Ek Bütçe görüşmeleri: Bu ülkede siz vatandaşlığı bile sattınız

img

ANKARA – Ek bütçeye dair konuşan HDP’li Garo Paylan, “Gensoru yetkimiz olsaydı, bu Bakanı görevden almamız gerekirdi” derken, CHP’li Abdullatif Şener, “Dibi olmayan kevgir gibisiniz; ne akıtırsanız boşaltıyorsunuz aşağıya. Bu ülkede siz, vatandaşlığı bile sattınız” dedi.

Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen “Ek Bütçe Kanun Teklifi”nin geneli üzerine partilerin milletvekilleri söz aldı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grubu adına Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan, konuştu.

Bütçe hakkının demokrasiler için olmazsa olmaz olduğuna dikkat çeken Paylan, “Sayın Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla bütçe geldi Meclise, altı ay önce geldi. Biz itirazlarımızı ortaya koyduk; yetmiş beş gün boyunca Plan ve Bütçe Komisyonunda, Parlamentoda bu bütçeyi görüştük, öyle değil mi arkadaşlar? Eleştirilerimizi söyledik, kayda geçirdik. AKP, MHP'nin çoğunluğunun oylarıyla bu bütçe Meclisin iradesinden geçti” hatırlatmasında bulundu.

‘YOK MU BİR ÖZELEŞTİRİNİZ?’

AKP’nin 2022 yılının ilk 6 ayında ikinci bütçeyi getirdiğini dile getiren Paylan, getirilen bütçenin ek bütçe olmadığını belirtti. Kanun teklifinde tek bir özeleştiri olmamasını eleştiren Paylan, “Sayın Bakan -burada konuştunuz- bir öz eleştiriniz, bir öz eleştiri var mı? Yok. ‘Dünyada savaş var, dünyada bakır fiyatları yükseldi, emtia yükseldi ondan dolayı size bütçe getirdik’ diyor. Ya, peki, bir şey söyleyeceğim, siz hiç mi hata yapmadınız? Dünyada resmî enflasyonu yüzde 73'e, sokağın enflasyonunu yüzde 150'e yükselten başka bir ülke var mı bu altı ayda acaba? Yok mu bir özeleştiriniz Sayın Bakan? Maalesef, yok” diye konuştu.

‘HESAP VERİLMESİ GEREKİYORDU’

Ana bütçenin çöktüğünün altını çizen Paylan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yılın bütçesinin dolar kuru varsayımı 9 lira 27 kuruştu arkadaşlar. Unutmayın, bu yılda ortalama dolar kuru 9 lira 27 kuruş olacaktı. Enflasyon varsayımı neydi, biliyor musunuz? Yüzde 9,8'di enflasyon öngörüsü; ne öngörü ama! Daha biz bütçeyi görüşürken dolar 10 lirayı, 12 lirayı geçmişti, enflasyon patlamaya başlamıştı arkadaşlar. Şimdi, bu iktidar, bu bütçeyi çökertmiş, gelmiş, bizden 1 trilyon 83 milyarlık bir bütçe daha istiyor ve herhangi bir hesap vermiyor. Bakın, burası hesap verme yeri.. Peki, bu hesap nasıl verilecek? Eğer ki ortada bir ek bütçe değil de ikinci bir bütçe varsa bu hesap nasıl verilmeli? Yeni bir bütçe görüşmesiyle verilmelidir. Tüm bakanlar gelip niye öğretmen atamadıklarının, niye Kredi ve Yurtlar Kurumuna borçlu gençleri sürüm sürüm süründürdüklerinin, Tarım Bakanı niye çiftçinin tarlaya gübre atamadığının hesabını vermeliydi. Bu hesap verildi mi? Hayır, verilmedi.

