KOCAELİ - “Tek tip kıyafet” uygulamasını değerlendiren kadın tutuklular, “AKP 80’lerde başarılamayanı başarabileceğini zannediyor. Konu sadece bir elbise değil. Teslimiyeti dayatmanın, onursuzlaştırmanın, istediği kılığa koyarak iradesizleştirmenin sembolüdür” dedi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte cezaevlerinde artan hak ihlalleri, baskı ve keyfi uygulamalar adeta tavan yaparken, 12 Eylül döneminde devreye konulan “tek tip elbise” uygulaması da tekrar gündeme getirildi. Kamuoyunda tartışmaları devam eden uygulamayı, Gebze Kadın Cezaevi’nde tutulan Ardıl Çeşme ve Mizgin Aydın adlı tutuklular değerlendirdi. 24 yıldır cezaevinde tutulan ve Diyarbakır, Uşak, Muş, Erzurum, Bingöl ve Gebze olmak üzere birçok cezaevinde kalan Çeşme, yıllardır sürekli teslimiyeti dayatan politikaların geliştiğini ifade ederek, genel politikaların her defasında daha da yoğunlaştırılan, derinleştirilen bir durum olarak ortaya çıktığını söyledi. Bunun yeni halinin ise “tek tip elbise” uygulaması olduğunu kaydeden Çeşme, bu uygulamanın 80’leri çağrıştırdığını söyledi.
Çeşme, “Bize ilk çağrışımı 80’ler dönemi faşizmidir. Bunu ‘çökertme planı’nın bir devamı olarak görmek lazım. Özellikle özyönetimlerden sonra tutuklamalar rekor kırdı. Dışarıda teslim alamadığını burada teslim almak istiyor. Geçmiş dönemlerden de bağımsız değil. Devletin çeşitli biçimlerde uyguladığı yöntemler var. Fiziki yönelimlerle sonuç almak istiyordu. Bundan sonuç alamayınca daha yumuşak yöntemlerle sonuç almaya çalışıyor. AKP sürecinde bunun iç içe geçtiği bir süreçtir” dedi.
'AKP BAŞARILAMAYANI BAŞARABİLECEĞİNİ ZANNEDİYOR'
Şimdiye kadar genel olarak denenmiş tüm faşizan politikaların AKP’de can bulduğuna vurgu yapan Çeşme, şöyle devam etti: “AKP ve Erdoğan tekçiliği her gün bangır bangır söylüyor. Devletin özü tam da budur aslında. Burada ‘tek tip kıyafet’ ile somutluğa kavuşuyor. Toplum içerisindeki farklılıkları eritmenin zindan ayağıdır. İnsanlara, topluma, bireylere istemedikleri bir şeyi dayatmak onların iradesini kırmaya dönüktür. 80’li süreçlerde Kemal, Hayri ve Mazlumların direniş çizgisi teslimiyete karşı direnişi net olarak ortaya koydu. AKP şimdi 80’lerde başarılamayanı başarabileceğini zannediyor. Cezaevi aynı zamanda önderliğimizin de bulunduğu bir alandır. Bunun bizdeki karşılığı bilindiğinden kaynaklı daha fazla yönelim içerisine girildi. Dışarıda direnenlere karşıda bir koz olarak kullanılmak isteniyor. Bunlar direnişin önünü kesmeye, mücadelenin akışını durdurmaya dönüktür.
‘TEK TİP’ DEVLETİN PSİKOPATİK YAKLAŞIMIDIR
Özyönetim direnişiyle birlikte cezaevlerinde artık her kesimden insanlar var. Bunlara dışarıda diz çöktüremedi. Şimdi bu yarım kalmışlığı zindanda tamamlamak istiyor. Bu kesimlerin dışarıda devlet sistemini reddeden duruşları vardı. Devletin bu kadar nefretle yönelmesinin nedeni budur. Nerede olursa olsun küçücük de olsa teslim almak istiyor. Zindan bunun yoğunlaşmış halidir. Dışarıda yapamadığını burada yaparak tatmin olmak istiyor. Bu devletin psikopatik yaklaşımıdır. Zindanlar bugün önderlikten tutalım, sempatizanına kadar her kesimin bulunduğu bir yerdir. Bugün devrimci hareketlerin bir alanına dönüştürülmüştür. Bu kesimlerden hangisine diz çöktürürse dışarıda da bundan sonuç alacağını zannediyor.
