Kadınlar Meclis’ten seslendi: Gezer’in hesabını mutlaka verecekler

  • kadın
  • 11:36 11 Aralık 2021
  • |
img

ANKARA - HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, sistematik işkenceye uğrayan Garibe Gezer'in ölümünü "intihar" olarak kabul etmediklerini belirterek, sorumlular için “Hesabını mutlaka ama mutlaka verecekler” dedi. 

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kadın milletvekilleri, Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi'nde yaşamını yitiren Garibe Gezer ile Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk'a ilişkin Meclis’te açıklama yaptı. Gezer’in cenazesine dair fotoğrafların taşındığı açıklamada, HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran konuştu. 
 
Türkiye’deki cezaevlerinde, uzun süredir 80’li yıllardaki Diyarbakır Cezaevi’ni aratmayan uygulamalarla karşı karşıya olunduğunu ifade eden Başaran, “Her gün, hak ihlallerinin artırıldığını, cezaevlerinde tutsakların ve mahpusların insanlık onuruna aykırı bir biçimde kötü muamele ile yüz yüze kaldıklarını ifade ediyoruz. Bunu ifade ederken kulağını kapatan, görmezden gelen iktidarın politikaları sonucunda en son önceki akşam Garibe Gezer’in şüpheli ölümü oldu” diye belirtti.  
 

SÜNGERLİ ODADA TUTULDU

 
Gezer’in 15 Mart’a Kayseri Bünyan Cezaevi’nde tek kişilik hücreye alındığını hatırlatan Başaran, “Bunun karşısında itiraz etti, akabinde hukuksuz bir biçimde Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’ne sürgün edildi. 22 günlük hücre cezasından sonra 3 kişilik koğuşa geçmek istedi. Ancak bütün başvurularına rağmen hiçbir talebi kabul edilmedi ve Garibe, hukuksuz bir biçimde tek kişilik hücrede tutulmaya devam edildi. Buna itiraz ettiğinde süngerli odada tutuldu. Süngerli oda 80’li yıllardaki Diyarbakır Cezaevi’ndeki uygulamaların bir benzeri olarak bugün işletiliyor. Gezer’in, avukatları ve ailesine aktardığına göre 24 Mayıs günü erkek ve kadın gardiyanların işkencesine ve kötü muamelesine uğradı o gün cinsel saldırı ile yüz yüze kaldı. Garibe bunu kamuoyu ile paylaştı, bunun karşısında yine ısrarlı bir biçimde tek kişilik hücrede kalmak istemediğini belirterek, dilekçeler verdi, bu dilekçeler işleme alınmadı. 7 Haziran günü hücresini yakmak istedi, öncesinde intihar girişiminde bulundu, ısrarla hücrede tutuldu. Vekillerimize yaşadığı işkence, cinsel saldırı ve kötü muamele ile ilgili mektup yazdı. Bunların bir kısmı vekillerimize ulaşmadı, bir kısmı vekillerimize ulaştı. Bununla ilgili Meclis’e onlarca soru önergesi verdik, defalarca gündeme getirdik” ifadelerini kullandı. 
 
DEVLET GÖZETİMİNDE İŞKENCE
 
Gezer’in devlet gözetiminde olan cezaevinde işkenceye uğradığının altını çizen Başaran, “Garibe Gezer, devletin, Adalet Bakanlığı’nın gözetimde olan cezaevinde kötü muamele ve cinsel saldırıya uğradı ve hala tek kişilik hücrede tutuluyor. ‘Bu hukuksuzluğa son verilsin’ çağrısı yaptık. Meclis’te, sokakta, alanda Garibe’nin sesi olmaya çalıştık ama maalesef iktidar ve Adalet Bakanlığı her defasında olduğu gibi bütün çağrılarımızı yanıtsız bıraktı ve en nihayetinde önceki gece avukatlarının ve ailesinin açıkladığı biçimde Garibe şüpheli bir biçimde yaşamını yitirdi. ‘İntihar’ diye ailesine aktardılar, ama ailesi ve avukatları bunun intihar olduğuna inanmıyor. Biz de intihar olduğu konusunda ikna değiliz. Bu kadar sistematik bir biçimde işkence ve kötü muameleye uğrayan bir kadının ölümünü ‘intihar’ olarak kabul etmiyoruz” dedi. 
 
