İSTANBUL - Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu, "Eşit ve Özgür bir Hayat için bu Yasalar Böyle Geçmez" adıyla kampanya başlatıyor. Kadınlar, 1 Ekim'de saldırılara karşı her yerde sokaklarda olacak.
Kadınların hayatlarına ve haklarına ilişkin yapılan saldırılara ve çıkarılmak istenen yasalara karşı, "Eşit ve Özgür bir Hayat için bu Yasalar Böyle Geçmez" adıyla bağımsız bir kampanya örgütlemeye hazırlanan Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu, kampanyanın temel eylemliliklerini belirlemek ve harekete geçmek için de geçtiğimiz günlerde Beyoğlu’nda bulunan Feminist Mekan’da bir araya geldi.
Hafta sonu kampanyanın metnini açıklayacak olan grup üyesi kadınlar, 1 Ekim günü her yerde sokaklarda, 2 Ekim'de de Ankara'da olacak.
Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu üyesi Feride Eralp, neden böyle bir kampanyaya ihtiyaç duyduklarını anlattı.
'KADINA DÖNÜK SALDIRILAR YENİ YAŞANMIYOR’
Son zamanlarda kadınlara dönük gerçekleştirilen sözlü ve fiziksel saldırıların yeni olmadığını belirten Eralp, saldırıların iyice görünür olduğunu ve biçim değiştirdiğini söyledi. Eralp, saldırılara ilişkin şöyle konuştu: “Eskiden daha çok cinsel taciz biçiminde tezahür eden bu saldırılar, şimdi bir 'ahlak bekçiliği' şeklinde. Yani 'bu saatte sokakta bu kıyafetle ne işin var' ya da 'kadınlar kısa giydikleri için başımıza dolu yağıyor' ya da 'parkta iki kadının, iki adamın veya bir adamla bir kadının el ele tutuşması uygun değil'. Bu taciz-saldırı biçiminde bir fark var: Yaptığı sürekli olarak sana nasıl yaşaman ve nasıl yaşamaman gerektiğini öğretmek. 'Belli bir yaşam biçiminin dışına çıkan kadınlar', kendileri saldırıya uğramadıklarında bile çeşitli örneklerden dolayı bu endişeyle, tedirginlikle yaşamaya mahkum ediliyorlar ve aslında topluca hizaya çekilmiş oluyoruz."
'YASALARA KARŞI MÜCADELE'
Eralp, Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu olarak önümüzdeki süreçte yapacakları etkinliklere ilişkin bilgi verdi. Kadınların, "Müftülük Yasası" olarak bilinen Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mağdur Hakları Kanun Tasarısı adıyla iki yasayla karşı karşıya olduklarını belirten Eralp, şunları söyledi: "Müftülük Yasası gündeme geldiği günden beri özellikle de bunun imam nikahının resmi nikâh yerine geçmesi anlamına gelip gelmediği çerçevesinde çok konuşuldu. Diğer yasa tasarısı ise neredeyse hiç konuşulmadı. Ama bunların ikisi de biz kadınlar için çok önemli. Müftülüklere resmi nikah yetkisi veren tasarıyı doğru anlamaya ve itirazımızı doğru ifade etmeye çalışıyoruz bir süredir. Evet bu tasarı 'imam nikahının resmi nikah olması' demek değil; ama Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sosyal politika ve sosyal hizmet alanlarında gittikçe daha fazla yetkilendiği bir sürecin parçası olması nedeniyle başka türlü değerlendirmek zorundayız. Günümüzde aile kurumunun şekillendirilmesinde Türkiye Diyanet Vakfı, Diyanet İşleri Başkanlığı, müftülükler, müftülüklere bağlı Aile ve Dini Rehberlik Büroları en önemli paydaşlardan biri haline gelmiş durumda. Bu kurumlarda çalışanlar psikolojik danışmanlık eğitimi almadan 'aile terapisi' veriyor. Üstelik bu kadar çok kadının öldürüldüğü bir ülkede kadınların şiddetten uzaklaşmak için attıkları önemli bir adımı; yani boşanmayı en büyük sorun olarak tanımlıyor bu kurumlar. Şimdi evlilik için de yine kadın-erkek eşitliğini temel almayan bu kuruma başvurulması hedefleniyor bu yasa tasarısıyla. Elbette bu bir 'seçenek', yani zorunlu değil; ama toplumsal baskının nasıl bir zorundalık yaratma biçimi haline geldiğini de unutmayalım. Yani 'seçenek' ibaresi yaşadığımız koşullarda hele ki biz kadınlar için rahatlıkla 'adımıza seçim yapılması' anlamına gelebiliyor."
