Paylan: Sadece AKP'nin değil MHP'nin de savaş bütçesidir

img

ANKARA - Görüşmeleri devam eden 2018 bütçesi için "AKP döneminin en vicdansız ve adaletsiz bütçesi" değerlendirmesi yapan HDP İstanbul Milletvekili Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Garo Paylan, bütçenin aynı zamanda bir MHP bütçesi olduğunu ifade etti. 

Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki 2018 merkezi bütçesi görüşme mesaisi ikinci haftasını geride bıraktı. Hükümetin güvenlik ve savunma ağırlıklı çıkardığı bütçe tasarısı muhalefetin eleştiri odağında. Komisyonun HDP'li üyesi ve İstanbul Milletvekili Garo Paylan, hem bütçe tasarısını hem de görüşmelere dair Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirmelerde bulundu. 
 
Paylan, 2018 bütçesinin AKP'nin iktidarda olduğu 16 yıllık süreçteki “en vicdansız ve en adaletsiz bütçesi olduğuna” vurgu yaptı. Paylan, bunun nedenini ise şöyle açıkladı: "Çünkü AKP kuruluş ideolojisinde ‘bu ülkeye adalet ve kalkınma getireceğiz’ vaadi vardı. Bu yönde de adımlar attıklarını düşünüyorlardı. Ancak son yıllarda özellikle barış iradesinden vazgeçtiklerinde adalet iddialarından da vazgeçmiş oldular. Geriye bir tek kalkınma iddiası kaldı. O kalkınma da tabi ki adaletsiz ve vicdansız bir kalkınma olarak geriye kaldı. Bu anlamda emeğin, doğanın haklarını yok sayan insanlık dışı bir kalkınma projesi ortada kaldı. Bütçe aslında yalnızca rakamlar olarak görülüyor; ama her bir rakam o bütçenin vicdanlı mı vicdansız mı olduğunu gösterir. AKP şunu iddia ediyordu: 'Biz savunma harcamalarını düşürüyoruz daha çok toplumsal meselelere kaynak aktarıyoruz.' Özellikle 2015'te barış iddiasından geri adım attıkları andan sonraki bütçeler artan oranda savaş bütçesine dönüşmeye başladı ve 2018 bütçesinde de bu rakamlar katmerli bir şekilde artarak tam bir savaş bütçesi olduğunu ortaya koydu."
 
Bu tablonun aynı zamanda AKP'nin savaş politikasını sürdürmesinin bir yansıması olduğuna işaret eden Paylan, AKP'nin çözüm üretmek yerine zulüm ürettiğini ve bunun da bütçe teklifine yansıdığını söyledi. 
 
'BU BİR MHP BÜTÇESİDİR'
 
İki örnek üzerinden hükümetin bütçeye dair yaklaşımını özetleyen Paylan, "Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın bütçesini görüştük. Onların bütçesinin yalnızca yüzde 9 arttığını görüyoruz. Halbuki önceki yıllarda bu oran çok daha yükseklerde idi. Tarım Bakanlığı'nın bütçesi örneğin çiftçiye verilen destek anlamında çok düşük noktada. Güvenlik endeksli bütçe bunların azalması anlamına geliyor. İnsanlar şöyle bakabilir; silah alınıyorsa ne olacak. Hayır, alınan her silahla ve güvenlikçi politika ile hem huzurumuzdan hem de ekmeğimizden eksilecek" dedi. 
 
Paylan, "Bunu AKP bütçesi olarak görmeyelim. Bu bir MHP bütçesidir. AKP bütün politikalarında MHP'ye yedeklenmiş durumdadır. Bütçenin kalemlerine baktığımızda tamamıyla MHP politikalarının yansımalarını görüyoruz" ifadesini kullandı. 
 
