Anneler 'Adalet' talebiyle direniyor

  • kadın
  • 09:48 4 Aralık 2021
  • |
img

İZMİR - Urfa'dan Sêmalkaya, İstanbul'dan Diyarbakır'a kadar birçok kentte eylemlere öncülük eden anneler, "Adalet" talebiyle mücadele ediyor. 

Ülkedeki hukuksuzluğa karşı dört bir yandan “Adalet” talebi yükseliyor. Kürt anneler, öncülük ettiği bu eylemlerde kimi zaman gözaltında kaybedilen ya da öldürülen çocuklarının cenazelerini istedi kimi zaman da faillerin yargılanması için mücadele etti. 
1990'lı yıllarda Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri ile başlayan eylemsellik hali, Urfa Adliyesi önündeki direnişiyle Emine Şenyaşar'dan, çocuklarının cenazeleri için Sêmalka'da direnen annelere kadar büyüyor. Annelerin tarihten bu yana örgütlü direnişlerini derledik. 
 
İLK EYLEM: CUMARTESİ ANNELERİ 
 
1968 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan sol hareket Türkiye'de de etkili oldu. Yükselen devrimci hareketi bastırmak için 12 Mart 1971'de Muhtırası ilan edildi.  Muhtıra ve sonrasında tekrar yükselişe geçen sol siyaseti bastırmak için birçok infaz ve katliam gerçekleştirildi. O dönem cezaevinde ve sokaklarda yaşanan can kayıplarına tepki olarak anneler, “Evlat acısına son” sloganıyla farklı kentlerde kitlesel mitingler düzenledi. Ardından 12 Eylül 1980’de cezaevlerinde yaşanan ağır insan hakları ihlalleriyle dışarıda mücadele eden anneler, özellikle cezaevi direnişlerinin bastırılması sırasında meydana gelen can kayıplarına engel olmak amacıyla direnişe geçti. 
 
1990'lı yılların başına gelindiğinde de işkence sonucu ölümler ve kaybedilmeler yaşanmaya başladı. İnsan Hakları Derneği  (İHD) verilerine göre 543 kişi gözaltında kaybedildi. Buna karşı İHD 1992 yılında, "Kayıplar bulunsun" sloganıyla kaybedilen kişilere karşı ilk kampanyasını başlattı. Bu kampanya, 1995 yılında Cumartesi Anneleri'nin mücadelesiyle ülke çapında yankı uyandıran bir harekete dönüştü. Cumartesi Anneleri adıyla alana çıkan kadınlar, 27 Mayıs 1995’ten bu yana gözaltında kaybedilen çocukların akıbetini soruyor, faillerin cezalandırılmasını istiyor. Cumartesi Anneleri’nin eylemi 20 Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) nedeniyle yasaklandı. Anneler yasaktan kaynaklı eylemlerini sanal medya hesaplarında online olarak sürdürüyor. 
 
ÇOCUKLARINA KAVUŞAMADILAR
 
Cumartesi Anneleri'nin 27 yıllık mücadelesinde çocuklarının akıbetini görmeden hayata gözlerini yuman sayısız anne oldu. 105 yaşındaki Berfo Kırbayır, Fatma Morsümbül, Zeynep Güney, Kiraz Şahin, Cevriye Altunbaş, Meryem Bulut, Fatime Taşkaya, Kesriye Demir, Makbule Babaoğlu, Ziyneti Türkoğlu, Fincan Bilgin, Koçeri Kurt, Hatice Öztürk, Asiye Karakoç, Hediye Coşkun, Asiye Doğan ve Şahsenem Cihan bu annelerden bazılarıydı. 
 
25 YILLIK MÜCADELE: BARIŞ ANNELERİ 
 
Ülkede kronikleşmiş bir hal alan Kürt sorunu ve çözümsüzlüğü yıllarca savaşın sürmesine neden oldu. 40 yıldan fazla süren savaşta çocuklarını kaybeden anneler, barışın gelmesi için uzun yıllar mücadele etti. Savaşın son bulması için 1996 yılında yaklaşık 15 anne bir araya gelerek, Barış Anneleri İnisiyatifi’ni kurdu. 15 kişi ile başlayan Barış Annelerin mücadelesi günümüzde binlere ulaştı. Annelerin ülke çapında ses getiren ve etkili olan ilk eylemi ise 1999’da Diyarbakır'dan Ankara'ya beyaz tülbentleri ve ellerindeki güllerle yaptığı yürüyüş oldu. 40 annenin “Geride kalanlar aşkına”, “Biz anayız barıştan yanayız” sloganlarıyla yapmak istediği yürüyüş, Ankara girişinde engellenerek izin verilmedi. Ancak annelerin eylemi ülke çapında büyük yankı uyandırdı.  
 
TALEPLERİ SINIRLARI AŞTI
 
Savaşa karşı barış mücadelesinden tek bir an bile geri durmayan Barış Anneleri'nin sesi sınırları aştı. 2002’de Avrupa Parlamentosu tarafından davet edilen anneler, burada da barış talebini yineledi. 2004'ten sonra Barış Anneleri’nin mücadelesi hem ülke içinde hem de yurtdışında ses getirdi. Barış Anneleri İnisiyatifi’nin kurucusu Müyesser Güneş, 2005 yılında Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Sürekli alanlarda olan Barış Anneleri, sayısız barış eylemine imza attı. 2015 yılında da 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında Ankara’da toplanarak, “Savaşa verecek kızımız da oğlumuz da yok", “Bu ülkenin barışa ihtiyacı var” pankartıyla meclise yaptığı yürüyüş etkili eylemlerinden biri oldu. 
 
