Gulê Ana’nın vasiyeti mücadele oldu

  • kadın
  • 09:02 27 Mayıs 2023
  • |
img
DÎLOK -  Ömrünün son 30 yılına evlat acısı, cezaevi, direniş sığdıran Kürtlerin Gulê Anası, yaşama veda ederken son vasiyeti mücadele oldu. 
 
Yaşamı boyunca devlet baskısıyla karşılaşan Kürtlerin Gulê Ana’sı Barış Annesi Gülistan Alağaş, 30 yıllık kesintisiz mücadelenin ardından geçirdiği felç sonucu 22 Mayıs’ta tedavi gördüğü hastanede 80’li yaşlarında yaşamını yitirdi. Alağaş’ın cenazesi, kitlesel bir katılımla Şahinbey ilçesinde bulunan Yeşilkent Mezarlığı’na defnedildi. 
 
Sêrt’in Berwari (Pervari) ilçesine bağlı Erkent köyünde dünyaya gelen ve yine aynı köyde evlenen Alağaş, 1993 yılında devletin baskısıyla Adana’ya göç etti. Adana’da mücadelesine devam eden Alağaş, Cudî, Newala Qesaba yürüyüşlerine katıldı. Alağaş’ın PKK’ye katılan bir oğlu, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirildiği 1999 yılında yaşamını yitirdi, fakat cenazesi bulunamadı. Canlı kalkan eylemlerine de katılan Alağaş, Abdullah Öcalan üzerindeki tecride, cezaevlerindeki hak ihlallerine ve Kürt sorunundaki çözümsüzlüğe karşı birçok kez açlık grevine girdi. Alağaş, en son DAİŞ’in Ankara Garı’nda 10 Ekim 2015 tarihli bombalı saldırısında bacağından yaralandı.
 
DEVLET BASKISI
 
Alağaş’ın kızı Hediye Alağaş, annesinin hem amca çocuklarını hem de kendilerini tek başına büyüttüğünü söyledi. Ağabeyinin de PKK’ye katılmasının ardından annesinin çok zorluk yaşadığını, devletin köylerini bastığını aktaran Alağaş, kendilerine “Size 20 gün süre veriyoruz. Köyden çıkın” denildiğini ve 20 gün dahi müsaade etmeden köyden çıkarıldıklarını anlattı. Köye gelen askerlerin kardeşi için “Öldüreceğiz” dediğini aktaran Alağaş, “Annem kapıyı kapattı, asker kapıyı kırdı. Annem o rezalet içinde kardeşimi askerlerin içinden çekti. Köyümüzü yaktılar. Annem koyunlarını alıp yola çıktı. Sêrt’in etrafındaki köylere kadar gitti. Sêrt’te koyunları sattı. Sonra Adana’ya gitti. Ağabeyim evini Adana’ya annemden önce taşımıştı. Annem koyunlarını sattıktan sonra, ‘Diğer çocuklarımın peşine düşeceğim’ diyerek köye geri gitti. Köyde kimsenin kalmadığını görünce, tekrar Adana’ya döndü. Annem çok zahmet çekti” diyerek, annesinin yaşadığı zorlukları anlattı.
 
AÇLIK GREVİ-CANLI KALKAN EYLEMLERİ
 
Adana’ya gittikten sonra ağabeyinin PKK’ye katıldığını ve annesinin ondan sonra Barış Annesi olmaya karar verdiğini belirten Alağaş, “Annem buraya geldikten sonra o yaşlılıkla açlık grevine girdi. Hem çocuklarını büyütüyordu hem de açlık grevine giriyordu. Bir hapiste eylem oldu mu, annem o hapishanenin önüne giderdi. Kürkçüler Cezaevi’ne gittik, jandarma bize saldırdı. Annem jandarmaların elinde kaldı, copla saldırdılar. ‘Anne gel, 2 gencimizi tuttular’ dedik. Annem gidip o 2 genci onların elinden çıkarıp getirdi. ‘Anneler canlı kalkan olmalı’ denildiğinde, ilk annem gidip adını canlı kalkan olarak yazdırmıştı. Cudî’de, Şırnak’ta, Şırnak’ın etrafındaki köylerde kaldı. Oralarda hep canlı kalkan oldu. Bir ara gözaltına alındılar. Annemi bıraktılar, ‘Arkadaşlarını bırakmıyoruz’ dediler. Annem ‘Arkadaşlarımı, bu gençleri bırakmazsanız, hapisten çıkmıyorum’ dedi. Annemi bırakıyorlar, geri hapse giriyor. Sonra onu da arkadaşlarını da bıraktılar” ifadelerini kullandı.  
 
