AMED - Amed Çocuk Hakları Odaklı Kriz Yönetim Ağı, deprem bölgesinde çadır ve toplanma alanlarında çocukların yüksek yararının dikkate alınmadığını belirtti.
Amed Kent Koruma ve Dayanışma Platformu, bünyesinde oluşturulan Çocuk Hakları Odaklı Kriz Yönetim Ağı, deprem bölgesinde yürüttükleri çocuk hak temelli çalışmalara ilişkin Amed Barosu’nun Tahir Elçi Konferans Salonu’nda basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda deprem sonrası çocukların ihtiyaçlarının karşılanması, meydana gelebilecek ihlallerin önlenmesi ve çocuk dostu toplanma alanlarının oluşabilmesi için edindikleri gözlem ve çalışmalar aktarıldı. Barış İçin Kültürel Araştırmalar Derneği, Çocuk Çalışmaları Derneği, Çocuklar İçin Adalet Derneği, Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi, Eğitim Emekçileri Sendikası, Ekoloji Derneği Çocuk Komisyonu, Göç ve İnsani Yardım Vakfı, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Çocuk Komisyonu, Lotus Genç Alan Derneği, Modern Olgularla Refahı İyileştirme ve Eşitleme Derneği, Mezopotamya Psikologlar İnisiyatifi, Rengarenk Umutlar Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Diyarbakır Şubesi ve Önce Kadın ve Çocuklar Derneği tarafından hazırlanan ortak raporu koordinasyon üyesi Büşra Eylül Özgültekin okudu.
Özgültekin, çadır ve toplanma alanlarına 6 Şubat Pazartesi gününden itibaren düzenli olarak yapılan ziyaretler ve gözlemler sonrası tespit edilen eksiklikleri şu şekilde sıraladı:
"* Çadırların ailelere birey sayısı gözetilmeden dağıtıldığını, çadırlar içerisinde yaşayanların özel gereksinimlerinin dikkate alınmadığını, dağıtım işinin sayı gözetilmeden yapıldığını, ısınma sorunlarının yaşandığını,
* Çadır ve toplanma alanlarında genel olarak 3 öğün yemeğin sağlandığını ancak yemeklerin dağıtımı sürecinde hijyen koşullarına uyulmadığını, yemek dağıtım saatlerinin belirsiz, düzensiz ve yetersiz olduğunu, dağıtım sürecinde herhangi bir koordinasyonun olmadığını, dağıtılan yemeklerin; Tip 1 diyabet, çölyak gibi herhangi bir özel gereksinime göre hazırlanmadığını, özel gereksinimler için bir diyetisyen eşliğinde diyet listeleri oluşturulmadığı,
* Birçok alanda sağlık çadırı kurulduğunu, mevcut sağlık çadırlarının mahremiyeti gözetecek düzeyde olmadığını, az sayıda personel ile sadece temel sağlık ihtiyaçlarının giderildiğini ve çocuk alanında uzman bir hekimin olmadığını, çocukların kronik rahatsızlıklarının tespit edilmediğini ve bu konularda herhangi bir düzenleme veya çalışma yapılmadığını,
* Çadır ve toplanma alanlarında MEB’e bağlı çocuk çadırlarının oluşturulduğunu, bu çadırların küçük ve yetersiz olduğunu, çadır içerisinde izolasyonun olmadığını, çadırlardaki oyunların belirli bir modüle göre oynanmadığını, oyuncakların toplumsal cinsiyet normlarına aykırı olduğunu, oyunların çadırdaki sorumlunun kişisel tercihine bırakıldığını ve bunun bir denetiminin olmadığını,
* Hijyen koşullarının sağlanmadığını ve salgın hastalıklar için büyük bir risk bulunduğunu, yeterli temizlik yapılmadığını, banyo ve tuvaletlerin olmadığını, banyo veya tuvalet bulunan alanlarda ise hijyen ürünlerinin bulunmadığını, çocuklar için ayrıca bir tuvaletin olmadığını, çocuk mahremiyetinin gözetilmediğini,
* Her ne kadar tüm çadır alanlarında psiko-sosyal destek çadırı olsa da ASHB’ye bağlı görevlilerin daha çok ihtiyaç analizi yapmakla görevlendirildiklerini ve çadırlara başvuruların kişisel ihtiyaç üzerinden olduğunu, yine kişisel ihtiyaç algısından dolayı psiko-sosyal destek başvurularının olmadığını,
* Çadır alanlarındaki kolluk kuvvetlerinin koordinasyonu sağlamadığı, herhangi bir hak ihlalini önlemediği, çadır alanlarına sivil giriş çıkışlarının bir denetime tabi olmadığı, çocuklarla temasta bulunan kolluk kuvvetlerinin bu konuda bir yetkinliğinin bulunmadığı ve akut travma durumunda bulunan çocuklara ve bakım verenlerine karşı kolluk kuvvetlerinin tutumunun travmayı derinleştiren bir durumda olduğu,
* Çadır kentlerde nefret söylemi vb. ayrıştırıcılığa karşı bir önlemin alınmadığı, toplanma alanlarındaki dini oluşumlarla kapsayıcılık ilkesinin ihlal edildiği ve Müslüman olmayanlar için güvenli alan hissinin oluşmadığı,
* Çadır Kentlerin yeri belirlenirken fiziki koşulların uygunluğu gözetilmediği, Çadır Kentlerin riskli alanlara kurulduğu, gözlemlenmiştir."
Tespit ettikleri eksiklikler üzerinden değerlendirme yapan Özgültekin, “Çadır ve toplanma alanları çocuklar yönünden barınma, yemek, güvenlik, sağlık ve oyun gibi temel ihtiyaçlar noktasında yetersiz kalmakta ve bu haliyle çocuğun iyi olma halini ve yüksek yararını dikkate almayan bir durum oluşturmaktadır. Aksaklıkların ve ihlallerin artmasının bir diğer sebebi de devletin ilgili kurumlarının koordinasyonsuzluğudur” dedi.
'ÇALIŞMALARIMIZ DEVAM EDECEK'
Özgültekin, “Deprem sebebiyle barınma olanaklarının yetersizliğinden evlerine dönemeyen ve çadırlarda yaşamak zorunda bırakılan çocukların bu alanlarda uzunca bir süre kalacağı bilinirken şehir içinde bulunan mevcut alanlarda ve yapılması planlanan diğer çadır ve toplanma alanlarında yukarıda saydığımız eksiklikleri giderecek şekilde düzenlemeler yapılması gerektiğini belirterek sahadaki çalışmalarımıza devam edeceğimizi kamuoyuna duyururuz” diye belirtti.