WAN - Derwêşê Evdî ve Edûlê Oratoryosu ile Efsaneyên Kurdan projelerine hazırlanan çîrokbêj Ayhan Erkmen, "Egemenlerin tarih manipülasyonuna karşı Kürt kahramanlarının dili olmak istiyorum" dedi.
Çîrokbêj (hikaye anlatan) Ayhan Erkmen, yıllardır köy köy gezerek Kürt öykü ve destanlarını derliyor. Erkmen, bugüne kadar 150 öyküyü kayıt altına alarak hem seslendirdi hem kitaba dönüştürdü hem de öyküleri görsel olarak halka ulaştırdı. Biriktirdiği öykü ve destanları şimdilerde kent kent gezip teatral tadında sahneleyen Erkmen, Çîrokên Mûzîkal Projesi’yle binlerce insana ulaştı. Erkmen, Êlih, Mêrdîn, Sêrt, Agirî, Bedlîs, Wan ve daha birçok kentte Çîrokên Mûzîkal Projesiyle derlediği hikayeleri halkla buluşturdu.
Erkmen, Kürt kahramanlarının destanlarını anlattığı iki projeyi daha hayata geçiriyor. Derwêşê Evdî ve Edûlê Oratoryosu ve Efsaneyên Kurdan: Rûstemê Zal, Kawayê Hesinkar ve Cemşîd’in hikayeleri de yakında halkla buluşacak. Derwêşê Evdî ve Edûlê Oratoryosu'nu Ayhan Erkmen yazarken, müzisyen Kemal Yıldırım müzik kompozisyonu ve bestelerini yapıyor. Erkmen, Efsaneyên Kurdan (Kürt Kahramanları): Rûstemê Zal, Kawayê Hesinkar ve Cemşîd’in müzikal hikayeleri için destek bekliyor.
Erkmen, yaptığı çalışmalara dair Mezopotamya Ajansı'na (MA) konuştu.
ÇÎROKÊN MÛZÎKAL PROJESİ
Çîrokên Mûzîkal Projesi’ni anlatan Erkmen, “Ben, 6-7 yaşında çîrokbêj ve dengbêjlerin dizlerinin dibinde büyüdüm. Benim çîrokbêjlik serüvenim ise 6 yılını doldurdu. Köy köy dolaşarak çîrok ve Kürt halkının destanlarını, olaylarını, kahramanlıklarını derliyorum. Bunları toplandıktan sonra öykünün tarihi geçmişine ve araştırmasına da aynı zamanda bakıyorum. En sonunda da öyküyü tamamlayarak anlatıyorum. 6 yılın ardından artık Çirokên Mûzîkal Projesini hayata geçirmeye başladım. Êlih Bahar Kültür Merkezi benim bu projeme sahip çıktı ve bunu sergilemeye başladık. Biz, şuan kent kent dolaşarak Kürt halkının yiğitliğini, aşklarını ve bahtını anlatıyorum. Ben, onların öykülerini anlatıyorum dengbêjler de bunu stranlarıyla besliyor. Êlih, Mêrdîn, Sêrt, Tetwan ve Wan’da sahneye çıktık. 7’den 70 yaşına kadar insanlar bizi dinlemeye, izlemeye geliyor. Sêrt’te bizim sahnemiz bittikten sonra küçük yaştaki çocukların birbirlerine ‘Derwêş! Hedban bine’ diye bağırıyorlardı. Bu benim için en büyük ödüldür. Benim hayalim köy köy gezerek destan, öykü toplamak ve çocukların yüreğinde yer edinmekti. Bu hayalim gerçekleşti ve artık bu hayalleri daha da yaygınlaştırmak için yola çıkıyorum” dedi.
‘ÖYKÜ KÜRTLER İÇİN BİR TERAPİ’
Öykü anlatmanın aynı zamanda Kürtler için bir terapi olduğunu belirten Erkmen, “Biz, tarihimizle hem üzülüyor hem de mutlu oluyoruz. Bugüne kadar tüm bu hüzünleri ve sevinçleri içimizde saklamıştık. Kimse Kürtlerin kahramanlıklarını ve bahtsızlığını çok anlatmıyordu. Ben, bunu anlattıktan sonra dünyanın birçok yerinde insanlar mesajlar çekip mutlu olduklarını söylediler. Her öykü anlatımından sonra insanlar yanıma gelip ailelerinin öykülerini bana anlatıyorlar. İnsanlar bu destanların sadece aile içerisinde kalmasını istemiyor herkesin duymasını istiyorlar. Bir yandan sırtımızda öykü heybelerimiz olacak diğer yandan da köy köy, ilçe ilçe, kent kent gezip bunları anlatacağız. Herkes öyküsü kadar vardır. Bazılar ben bunları anlatırken sanki Kürtlerin tarihine basit yaklaşıyorum gibi davranıyorlar. Her kahramanımızın bir öyküsü var ve hiç söylenmemiş. Çünkü bu kahramanlıkları küçük görmüşler” diye anlattı.