AMARA YOLUNDA YAŞANANLAR
 
Alağaş, Abdullah Öcalan’ın doğum gününde Riha’nın Amara (Ömerli) köyüne giderken yaşadıklarını ise şöyle aktardı: “Bir Amara yürüyüşüne gittik. Osmaniye’de bizi durdurdular. Hepimizin kimliğini alıp, sonra geri verdiler. Birinin kimliği ellerinde kaldı. Annem ‘Kimin kimliğini aldılar. Vallahi tutuklayacaklar’ dedi. Sonra annemin yanına geldiler. Alıp nezarethaneye götürdüler. Ezan okuyunca annem namaz kılacağını söylüyor. Rütbeli bir asker anneme, ‘Sen Müslüman mısın?’ diyor. Annem ‘Çok şükür ben Müslüman’ım ama siz Müslüman değilsiniz. Eğer siz Müslüman olsaydınız, ben anneyim, yaşlıyım, beni alıp buraya koymazdınız. Koluma silah alıp savaşa gitmemişim. Biz barış istiyoruz’ diyor. Annemi bir gece orada tuttular, öbür gün bıraktılar. 15 Nisan’da Adana’da 350 kişiyi gözaltına aldılar. İçimize girdiler. Kimimizin kolunu, başını kırdılar. Annemin bacağına tekme vurdular. Annemin ayağında kemik erimesi oluştu. Devlet anneme çok hakaret etti.”
 
‘EYLEM ANNEMSİZ OLMAZDI’
 
Ankara Gar katliamında bacağından yaralanan annesinin yaşamını yitirene kadar şarapnel parçalarıyla yaşadığını söyleyen Alağaş, “O patlamadan sonra annem hep hastaydı. Hala saçma, mermi ayaklarındaydı. Annem ona rağmen mücadeleden vazgeçmedi. Nerede barış için bir eylem olsa, annem gidiyordu. Kardeşim, kayınım, amca çocuğu… Aileden 7 kişi birden dağa çıktı. Biz sadece birinin cenazesini kaldırabildik. Annem onların acısını da gördü. Gençlerin etrafında dolaşıyordu. Eylem olan günler annemsiz olmazdı. Bir genç eyleme gittiği zaman onları polislerin içinden çıkarırdı. ‘Dağa giden çocukların hepsi benim çocuklarım’ diyordu. Annem Irak’a, Besta’ya kadar gitti. Annemin gezmediği yer kalmadı” diyerek mücadelesini anlattı.
 
ANNESİNİN TEK AMACI BARIŞTI
 
Tek amacı barış olan annesinin her zaman “Ne askerlerin annesi ağlasın, ne de gerilla annesi ağlasın. Ha asker annesi ağlamış ha ben ağlamışım benim için fark etmiyor. Bu savaş dursun. Askerlerin annesi de biz de ağlamayalım” dediğini aktaran Alağaş, annesinin barış ve adalet için mücadele ettiğini ve ölen her genç için ayrı ayrı üzülüp ağladığını dile getirdi. Adana’ya gittiklerinden beri annesinin sadece son bir yıl dışarıya çıkamadığını belirten Alağaş, “Her zaman gençlerin içindeydi, barış istiyordu. Anneler savaş, harp, ölüm istemiyor. Barış istiyor. Annem belki 10 insanı panzerin önünden almış. Bazen, ‘Anne nasıl gidiyorsun?’ diye sorardık, ‘Kızım ben onları bırakamam’ derdi” diye konuştu.
 
‘ANNEMİN YOLUNDAN GİDECEĞİZ’
 
Annesinin hakaretten, zulümden nefret ettiğini, barışı ve gençleri çok sevdiğini söyleyen Alağaş, “Ruhu gençti, barıştı. Annemin çocukları sadece kendi çocukları değildi. Herkesin çocuğu onun çocuğuydu. Annem herkesi çok severdi. Hiç tanımadığı bir gence bir şey olsa, annem kendini onlar için öldürürdü. Belki kimse inanmaz ama annem hem bize hem de halkına melekti. ‘Ben barış annesiyim. Kendime gezeceğim, yerimde oturmam’ derdi. Annem bize çok güzel şeyler öğretti. Annem hangi yolda gittiyse bizde o yolda gideceğiz” dedi.
 
ALAĞAŞ’IN SON VASİYETİ
 
“Sadece bizim annemiz değil, Kürt halkının annesiydi” diyen Alağaş, annesinin hedefinin her zaman barış olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “‘Çocuklarımız öldürülmesin, anneler ağlamasın. Zaten bakanların çocukları gitmiyor, fakir çocukları gidiyor. Askerlerde öldürülmesin’ derdi. Annem hep, ‘Kızım ben ölsem de benim yaptıklarıma bakın, benim yolumdan yürüyün. Benimle yürümezseniz demek ki bana dürüst değilsiniz. Ben ne çalışma yaptıysam, sizde o çalışmayı yapın’ derdi. Yaşadığımız müddetçe, damarlarımızda bir damla kan kalana kadar onların yolunda devam edeceğiz. Annemizin vasiyetidir bu.”
 
MA / Rukiye Adıgüzel