Prof. Dr. Gökler: Hadım ve idam yerine nasıl önleneceği tartışılmalı

img

ANKARA - Çocuk istismarında önleyici tedbirlere dikkat çeken ÇİİÖD Başkanı Prof. Dr. Bahar Gökler, hükümetin “kimyasal hadım” ve “idam” yöntemleri yerine, kadın-erkek eşitsizliğini nasıl ortadan kaldırılabilirliği üzerine tartışılması gerektiğini söyledi. 

Türkiye’de çocuğa yönelik cinsel istismar vakaları toplumun tepkisiyle karşılaşırken hükümet ise çözüm olarak “kimyasal hadım” ve “idam”ı gösteriyor. Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği  (ÇİİÖD) Başkanı Prof. Dr. Bahar Gökler, istismar vakalarında asıl önemli olanın “önlemenin” olduğuna dikkat çekti. 
 
Yaklaşık 10 yıldır çocuğa yönelik istismarı önleme eğitimleri ve çalışmaları yürüten Gökler, istismarın ne olduğu ve nasıl önlenebilirliği üzerinden tartışmalara başlanması gerektiğini kaydetti. Son süreçte ortaya çıkan vakaların var olan; ama gizli kalan istismar meselelerinin ayyuka çıkması olduğunu dile getiren Gökler, “Hem kurum hem de aile içi pek çok çocuk istismarının toplumumuzda yaşanır olmasıyla birlikte bu konu çok daha yoğun bir biçimde ele alınmaya başlandı. Aslında toplumumuzda gizli olarak var olan bir konu bu. Uzun yıllardan beri devam ede gelen; ancak konuşulmamış, üstünde durulmamış, açığa çıkarılmamış, gizli tutulmuş bir konu. Şimdi açığa çıktı ve ne kadar yoğun bir şekilde yaşanıyor olduğu da gözlemlendi” dedi. 
 
‘KARMA EĞİTİMDE ÇOCUKLARA CİNSEL EĞİTİM VERİLMELİ’
 
İstismar konusunda tartışılması gereken konunun “önleme” olduğuna vurgu yapan Gökler,  şöyle devam etti: “Çocuğa yönelik istismarı önleme aşamaları üçe ayrılıyor. Birincil önleme aşamasında, hem aileye hem de çocuğa ve çocuklarla ilgilenen uzmanlara yönelik çalışmaların yapılması ve bir eğitim sürecinin başlatılması gerekiyor. Bu aşamada da çocuklara ana okul yaşlarından itibaren cinsel eğitimlerin verilmesine başlanmalı ve çocuklara ‘kız erkek cinsel özellikleri nedir, bedensel farklılıkları nedir, kız-erkek olarak birlikte nasıl okuyacaklar, birbirlerine nasıl davranacaklar’ konularıyla bilgilendirmeler yapılmalı. Bunun için çocukların karma okullarda eğitilmesi çok çok önemli. Birbirlerini görerek, birbirlerini tanıyarak farklılıklarını fark etmesi gerekir. Çocuğa özel bölgeleriyle ilgili bilgi verilmesi gerekiyor. Özel bölgeleri nedir? Hangi bölgeleri dokunulmaması lazım, kendisi başkalarının hangi bölgelerine dokunmaması ve bu bölgelere dokunulduğunda çocuğun nasıl hayır diyeceği öğretilmeli.” Gökler, bu eğitimlerin çocuklara nasıl anlatılacağının hem ailelerine hem de çocuklarla ilgilenen uzmanlara da verilen eğitimlerle anlatılmasının önemli olduğuna dikkat çekti. 
 
‘TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNE DAİR EĞİTİMLER VERİLMELİ’ 
 
Aile eğitimlerinde önemli olan bir noktanın da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasına yönelik eğitimler olduğunun altını çizen Gökler, "Aileye yönelik yine birincil önlemlerde cinsiyet rolündeki eşitsizliği ortadan kaldırmak lazım. Kızlığa yöneltilen atıfları ortadan kaldırmak lazım. Kadın erkek eşitliğini sağlamak lazım. Bir toplumda cinsellik ne kadar tabu ne kadar konuşulamaz bir durum ve ne kadar kapalı bir toplum yapısı varsa kadın erkek eşitsizliği ne kadar vurgulanıyorsa o toplumda cinsel istismarlar o denli fazla olur. Bunu dikkate almak lazım. Toplumun eğitilmesi, cinselliğin tabudan çıkarılması, üniversiteler de daha erken yaşlarda çocuğun istismarı konusunda, toplumsal cinsiyet rolleri ve eşitlikle ilgili dersler verilmeli” dedi. 
 