CEZAEVLERİ KESİNTİSİZ DİRENİŞ ALANIDIR
Cezaevleri saldırılara karşı kesintisiz direniş alanlarıdır. Bizdeki direniş kendini sürdürüyor. ‘Tek tip elbise’ye karşı da kesintisiz bir direniş ve tavır içerisine olacağız. ‘Tek tip’ getirilmesi durumunda hiçbir şekilde giymeyeceğiz, kabul etmeyeceğiz. Tek bir an bile bu söz konusu değildir. Mesele kıyafetin ötesinde bir şeydir. Düşünsel, duygusal ve siyasal olarak teslim almaya dönüktür. ‘Tek tip’ bunu ifadesi olduğu için kabul etmemiz mümkün değildir. Devrimcilik ve devrimci tercihlerimiz zaten bunun üzerine gelişmiştir. Yani direnmek. Cezaevlerine konulan herkes onurluca duruşundan kaynaklı burada olduğu için kimse direnmekten vazgeçmeyecektir. Buna karşı infaz yakmalarla, yeni ceza vermelerle tehditler olacaktır. Veya tüm görüş haklarının elinden alınması gibi. Bunların bütününe karşı bir direniş hali olacak. Zindan, mevcut durum içerisinde değişik kesimlerinde var olduğu ve devlete karış tavırlarının olduğu bir yerdir. Dolayısıyla ‘tek tip’e karşı da bu tavır sürdürülecektir. Cezaevlerinde yeniler de var. Farkında olmak gerekiyor.”
‘TEK TİP ELBİSE’ ONURSUZLAŞTIRMAK İSTİYORLAR
Yıllardır cezaevinde tutulan Mizgin Aydın da, egemenlerin insanlık onurunu, umut ve direnişini yok etmek için zindanları yarattığının altını çizdi. “Tarihsel gerçeklik içerisinde onların zindanlarına ve Esat Oktaylarına karşı bizim de Mazlumlarımız, Kemallerimiz, Ferhatlarımız ve Sakinelerimiz olmuş ve esaret kalelerini başlarına yıkmıştır” diyen Aydın, bundan dolayı tüm yöntemlerin boşa çıkmaya mahkum olduğunu söyledi. Konunun sadece bir elbise olmadığını ve onun sadece bir sembol olduğunu ifade eden Aydın, “Teslimiyeti dayatmanın, onursuzlaştırmanın, istediği kılığa koyarak iradesizleştirmenin sembolüdür. Bu nedenle giyilirse başta ruh ve düşünce, aydınlık amaç ve yola ihanet edilmiş iradi ve insani kırıma uğranılmış olunur. Özcesi bir tecavüz girişimidir. Tecavüzcü cellada boyun mu eğecek? Yoksa Kemaller ve Hayrilerin yoldaşı mı olunacak? Olaya yaklaşım bunun cevabını verecek” diye konuştu.
‘TECAVÜZ VE FAŞİZMİN SEMBOLÜDÜR’
Kimi yerlerde provanın yapıldığını dile getiren Aydın, şöyle dedi: “Esarette bile olsak maddi ve manevi dünyamızı işgal edemezler. İrlandalı bir İRA militanının ‘tek tip elbise’ye karşı 4 buçuk yıl süren efsanevi bir direnişi vardır. ‘Tek tip elbise’nin dayatılmasına karşı ‘onu ancak sırtıma çivi çakarak bana giydirebilirler’ sözünü söylemiştir. Bizim de tek tipe karşı tavrımız da aynen böyledir.”
MA / Meltem Oktay