulayacaklarını” ifade ettiği değişiklikler arasında en dikkat çekici olanı hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasının iptali. Eğer planlanan bu değişiklik yasalaşırsa 2 yıldan az ceza alan tüm hükümlülerin cezaevine girmesinin önü açılacak.
 
Bu gelişmelere ek olarak AKP-MHP iktidarının, 2022 yılında 36 yeni cezaevi açmayı planladığı biliniyor. İktidarın yapımı için 8 milyar 713 milyon 944 bin lira harcayacağı yeni cezaevleriyle birlikte Türkiye’deki cezaevi sayısı 419’a çıkacak.
 
Yeni cezaevi inşaatları, Sansür Yasası ve Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklik planlarını değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, tutuklamaların daha da artacağı bir döneme girildiğini belirtirken ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Coşkun Üsterci ise, durumun kaygı verici olduğunu ifade etti.
 
 
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, yasanın temel amacının topluma korku salmak olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: “Sansür yasası aslında sadece korkutma amacıyla çıkarılmış bir yasa. Çünkü zaten Türk Ceza Kanunu’nda ifade özgürlüğünü engelleyen çok fazla madde var ve bunları zaten kullanıyorlar. Bu kadar düşünce suçlusunun olması bu nedenle zaten. Ben bu sansür yasasının birinci nedeninin toplumu korkutmak ve sindirmek olduğunu düşünüyorum, çünkü korkutarak yönetiyorlar. Zaten iktidarın elinde başka bir şey kalmadı. Sadece insanları korkutarak, kendilerine otosansür uygulamaları sağlanarak yönetiliyorlar. İkinci neden ise Sedat Peker’in açıklamalarının da bu yasa da etkili olduğunu düşünüyorum. Ama tabi ki esas olarak toplumu korkutmaya, sindirmeye yönelik.”
 
Bozdağ’ın duyurusunu yaptığı ceza infaz yasasında değişiklik planına ilişkin Kesin, mevcut yasanın zaten ayrımcı olduğunu belirterek, “Bir kere her şeyden önce şunu söylemek gerekir. Türkiye’de ceza infaz kanunu son derece ayrımcı bir uygulamaya sahip. Çünkü örneğin adli mahpuslarla siyasi mahpusların infaz oranları farklı. Örnek vermek gerekirse bir kişi hırsızlık, dolandırıcılık yaparsa, birini yaralar darp ederse alacağı ceza bir düşünce suçlusunun alacağı cezayla farklı infaz oranlarına sahip. Yani yüz kızartıcı suçlardan yargılananlar daha uygun bir infaz sistemine göre az cezayla yatıp çıkıyorlar ama siyasi suçlular daha fazla yatıyorlar. Bir kez bu ayrımcı bir uygulama” dedi.
 
‘HERKES CEZAEVİNİ TADACAK’
 
Hükümetin Ceza İnfaz Yasası’nda yapmayı planladığı bu değişiklikle iktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkesi cezaevine atabileceğini belirten Keskin, bunun topluma karşı bir yöntem olarak kullanıldığını söyledi. Keskin, şöyle konuştu: “Bununda dışında yeni infaz yasası hazırlanıyormuş, tabi ki henüz görmedik ama Adalet Bakanı’nın açıklamalarından anladığımız ‘Herkes cezaevini tadacak’ diye, hani Zincirlikuyu Mezarlığı’nda yazar ya ‘Her canlı bir gün ölümü tadacak’ diye aslında onun gibi bir şey. Yani, bizim gibi düşünmeyen herkes bir gün de olsa o cezaevini tadacak. Çünkü cezaevi konusu bu toplumda çok korkutucu bir mesele. İnsanlar gözaltına alınmaktan, tutuklanmaktan çok korkuyorlar. Tabi ki hak verebiliriz buna. Bunu bildikleri için de bunu bir yöntem olarak uyguluyorlar. Yani yeni infaz yasasında da ‘herkes girecek cezaevine’ demenin anlamı yine bu korkutma politikası.”
 
36 YENİ CEZAEVİ 
 
36 yeni cezaevi inşaatı ve ceza infaz yasasındaki değişikliğin daha çok insanın cezaevine girmesine neden olacağını ifade eden Keskin, “Denetimli serbestlik hükümlerine göre, belli bir oranda ceza alanlar hiç hapiste yatmadan infaz edebiliyorlar cezalarını. Yani bakanlık bunu ortadan kaldıracağını söylüyor. Bu demektir ki çok fazla insan cezaevine girecek. Zaten 36 tane yeni cezaevinin inşa edilmesinin de amacı bu. Bakan’ın infaz yasasıyla ilgili söyledikleri ve yeni cezaevlerinin açılmasını birlikte düşündüğümüzde amaçlananın bu olduğu ortaya çıkıyor” diye konuştu. 
 
‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HİÇBİR ZAMAN OLMADI’
 
Gelinen noktada toplumun tüm kesimlerinin kendisini sorgulaması gerektiğini belirten Keskin, şunları kaydetti: “Bu coğrafyada düşünce ve ifade özgürlüğü hiçbir zaman olmadı. Toplumun bir kesimi, özellikle de Kemalistler bunu yıllarca hiç görmediler. İnsanlar Olağanüstü Hal bölge yasalarıyla yönetildiler, sansür-sürgün kararnameleri çıktı, Terörle Mücadele Yasası’nın maddeleri vs. o kadar çok hüküm var ki... Ama ne yazık ki ancak AKP iktidarının uygulamaları herkesi etkilemeye başladıktan sonra toplumun diğer kesimleri de tepki göstermeye başladı.”
 
‘BASKI POLİTİKASI DEĞİL AMA YÖNTEMİ DEĞİŞTİ’
 
Son dönemde hukuki alanda hayata geçirilen ve yapılması planlanan değişikliklerin sadece seçim sürecine yönelik olmadığını ifade eden Keskin, süregelen devlet politikasına vurgu yaparak, “Seçim sürecinin tabi ki etkilediğini düşünüyorum. Çünkü iktidar özellikle MHP ve derin devletle uzlaşmadan sonra çok farklı bir çizgiye geldi. Yani ben örneğin 30 yıldır insan hakları hareketi içindeyim ama ifade özgürlüğünün bu kadar kısıtlandığı başka bir süreci hatırlamıyorum. Her zaman vardı, evet o zamanlar 1990’larda öldürüyorlardı, gözaltında kaybediyorlardı ama ifade özgürlüğü açısından biraz daha rahattık açıkçası ama politikalarda bir değişiklik yok, yöntemlerde bir değişiklik var. İfade özgürlüğüne baskı yöntemi bu kadar yoğun hiç olmamıştı.”
 
Keskin, son uygulamaların sadece seçim süreciyle ilintili olmadığını, süregelen bir devlet politikasının uygulanması olduğuna dikkat çekti.   
 
 
ÜSTERCİ: KAYGI VERİCİ
 
Yasalaşan Sansür Yasası ve hükümetin planladığı Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklikle birlikte devam eden 36 yeni hapishane inşaatına ilişkin THİV Genel Sekreteri Coşkun Üsterci ise, durumun kaygı verici olduğunu ifade etti. Üsterci, “Sözünü ettiğiniz gelişmeler elbette çok önemli ve kısa vadeli geleceğimiz açısından da fazlasıyla kaygı verici.  Ancak bu yeni bir durum değil. Uzunca bir süreden beri siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının bir sonucu olarak hem hapishanelerin sayısında hem de mahpus sayısında yıllar içinde büyük bir artış görülmektedir. Diyebiliriz ki hapsetme, artık siyasal iktidar açısından asli bir yönetme tekniği haline gelmiştir” dedi.
 
CEZAEVLERİNDEKİ TUTUKLU SAYISI
 
Üsterci, son 17 yıl içinde tutuklu ve hükümlü sayısının yaklaşık beş buçuk kat arttığını belirterek, konuya ilişkin verileri paylaştı: “Bakanlığın verilerine göre 2005 yılında cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı 55 bin 870’dir. 31 Mayıs 2022 tarihi itibari ile toplam kapasitesi 275 bin 843 olan 384 ceza infaz kurumunda toplam 317 bin 368 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Bu sayıya 7 bin 242 Sayılı Kanun gereği Kovid-19 iznine ayrılan hükümlüler dahildir. Görüldüğü gibi 17 yıl içinde tutuklu ve hükümlü sayısı yaklaşık beş buçuk misli artmıştır. 31 Mayıs 2022 tarihi itibariyle de cezaevlerinde kapasite fazlası olarak 41 bin 525 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Kaldı ki yıl içinde yapılan giriş ve çıkış kayıtlarına bakıldığında hapishanelerde çok daha yoğun bir nüfus hareketliliğinin olduğu görülmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2020 yılında ceza infaz kurumlarına 258 bin 401 kişinin hükümlü statüsünde giriş kaydı yapılırken aynı dönemde 361 bin 870 kişinin hükümlü statüsünde çıkış kaydı yapılmıştır.”
 
GÖZETİM ALTINDA TUTULANLAR
 
Özgürlüklerinden mahrum bırakılmış 749 binin üzerinde insan olduğunu ifade eden Üsterci, “Ayrıca 30 Nisan 2021 tarihi itibariyle Türkiye genelinde denetimli serbestlik kapsamında 432 bin 554 kişi bulunmaktadır. Bu sayıyı hapishanelerde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sayısı ile topladığımızda özgürlüklerinden mahrum bırakılmış yurttaş sayısı yaklaşık 749 bin 922 kişiye ulaşmaktadır. Bu da diğer dolaylı gözetim/denetim araçlarını bir yana bıraktığımızda yaklaşık her 110 yurttaştan birinin doğrudan/çıplak gözetim altında olduğu anlamına gelmektedir.
 
2021 ve 2022 verileri henüz kamuoyu ile paylaşılmadığı için bu hareketliliğin ulaştığı boyutu tam olarak bilemiyoruz.  Ancak aktarmaya çalıştıklarım bile, sözünü ettiğiniz gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde kaygı duymakta nedenli haklı olduğumuzu ortaya koyuyor” diye konuştu. 
 
*Ümit Tanışır - Gazeteci