‘ÇOCUKLAR ERKEN YAŞTA EVLENDİRİLMEMELİ’ 
 
İstismar vakalarına bakıldığında erkek çocuklardan çok daha fazla kız çocuklarına yönelik istismarın olduğuna dikkat çeken Gökler, ikincil önlem olarak ise kız çocuklarının risk faktöründen çıkarılmasına yönelik çalışmalar olması gerektiğini vurguladı. Bunun için de özellikle kız çocukları ve kadınlara yapılan atıflardan vazgeçilmesi gerektiğinin önemli olduğunu belirten Gökler, "Kadınlığın bir risk faktörü olarak ortaya çıkmaması gerekir. 'Kız okumaz, erken evlendirilir, kadının işi evdir' gibi atıfların ortadan kaldırılması, çocukların erken evlendirilmemesi, istismarcılarıyla evlendirilmemesi gerekir. 18 yaş altı evliliklerin ortadan kaldırılması gerekir” uyarısında bulundu.
 
'UYARANSIZLIK ÇEMBERİ KIRILMALI'
 
Ailelere yönelik ikincil önlemlerde ise var olan istismarların çoğunluğunun aile içi yani “ensest” olduğu ve genellikle de kız çocuklarının bu duruma maruz bırakıldığını ifade eden Gökler, faillerin saklanmaması yönünde destek olunması gerektiğine vurgu yaptı. Gökler, “Dar evlerde yaşayan insanlar, ekonomik zorluklar, işsizlik, toprağını bırakıp şehre göçmeler, şehirde dağılan ailelerde hem fiziksel şiddet hem de cinsel şiddet aile içinde çok fazla görülüyor. Örneğin ağabey tek kadın olarak kardeşini görüyor. Cinsel yönden bir obje olarak kullanabiliyor. Bir yandan tabular, bir yandan cinselliğin konuşulamaması, uyaransızlık, gençlerin sosyal alanlara yönlendirilmemesi kızlara yönelik atıflar var. Dolayısıyla aile bilgilendirmesi çok önemli ve bu uyaransızlık çemberi ancak kırılmalı” ifadelerini kullandı. 
 
Gökler,  Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışma yürüten Çocuk İzlem Merkezlerinin (ÇİM) sayısının ve niteliğinin arttırılmasının, istismara maruz bırakılan çocukların tek dinlenmesinin ve olay sonrası çocuğunun yalnız kalmamasının da önemli olduğunu söyledi. 
 
ÇOCUKTA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI 
 
İstismarın ailede yaşanması aşamasında ana okul yaşlarındaki çocukların bunu sevgi olarak adlandırdığını ve çocuğun hangi baba, kardeş ve benzeri davranışının uygun davranış ya da hangisinin yanlış davranış olduğunu anlamadığını belirten Gökler, şöyle konuştu: “Çocuklar, 8 ila 9 yaşına vardıklarında böyle sevme olmaz algısı oluşur. Çünkü başka çocukların akrabaları böyle sevmiyordur. Burada bir yanlışlık ve farklılık var algısı oluşur. Ama çocuk bu sırrı dile getirmekten korkar. Bazen de istismarcı tarafından 'Bunu söylersen annen üzüntüden ölür ya da bunu söylersen ben seni artık sevmeyeceğim' ya da bazen çocuk doğrudan tehdit edilir. Küçük çocuklar, aile içinde ya da dışında istismara maruz bırakıldıysa uyku bozukluğu ortaya çıkar. Çocuk evdeki bir kişiden ileri derecede korkuyor ve saklanıyorsa, çocuğun rüyalarında korkutucu rüyalar ortaya çıkmışsa ya da çocuk oyunlarında sadece büyüklerin bildiği bir takım cinsel dürtüler gösteriyor, büyüklerin bildiği cinsel söylemleri söylüyorsa buradan bir çocuğun erken olarak cinsel uyarılmış olduğunu ortaya çıkarmak lazım. Bir çocukta o zamana kadar olmayan bir davranış bozukluğu ortaya çıkıyorsa buradan bakmak lazım. Mutlaka uzmana bildirilmeli." 
 
