Mamak Cezaevi’nde tek tipe karşı direnişin öyküsü

img

ANKARA - 12 Eylül sürecinde Mamak Cezaevi’nde tek tipe karşı “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” sloganıyla direnişe geçildiğini anlatan Sema Yiğit, bugün de benzer bir direnişin başlayacağını belirterek, “Kendi gücümüze inanmamız gerekiyor” dedi. 

Tek tip kıyafet dayatmasının ilk gündeme getirildiği 12 Eylül dönemini Mamak Askeri Cezaevi'nde bire bir yaşayan Sema Yiğit, o dönem tek tip kıyafet dayatmasına karşı gösterilen direnişi anlattı. Hacettepe Üniversitesi’nde iktisat eğitimi alan Yiğit, politik faaliyetleri nedeniyle 1982 yılında tutuklanır, müebbet hapis cezasına çarptırılır. Beş buçuk yıl Mamak Askeri Cezaevi ve 3 buçuk yıl da Çanakkale Cezaevi olmak üzere toplamda 9 yılını cezaevinde geçiren Yiğit, cezaevi yönetiminin uygulamalarına karşı 36 günlük açlık grevi eylemi yapar. Yiğit, şartlı tahliye sonucu 1991 yılında cezaevinden çıkar. 
 
'ÖMRÜM BOYUNCA O SESİ UNUTMADIM'
 
Mamak Askeri Cezaevi'nde o dönem yaşananları "vahşet" olarak tanımlayan Yiğit, hafızasından hiç silinmeyen o anıları şöyle anlattı: "Çok korkunç bir kıştı. Erkek arkadaşları çıkarmışlardı dışarıya. Havalandırmanın duvarı önüne dizdikleri erkeklerin üzerinde sadece iç çamaşırları vardı. Elleri arkalarından bağlıydı ve başlarından aşağıya kovalarla su döküyorlardı. Yerlerinde sayıyorlardı ısınmak için. Başlarından aşağı dökülen o su yere düşene kadar donuyordu. Ayakları yerdeki buzları kırıyordu ve buzlar kırılırken çıkan o sesi hiç unutmuyorum, hala kulaklarımda. Ömrüm boyunca o sesi hiç unutmadım. Arkadaşlarımızın cinsel organlarını ayaklarıyla ezdiklerini gördük. Öyle dövüyorlardı ki gardiyanlar veya askerler, doktorlar gelip dövülen tutsaklara baktığında 'olmuş' dediklerinde o arkadaşlarımızı ayaklarından sürükleyerek götürüyorlardı. Biz arkadaşlarımıza bakıp selam verdiğimizde, bizim oradan bakmamıza da kızıyorlardı."
 
'TEK TİP BIÇAĞIN KEMİĞE DAYANDIĞI ANDI'
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Alman yetkililerine yaptığı Nazi benzetmesini hatırlatan Yiğit, "Biz Nazi geçmişini Mamak'ta gördük" dedi. 
 
İnsanın doğal yaşam alanından koparılmasının bir yere kapatılmasının başlı başına cezaların en ağırı olduğunu söyleyen Yiğit, kitap yasakları, üretim ve kendilerine zaman ayırma faaliyetlerinin kısıtlanmasının zaten tutsaklar için zor olduğunu belirterek, “Bunun üzerine bir de tek tip çıkardılar. Bu bıçağın kemiğe dayandığı andı. Tıpkı şu dönemde yaşadığımız gibi. Onurunu, kişiliğini kaybedeceksin. Nasıl bir öç alma, nasıl bir nefret duygusu onları buna yönlendiriyor anlamak mümkün değil" diye ifade etti.  
 
'DUYDUĞUM EN GÜZEL SESTİ'
 
Yiğit, Mamak'ta tek tip dayatmasına verilen ilk tepkiyi şöyle anlattı: "O dönem biz koğuştaydık. Bir ses duyduk, değişik bir sesti. Hepimiz kulak verdik derinden gelen bir sesti. Bir baktık ki B bloktan slogan atılıyor. Erkek arkadaşlar, 'İnsanlık onuru işkenceyi yenecek’ diye slogan atmaya başlamıştı. Hepimiz ağladık ve o derinden gelen ses tüm bloklara yayıldı. Herkes katıldı, slogana eşlik ettik. Duyduğum en güzel sesti o ses." 
 
