Avukat Yeter: Cinsel saldırı suçlarına özgü bir ceza sistemi yok

  • kadın
  • 09:02 31 Aralık 2017
  • |
img

VAN - Avukat Ekin Yeter, kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarlarının, kadın renginden yoksun inşa edilen düzenden kaynaklandığını belirterek, ceza infaz sisteminde cinsel saldırı suçlarına özgü bir infaz rejiminin bulunmadığını söyledi.  

İlan edilen Olağanüstü Hâl (OHAL) ile birlikte toplumda artarak devam eden baskı ve şiddetten hiç kuşkusuz en çok kadın ve çocuklar etkileniyor. Baskı ve şiddetle birlikte cinsel istismar ve saldırılarda dur durak bilmeden artarken, yıl içerisinde bu kapsamda en çok kamuoyuna yansıyan kentlerden biri de Van oldu. 2017 yılında sadece kayıtlara geçen ve çoğunluğu devletin eğitim kurumları olmak üzere bir çok alanda 16 çocuk istismara maruz bırakıldı. Yine 5 kadının intihar ettiği iddia edilirken, 3 kadın ise erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. 
 
19 Nisan 2016 tarihinde evine baskın yapan özel harekat polisleri tarafından başından vurularak yaşamını yitiren Remziye Bor ve 18 Kasım 2016 tarihinde asker ve polislerce ateşe verilen evinde yanarak can veren Hediye Ataman'ın ölümleri ile ilgili başlatılan soruşturmalar ise, “Takipsizlik kararı” verilerek önü kapatıldı. 
 
‘SORUN DÜZENİN İNŞA EDİLMESİNDE'
 
Son bir yılda yaşanan kadına yönelik şiddeti, katliamları ve yargının tutumunu Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Ekin Yeter değerlendirdi. 
 
Kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarındaki artışın çok yönlü ele almak gerektiğine işaret eden Yeter, her geçen gün yaşanan artışın düzenin kadın renginden yoksun olarak inşa edilmesinden kaynaklandığını söyledi. Yeter, geriye kalan toplumsal, siyasal ve hukuksal bütün nedenlerin bu yoksunluğun birer sonucu olarak ortaya çıktığını belirtti. Yeter, “Kadınların ve çocukların haklarına saldırma hakkını kendinde bulan ataerkil zihniyet ve bu zihniyetin birer ürünü olan kişi ve kurumlar, bu zihniyetin bütün tarihsel altyapısını zeminine yerleştirerek kadın ve çocuklar üzerinde daimi bir hak iddiasında bulunarak bu saldırıları gerçekleştirmekten çekinmiyorlar” dedi. 
 
‘ŞEHRİBAN DİNÇ ÖNEMLİ BİR ÖRNEK’
 
Özellikle bölgede yürütülen sindirme politikasının insan psikolojisi üzerinde inanılmaz bir etki yarattığını ifade eden Yeter, şöyle dedi: “Van’da bu sindirme politikalarının en açık hali ile karşı karşıya kalıyoruz. Ortaya konan bu politikalar Van’da da kadına şiddet ve cinsel istismarın artarak devam etmesine yol açıyor. Van’da dahil olduğumuz birkaç dosya üzerinden örnek verecek olursak; geçtiğimiz yılın sonlarında eşi ile ayrı yaşayan ve sistematik tehdit ve şiddet gören Şehriban Dinç'in eşine verilen uzaklaştırma kararının bittiği gün öldürülmesidir. Dosyaya müdahil olduk ama zihniyetin kişi ve savunma üzerinde nasıl pratiğe döküldüğünü gördük. Yıllarca aynı yaşamı paylaştığı eşini öldürmüş sanığın bu eylemine nasıl kılıf aradığını, nasıl hissiz bir şekilde eşini öldürme niyeti olmadan yanında silahla eve gittiğini söylediğini gördük. Bir erkeğin bir kadını öldürmesini aldatma ile gerekçelendirmesi, kadının üzerinde kendinde gördüğü hakkın bir sonucudur. O kadının yaşama hakkını elinden alması ve bu noktada eşine iftira atması yaşamının her alanına ve kişilerin ruhuna nüfuz eden zihniyetin en önemli göstergesi olmuş durumda.” 
 