MARUZ BIRAKILAN ÇOCUKLARDA DEPRESYON BELİRTİLERİ 
 
İstismara maruz bırakılan çocuğun ileride oluşacak travmatik sonuçlarda istismarın aile içi ya da dışı olması, şiddeti, kronikliği ve sayısının önemli olduğunu belirten Gökler,  "Kronik bir şey varsa; diyelim ki 9 yaşından 16 yaşına kadar hiç söyleyemedi ve sürekli enseste maruz kalmışsa ileride bu çocuklarda seçkisiz cinsel ilişki görülür. Burada bir tür acaba bu erkek böyle bir şey yapacak mı bana diyerek bir sınama var ve her defasında da hayal kırıklığı yaşanır" dedi. Gökler, ergen döneminde istismara maruz bırakılan çocuklarda travmatik cinsel ilişkilere kendisini sokma, sevginin olmadığı cinsel eylemler deneme, öz değersizlik duygusu, depresyon ve intihar gibi süreçlerin yaşandığını da söyledi. 
 
‘ÇOCUKLAR EVLENDİRİLMEMELİ’ 
 
İstismar vakalarında önlemenin önemli olduğuna vurgu yapan Gökler, hükümetin “kimyasal hadım”  ve “idam” önerilerine ilişkin, “ Tabi ki istismarcılar cezalandırılacak; ancak bu konunun konuşulması hadım üzerinden ya da idam üzerinden değil de önlemek açısından tartışılmalı. Nasıl kız çocuklarına toplumumuzda atfedilen söylemleri, kadın-erkek eşitsizliğini nasıl ortadan kaldırabiliriz? Çocuklarımız nasıl daha laik, çağdaş sistem içerisinde yan yana eğitim görebilirler? Kız çocukları nasıl eğitim görebilir? Nasıl cinselliğe yönelik tabular yıkılabilir? Geleneksel toplumda kız çocuğu ve kadınlara dayatılan geleneksel tabular nasıl ortadan kaldırılabilir? Bunların üzerinde durulmalı. Zaten uygun koşullarda bu önlemleri toplumumuza uyarlayabilirsek, aileleri ve çocukları bu konuda bilgilendirebilirsek çocuklarımızı korumuş oluruz. Bu tür cezalara gerek kalmadan toplumu nasıl geliştirebiliriz? Bunu tartışmak lazım. Ama biz sadece hadım ve idam gibi cezalar üzerinden tartışır ve buna indirger hale gelirsek başka bir yandan da yine bunu zina ile buluşturarak zinaya bağlayarak hiçbir yarar sağlamayız. Çünkü biz çocukların istismarından konuşuyoruz. Çocuklar 18 yaşına kadar çocuktur. Bir yandan hadım ve idam konuşulurken bir yandan da hala 12 yaşındaki çocuk evlensin mi evlenmesin mi, 12 yaşındaki çocukla tacizcisi ile eğer evlenirse ceza alsın mı almasın mı, noktasındayız. Dolayısıyla çocuk kavramı nedir? 18 yaşından küçük herkes çocuktur ve çocuklar kız olsun erkek olsun okutulmalıdır. Çocuklar evlendirilmemelidir. Toplumsal cinsiyetçi yaklaşım, kız çocuklarını değersizleştiren, nesne gibi gösteren yaklaşım silinmedikçe çocuk istismarı ne yazık ki devam edecektir. Biz kapalı bir toplum olduğumuz da laiklik dışlandığında, eşitsizlik öne sürüldüğünde ve kız çocuklarına bu atıflar yapıldığında çocuk istismarını silemeyiz ve bu durum giderek ağırlaşarak devam edecektir." 
 
MA / Berivan Altan