MECLİS’İN BÜTÇE HAKKI GASP EDİLİYOR

Bu, Meclisin bütçe hakkının gaspıdır. Bu Meclis buna yol verecek mi vermeyecek mi; bugün buna karar verecek. Ve bu, yol olur. Niye biliyor musunuz? Yarın olur ya, Allah korusun, başka bir iktidar gelir, yetmiş beş gün bütçeyi görüşürsünüz -siz muhalefette olacaksınız o zaman- eleştirinizi yaparsınız, ondan sonra, üç ay sonra o iktidar şu kadarcık bir kâğıtla bütün bütçe tercihlerini değiştirir, bir günde bütçeyi değiştirir alimallah! Bunu kabul etmeyin değerli arkadaşlar, bu doğru bir tercih değil. Şimdi, Sayın Bakan hep patronlarla görüşüyor, patronları seviyor, açıkça söyleyeyim. Bir şirketinizin CEO'su ya da genel müdürü size yılbaşında bir bütçe getirip o bütçeyi, yıllık bütçeyi altı ayda çökertirse siz ne yaparsınız arkadaşlar? Hesap sorarsınız, değil mi? ‘Ya, niye çökerttin bu bütçeyi arkadaş?’ dersiniz. Biz de milletin vekilleri olarak hesap sormalıyız.

BAKAN YERİNDE OLSAM ÖZÜR DİLER, İSTİFA EDERDİM

Hatta ve hatta ben size söyleyeyim: Sayın Bakan burada özeleştiri yapmadı. Ben, Sayın Bakanın yerinde olsam özür diler ve istifa ederdim. Ya özeleştiri yapıp milletin vekilini ikna etmesi gerekirdi ya özür dileyip istifa etmesi gerekirdi ya da milletin vekilleri olarak eğer gensoru yetkimiz olsaydı, bu Bakanı görevden almamız gerekirdi.  Niye biliyor musunuz? Plan ve Bütçe Komisyonu’nda da özeleştiri yapmadı. Ya, dedi ki: ‘Enflasyon geçici, arkadaş ya, sorduk: ‘Neye göre 'geçici' diyorsun Sayın Bakan?’ Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek -sözüm Meclisten dışarı- ahmakların işidir. Biz ‘Niye?’ dedik. ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ dediniz. Enflasyon yüzde 15'teydi 75'e çıktı, resmî. Siz ‘Aynı şeyleri yapacağım, aynı bütçe tercihlerini kullanacağım’ diyorsunuz. Sonuç olarak ‘Enflasyon düşecek’ diyorsunuz değil mi? Bir hata yapılmışsa hatadan dönmek de erdemdir, siz bu hatadan vazgeçmeden ‘Aynı yolda devam edeceğim, enflasyon da düşecek’ diyorsunuz. Bütçenin makro varsayımları yani dolar, enflasyon, bütün varsayımları değişmemiştir ve bu açıdan ikinci bütçe de çökmeye mahkûmdur.

CUMHURBAŞKANI ŞATAFATTAN VAZGEÇMİYOR

İkinci sebep de arkadaşlar, bütçenin tercihleri de değişmemiştir. Yani saraylara... Bakın ‘saraylara’ diyorum. Saray bütçesi değişmemiş, şatafat bütçesi değişmemiş. Şimdi, neyi tartışıyoruz? Cumhurbaşkanı 100 bin mi alacak, 140 bin lira mı alacak? Elbette önemlidir, sembolik bir önemi vardır. Yurttaşlar sürünürken yani asgari ücretli 4 bin 250 lira alırken bir Cumhurbaşkanı 141 bin lira almaz, vicdansızlıktır bu; 35 asgari ücretlinin maaşını almaz. Der ki: Asgari ücret 10 bin olursa, 15 bin olursa benim de 100 bin lira almaya belki hakkım olur. Ama 4 bin lira da bırakarak bir Cumhurbaşkanı 140 bin lira almaz.  Mesele ne biliyor musunuz, mesele? Cumhurbaşkanının 13 tane uçağı var, bu bütçede bundan vazgeçiyor mu Sayın Cumhurbaşkanı? Hayır, vazgeçmiyor. Bin odalı sarayı var, bundan vazgeçiyor mu? Vazgeçmiyor. Yeter mi? Yetmez. Yazlık sarayı var, vazgeçiyor mu? Vazgeçmiyor. Binlerce korumayla geziyor, bundan vazgeçiyor mu? Vazgeçmiyor. Şatafattan, lüksten vazgeçmiyor. Danışmanları var, 5 maaşlı, 3 maaşlı danışmanları var, bunlardan vazgeçiyor mu? Vazgeçmiyor. Yani bütçe, şatafattan vazgeçmiyor.

