VAN - Kürt Dil ve Kültür Ağı Çalıştayı'nı değerlendiren yayıncı Qahir Bateyî, "OHAL'den sonra tüm kurumlarımız kapatıldı ve uzun süre bu konuda bir sessizlik hakimdi. Toplantı bu sessizliğe son verdi" dedi.
Kürt Dil ve Kültür Ağı Çalıştayı'nın yayıncılar masası delegasyonu Qahir Bateyî, 11-12 Ocak'ta Diyarbakır'da gerçekleştirilen 2 günlük çalıştayda yürütülen tartışmalar ve bundan sonra yapılması gerekenlere ilişkin ajansımıza konuştu. Her renk ve kimlikten insanların toplantıya katılmasının önemine değinen Bateyî, sadece dil ile ilgili olan kurumların değil, farklı kurum ve şahsiyetlerin de dahil olmasının çok önemli olduğunu ifade etti.
'YILLARIN SESSİZLİĞİNE SON VERDİ'
Daha önce böyle bir birlikteliğin ortaya çıkmadığını bu açıdan yapılan iki günlük toplantının bir ilk olduğunu hatırlatan Bateyî, "Yıllar sonra ilk kez dil ile ilgili böyle bir toplantının yapılması da çok önemliydi. OHAL'den sonra tüm kurumlarımız kapatıldı ve uzun süre bu konuda bir sessizlik hakimdi. Bu toplantı ve buluşma işte bu sessizliğe son verdi. Toplantıda özellikle Kürt siyasetinin dil ilişkisi ile durumuna ilişkin tartışmalar ve eleştiriler de ön plana çıkan konuların başında yer aldı. Bu topluma öncülük eden siyaset ve siyasetçilerdir. Onların yaklaşımı ve söylemi elbette toplumun üzerinden önemli bir etki bırakıyor. Siyasetin de Kürt dilinin kıymeti ve önemini bilmeleri gerektiği ve çalışmaların bundan sonra Kürtçe yürümesi için eleştiriler yapıldı. Siyasetin bir kere dili savunması ve dilin önündeki tüm engellerin kaldırılması için çaba içerisinde olmaları gerekiyor" dedi.
'DİL HER KÜRDÜN MESELESİDİR'
Dil konusunun sadece Kürtçe üzerinde çalışma yapan insanlar ve kurumların işi olmaması gerektiğini ifade eden Bateyî, "Dil meselesi her Kürdün meselesidir ve olmalıdır. En önemlisi de Kürt siyasetinin en önemli meselesi olmalıdır. Siyaset tüm kurum ve şahsiyetlerden daha çok dili savunmalı ve dilin gelişmesi için mücadele etmesi gerekiyor. Ama Kürt siyaseti bugüne kadar üzerine düşeni yerine tam olarak getirmedi. Devletin amacı dili yok etmekse asıl mesele bizim buna karşı nasıl bir yol izlememiz gerektiğidir. Biz bugüne kadar dil konusunda birçok şey elimizden kaçırdık. Artık sadece çağrılarla dil meselesi çözülmez. Biz ne kadar 'dil önemli', 'dilimiz elimizden gidiyor' serzenişlerinde bulunsak da bu durum bir çözüm üretmiyor. Biz halk olarak o süreçleri biz artık çoktan geçtik" diye konuştu.
'TEK İLACIMIZ ULUSAL BİRLİK RUHU'
Asimilasyonun tahmin edilenden çok daha ağır sonuçlar yaratan bir duruma evirildiğini sözlerine ekleyen Bateyî şöyle devam etti: "Toplum öyle bir duruma geldi ki artık 'benim için dil önemli değil, hangi dil olursa sıkıntı yok' diyor. Asimilasyon öyle bir noktaya gelecek ki insanlar artık kendi ve farklı diller arasında hiçbir fark görmeyecekler. Yani kendi dili dışındaki bir dili sürekli konuşmak da onun için bir eksiklik olmayacaktır. Toplumda ulusal birlik bilinci canlanmadığı sürece toplum bu konuda değişip dönüşmez. Eğer ulusal birlik olsaydı bugün bu sorunlardan zaten söz bile etmeyecektik. Bunun için toplumdan yeniden bir birlik ve sahiplenme ruhunun gelişmesi gerekiyor. Tıpkı yatalak bir hastaya teşhis koyup onu tedavi eder gibi bir çalışma yapmamız gerekiyor. Biz de şuan öyle bir durumdayız ve bu toplumun tek ilacı ise ulusal birlik ruhunu yeniden canlandırmaktır."
MA / Adnan Bilen