Uygulanmayan yasalar öldürüyor!

img

ADANA - Yasalar uygulanmadığı için kadınların özsavunmada bulunmak zorunda kaldıklarını söyleyen avukat Songül Yıldız, kadınların ölmemek için öldürmek zorunda kaldıklarını belirterek, "Bunun adı meşru müdafaadır" dedi.

Şiddet ve katliamların önlenmesine dönük yasal düzenlemelerin uygulanmaması ve önleyici tedbirlerin alınmaması nedeniyle kadınlar, en temel hakkı olan yaşam hakkını savundukları için yargılanıyor. Maruz bırakıldığı erkek şiddetine karşı hayatta kalmak için özsavunmada bulunan kadınlara en son 54 yaşındaki Öznur Efeoğulları eklendi. Adana'nın Kozan ilçesine bağlı Tufanpaşa Mahallesi'nde yaşayan Efeoğulları, 20 Ekim'de sistematik şiddet gördüğü eşi Osman Efeoğulları’nı (68) özsavunmada bulunarak, öldürdü.
 
Olay günü yaşanan boğuşmada kendisi de yaralanan Öznur Efeoğulları, yaralı olarak gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. Efeoğulları, ifadesinde ise özsavunmada bulunma nedenini şöyle özetledi: "Eğer o ölmeseydi, ben ölecektim." 
 
YARGIDA ÇİFTE STANDART 
 
Ancak tüm yaşananlar içerisinde gözle görülen tek şey şiddet failini öldürmek zorunda kalan kadınlar oluyor. Bir gün sonra (21 Ekim) yine Adana’da 2015 yılında kendisine sistematik şiddet uygulayarak, fuhuşa zorlayan Hasan Karabulut’u özsavunmada bulunarak öldüren Çilem Doğan’ın Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi’ndeki duruşması görüldü. 4 Kasım’a ertelenen duruşmada savcı, Doğan hakkında istenen 15 yıl hapis cezasının onanmasını talep etti. 
 
Fail erkeklere ceza indirimi uygulayan yargının özsavunmada bulunan kadınlara yönelik çifte standart tutumunu ve özsavunmanın hukuktaki karşılığını avukat Songül Yıldız değerlendirdi. 
 
YASALAR UYGULANMIYOR
 
Aynı zamanda Çilem Doğan’ın avukatlarından olan Yıldız, hayatlarını savunan tüm kadınların hikayelerine bakıldığında eşleri ya da partnerleri tarafından sistematik şiddete uğradıklarını, yaşamlarının sürekli tehdit altında olup, yaşam alanlarının kısıtlandığını gördüklerini ifade etti. Yıldız, "Çilem Doğan’da evliliğinin ilk günlerinden itibaren eşi tarafından sistematik şekilde şiddet görmüş, birçok kez şikayetçi olmuş, darp raporu ve koruma tedbiri kararları almış, hatta boşanma davası açmasına rağmen eşinin (Hasan Karabulut) kendisini ve ailesindeki bireyleri öldürmekle tehdit etmesi nedeniyle şikayetlerinden ve açtığı davadan vazgeçmiş bir kadın. Olayın yaşandığı güne kadar defalarca kez devlete sığındığı, koruma kararı aldığı ancak devlet mekanizmaları, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı yasayı etkin şekilde uygulamadığı için Çilem’i koruyamadığı ve şiddet gördüğü erkeği engelleyemediği de çok açık şekilde önümüze seriliyor. Tıpkı bu yasaların uygulanmayışından ötürü şiddete uğramaya devam etmiş diğer binlerce kadın gibi" diye belirtti. 
 
Cinsiyetçi bakışın yargıya kadar sirayet ettiğini söyleyen Yıldız, sanık kadın olunca yargının tutum ve kararlarının farklı olduğunu dile getirdi. "Bir kadın cinayeti dosyasında sanık erkekten, her gün ölüm korkusuyla yaşadığını, kendisinin, ailesinin, çocuğunun ölüm tehditti altında olduğunu ve bu yüzden öldürmek zorunda kaldığını dinlediniz mi hiç?” diye soran Yıldız, yargıdaki çifte standardın kadın düşmanı politikalarla beslenen cinsiyetçi pratiklerin sonucu olduğunu dile getirdi. Yıldız, meşru müdafaa hükümlerini uygulaması gereken yargının erkek sanıkların tek sözüne tam bir güven duygusuyla itimat edip bol keseden dağıttığı “haksız tahrik” indiriminin gördüğü şiddeti, tehditleri ve ölüm korkusunu tüm delilleriyle kanıtlayan, adeta suç makinesi olan eşini ölmemek için öldürmek zorunda kalan kadına ise güç bela uygulandığına dikkat çekti.
 
YASAL BİR SAVUNMA 
 
Öznur Efeoğulları’nın da hayatta kalabilmek için öldürmek zorunda kalan kadınlardan sadece biri olduğunu belirten Yıldız, Efeoğulları’nın yıllarca maruz kaldığı sistematik şiddeti komşuları ve eşinin babasının da doğruladığını söyledi. Yıldız, şöyle dedi: "Öznur Efeoğulları’nın yaptığı meşru müdafaadır ve bir gün bile tutuklu kalmaması gerekir. Devlet olarak yükümlülüğünüz olduğu halde kadına yönelik şiddeti önleyecek, kadınları bu şiddetten koruyacak mekanizmaları hayata geçirmezseniz, bu şiddeti ortadan kaldıracak etkili politikalar üretip geliştiremezseniz kadınları devlet eliyle şiddetle baş başa bırakmış, kadınların adalete erişimini de engellemiş olursunuz. Kadınların ölmemek için öldürmek zorunda kaldıkları gerçeğini kabul etmek zorundasınız ve bunun adı meşru müdafaadır." 
 
MAHKEMELER ÖNYARGILI 
 
Çilem Doğan’ın Yargıtay 1’nci Ceza Dairesi’ndeki yargılamasında 4 Kasım’da kararın açıklanacağını kaydeden Yıldız, “Yargıtay Savcısı, tebliğnamesini verilen cezanın onanması yönünde sundu. Yani o da Çilem'in hayatını savunmasını ‘kasten öldürme’ olarak değerlendirip ‘haksız tahrik’ uygulanmasını talep etti. Yargılama sırasında mütalaa veren savcı ve çoğunluk olarak karara imza atan 2 üye hakimden farklı düşünmüyor. Duruşma sırasında yargılama sürecindeki hakimlerin bu kararı verirken sıyrılamadıkları önyargıları anlattık. Meşru müdafaa nedir, haksız tahrik nedir? Neden bu olayda haksız tahrik değil de meşru müdafaa uygulanmalıdır, yönünde detaylı açıklamalarda bulunduk. Örnek kararlar sunduk. Çok iyi bir dayanışma ve savunma örneği sergiledik. Umarım meşru müdafaa talebimizin sadece vicdani olarak değil hukuki olarak da çok yerinde bir talep olduğunu kavramışlardır. Karar 4 Kasım’da açıklanacak, bizde heyecanla bu kararı bekliyoruz" dedi. 
 
MA / Hamdullah Yağız Kesen