İSTANBUL - Devletlerin politikaları nedeniyle gittikleri Yunanistan'da sıkışıp kalan mültecilere kamerasını çeviren yönetmen Serhat Ertuna, gerçek hikayeleri filme taşıdı.
Yönetmen Serhat Ertuna, "Odysseus Ülkesinde Çıkmaz Sokak" filmiyle Yunanistan’da sıkışıp kalan mültecilerin hikayelerini anlatıyor. Film sırasıyla Berlin Lift-Off Film Festival, New York Film Festivali ve Toronto Film Festivali’nde izleyiciyle buluştu. Film, Avrupa’nın çeşitli yerlerinde süren festivallerde de gösterime girecek. 2021 Şubat ayında gerçekleşen Berlin Lift-Off Film Festival’inde film, seyirci oylamasında 3’üncü oldu.
Yönetmen Serhat Ertuna, filmin hikayesini ve çekimleri sırasında yaşadıklarını anlattı.
Nusaybinli olan ve 1999 yılında Diyarbakır Şehir Tiyatrosu’nda başlayan oyunculuğa başlayan Ertuna, 2007 yılında ise İstanbul'da Mezopotamya Kültür Merkezi'nde (MKM) sanatsal faaliyetlerine devam etti. "Lamekan" ve "AS" isimli müzik albümlerine imza atan Ertuna, eğitimini tamamladığı Zürih Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde yüksek lisans yapıyor.
YUNANİSTAN ÇIKMAZ SOKAK
Yunan mitolojisindeki Odisseus hikayesiyle günümüz Ege, Akdeniz güzergahını kullanan göçmenlerin yaşadıklarının paralel benzerlikler çizdiğini belirten Ertuna, bu benzerliği şöyle özetledi: "Truva savaşına gitmek zorunda kalan Odisseus, Truva'nın düşmesinden on yıl sonra, zor geçen uzun bir yolculuğun ardından Yunanistan’a, İthaka'ya, evine döner. Odisseus karısına, çocuğuna, ülkesine kavuşur.” Ertuna, mültecilerin de benzer zorlu bir yolculuk ardından Yunanistan'a geldiklerini ancak onlar için bu ülkenin ev değil çıkmaz sokak olduğunu vurguladı.
MÜLTECİ SORUNU
Filmde Yunanistan’da sıkışıp kalan mültecilerin belirsiz ve sonsuz anını ele almaya çalıştığını ifade eden Ertuna, “Onları oldukları yerde, resmî belgeleriyle çekerek mülteci sorunu üzerindeki idari kontrolün saçmalıklarını göstermek istedim. Yunanistan'ın mülteci politikaları ve ekonomik durumuyla bağlantılı olarak neredeyse hiçbir hayatı ihtiyaçları karşılanmayan, dil eğitimi alamayıp bu nedenle sosyalleşmeyen mültecilerin hayatlarını konu alıyor” dedi.
Filmi çekme isteğinin sanal medya hesabına gelen bir mesajla başladığını vurgulayan Ertuna, “Bir gün hiç tanımadığım Kürdistanlı genç bir resim sanatçısı, bana aylardır Yunanistan’da mahsur kaldığını ve nasıl çıkabileceğini bilmediğini yazmıştı. Bu mesaj beni bu konuya yönlendiren ilk şey oldu” ifadelerini kullandı.
HİKAYELER GERÇEK
İlk uzun metraj filmi olduğu için büyük bir hevesle çekimlere başladığının altını çizen Ertuna, dünyada önemli bir sorunun yarattığı trajediye odaklandığı için var olan heyecanın yerini öfkeye bıraktığını vurgulayarak “Çünkü dinlediğiniz hikayeler gerçek” dedi. Çekimlerin baştan sona zorlu geçtiğini belirten Ertuna, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü: “Çocuğunu kaybeden birine öyle hemen istediğiniz gibi soru soramazsınız. Bu yüzden mültecilere nasıl yaklaşmam gerektiği konusunda çok zorluk yaşadım. Zorlandığım kısım büründüğüm kimlikti. Bu kimliğin onlarda oluşturacağı batılı kurtarıcı şablonuydu. Bireysellikleri değil de yaşadıklarını önemseyen biri olmaktan, bunun sadece işimmiş gibi görünmesinden çekindim. Oysa bunu aynı geçmişten gelen birisi olarak borç olarak görüyordum.”
Çekimler esnasında mültecilerle güzel ilişkiler kurduklarını ve hala görüşmeye devam ettiklerini ifade eden Ertuna, “Çekim yaparken hemen çekip gidelim tarzında değildik. Kamplarda yaşayanlar ile öncelikle zaman geçirdik. Dışarıdakiler ile de aynı şekilde gezdik, sohbet ettik. Bu durum hem samimiyet hem de güven duygusunu pekiştirdi. Bunlar her iki tarafı da rahatlattı” dedi.
ÜLKELER SORUMLULUK ALMALI
Filmi çekerken ülkelerin mülteci politikalarına tanıklık ettiğini söyleyen Ertuna, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin kabul ettiği Dublin Anlaşması'nda yer alan maddelerden birine göre mültecinin parmak izinin ilk alındığı ülkede kalmak zorunda olduğunu ifade etti.
TRAJEDİ HER YERDE
Bu uygulama nedeniyle mültecilerin göçmen politikası oturmamış ve ekonomisi kötü ülkelerde yakalanmaları halinde burada mahsur kaldıklarını vurgulayan Ertuna, “Yunanistan'da 20 yıldır yaşayıp vatandaş olamamış mülteciler ile karşılaştık. Bir ömür belirsiz bir bekleyiş içinde olmanın duygusunu düşünebilir misiniz? Yunanistan, İtalya gibi ülkelere gittiğinizde bu trajediyi her yerde görebiliyorsunuz. Sokaklar, parklar, terk edilmiş yapılar, kamp demeye bin şahit derme çatma yapılar, insan kaynıyor. Onları görmediğiniz tek yer, turistik yerler” diye anlattı.
MA / Kadir Güney