'MESELE 3 SANIĞIN CEZA ALMASIYLA BİTMİYOR’
 
Van’da maruz bırakıldığı şiddet ve istismar sonucu yaşamını yitiren 38 günlük bebeğin duruşmasını da komisyon olarak takip ettiklerini dile getiren Yeter, “Bu dosyada yargılanan 3 sanık ceza alacak aşamaya geldi ancak bu mesele 3 kişinin ceza alması ile çözülecek, vicdan rahatlatılacak bir boyutta değildir. Az önce bahsettiğimiz Van’daki toplumsal hayatı çarpıklaştıran bütün nedenlerin kaynağında özelde uyuşturucu ve fuhuş bataklığının birer kültür haline getirilmesidir" diye konuştu. Son dönemlerde en fazla konuşulan konulardan birinin cezasızlık konusu olduğunu vurgulayan Yeter, “Gerek dahil olduğumuz gerekse basın yolu ile takip ettiğimiz birçok dosya Orentlicher’in cezasızlık tanımındaki kriterler ve uluslararası standartlar ışığında hazırlanan kontrol listesine göre değerlendirildiğinde birçok kriter ve düzenlemenin yapılan yargılamalarda uygulanmamakta olduğu, yargılamalarda eksikliklere düşüldüğü görülüyor” dedi.
 
'NEDEN CEZASIZLIK?'
 
Cezasızlığın kadın cinayetlerinde önemli bir etken oluşturduğunu kaydeden Yeter, şöyle devam etti:  “Cinsel özgürlüğe karşı işlenen suçların ispatında yaşanan zorlukları giderecek gerekli usul ve delil kuralları bulunmamaktadır. Çoğu zaman tanığı olmayacak şekilde iki kişi arasında gerçekleşen bu olaylar ‘kesin ve yeterli delil bulunmamasından’ dolayı cezasız kalmaktadır. Savcılıklar ve mahkemeler çoğunlukla cinsel saldırının ispatında fiziksel bulguları içeren doktor raporlarını delil olarak kabul etmesi, ruhsal bulgulara işaret eden doktor raporlarına itibar edilmemesi, saldırıya uğrayanların çelişki gibi görülebilecek beyanlarda bulunmaları ya da olayın önemli bir yönünü hatırlamamaları, beklenen sonuçları doğurmaktadır. Ancak ifadelerde çelişki gibi görülen ve yargılama esnasında bilimsel araştırma ve görüşler dikkate almaksızın, üzerlerinde önemle durdukları bu hususlar, çoğunlukla mağdur aleyhine yorumlanarak bu suçların cezasız bırakılmasına yol açıyor. Düzenlenen iddianamelerde ve verilen kararlarda, genellikle mağdurların olay öncesi ve sonrasına ilişkin davranışları ile özel hayatları tartışılmakta ve varılan sonuçlar suçun işlenip işlenmediğine gerekçe yapılmaktadır. Dosyalara yansımamakla birlikte uygulama içinde ceza infaz sisteminde cinsel saldırı suçlarına özgü bir infaz rejimi bulunmadığından bu faillere verilen cezaların infazı, caydırıcılık ve ıslah edicilik özelliğinden uzaktır” diye belirtti. 
 
2017 yılının kadın ve çocuklar için çok zor geçtiğini hatırlatan Yeter, komisyon olarak önümüzdeki dönemlerde de erkek egemen zihniyeti teşhir etmek için daha fazla mücadele edeceklerini vurguladı. Yeter, ihtiyaç duyan bütün kadınlara hukuki destek sağlayacaklarının altını çizdi.