'BU YASALAR BÖYLE GEÇMEZ' KAMPANYASI
Mağdur Hakları Yasa Tasarısı’nın kadınların İstanbul Sözleşmesi bağlamında çıkması için uzun yıllardır uğraşılan bir yasa olduğunu hatırlatan Eralp, erkek şiddetine karşı alanda çalışan kadın örgütlerine danışılmadan hazırlandığı için eksik ve muğlak olduğunu söyledi. Eralp, “Kadınların aleyhine yorumlanabilecek düzenlemeler içeriyor. Biz Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu olarak, bu yasa tasarıları üzerine tartışıyoruz ve bir kampanya çağrısı yaptık. Oluşturduğumuz metin kadın örgütlerinin imzasına açılacak ve bundan böyle 'Eşit ve Özgür bir Hayat için.. Bu Yasalar Böyle Geçmez!' adıyla bağımsız bir kampanya olarak ilerleyecek. Bu hafta sonuna metni çıkarmayı, ilerleyen günlerde de sokaklarda sesimizi yükseltmeyi umuyoruz” ifadelerini kullandı.
‘TOPLUMSAL ALAN ŞEKİLLENİYOR'
Son 15 yıldır ciddi biçimde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın Diyanet İşleri Başkanlığı ile protokoller imzalandığını dile getiren Eralp, sosyal politika ve eğitim alanlarında müftülüklerin etkinliğinin ciddi anlamda arttığını söyledi. Eralp, bunun sonucunda yaşanılanları da “Müftülük, bir sosyal hizmet kurumu haline geldikçe buraya başvurmayacak kesimlerin erişebileceği hizmetler azalmaya başlıyor. Bununla birlikte bu protokoller çerçevesinde kadın sığınma evleri ve çocuk destek merkezlerinde, çocuk evlerinde müftülükler ve Diyanet Vakfı temsilcileri sürekli ziyaret, eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunuyorlar. Zaten olabilecekleri en savunmasız durumdaki kadınlar ve çocuklar için bu eğitimlere katılmamak veya danışmanlıkları kabul etmemek ciddi bir dışlanma sebebi olabilir. Dolayısıyla, bu da zor durumdaki kişilere bir dayatma haline geliyor. Yani genel anlamıyla tüm toplumu kapsaması gereken sosyal hizmet alanı, dinle fazlasıyla iç içe geçiyor. Şimdi bunun üzerine bir de değişen müfredat tartışması var. Tüm bunlar bize koskoca bir toplumsal alanın nasıl şekillendirilmekte olduğuna dair ipuçları veriyor” sözleriyle açıkladı.
‘1 EKİM’DE HER YERDE'
Eşit ve özgür bir hayat istediklerini ve bunun mümkün olabilmesi için de hayatlarını karartan yasaların geçirilmesine izin vermeyeceklerini ifade eden Eralp son olarak şu çağrıda bulundu: “Tüm kadınları bize sorulmadan hayatlarımızı belirlemek adına yapılan ve eşitsizliği derinleştiren yasal düzenlemelere itiraz etmeye, hep birlikte sesimizi yükseltmeye çağırıyoruz. 1 Ekim günü olabildiğimiz her yerde sokaklarda, 2 Ekim'de de Ankara'da olacağız."