TÜRKİYE’NİN UTANÇ FOTOĞRAFI 
 
Gezer’in cenazesini alma sürecine de değinen Başaran, şöyle dedi: “Garibe yaşamını yitirdi, avukatlar cenazesini almak için morga gitti darp edildi, polisler ‘cenazenizi de alın gidin ulan’ diye hakaret etti. Bu da yetmedi, cenaze Mardin’e getirildi. Saatlerce şuradaki fotoğrafta görüldüğü gibi 2 buçuk saat bekletildi. Düşmanlık bitmiyor, yetmiyor,  yaşamını yitirmesi bile birilerinin içini soğutmamış. 2 buçuk saat Garibe’nin cenazesi bu şekilde bekletildi. Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin cenaze aracı geldi ancak polisler aracı geri gönderdi, aileye ‘kendi imkanlarınızla cenazeyi alın’ dendi. Bu görüntü Türkiye’nin utanç tablosu olarak gündeme yansıdı. Bu ilk gördüğümüz görüntü değildi. İlk defa cenaze araçlarının verilmediğine şahitlik etmedik. İlk defa cenazelere, mezarlıklara düşmanlığı bu fotoğraflarda görmedik. Ama bu fotoğraf, 2015 yılından beri iktidarın cenazelere bile nasıl bir düşman politikası yürüttüğünün bir göstergesidir. Bu fotoğraflara bakıp unutmayalım. Bu fotoğrafı açığa çıkaranlar bilsin ki bu fotoğrafın hesabını hukuk önünde mutlaka ama mutlaka verecekler. Bu da yetmedi. Şu görüntü bile birilerinin içini soğutmadı. Garibe’nin cenazesini defnetmeye gidenlerden sadece 50’sini mezarlığa aldılar. Bu da yetmedi.” 
 
HESABI VERİLECEK 
 
Başaran, devamında ise şunları söyledi: “Dün geceden beri müftülük, aileye baskı yaparak taziye evinin boşaltılmasını istiyor. Bakın, bir aile düşünün; şüpheli bir biçimde devletin gözetiminde çocuklarını kaybetmişler, bunun karşısında hesap vermesi gerekenler, yas tutmasını engelliyor, ailenin acısının paylaşılmasına engel oluyorlar. Dün geceden beri ’taziye evini boşaltın’ diyorlar ve bu da yetmiyor. İşte bu da Garibe’nin havuz medyasına yansıyan ölüm haberi. Buradan aslında katilin kim olduğunu çıkarabiliriz. Bu fotoğraf aslında bir itiraf fotoğrafıdır. ‘Cezaevinde beslenen bir terörist daha öldü’ haberi yapılmış, bu aslında Garibe’yi kimin öldürdüğünün itirafıdır. Bizler Garibe’nin şüpheli bir biçimde yaşamını yitirmesinin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Garibe’ye kötü muamele edenler, işkence edenler, cinsel saldırıda bulunanlar, ölümüne neden olanlar mutlaka bunun hesabını verecekler. Kadınlar dün sokaklara çıktı, ölümü protesto etmek için karşılarına kolluk dikildi. Bu da bu fotoğraf gibi faillerin kim olduğunun itirafıdır.
 
AYSEL TUĞLUK'UN DURUMU
 
Garibe ile ilgili böyle acı bir haber almışken aslında cezaevlerinde benzer birçok arkadaşımızın olduğunu biliyoruz. Bugün cezaevlerinde yüzlerce hasta mahpus, iktidarın bu düşmanca politikaları nedeniyle cezaevlerinde tutulmaya devam ediliyor. Bunların en bilinenlerinden biri Aysel Tuğluk’tur. Aysel Tuğluk önceki dönem DTK Eşbaşkanımız, siyasi partide eşbaşkanlık yapmış arkadaşımızdır. En son tutuklandığında HDP’de hukuktan sorumlu eş genel başkan yardımcısıydı. Aysel Tuğluk, bu topraklarda görülen en büyük vahşetle karşı karşıya kaldı, cezaevinde iken annesini kaybetti. Annesinin cenazesi Ankara’da defnedildikten sonra saldırıya uğradı. Aysel Tuğluk, yaşadığı bu travma nedeniyle şu anda ağır bir hastalık geçiriyor. Hafızasına yansıyan bu hastalık, tek başına kalmasının ve hayatını sürdürmesinin önünde büyük bir engel. Kocaeli Tıp  Fakültesi, 12 Temmuz’da Tuğluk ile ilgili bir karar verdi, hastalığının kronik seyirde olduğu ve ilerici vasıf seyrettiği, tıbbi bakımı konusunda sorun yaşayacağı, cezaevi koşullarında hayatını tek başına yürütemeyeceği tespit etti. 3 ay sonra Adli Tıp Kurumu tıpkı diğer hasta mahpuslarda olduğu gibi politik bir yaklaşımla, siyasi saiklerle Aysel Tuğluk'un cezaevinde kalabileceğine dair karar verdi. En son yanındaki arkadaşlardan aldığımız bilgilere göre, Aysel’in durumu her gün biraz daha kötüye gidiyor. Cezaevinde kaldığı süreç de hastalığını kötü etkiliyor.
 
KADINLARA ÇAĞRI 
 
Bizler buradan bir kez daha iktidara sesleniyoruz; yaptığınız hukuksuzluktan vazgeçin, düşman hukuku uygulamaktan vazgeçin. Aysel Tuğluk, yıllarca bu ülkede demokrasi ve kadın mücadelesi veren bir yoldaşımızdır. Aysel Tuğluk, bütün toplumun vicdanıdır, bu hukuksuzluktan vazgeçip Aysel ve diğer hasta tutsakların kötü bir sonuçla karşılaşmaması için derhal tahliye edin. Aysel’in sağlığının kötüye gitmesinin sorumlusu iktidardır. Bütün kadınlara da sesleniyorum; gelin Aysel’in seli olalım, gelin bu hukuksuzluk karşısında ortak mücadele yürütelim. "