Valiliğin 'güvenliği' halkın huzurunu kaçırdı!

img

ŞIRNAK - Şırnak Valiliği'nin karakol inşa edilen bölgeler için yaptığı "güvenli ortamı sağladık" açıklamalarına tepkili olan yurttaşlar, "Köyümüze gidemiyoruz. Karakol ve kule değil huzur istiyoruz" dedi.   

Şırnak ve ilçelerinde 1990'lı yıllarda "güvenlik" adı altında devreye sokulan uygulamalardan kaynaklı yüzlerce köy yakılarak, boşaltıldı. Burada yaşayan binlerce kişi ise göç etmek zorunda kaldı. Aradan geçen süreye rağmen bu köylerin birçoğuna girişlere halen izin verilmezken, zamanla buralara yüzlerce karakol, kalekol ve üs bölgesi inşa edildi. Sadece son dönemde Cudi Dağı bölgesinde 22 kule ve 2 üs bölgesi inşa edildi. Bunun yanı sıra Cudi, Gabar ve Besta bölgelerinde binlerce ağaç kesildi ve halen bu kıyım sürüyor. Uygulamalar nedeniyle binlerce insan köylerine dönemiyor ve topraklarıyla buluşamıyor. 
 
Buna rağmen yetkililerden "huzur" açıklamaları gelmeye devam ediyor. En son Şırnak Valisi Ali Hamza Pehlivan'a dayandırılan haberlerle bir kez daha bölgenin "güvenli" hale getirildiği ve insanların köylerine rahatça gidebildikleri iddia edildi. Valilik ve kaymakamlık izniyle bazı köylere giriş izni verildiği ise görmezden gelindi. 
 
 
AĞAÇ KIYIMINA TEPKİ 
 
Silopi ilçe kırsalındaki Cudi Dağı eteklerinde bulunan Bilikan (Ballıkaya) köylüleri, topraklarına gidememekten şikayet ederek, açıklama ve haberlere tepki gösterdi. İlçe merkezinde yaşayan köylülerden Huryete Yakut (68), tek hayalinin bir gün köyüne geri dönebilmek olduğunu kaydetti. Yakut, "Köyümü çok özlüyorum ama gidemiyorum. Topraklarımıza gitmemize devlet izin vermiyor. İlk olarak köyümüzü yaktılar şimdi de gitmemize izin vermiyorlar. Köyden çıkardıktan sonra her şeyi elimizden aldılar" diye kaydetti. 
 
Köye gitmek için insanların izin almak zorunda kaldığına dikkati çeken Yakut, "Cudi’de yapılan bu karakol ve kuleler bizim güvenliğimiz veya huzurumuzu sağlamak için değil, asker ve korucu rahat ağaç kessin diye yaptılar. Çok rahat ve serbest bir şekilde ağaçlarımızı kesiyorlar ama köyüme gitmeme izin vermiyorlar. Benim köyüm bana yasak ama asker ve korucuya serbest. Askerin olduğu yerde halk nasıl yaşam alanları kursun? Ağaçlarımızı kesip daha sonra da getirip gözümüzün önünde satıyorlar" diye konuştu. 
 
‘EVİMİ TANIYAMADIM’ 
 
Bölgedeki huzurun karakol ve kulelerin inşasıyla bitirildiğini söyleyen Yakut, şunları söyledi: "Bizim kulelere, üslere ihtiyacımız yok. Bölgede kimin çıkarı varsa onun kuleye ihtiyacı vardır. 20 yıl önce gelinimle birlikte köye gittik ama bir türlü evimi tanıyamadım. Evimizi yakmışlardı. Ama yakıldığı için değil aradan uzun yıllar geçtiği için tanıyamadım. Evimiz 3 katlıydı, çok aradım ama bulamadım ve tanıyamadım."
 
HALKA YASAK ASKERE SERBEST  
 
Köy yakmaları döneminde Bilikan'da yaşayan Hanım Deniz ise, bölgedeki kule ve karakol inşalarına tepki gösterdi. Köylerine dönüşlerine izin verilmediğini aktaran Deniz, "Askerler izin verdiklerinde de 'sabah gidin akşam saat 5’ten önce dönün' diyor. Eğer o saatte dönmezsek bize ceza kesiliyor ya da gözaltına alınıyoruz. Köylerimiz sadece korucuya serbest. Korucular, köylerimize gidip kömürü de çıkarıp ağacı da kesip satıyor. Neden onlara serbest, bana yasak?" diye sordu. 
 
Bu durumu kabul etmediklerini ifade eden Deniz, "Korucu olmadığım için mi bana bu durumu mazur görüyorsunuz?  Eskiden köyümüzde pekmez yapardık, cevizlerimizi ve narlarımızı toplardık. Ama boşaltıldıktan sonra bir daha yapamadık. Karakolu inşa etmiş veya etmemiş, ben köyüme gidemedikten sonra bana ne. Sen onu askerin ve korucunun güvenliği için yapıyorsun. Köyümden bir odun parçası almama bile izin vermiyorsunuz. Sadece araçta bir dal görseniz ceza kesiyordunuz" ifadelerini kullandı. 
 
KULE DEĞİL HUZUR İSTİYOR 
 
Güvenlik politikalar sonucunda bölgenin tamamının askeri alanlara dönüştürüldüğünü belirten Deniz, şöyle devam etti: "Eskiden daha çok huzur vardı. Bölgede kimsenin taş üstüne taş koymasına izin vermiyorlar. Bizim karakollara ihtiyacımız yok. Biz karakol ve kule değil, huzur istiyoruz. Ne kimse beriye (süt sağmaya) gidebiliyor ne de hayvanlarını otlatabiliyor. Kimse bir doğa yürüyüşüne bile çıkamıyor. İlk önce bu koşulları düzeltsinler sonra gelip konuşsunlar."
 
MA / Zeynep Durgut