İZMİR - "Yolu Beklenenler" kitabıyla ötekileştirilmiş yaşamları kaleme alan Akın Birdal, “İnsan varsa umut her zaman vardır. Yok, edilemeyecek tek şey vicdandır. Öyküler de bu vicdanın sesi” dedi.
“Yolu Beklenenler” kitabıyla ülkedeki ötekileştirilmişlere ayna tutan İnsan Hakları Derneği (İHD) Onursal Başkanı Akın Birdal, "Yolu Beklenenler", "Salon", "Kan Kardeş", "İlk Mahpus", "Bir Yazlık Düşü", "Sarmaşık Sokağı", "Nefret", "Rojin ile Fidan" ve "Baş Yiğici" öykülerindeki kahramanlarla toplumsal ve siyasi mücadele veren yaşamlara odaklandırıyor.
"Aylardır sevdiklerinizle evde kalın diyorlar. Sevdiklerimiz mi kaldı? Kimilerini öldürdüler, kimileri cezaevinde, kimileri dağda, kimileri yurtdışında. Kiminle kalacağız evde?" kitapta yer alan bu sözler ise, eşi gözaltına kaybedilmiş, oğlu gencecik yaşından beri cezaevinde olan, kaybettiklerinin, en sevdikleri elinden alınmış bir anneye ait. Birdal, yeni kitabında yer alan öyküleri Mezopotamya Ajansı'na (MA) anlattı.
'BİR DÜŞMANLIK YÜRÜTÜLÜYOR’
Ülkede herkesin adaletin, demokrasinin, eşitliğin, özgürlüğün ve en önemlisi de barışın yolunu beklediğini belirten Birdal, haklara yönelik saldırıların arttığını söyledi. Birdal, "Kemal Kurkut müzikle, sanatla ilgili yurtsever bir genç. Kendi halkıyla bayramını kutlamaya gidiyor. Katledildi polislerce. Kemal Kurkut davasıyla hukuksuzluğa, adaletsizliğe, bir halka olan düşmanlığa tanık olduk. Leyla Güven hakkında 25 yıla kadar ceza isteniyor. İnsanların dinine, kimliğine, kültürüne, inancına, varlığına dönük bir düşmanlık yürütülüyor. Bu öyküler bu düşmanlığa karşı Kürtlerin, Ermenilerin, Yahudilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin hikâyesi" dedi.
HEPSİ YAŞANMIŞ HİKÂYELER
Tanıklık ettiği gerçeklerden oluşan öyküleri Birdal, şöyle özetledi: "Kitaba ismini veren öykü, bir tren yolculuğunda aynı kompartımanda oturan dört kişinin bir birleriyle sohbet etmesiyle başlıyor. Yazar, barış annesi, akademisyen bir kadın ve ırkçı birinin olduğu bu sohbet, kompartımanda savrulan milliyetçi düşmanlığa karşı gösterilen kadın dayanışmasından güçlenerek son buluyor. ‘Salon’ adlı öykü ise biraz farklı. Bir salonda bulunan tabloların hikâyelerini, o salona gelmeden önce yaptıkları yolculukları anlatıyor. ‘Kan Kardeş’ adlı hikâyede, iki farklı kimlikten arkadaşların birlikteliği ve mücadeleleri yer alıyor. ‘İlk Mahpus’ adlı öykü, Kürt illerinden birinde kaymakamlık yapan birinin, temelini attığı cezaevine giren ilk mahpus oluşunun trajik hikâyesidir.
‘Bir Yazlık Düşü’, gazeteci Metin Göktepe'ye selam duran bir öykü. ‘Sarmaşık Sokağı', Uruguay'da yaşayan Ani'nin Ermeni dedesi Zaven'in günlüklerini okuduktan sonra Türkiye'de geçmişin izlerini aradığı bir öykü. ‘Nefret’, Türkiye'de aydınlara, gazetecilere, Kürt siyasetçilere yönelik dönem dönem kitleselleşen nefret suçlarına ilişkin bir anlatı. ‘Rojin ve Fidan', aynı kimliğe sahip iki kadının kimlikleri üzerine gelişen sorgulamalarını içeriyor. ‘Son öykü’ ise, annesi doğum esnasında ölen bir kadının hikayesi. Annesinin ölümünden sorumlu tutulan ve bundan dolayı adıyla değil de ‘baş yiyici’ olarak anılan Aygülü'nün hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.”
‘UMUT HER ZAMAN VAR’
Sürgünler, kayıplar, ölümler ve bitmeyen özlemlerle dolu hikâyelerin aynı zamanda bir direniş ve umut hikâyeleri de olduğunu vurgulayan Birdal, "İnsan varsa umut her zaman vardır. Hukukun, adaletin olmadığı bir ülkede, yok edilemeyecek tek şey vicdandır. Öyküler de bu vicdanın sesi. Madencilerle Ankara'ya yürüyoruz, Karadeniz'deki köylülerle direniyoruz, hasta mahpusların adalet bekleyişlerinin takipçisi oluyoruz, öldürülen kadınların isimlerini unutmuyoruz, Kemal Kılıçdaroğlu'na alenen yapılan tehdittin karşısında duruyoruz. Bizi bu dayanışmaya iten vicdan ve adalet arayışımız, bu çok önemli. Hepimizin sesi yan yana geliyor, bu mücadele en sonunda kazanacaktır. Türkiye'nin üstüne örtülen karanlık örtü yırtılacak ve gökyüzünün maviliğini gizleyemeyecekler" dedi.
MA / Sevda Aydın