'KADIN KOĞUŞU HİÇ BİR ZAMAN BOYUN EĞMEDİ'
 
Yiğit, bu dayatmayı duydukları anda “Bize dayatılırsa ne yapmalıyız?” diye tartıştıklarını ve “Hayır asla giymeyeceğiz" yönünde karar aldıklarını söyledi ve şöyle devam etti: "‘O zamana kadar zaten bir direniş sergilemişiz. Hiç bir şekilde boyun eğmemişiz, dik durmuşuz yine duracağız’ dedik. O dönem, Kadın koğuşu cezaevi yönetiminin yaptırımlarına hiç bir zaman boyun eğmedi.”
 
'DONMUŞ SU VE ÇAMAŞIR DETERJANI İLE BAŞIMIZI YIKIYORDUK'
 
Cezaevi yönetiminin uygulamalarını kabul etmedikleri için yaptırımlara maruz kaldıklarını dile getiren Yiğit, iki ay boyunca tecrit hücrelerinde kaldıklarını söyledi. Tecrit diye tanımlanan yerlerin kapı ve penceresi demir parmaklıklardan oluşan ve camı olmayan yer olduğunu belirten Yiğit, “Hepimiz hücrelerde kalıyorduk. Bir battaniye yalnız vardı. Donmuş su ve çamaşır deterjanı ile başımızı yıkıyorduk” dedi.
 
Gece yarısı askerler tarafından dışarıya çıkartıldıklarını ve kendilerine çıplak arama dayatıldığını söyleyen Yiğit, buna karşı direndiklerin, çıplak aramayı reddettiklerini aktardı. 
 
Dayatmaları kabul etmedikleri için şiddete maruz kaldıklarını dile getiren Yiğit, “Kabul etmiyorduk, boyun eğmiyorduk. Beni ve iki kadın arkadaşımı havalandırmada basketbol direklerine bağladılar ellerimizden ve ayaklarımızdan. Yerde kar var ve hareket edemiyorduk. Bir asker bize bir tane türkü söylemişti. O kadar üzüldük ki halimize oysa onlar idarenin işkence aletleri idi. Türkü söyleyen o erkek sesini de hiç unutmadım" diye anlattı. 
 
'DİRENEN BİR KADIN İRADESİ VE GÜCÜ AÇIĞA ÇIKTI'
 
Cezaevlerinin erkek egemen zihniyetin en belirgin yaşandığı yerlerden biri olduğunu vurgulayan Yiğit, tüm bunlara karşı tek tipe karşı direnen bir kadın iradesi ve gücünün açığa çıktığını söyledi.
 
Erkek tutukluların da kadınlara küçümseyen bir tarzla baktıklarını dile getiren Yiğit, "Erkekler kadınları her zaman çok küçümsediler. Sandılar ki erkekler yol göstermeden yönlendirmeden kadınlar zaten bir şey değiller. Ama biz kendi kararımızı kadınlar olarak kendimiz verdik. Çok uzun bir süre ve ciddi şekilde tek tipe karşı koyduk" diye konuştu.
 
'CEZAEVLERİ BİR ATEŞ YAKACAK, O ATEŞ HERYERİ SARACAK'
 
Tek tip kıyafet dayatılmasının gündemde olduğu bugünleri, 12 Eylül darbe zihniyetinin devamı olarak gören Yiğit, “Tek tip yeniden gündeme geldiğinde duvarın dibinde direnen arkadaşlarım gözümün önüne geldi. Arkadaşlarımız cezaevinde yalnız değiller. O zamanları içeridekiler dışarıyı hareketlendirmişti bakarsınız yine böyle bir durum olur. Cezaevlerinde canlarımız var ve çok güçlü bir iradeleri var. Ben dediklerini yapacaklarından ve giymeyeceklerinden eminim. Çünkü gerçekten tek tip insan onurunu kırmaya yönelik bir şey. İnsan her şeye dayanır ama onurunun kırılmasına dayanamaz. Cezaevleri yine bir ateş yakacak ve o ateşte her yeri saracak" diye ifade etti. 
 
'KENDİ GÜCÜMÜZE İNANMAMIZ GEREKİYOR'
 
Tek tip dayatmasına karşı devrimci, demokrat ve insanım diyen herkesin birlikte direnmesi gerektiğini söyleyen Yiğit, “Artık bir yerlerden umut etmek bir şey beklememek gerekiyor, kendi gücümüze inanmamız gerekiyor" dedi. 
 
MA / Diren Yurtsever