40 YIL ÖNCE DE ‘SON TERÖRİST’ DİYORDUNUZ

Başka ne var tercihlerinde Sayın Cumhurbaşkanının? Savaşlar var, aşırı güvenlikçi politikalar var. Kırk yıl önce de ‘Son terörist ölünceye kadar bu meseleler devam edecek’ diyenler vardı televizyonlarda, kırk yıl sonra da aynı söylem. Bu güvenlikçi politikalarla, güvenlikçi politika sarmalıyla hangi sorunumuzu çözmüşüz? Hâlâ içeride, dışarıda savaş politikaları. Bakın, Suriye'de, Kafkaslarda, Yunanistan'da -o tarafları da suçlamak lazım, Yunanistan'ın milliyetçilerini de- bu politika sarmalı kime yarıyor, kime kaybettiriyor? Kime kaybettiriyor, biliyor musunuz? Yunan köylüsü ile Türkiye'nin köylüsüne kaybettiriyor. Bu kısır döngüleri kırmamız gerekir. 1990'larda Tansu Çiller'in iki tane kayalık yüzünden çıkardığı fırtınada hem Türkiye hem Yunanistan kaybetti. Kim kazandı? Amerika bölgeye yerleşti değil mi? Üsler kuruyor. Suriye'de kim kazandı? Amerika, Rusya üsler yerleştirdi. Bakın, Kafkaslarda Rusya üsler yerleştirdi. Yani sorunları çözümsüz bıraktıkça, savaş politikalarını sürdürdükçe hep beraber kaybediyoruz.

TERCİHLER YANDAŞLARA

Bütçenin başka tercihi ne? Yandaşlar. Sayın Bakan, yandaşları çok seviyor, yandaşlardan vazgeçemiyor; işçiden vazgeçiyor, çiftçiden vazgeçiyor ama yandaşlardan vazgeçemiyor. Yandaşlara tıkır tıkır dolar bazında, euro bazında ödeme yapılıyor; herkese TL bazında ödeme yapılıyor, enflasyon yüzde 150, yüzde 30-40 zam ya alacak ya almayacak ama yandaşlar dolar bazında, euro bazında alacaklarından vazgeçmiyorlar. Sayın Bakan ve Sayın Cumhurbaşkanı faiz lobisinin en büyük dostu arkadaşlar, size ilan ediyorum. ‘Faize karşıyız’ diyen bir iktidar, faiz lobisinin en büyük dostudur, tefecilerin, rantiyecilerin en büyük dostudur. Niye biliyor musunuz? Sayın Bakan bugün yurt dışına dolar bazında borçlanmaya çıksa yüzde 12'yle borçlanacak, dolar bazında yüzde 12'yle. Niye? Türkiye'nin risk primi 800 çünkü. Yüzde 8 risk primine yüzde 3,5-4'le anapara faizine borç verecek, yüzde 12 faiz verecek. Tefeciler Sayın Bakanı çok seviyor, Sayın Tayyip Erdoğan'ı da çok seviyor.  Bütçede 240 milyar lira faiz vardı, 90 milyar lira ekledi. Bir de KKM var, ona faiz demiyorlar. Ne diyorlar? Biliyorum. Onun adına faiz demiyorlar, 40 milyar lira da oraya veriyor, o da yetmeyecek 100 milyar lira daha koyacak çünkü kur buralarda durmayacak maalesef arkadaşlar eğer erken seçime gitmeksek ve bu iktidar, bu şekilde görevine devam ederse.

