İSTANBUL - Kadınların film yapmasının politik bir eylem olduğunu belirten İran, Tunus ve Kanadalı yönetmenler, "Çektiğimiz filmlerle kadınların var olduğunu gösteriyoruz" dedi.
İstanbul'da 10 Mart'ta startı verilen 16’ncı Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali devam ediyor. Feminist sinemanın pek çok örneğini kadınlarla buluşturacak olan festival, 17 Mart’ta son bulacak. “Benzin” filmiyle Tunuslu Yönetmen Sarra Abidi, “Salla Kalçaları Lulu” filmiyle Kanadalı Yönetmen Lulu Keating ve “Annelik” filmiyle festivale katılan İranlı Yönetmen Roqiye Tavakoli, sinemada kadının yerini ve kadın yönetmen olmanın önündeki engelleri değerlendirdi.
‘HİKAYELERİN YÜZDE 50’SİNİ KADINLAR OLUŞTURUYOR’
Hikayelerin kadınların gözünden anlatılmasının önemli olduğunu belirten Kanadalı Yönetmen Lulu Keating, “Hem Kanada’da hem Türkiye’de izlediğimiz şeylerin çoğu, erkekler tarafından anlatılıyor. Oysa yaşanan hikayelerin yüzde 50’sini kadınlar oluşturuyor. Bu yüzden kadınların anlatması hayati önem taşıyor” dedi. Kanada’da kadınlar tarafından yazılıp yönetilen filmlerin oranının yüzde 17 olduğunu belirten Keating, “Biz yıllardır toplumsal bazda bir mücadele sürdürüyoruz. Ve devlete bu konuda baskı yapıyoruz. Devlet kurumlarının kadınlara eşit oranda imkan sağlamamak için hiçbir özrü yok. Kadınların verdiği mücadeleyle bu yüzde 17’lik oran daha iyiye doğru gidiyor” diye konuştu.
‘TEMSİLİ EKSİKLİK VAR’
Kadınların yayıncılık sektöründe çoğunluğu oluştursa bile onların tepesindeki pozisyonlarda olan yöneticilerin yine erkek olduğunun altını çizen Keating, “Son kararı alan erkekler oluyor. Uzun metraj filmlerde de kadınlar yönetmen olsalar bile en tepelerinde erkekler var. Bu konuda temsili bir eksiklik var” dedi.
‘TACİZE KARŞI MÜCADELE KAMPANYALARI YÜRÜTÜLÜYOR’
Hollywood'daki kadın oyuncu, yönetmen ve yazar, film endüstrisi ve diğer sektörlerdeki sistematik cinsel tacizlerin #Metoo kampanyası ile duyulmasına işaret eden Keating, “Pek çok örgütten kadınlar film setlerine tacizle ilgili nasıl politikalar geliştirebilecekleri, bunu nasıl önleyebilecekleri, nasıl bir sistem geliştirebilecekleri konusunda önergeler veriyor” ifadelerinde bulundu.
Kadınların tüm imkanlarını kullanarak film çekmeye devam etmesi gerektiğini kaydeden Keating, günün sonunda görülenin iş olduğunu belirterek, kadınlara film yapma konusunda ısrarlı olması gerektiğini söyledi.
‘FİLM BİR DİRENİŞ BİÇİMİDİR’
Kadınların film yapmasının politik olduğunu vurgulayan Tunuslu Yönetmen Sarra Abidi de, “Film yapmayı biliyorum ve film sayesinde ‘işte ben dünyayı böyle görüyorum, siyaseti böyle görüyorum’ diyerek kadınların yaşadıkları sorunlar konusunda konuşma biçimimi ortaya çıkarıyorum. Çektiğim filmlerle kadınların var olduğunu gösterebiliyorum. Kadınların mevcudiyetini sağlamak, hem sinema sektörünü hem de bir direniş biçimi olarak dünyayı değiştirecek olan şeydir” ifadelerinde bulundu. Film yapmanın bir yaşam biçimi olduğunu kaydeden Abidi, “Ekmek, su ve barınacak bir yer bulmak ne kadar önemliyse kültür de o kadar önemli. Bu yüzden de siyasi mekanizmaların, devletlerin bunu elzem bir hale getirmesi gerekiyor. Çünkü kültür ekonomidir, kültür siyasettir” diye konuştu.
‘EGEMEN ZİHNİYETİN DEĞİŞMEYEN YAPISI’
Bir erkek yönetmenle bir kadın yönetmenin aynı hıza sahip olamayacağına dikkat çeken Abidi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sinema endüstrisi içeresinde kadın yönetmenler büyük prodüksiyonlar yapmak istediğinde ve daha önemli pozisyonlara gelmek için çabaladığında problemler ortaya çıkıyor. Erkek egemen zihniyetin değişmeyen yapısından dolayı karşı karşıya olduğumuz problemler var. Çünkü toplumun kafasında hala şöyle bir görüş var; ‘kadın çalışsın tabi ama doğurmalı, aynı zamanda çocuğuyla da ilgilenmeli, ona vakit ayırmalı.’ Dolayısıyla bunlar vakit alan şeyler. Bu yüzden de bir kadın yönetmenin ilerleme hızıyla bir erkek yönetmenin ilerleme hızı aynı olmuyor.”
‘HAKLAR MÜCADELEYLE ALINIR’
Tunuslu kadınların durumuna değinerek, onların gerçek savaşçılar olduğuna vurgu yapan Abidi, “Tunuslu kadınlar olarak Ortadoğu’da ve Arap dünyasında çok özel bir pozisyonumuz var. Kadınların seçme ve seçilme hakkı Fransız kadınından daha önce Tunus kadının elde ettiği haklardan biridir. Günlük hayatta kadınların temsil edilmesi için hala büyük bir mücadele veriyoruz. Kısa zaman önce kadına yönelik her türlü şiddete karşı çeşitli kanunlar çıktı. Her alanda kadın ve erkeğin eşit olması çok önemli” diye konuştu.
Abidi, mucizelere ve sloganlara inanmadığını belirterek, ancak çalışmakla ve mücadele etmekle hakların alınabileceğini söyledi.
‘İRAN’DA BAŞARILI KADIN ENGELLENİYOR’
Film yapmaması için çok sayıda kişi tarafından baskıya maruz kaldığını aktaran İranlı Yönetmen Roqiye Tavakoli ise, “İran’da kitlenin çoğunluğu dindardır. Aydın kafalı insanların düşüncesinde de dindar bir bakış açısı var. İran’daki sol harekette bile kimse kadınlar ile ilgili aydın düşüncelere sahip değildir. Onlara göre kadınların sınırlı hakları olmalı ve bu sınırlı haklar da kontrollü bir hareket altında olmalı” ifadelerinde bulundu.
‘ÖNEMLİ OLAN YAPABİLİRİM DEMEK’
Film çekerken herhangi bir güçten yararlanmadığının altını çizen Tavakoli, şöyle devam etti: “Ben bir kadın olarak her türlü zorluğa rağmen filmimi yapabildim. Kendi şehrimde öğretim görevlisi olarak görev yapıyorum. Kız öğrencilerime de kendi güçleriyle film yapabileceklerini söylüyorum. Birçok kız öğrencim bu eski, geleneksel yapıya rağmen film yapmaya çalışıyor. Durumdan şikayet eden insanları ise zayıf olarak yorumluyorum. Önemli olan şey yapabilirim demek. Bu benim sloganımdır.”