'Dilimiz, asimilasyon ve biz' paneli: Anadilde konuşmalıyız

DÊRSIM – Munzur festivalinde gerçekleştirilen “Dilimiz, asimilasyon ve biz” başlıklı panelde asimilasyona karşı anadilde konuşmanın önemine işaret edildi. 

“Doğamızın ve irademizin gaspına izin vermeyeceğiz” şiarıyla düzenlenen 22'nci Munzur Kültür ve Doğa Festivali “Dilimiz, asimilasyon ve biz” başlıklı panelle devam etti. Sanat Sokağı’nda gerçekleştirilen panele, çok sayıda sivil toplum örgütü ile yurttaş katıldı. Moderatörlüğünü Hüseyin Ayrılmaz’ın yaptığı panele, yazarlar Fırat Can, Metin Aktaş ve Sosyolog Şükrü Aslan konuşmacı olarak katıldı.
 
İlk olarak konuşan Metin Aktaş, insan eliyle oluşturulan her şeyin değişken olduğunu söyledi. Aktaş, “Bizim inançlarımız da böyledir. Bizim inançlarımız da değişebilir, sorgulanabilir. Diller de zaman içerisinde yenilenir, değişir. Bu açıdan dil de değişmeye, yenilenmeye mahkumdur” dedi. Asimilasyon politikalarına dikkati çeken Aktaş, “Asimilasyon bir insanlık suçudur. Asimilasyonu yapan devletler, toplumlar, bireyler yasal olarak cezalandırılmalıdır” diye kaydetti.
 
‘TÜRKLEŞTİRME MOTTOSU’
 
Yazar Fırat Can, yüz yıldır bütün iç ve dış politikasını tamamen Kürt karşıtlığı üzerine inşa eden bir cumhuriyet gerçekliği olduğunu belirterek, ulus devlet anlayışına dikkati çekti. Can, “Ulus devlet anlayışı kendini kimi sacayaklarına oturtur. Bunlardan biri milliyetçiliktir, biri cinsiyetçilik, diğeri dinciliktir. Yüzyılın bütün sancıları bununla alakalıdır. Onun için mevcut sistemin değişmesi için mücadele yürütülüyor. Hiçbir şey tekçiliğe dayanmaz. Tekçiliğin toplumda bir karşılığı yok. Bu yüzden başarıya ulaşamaz. Tek millet deyince, doğal olarak diğer halkları eritme çabaları oluyor. Bunun iki aşaması var. Birincisi soykırım. Soykırımla Kürtler ötekileştirilemiyor. Bu başarılamayınca, asimilasyon politikalarıyla başarılmaya çalışılıyor. Yüzyıldır bize karşı ‘düşman Kürt, Türkleştirme mottosu’ yürütülüyor. Böyle olunca Kürtlerin dilline, halayına, kıyafetine, kültürüne saldırılıyor. Okullarda hepimiz bunları yaşadık. Bir şekilde kendimize ihanet ettirilen bir ritüele tanıklık ettik. Çokluğun rengi iyidir. Çokluğun birliğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
 
Asimilasyon politikalarını sadece sisteme bağlamının doğru olamayacağını belirten Can, “Coğrafyamızın isimlerini ne kadar söylüyoruz? Dêrsim mi, Tunceli mi? Sistem bunu kabul etmiyorsa bunda ısrar etmemek mi gerekiyor? Yerleşim yerlerinin, parkların, çocukların isimlerini muhakkak kendi anadilimiz olmalı ki buna karşı mücadele yürütelim. Bu coğrafyanın adı Kurdistan’dır. Birlik beraberlik sağlandığı takdirde, tekçilikten vazgeçildiği taktirde, bütün halkların birlikte yaşayabileceğini inanıyorum” dedi.
 
‘TÜRKİYE ÇOK DİLLİLİĞE KARŞI’
 
Sosyolog Şükrü Aslan da devletlerin dili 19’uncu yüz yılda mesele haline getirdiğini söyledi. Dillerin öncesinde devletler için çok önemli olmadığını belirten Aslan, “Sebebi şu: O dönemin literatürüne göre devlet olmak için birkaç şeye ihtiyaç var. Onlardan biri dil. Öyle olunca hangi dilin ne kadar konuşulduğu önemli bir mesele haline gelmiş. Çünkü devletlerin inşasında temel kriter bu olmuş. İstatistik diye bir bilim var. Bu bilimin kuruluşunun nedeni de bu. Nüfus sayımlarında hangi dilin ne kadar konuşulduğunun tespit edilmesi için. Türkiye çok dilliliğe karşı çözüm arıyor. Çözüm konuşulan diğer dilleri dağıtılması, iskan edilmesi, yerinden edilmesi, katledilmesi” şeklinde konuştu.
 
‘DİLİ YOK ETME KANUNU’
 
1932’de Türkiye’de hazırlanan ve 1994’te yasalaşan İskan Kanunu’na değinen Aslan, “Dönemin gazetelerinde, ‘Bu kanun Türkiye’de tek dil ve tek kültürlü bir toplum yaratma kanunudur’ diye geçiyor. Diğer dilleri yok etme kanunudur” diyerek, Kürtçe ve Ermenice üzerindeki baskıların, yasakların dil politikasının sonucu olduğunu kaydetti. Türkiye’nin dil ve nüfus politikalarıyla yüzleşmesi gerektiğini ve dil meselesini problem yapan herkesin devlete yüzleşme davetinde bulunması gerektiğini vurgulayan Aslan, “‘Biz asimile ediliyoruz’ diye bağırmanın bir faydası yok. Zaten senelerdir öyle. Mesele bu gidişatın nasıl kırılabileceği. Bunu kırmak için bir şey yapmak lazım. Dilin korunması gerekiyor. O da çocuklar üzerinden eğitimle olacak” diyerek, anadilde eğitime dikkat çekti.
 
Panel, soru-cevap kısmının ardından son buldu. Festival, şiir etkinliğiyle devam edecek.