VİCDANINIZ SIZLIYOR MU?

 İşte bu enflasyonun patlamasına karşı ne yapması lazım vicdanlı Meclisin, vicdanlı bir Cumhurbaşkanının ne yapması lazım? Bakın, imzayla göndermiş. Öz eleştiri yapması lazım ve kaybettirdiği dar gelirlilerin alım gücünü yerine koyması lazım, öyle değil mi değerli arkadaşlar? Peki, size sorarım: Bu bütçe enflasyondan kaybedenlerin kaybını yerine koyuyor mu? Hayır, koymuyor. Diyorsunuz ki: ‘Kamu emekçilerine yüzde 40 zam vereceğiz’ Size sorarım, elinizi vicdanınıza koyun lütfen... Ben çarşıdan, pazardan alışveriş yapıyorum bilinçli olarak. Niye? Fiyatları göreyim diye. Geçtiğimiz yıl 200 liraya dolan file şimdi 600 liraya dolmuyor. Size sorarım, yüzde 40'la nasıl bu yarayı kapatacaksınız? Emekliler, 2 bin 500 lira en düşük emekli maaşı. Vicdanınız sızlıyor mu acaba değerli arkadaşlar, vicdanınız sızlıyor mu? Bakın, biliyor musunuz, bu bütçe böyle geçerse yine pek çoğu 2 bin 500 lira alacak. Niye? Çünkü taban maaşları bin 500 liralarda kaldı, en düşük emekli maaşı hâlâ 2 bin 500 lira gözüküyor. Size sorarım; siz, bir emeklimizin 2 bin 500 liraya muhtaç olmasını vicdanlarınıza sığdırabiliyor musunuz? İşçiler, alım güçleri yok oldu. İşte, tüm bu bütçenin amacı ne olmalı?

TEMEL İHTİYAÇ VERGİLERİNİ DÜŞÜRELİM

Sayın Bakan. Ne yapması lazım vicdanlı bir iktidarın, değil mi, bütçen de fazla vermiş? Biraz KDV'den ÖTV'den vazgeçmesi lazım değil mi? Bak, Amerika ne yapıyor? Arkadaşlar, benzin ve mazot fiyatları yükseldi diye yıl sonuna kadar benzin mazottan vergi almayalım diyor. Sayın Bakanın böyle bir derdi var mı? Benzinden, mazottan vergi almayalım hadi, almayalım; var mısınız arkadaşlar? Sayın Bakanın öyle bir derdi yok. Bu Meclisin böyle bir derdi var mı? Bilmiyorum, duymadım. Sigara mesela... 1 paket sigara gene zamlanacak, 30 lirayı geçecek belki. Sayın Bakan her paket sigaradan 30 liraysa 25 lira vergi alıyor; keyfî yerinde, 3 katına çıkmış. Hadi, gelin, sigaranın vergisini düşürelim; hadi, gelin, alkolün vergisini düşürelim; hadi, gelin, temel ihtiyaç maddelerindeki vergileri düşürelim.”

ŞENER: VATANDAŞIN HALLERİNDEN HABERLERİ YOK

Ardından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grubu adına Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Konya Milletvekili Abdullatif Şener, söz aldı.