Bütçenin yanı sıra AKP döneminde başvurulan örtülü ödenek tartışmasına da değinen Paylan, "Örtülü ödenek eskiden başbakanlık tarafından kullanılırdı ve tek bir kalemde bunu görürdük ve rakamlar son derece düşüktü. Barış döneminde son derece düşük rakamlar ile karşı karşıya kalırdık. Ama maalesef çatışmalı dönem başladığından beri başbakanlık örtülü ödenek rakamları 20 kat yükseldi. Bu da yetmezmiş gibi Cumhurbaşkanına da bir örtülü ödenek tanımlandı. Başbakanın ayrı ve yüksek bir örtülü ödeneği ile birlikte cumhurbaşkanlığının da ayrı yüksek rakamda bir örtülü ödeneği var. Biz bu örtülü ödeneklerin ne olduğunu biliyoruz. Örtünün arkasında ne olduğunu biliyoruz. Savaş politikaları var. Suriye'deki belli unsurlara aktarılan rakamlar var. İçeride Kürt sorunu ile güvenlikçi yaklaşımın yansımaları var" diye konuştu. 
 
'DİYANET BÜTÜN İNANÇLARA DESTEK VEREN KURUMA DÖNÜŞMELİ'
 
Her yıl olduğu gibi bütçeden aslan payının ayrıldığı Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesinin bu yıl da 14 bakanlığın bütçesinden yüksek olarak ön görüldüğünü kaydeden Paylan, "Bütün Türkiye vatandaşları vergi veriyor. İnananı, inanmayanı, Hıristiyanı, Musevisi vergi veriyor. Oysa devlet kuruluşundan beri, tek bir inancın tek bir mezhebine hizmet veriyor. Devletin böyle bir kurumu olabilir ama bu kurum bütün inançlara destek veren bir kuruma dönüşmeli. Ama bakıldığında devlet tek bir dini empoze ediyor. Hepimizden topladığı vergileri tek bir inancın tek bir mezhebine harcıyor. Bu konuda şunu söyledim; ben bir Hıristiyan Türkiye vatandaşı olarak size hakkımı helal etmiyorum. Çünkü biz de vergi veriyoruz, hepimiz veriyoruz ama siz bütün bu vergileri tek bir inanca harcıyorsunuz. Bu vicdansızlığın ve adaletsizliğin göstergesidir. Özellikle de bir inanç çerçevesinde bakan insanların bu şekilde davranmaması lazım. Eğer ki her inanç adaleti vaaz verir, adaleti vaaz veriyorsa bu kurum da adaletli davranması gerekir ama vicdansız ve adaletsiz bir bütçenin adaletsiz bir diyanet işleri başkanlığı bütçesi görüyoruz" diye kaydetti.
 
EKONOMİK KRİZ KAPIDA 
 
İktidarın savaş politikaları nedeniyle bir önceki yılın sonunda bütçenin ciddi anlamda sıkıntılar yaşadığını ve bunun da ekonomiye yansıdığına dikkat çeken Paylan, "İktidar çözümü OHAL'i kaldırmakta, demokratikleşmeye dönmekte değil tam tersine daha da baskıcı politikalara devam etmede gördü. Ama bunun yanında piyasaya para sürdü. Bütçe açıklarını artırdı, kamu harcamalarını artırdı. Kredi garanti fonunu bütün sermaye gruplarına dağıttı. Geçici bir rahatlama hissedildi. Ama bu sürdürülemez. Geçici olarak belki bünye kendisini iyi hissedebilir ama para basmayı nereye kadar yapacaksınız. Bütçe açığı vermeye ne zamana kadar devam edeceksiniz. Nitekim 2. ve 3. çeyrekte ekonomi kısmen büyümüş gibi görünürken, 4. çeyrekte tekrar büyüme rakamları baş aşağı gidiyor. Yeniden para basma imkanları da yok. Tıkanma noktasına doğru gidiyor. Şundan endişe ediyorum; enflasyon yükseliyor, faizler yükseliyor. Güven düşüyor. Yatırımcılar Türkiye'den kaçıyorlar. Para Türkiye'nin dışına kaçıyor. Bunun sonu büyük bir ekonomik krizdir. Ekonomide güven yoksa ve o devlet bir hukuk devleti değilse orada ne yatırımcı, ne işçi ne de vatandaş güvenir. Bu da krizin çok yakında olduğunu gösteriyor" ifadelerini kullandı. 
 