Annelerin her eyleminde şiddet eksik olmadı. Coplandılar, darp edildiler, yerlerde sürüklendiler, gözaltına alınıp, tutuklandılar ancak anneler tüm yaşananlara rağmen, çocuklarının uğruna canını verdiği değerlerden vazgeçmedi. 
 
KİMSESİZ DEFNEDİLEN CENAZELER
 
Özyönetimin ilan edildiği 2015 yılına geldiğimizde, sokağa çıkma yasaklarında çıkan çatışmalarda yaşamını yitiren HPG, YPS/YPS-JIN üyelerinin cenazeleri, ailelerine teslim edilmeyerek “kimsesizler mezarlığına defnedildi. Ailelerin yaptığı tüm başvurular yanıtsız bırakılsa da, annelerin çocuklarının cenazelerini almak için verdiği mücadele devam ediyor. 
 
VİCDANSIZLIĞIN FOTOĞRAFI
 
Çocuğunun cenazesini alabilmek için 2017 yılından bu yana çalmadık kapı bırakmayan Halise Aksoy’da o annelerden sadece biri idi. 10 Nisan 2017 de çıkan çatışmada yaşamını yitiren oğlu Agit İpek’in cenazesi annesine bir kutu içinde PTT kargo ile gönderildi.  Büyük tepkilere neden olan bu olay karşısında AKP cephesinden “Ortada bir cenaze değil kemikler var, usulüne uygundur” açıklamaları geldi.  
 
SINIRDA DİRENİŞ
 
Türkiye'nin 23 Nisan'da Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik başlattığı operasyon başta Zap, Metîna ve Avaşîn’de sürerken, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) de destek verdi. Aylardır süren operasyonda Türkiye'nin kimyasal silah kullanıldığı PKK tarafından gündeme getirilerek, bulgularıyla uluslararası kuruluşlara sunuldu, yerinde inceleme çağrıları yapıldı. Yapılan operasyonda 28-29 Ağustos Xelîfan bölgesinde 7 HPG’liden 5’inin yaşamını yitirdi. Saldırının üzerinden 3 ay geçmesine rağmen KDP’nin el koyduğu cenazeler ailelerine verilmiyor. HPG’lilerin aileleri, çocukların cenazelerini almak için Kuzey Doğu Suriye’den Sêmalka Sınır Kapısı üzerinden Federe Kürdistan Bölgesi’ne geçmek istedi. Ancak KDP’ye bağlı özel güçler, annelerin bölgeye geçişlerini engelledi. Bunun üzerine anneler, cenazelerinin verilmesi talebiyle Sêmalka Sınır Kapısı’nda 21 Ekim'de oturma eylemi başlattı. Yaklaşık 2 aydır sınırda eylemlerini sürdüren aileler cenazeleri almayana kadar hiç bir yere gitmeyeceklerini dile getirirken, bu süre içerisinde bölge illerinden anneler, sınırdaki eyleme destek verdi. 
 
SINIRA YÜRÜYÜŞ 
 
Şırnak’tan anneler 11 Kasım’da Silopi ilçesinden Habur Sınır Kapısı’na yürüyerek, Semalka'daki annelere destek verdi. Yine Van ve Hakkari’deki Barış anneleri, 13 Kasım’da Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde sınıra gerçekleştirdikleri yürüyüşle, “Kimyasal silah kullanımına son verin, cenazeleri ailelerine teslim edin” çağrısında bulundu. Semâlka’daki annelerin nöbeti 61’inci gününde devam ederken, direniş ve öfke her geçen gün büyüyor. 
Bir yandan yakınlarının cenazeleri için mücadele sürerken, diğer yandan ülkenin dört bir yanından hukuksuzluk karşısında adalet talepleri yükselmeye başladı. Türkiye'nin içerde ve dışarda yürüttüğü savaşa karşı tek ses olan anneler, AKP hükümetinin hukuksuzluğu karşısında adalet nöbetleri başlattı. 
 
EMİNE ŞENYAŞAR 
 
Urfa’nın Suruç ilçesinde 2018 yılında AKP Urfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın akraba ve korumaları tarafından eşi ve iki oğlu katledilen 3 oğlu ağır yaralanan Emine Şenyaşar, Urfa Adliyesi önünde 271 gündür adalet talep ediyor. Faillerin yakalanıp yargılanması ve tutuklanan oğlu Ferit Şenyaşar’ın serbest bırakılması için her gün Urfa Adliyesi önüne gelen Şenyaşar, adaletin simgesi haline geldi. Verdiği adalet mücadelesiyle birlikte birçok hastalığa da kapılan anne Şenyaşar, psikolojik tedavi görmeye başlarken, sağ gözünde yüzde 70 görme bozukluğu oluştu. Şenyaşar’ın Urfa Adliyesi’nin bahçesinde toprağı kazıyıp adalet talep ettiği görüntüsü hafızalara kazınırken, “Adalet betonun altındaysa, oradan çıkaracağım” diyerek, adalet mücadelesinin temsili haline geldi. 
 
TUTUKLULAR İÇİN NÖBET 
 
Son olarak hasta tutuklular ve infazı yakılan tutukluların yakınları Diyarbakır Barosu’nda 15 Kasım’da Adalet Nöbeti” eylemini başlattı. Birçok ailenin katıldığı nöbet eyleminde, anneler çocuklarının bir an önce serbest bırakılmasını istedi. İHD’nin verilerine göre, 2021 yılının sadece ilk üç ayında cezaevlerinde 13 hasta tutuklu hayatını kaybetti. 2020’de ise yaşamını yitiren hasta tutuklu sayısı 27. Yakınları cezaevlerinde ölüme terk edilen aileler adalet taleplerini duyurmak için her gün Diyarbakır Barosu’nda nöbet eylemi düzenliyor. 
 
MA / Özlem Yayan