Şener de Bakan Nureddin Nebati’nin sunumunu eleştirerek, ekledi: “Zannedersiniz ki Türkiye'de her şey güllük gülistanlık, vatandaşın hiçbir sıkıntısı yok; makroekonomik göstergelerin hepsi gayet güzel. O da bu güzel ortamdan iftihar edercesine çıktı kürsüye, birtakım rakamlar verdi ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da coşkuyla ve heyecanla ‘Yaşasın Türkiye uçuyor!’ diye alkış tufanına tuttu. Memleket yanıyor, dört beş yıldır ülkeyi yönetemiyorsunuz, kriz bir buhrana dönüşmüş, hele 2018 Ağustos’unda başlayan o kriz ortamı hâlâ devam ediyor. 2018, kriz; 2019, kriz; 2020, kriz; 2021, kriz; 2022, kriz; beş senedir sürüyor, memlekette büyük bir ekonomik buhran var; maalesef, Hükûmetimiz uyuyor, hâlinden memnun. Zannedersiniz ki kürsüye çıktıkları zaman kendi hâllerini anlatıyorlar; vatandaşın hâllerinden haberi yok, çiftçinin derdinden haberi yok, esnafın sıkıntısından haberi yok, asgari ücretlinin perişanlığından haberi yok; memurun, emeklinin derdinden haberi yok, işçinin vaziyetinden haberi yok. Türkiye'den bu kadar habersiz bir siyasi kadronun iktidarda olmasından daha büyük talihsizlik olamaz.”

CUMHURİYET’İN EN YÜKSEK ENFLASYONU

Ülkenin nutuk atmakla düzelmeyeceğini de sözlerine ekleyen Şener,şu ifadeleri kullandı: “Bu memleketteki dertleri, sıkıntıları bileceksiniz, kabul edeceksiniz ve bu sıkıntıların tek bir sorumlusu olduğuna inanacaksınız, o da bu Hükûmettir, sizsiniz ve ondan sonra kolları sıvayıp çözüm yolları arayacaksınız, muhalefete kulak vereceksiniz muhalefet ne diyor diye, neyi eleştiriyor diye. Maalesef muhalefeti dinleme huyu, alışkanlığı da yoktur. ‘Biz bildiğimizi yaparız’ diyorlar, yaptıkça da memleketi batırıyorlar. Ya, neyi düzeltiyorsunuz? Rakamlar ortada; ‘Yeni modele geçtik’ dediğiniz zaman dolar kuru 8 lira civarındaydı, şimdi 16,60 olmuş. 2'ye katlanmış, neyi düzelttiniz? Veya enflasyon yüzde 20 civarındaydı, TÜİK rakamlarına göre bile şu anda enflasyon yüzde 73,5. Patlatmışsınız, bunun nesiyle övünürsünüz, bunun nesini alkışlarsınız, ben anlayamıyorum. Üretici enflasyonu ise çıkmış yüzde 132'ye. Cumhuriyet tarihinin en yüksek enflasyonunu yaşatıyorsunuz bu ülkeye.

BAKAN TEK BİR SANİYE KOLTUKTA OTURMAMALI

Bakın ‘Bu yeni modelle dış ticaret açığını kapatacağız, cari fazla vereceğiz sonra enflasyon düşecek, memleket uçacak’ dediniz. 40 defa dinlemişizdir Sayın Bakanı. Gerçi her konuştuğunda farklı bir şey söylüyor ama patinaj yaptıkça sözünü biraz değiştiriyor, biraz eğiyor, biraz büküyor, toparlamaya çalışıyor ama bu söylediğinin toparlanacak vaziyeti yok. İhracatı konuştuğunuz gibi bir de ithalat rakamlarını konuşsanıza. Niye konuşmuyorsunuz ithalat rakamlarını? İhracatınız mı fazla, ithalatınız mı? Ben söyleyeyim size: Bakın, ocak ayında 19 milyar dolarlık ihracat var, 28 milyar dolarlık ithalatınız var.  9 milyar dolar fazla. Şubat ayına gelmişsiniz, 19 milyar dolar, yine, ihracat var, 28 milyar dolar ithalatınız var yani 8 milyar dolar açık şubatta. Mart’ta 8 milyar dolar açık var, Nisan’da 6 milyar dolar açık var, Mayıs ayında da 11 milyar dolar açığınız var. Dış ticaret açığı bir ayda 11 milyar dolar olur mu ya! Ve çıkıyorsunuz burada, sanki dış ticarette çok iyi şeyler yapmış gibi iftiharla anlatıyorsunuz. Bu üslubu kullanan bir bakanın tek bir saniye o koltukta oturmaması lazım.