'KAYYUMLARA KIYAK'
 
Belediye bütçeleri için 2018'de ciddi olmasa da bir artış olmasına değinen Paylan, bunun kayyum atamalarıyla bir bağlantısı olduğuna da dikkat çekti. Paylan, "Bu da nasıl olsa kayyumları atadık ve o kayyumlar seçimden önce daha fazla para harcasınlar diye yapılan bir adım. Aynı zamanda bir seçim yatırımı olarak da görülmesi lazım. Çünkü gelecek yıl yerel seçimler söz konusu. Ama şunu söylemek gerekiyor; belediyelere aslında çok daha fazla kaynak aktarılması lazım. Savaş bütçesi bunun da önüne geçiyor. Belediyeler de bunu seçim yatırımı olarak değil, tabi ki sosyal politikalarla harcaması lazım. Ancak AKP'nin bugünkü zihniyetinden böyle bir şey beklemek hayal olarak görülüyor" dedi. 
 
BÜTÇE NASIL OLMALI? 
 
AKP'nin ön gördüğü bütçeyi eleştiren Paylan, "nasıl bir bütçe hazırlanması gerekiyor?" sorusunu ise şu şekilde yanıtladı: "Birincisi halkçı bir bütçe olması gerekiyor. Herkese adaletle bakan bir bütçe oluşturulmalıdır. Bizim hayalimiz bu. Yine toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan bir bütçe olması gerekiyor. Gençlerin haklarını esas alan bir bütçe olması gerekiyor. Gençlik Bakanlığı'nın bütçesini görüştük, gençlere hiç sorulmadan bir bütçe hazırlanmış. Gençlere bütçe ayrılması gerekiyor. Doğanın, emeğin haklarını gözeten bir bütçe olmalıdır. Kalkınma Bakanlığı ben yalnızca yol açarım diye bakıyor ama yol açılırken katledilen doğa ile ilgili hiçbir şey söylenilmiyor. Çalışma Bakanlığı, iş cinayetlerinden bahsetmiyor. Bu yönde bütün tedbirlerin alınmasını esas alan bir bütçe olmalıdır. Ama bütün bunları yok sayan bir bütçe var. Bütçe sunumunda bakan gelip sadece 'sermayeye böyle destek verdik, yatırım olanakları sunduk' diyor ama dikkat edin tek bir sefer işçi, emek, iş cinayeti demiyorlar. Doğayı korumak için şu tedbirleri aldık demiyorlar. Bütün bunlardan yoksun bir bütçe ile karşı karşıyız. Her şey merkezden bir ferman olarak yayınlanıyor. Oysa yerel talepler burada yok sayılıyor. Örneğin Trabzon'un, Hakkari'nin ne ihtiyacı var biz bilmiyoruz. Bu anlamda yerel talepler buraya yansımıyor. Bütün bunların tartışılacağı yer demokratik ortamlarda öncelikle yerelde taleplerin oluşturup bütçenin oradan ayarlanması gerekir. Sonra merkezi hükümet de o yerellere nasıl destek vereceğini tartışmalıdır."
 
'HESAP VEREBİLİRLİK YOK'
 
Komisyon görüşmeleri için de Paylan, "Bütçe görüşmeleri demokrasilerde çok önemlidir. Bazı demokratik ülkelerin bütçeleri topluma canlı yayınla verilir. Orada yürütme gelip halkın temsilcilerine hesap verir. İzledikleri politikalarla ilgili hem geçmişe dönük, hem de ileriye dönük yapacaklarıyla ilgili hesap verirler. Ama baktığımızda burada öyle bir hesap verme yok. Yürütmenin böyle bir küstahlığı, rahatlığı var. 'Nasıl olsa bizden hesap soran kimse yok' bakışı var. Muhalefet olarak biz elimizden geleni yapıyoruz tabi ki. Bütün vatandaşlarımızın nasıl vergi vereceklerini ve paranın burada nasıl harcanacağını tartışıyoruz. Herkes burada hesap sorsun" dedi. 
 
MA / Hayri Demir