‘DÜNYANIN HER YERİNDEN ÖYKÜ GÖNDERİYORLAR’
Son 6 yılda 150 öykü anlattığını ve kayıt altına aldığını söyleyen Erkmen, “Artık dünyanın neredeyse her yerinden bana öyküler gönderiliyor. İnsanlar seslerini, videolarını kaydedip bana atıyorlar. Horasan, Tiflis, Moskova, Sibirya, İç Anadolu’dan tutun her yerden öyküler gönderiliyor. Birçok ülkeye gittim, oradaki Kürtlerin öykülerini heybeme doldurdum ve getirdim. Hangi Kürt’e ve hangi Kürt toprağına dokunuyorsan sana bir şey anlatıyorlar. Bizim de onları dinlememiz gerekiyor. Dünyadaki öykü yazarları ve anlatıcılarının imkanları var. Birçok yerde kamp açıyorlar ve orada eğitimler veriyorlar. Bizim öyle bir imkanımız maalesef yok. Bazı kurumlarımız bunun öncülüğünü yapar kurslar, kamplar açarsa elbette ben de eğitim vermeye hazırım. Kent kent gezip gençlere öykü eğitimi vermek isterim. Gençlerimiz bu konuda cesaretli olsunlar ve öykü anlatsınlar. Ben de ilk bu yola girdiğimde babam bile ‘Ailemizin ismine ayıp getiriyorsun’ diyordu. Her birimizin bu dilin ve Kürt halkının bu değerlerinin taşıyıcısı olmamız gerekiyor. Benim, dizlerinin dibinde oturup öykü dinlediğim insanlara ve Kürt değerlerine borcum var” diye konuştu.
‘KÜRT KAHRAMLARININ DİLİ OLMAK İSTİYORUM’
Sahnede yaptığı figürlerin bazen insanlara “garip” gelmesini anımsatan Erkmen şöyle devam etti: “Belki de benim yaptığım hareketler ve figürler insanlara garip de gelebilir ama ben öykü dinlediğim insanların teatralini yapıyorum. Ben, rol yapmıyorum duygumu anlatıyorum. Kürtlerin sosyolojisi, tarihi benim için çimentodur. Bazen tarihi şeyler anlatınca bazıları ‘bunu nereden çıkardın?’ diyorlar. Benim için en önemli şey, yaşlı bir Kürt’ün dedesinden öğrendiği ve aktardığıdır. Benim tarih anlatımım için gerçek odur. Elbette diğer tarihlere de bakıyorum, arşivleri inceliyorum. Fars, Osmanlı kitaplarını inceliyorum. Ama benim için tarih yaşlı Kürt’ün dedesinden anlattığı şeydir. Ben tarihi Kürt kahramanlarının dili olmak istiyorum. Bin yıl sonra onların sesleri torunlarına ulaştığında işte o zaman biz onurlanırız, önemli bir iş yaptığımızı anlarız.”
‘EGEMENLERİN MANİPÜLASYONUNA KARŞI ÖYKÜ ANLATALIMI’
Egemen gücün Kürt tarih manipülasyonuna karşı bu öykülerin anlatılması gerektiğinin altını çizen Erkmen, “Egemenler ilk olarak bir halka dil ve kültürünü karalar. Sen bununla mücadele etmek zorundasın. Yoksa dil ve kültür olmadan bir ülke inşa etsen ne olur? Egemenler kendi tarihlerini yazıyorlar. Rom ve Rum efsanesi aynı efsane oldu. Birbirlerinden çalmışlar çünkü. Bizim efsanemiz ve tarihimiz var ama dile getirilmiyor. Bize yıllar önce, ‘Kawayê Hesinkar Kürt’tür’ demeselerdi belki de bu kadar direngen olmayacaktık. Amcam bize 1960’lara kadar Newroz kutladıklarını söylüyordu. Bir alay komutanı geliyor ve izliyor. ‘Kürtler 364 gün yoklar ama yılın bir gün kahramanlaşıyorlar’ diyor. Böyle gider ve Newroz’u iki gün kutlarlarsa Kürtler başka bir ruha bürünür’ diyor ve Newroz’u yasaklıyor. Mesela son yıllarda Newroz’un bir haftaya yayılmasına izin vermiyorlar. Çünkü Kürtlerin bir hafta boyunca ayakta olmasını istemiyorlar” diye anlattı.
‘UZUN SÜREDİR KÜRTLERİN RUHUYLA OYNANIYOR’
Kısa bir süre sonra halkın karşısına çıkacak olan Efsaneyên Kurdan: Rûstemê Zal, Kawayê Hesinkar ve Cemşîd ile Derwêşê Evdî Oratoryosu’na ilişkin bilgi veren Erkmen, Kürt iş insanlarına destek çağrısı yaptı. Erkmen, “Derwêşê Evdî ve Efsaneyên Kurdan: Rûstemê Zal, Kawayê Hesinkar ve Cemşîd’in hikâyelerini anlatacağım. Maddi imkanlarımız el verirse bu projeleri daha hızlı hayata geçireceğiz. Kürt işadamları ve kurumlarımız bizlere destek olursa bu projeleri daha çok halkımıza ulaştıracağız. Bunu yaparlarsa bu tarihi çalışma onların da tarihi olur. Biz, sadece bu Kürt ruhunun ayağa kalkmasını istiyoruz. Çünkü bu uzun bir süredir Kürtlerin ruhuyla oynanıyor. Biz sahip çıkmazsak başımıza her şey gelir. Kim Kürtler için taş üstüne taş koyarsa çok önemlidir. Kürt tarihi ve öykülerinin ortaya çıkarılması ve anlatılması yol, su ve ekmek kadar ihtiyaçtır. Derwêşê Evdî Oratoryosu üzerine çalışırken neredeyse bu konuda söylenmiş tüm stranları defalarca kez dinledim ve okudum. Sonra Osmanlı arşivlerinde iki yıl boyunca Derwêşê Evdî ve Edûlê hakkında yazılanları inceledim. Tüm Kürtlerin ortak kahramanlığı olan bu proje hayata geçtiğinde çok önemli bir eşiği de aşmış oluruz” diye belirtti.
MA / Adnan Bilen