VATANDAŞLIK SATTINIZ

Cari açık... Hani cari açık kapanacaktı? Bir söylediğiniz gerçekleşmiyor. Ne söylüyorsanız tersini yapıyorsunuz, ne yapıyorsanız onun da tersini söylüyorsunuz; onun için, yaptıklarınız önemlidir, konuştuklarınız değil. Cari açık... 2021 yılı boyunca toplam 14 milyar dolar cari açık vardı, şimdi, dört aylık cari açığın miktarı 21 milyar dolar arkadaşlar; geçen senenin yıllık cari açığından çok daha fazlasını, yüzde 50 fazlasını dört ayda verdiniz ya.  Köşeyi dönüyorlar ama böyle değil, uçurumdan aşağı dönüyorlar ve yaptığınız işler maalesef Türkiye'nin geleceğini karartmaya yöneliktir. Bu ülkenin geçmişte biriktirdiklerini sattınız, yediniz, bitirdiniz; KİT'leri. Yaşayan insanlardan daha çok vergi topladınız, onu da bitirdiniz. O yetmedi, bütün hükûmetlerden daha fazla borçlanmak suretiyle Türkiye'nin geleceğini de harcamaya başladınız. Ne bulursanız tüketiyorsunuz ya. Dibi olmayan kevgir gibisiniz; ne akıtırsanız boşaltıyorsunuz aşağıya. Bakın, bu ülkede siz, vatandaşlığı bile sattınız; neyi var neyi yok her şeyi satıyorsunuz, bu ülkenin ne kadar değeri varsa hepsini satıyorsunuz.

HÜKÜMET ETME HAKKINA SAHİP DEĞİLDİR

Merkez Bankası rezervlerini bitirdiniz; ‘Bu 128 milyar dolar nerede?’ diyoruz, hiç cevap verdiğiniz yok. Nerede, nasıl verdiniz? Kime verdiniz? Şunu bir bilelim, vatandaşın bilme hakkı vardır, hükûmet edenler şeffaf olmak zorundadır. Her şeyi saklıyorsunuz, her şeyi. Net rezervleri bitirdiniz swapla, borç rezervlerden harcamaya başladınız, böyle bir politika olmaz. İhracatçıların, şirketlerin döviz varlıklarına el attınız, onu da harcamaya yöneldiniz ama düzelttiğiniz hiçbir şey yok, hiçbir şey. İlave bütçe, ikinci bütçe, ek bütçe olağanüstü dönemlerde ortaya çıkar, hükûmetin öngörülerini bozacak olağanüstü koşulların ortada olması lazım, nedir o? Ülke savaşa girer, harcamalar için ek bütçeye ihtiyaç duyulur veya büyük bir deprem ortaya çıkar, hükûmetin o depremin yaralarını sarmak için ek bütçeye ihtiyacı vardır benzeri şekilde ama ortada böyle fevkalade bir durum olmadığına göre bu iktidar yeni bir bütçeyle geldi Meclise, bu ikinci bütçedir, bunu ek bütçe olarak görmek de mümkün değil. Neden bu ikinci bir bütçedir? Ya, 1 trilyon 80 milyar Türk lirası ödeneklerde ve vergilerde artış isteyen bir bütçedir. Bu 1 trilyon 80 milyar Türk liralık ilave vergi ne anlama geliyor biliyor musunuz? Geçen senenin toplam vergilerinden daha fazla demektir yani 2021 yılının, 2020 yılının da toplanan tüm vergilerinin 1,5 katı demektir. Böyle bir şey olur mu? Önünüzü bu kadar görememiş olmak ne yaptığını bilmeyen hükûmet olmanın bir göstergesidir. Önündeki bir yılı görmeyen bir hükûmet hükümet etme hakkına sahip değildir. Bir yıl önünü göremiyorsa yaptığı işlerle memleketi batırmaya aday bir hükümet ortada var demektir.”

Genel Kurul devam ediyor.