MERSİN - Çukurova Göç Der Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Güvenç, göç politikasının Kürt sorunuyla bağlantılı olduğunu belirterek, "Kürt sorununu barışçıl yollarla çözülürse, göç edenlerin en az 3’te bir geri dönecektir" dedi.
Her yıl dünyada savaş, ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı çok sayıda insan yaşadığı yerden göç etmek zorunda bırakılıyor. Çukurova Göç ve Mülteci Araştırma İzleme Derneği’nin (Çukurova Göç-Der) 2011 yılında yaptığı araştırmaya göre, özellikle 1990 ve 1995 yılları arasında Kürtlerin yaşadığı illerde, 3 milyon kişi göçe zorlandı. Bunun 300 bini Çukurova bölgesine yerleşti. 90-95’li yıllarda yaklaşık 110 bin Kürt'ün göç ettiği Mersin ili ve ilçelerinde ise bu sayının günümüzde 300 bine ulaştığı belirtiliyor. Göç eden ailelerde ikinci kuşağın oluşmasıyla birlikte, Çukurova bölgesinde 1 milyon civarında Kürt'ün yaşadığı düşünülüyor.
GÖÇ ÜLKESİ
Göç Haftası’na ilişkin konuşan Çukurova Göç-Der Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Güvenç, 14 Haziran 1934 yılında Mecburi İskan Yasası’nın yasallaştığı 14-21 Haziran tarihlerinin Göç Haftası ilan edildiğini belirtti. O tarihlerde Şark Islahat Planı ile birlikte Kürt göçünün yasal bir dayanağı oluşturulduğuna dikkat çeken Güvenç, yapılan yasal dayanak doğrultusunda Kürt göçünün sistematik bir şekilde günümüze kadar devam ettirildiğini söyledi.
Türkiye’nin bir göç ülkesi olduğunun altını çizen Güvenç, “Türkiye, birçok kez göç dalgasının yaşandığı bir ülke. Ama Kürt göçü özel bir konumdadır. Çünkü devletin sistematik planı ile yapılan bir göçtür. Cumhuriyetin ilk yıllarında on binlerce Kürdün batı illerine göç ettirilmesi, daha sonra 90’lı yıllarda getirilen Olağanüstü Hal (OHAL) yasası ile 4 binden fazla yerleşim yerinin zorla boşaltılması bu göçlerin birer örneğidir” dedi. 90’lı yıllarda yapılan göçleri Kürtlerin "yüzyılın göçü” olarak tanımlayan Güvenç, bu göçler sırasında 3 milyondan fazla Kürdün yerinden edildiğini ifade etti. Göç eden Kürtlerin bir bölümünün bölge illerinin kent merkezlerine yerleştiğini, diğer bölümünün ise Türkiye’nin metropollerine yerleştiğini dile getiren Güvenç, zorla yerinden edilmenin tarihten günümüze kadar tekerrür ettiğini söyledi.
ASİMİLASYON
90’lı yıllardaki göçlerin Türkiye’deki metropollerin çehresini değiştirdiğine dikkat çeken Güvenç, “Tıpkı bugün Suriyeli sığınmacıların yaşadıkları sorunlar gibi o dönemde Kürtler ve kentlerde bulunan diğer insanlar arasında da sorunlar yaşandı. Ayrımcılığa, şiddete, nefret suçuna maruz kaldılar. Kürtler gerek göç yollarında, gerek göç ettiği yerlerde psikososyal sorunlar yaşadı. Göçler yalnız kent sorununa ve travmatik sorunlara neden olmuyor. Aynı zamanda dil, kültür anlamında da büyük yıkımlara neden oluyor. İnsanlar tanımadıkları farklı bir dil, kültür ile karşı karşıya kalıyor ve giderek asimilasyona maruz kalıyor” diye konuştu.
Ekim 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında kararlaştırılan "Çöktürme Planı" ile Kürtlerin yeniden göçe maruz bırakıldığını hatırlatan Güvenç, zorla yerlerinden edilmiş insanların ikinci kez göç etmek zorunda kaldığını belirtti. Bu dönemde de 1 milyona yakın insanın göç etmek zorunda kaldığına değinen Güvenç, “Artık çatışmalı süreç son bulmalı ve toplumsal barış yeniden tesis edilmelidir” dedi.
GERİ DÖNÜŞ SAĞLANMALI
Çözüm sürecinde birçok ailenin yaşadıkları kentlere geri döndüğünü belirten Güvenç, “Eğer bu süreç devam etseydi geri dönüşler daha kolay olacaktı. Şuan on binlerce hektarlık alandaki Kürt coğrafyası insansızlaştırılmış. O topraklarda yeniden üretim yapılacaktı. Bu gün kentlerde tüketici konumunda olan göçmenlerin kendi topraklarında üretici durumuna gelmeleri mümkündür. Zaten herkesin özlemi de geri dönüş koşullarının sağlanmasıdır. 2005 yılında Hacettepe Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, göç edenlerin yüzde 55’i geri dönmek istiyor. 2011 yılında Bilgi Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre, geriye dönmek isteyenlerin oranı yüzde 40’a düştü. Eğer koruculuk sistemi kalkarsa, baskı ve şiddet sonlanırsa, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözülürse göç edenlerin en az 3’te bir geri dönecektir” ifadelerini kullandı.
“Biz toprağı özgürlük ile eşdeğer sayıyoruz” diyen Güvenç, “Zorla göç ettirme politikası Kürt sorununun çözümüne bağlı bir sorundur. Devlet Kürt sorununu çözmek istemiyor. Ulusal taleple yapılan kimlik talebi, kültürel haklarlar talebi şiddetle bastırılıyor. Bu sorun barışçıl yöntemlerle çözülmediği müddetçe bu sorunun devam edeceği görülmektedir” şeklinde konuştu.