ANKARA – SYKP kongresinde konuşan HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir, Türkiye’de küresel krizin yaşandığını ifade ederek, buna karşı küresel mücadele hattının oluşturulması gerektiğinin altını z çizdi.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi’nin (SYKP) 4’ncü Olağan Kongresi, Ankara’da Türk Mühendisler ve Mimarlar Odası Birliği (TMMOB) Öğrenci Yurdu toplantı salonunda gerçekleştirildi. Kongrenin gerçekleştirildiği salona, “Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için eşitlik ve özgürlük mücadelemiz sürecek. Yeryüzü mora boyanıncaya dek” yazılı pankart asıldı.
Kongreye, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Esengül Demir, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren ile İşçi Hakları Derneği (İHD), Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK), Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Halkevleri Dikmen Şubesi, Sol Parti, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) temsilcileri katıldı.
ORTAK MÜCADELE VURGUSU
Saygı duruşu ve sinevizyon gösterimiyle başlayan kongrede konuşan SYKP Eş Genel Başkanı Canan Yüce, siyasi ekolojik kriz içerisinde kongrelerini gerçekleştirdiklerini belirterek, “Küresel sermayenin krizi faturasını işçilere yoksullara ödettirilmek isteniliyor. Dünyayı saran pandemi bize bu gerçekliği gösterdi. Sermaye, esnek üretimine, düşük ücretle emeği ve doğayı talan ederek, kendini var ediyor. İşçi sınıfı emekçileri yoksulluğa mahkûm eden kapitalist bir dünyaya karşı mücadele ediyoruz.21’inci yüzyılda hayat bizi sosyalizme davet ediyor. AKP ve MHP bloğu kendi iktidarını sürdürmek için koşar adım faşizmi hayata geçirmekte. Ülke hem ülke içinde hem de dışında savaş durumunda. Ülke içinde dahi iç savaş çıkarmaya çalışıyorlar. Ortadoğu ve Afrika’da savaşlar devam ediyor. Bölgede hegemonya savaşları devam ediyor. İŞİD, Müslüman Kardeşlerle bunun emarelerini her an hissetmeye devam ediyor. Ortadoğu siyasetini Neo-Osmancılık ve Kürt düşmanlığı üstünden geliştirenlere, en büyük cevap ortak mücadeledir” dedi.
KÜRT SORUNU
Ortadoğu coğrafyasının en önemli sorunlarından birinin Kürt sorunu olduğunu vurgulayan Yüce, “Çatışmalarla hala çözülmediğini görüyoruz. Ülkenin demokratikleşmesinin önünde Kürt sorunu olduğunu görüyoruz. Bugünde çöktürme planları devam ediyor. Kürt halkına karşı ayrımcı, kutuplaştırıcı dilini sürdürmeye devam ediyor. Bunun sonucu Konya’da bir aile katledildi. Bunlar iktidarın ayrıştırıcı kutuplaştırıcı dilinin sonucudur. Kürt halkının duygusal kopuşlar yaşaması, Türkiye halklarının geleceği için büyük sorundur. Bundan kaynaklı hep birlikte mücadele sürdürmemiz lazım” ifadelerini kullandı.
ÜÇÜNCÜ YOL
HDP’ye yönelik kapatma davasına dair Yüce, “Deniz Poyraz şahsında diyoruz ki; bu baskılar, katliamlar bizi yıldıramayacak. HDP köklerini HDK’den, almıştır. İdeolojik kökleri sağlamdır. HDP kadınların, işçilerin, Alevilerin ve tüm halkların partisidir. Asla kapatılmaz. HDP halktır, HDP burada. HDP üçüncü yolu inşa edecek yoldur. Türkiye faşizmi püskürtecek en önemli güç HDP’dir. Bu yoğunlaşmayı sağlama en önemli görevlerden biridir” diye belirtti.
AKP’nin sağ popülist söylemleri ve aile kurumunu korumaya yönelik politikalarıyla kadına yönelik saldırıları arttırdığını ifade eden Yüce, “İstanbul Sözleşmesi süreci erkek şiddetinin ne kadar elzem olduğunu gösterdi. Son yıllarda kadın kırımına dönüşüne erkek şiddetini körükledi. Kadınların bu saldırılara karşı mücadelesi sürüyor. Kadınlar hayatlarından vazgeçmeyecek” dedi.
‘ÇÖZÜM SOSYALİZMDE’
İklim krizine de değinen Yüce, “Sermayenin tükenmek bilmeyen kar hırsı sonucu olarak geri dönülemez bir sona doğru gitmiş bulunuyoruz. Eriyen buzullar ve gezegenimizi yaşanmaz bir hale getiriyor. Son süreçte yangınlar, seller aslında felaket kapitalist sistem dediğimiz olay. En gelişmiş kapitalist ülkelerde dahi aşırı seller, orman yangınları, doğanın alarm verdiğini gösteriyor. Bunun çözümünün kapitalizmde değil, sosyalizmde olduğunu göstereceğiz” diye konuştu.
UĞUR: GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRMELİYİZ
SYKP Eş Genel Başkanı Cavit Uğur da önemli bir dönemin eşiğinde olunduğunu söyledi. Türkiye’nin büyük bir krizin içerisinde olduğunu dile getiren Uğur, şöyle devam etti: “Artık birileri için çanlar çalmaya başlamıştır. Bakmayın parmak salladıklarına, azınlıkta ve güçsüzler. Ancak bir araya gelip onları iteklememiz lazım. Bunun için yeterince gücümüz var. Halklar, emekçiler için yaşanmaz kılan, kaplumbağaya, tavuğa beyaz et diyen bir zihniyetin diktatörlüğüne gideceğiz yada daha eşit bir dünya kurmak için Kürtlerin özgürleştiği ve Alevilerin eşit yurttaş olduğu yeni bir Türkiye’yi yaratacağız. Türkiye’de faşizm inşa edilmeye devam ediyor. Emperyalizmi, faşizmi yıkacağız. Bununla yetinmeyeceğiz. Halkların kurtuluşu açısından doğru bir yönetimde kurmak istiyorsak, güçlerimizi birleştirmeliyiz. HDP’nin kapatılmasına karşı mücadele etmek faşizme karşı mücadele etmektir. Faşizmi durdurmak ve mevcut bloğun karşısında durmak için yeni rejimin inşasını konuşmamız gerekir.”
HDK: KÜRESEL BİRLİKTELİĞE İHTİYAÇ VAR
Kongrede söz alan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Esengül Demir, son dönemlerde kaotik sorunlarla karşı karşıya olunduğunu kaydederek, “Dünyanın yaşadığı büyük ekonomik ve ekolojik kriz, yüzyıla yakın süre gelen vahşi kapitalizmin haklar üzerinde kurduğu hegemonya elbet bir yerde patlak verecekti. Türkiye'de yaşanan kriz küresel krizin ötesinde. Siyasal ve yönetimsel bir kriz olduğunu gösterdi. Pandemi ve yaşanan sorunlar, bize bunun karşısında küresel mücadelenin açığa çıkması gerektiğini gösterdi. Küresel bir mücadele hattı oluşturmak durumundayız. Son yaşanan yangınlar, çok net bir şekilde siyasal krizi ortaya çıkardı. Savaş politikalarını destekleyen Türkiye'nin özellikle Kürtlere dönük yürütülen savaşın birebir yaşam alanlarına dönük bir katliama dönüştüğünü gösteren çarpıcı bir süreç oldu” diye konuştu.
Demir, sözlerini şöyle sürdürdü: “İktidar özellikle Kürdistan'da halkın kendini yönetme politikasına müdahale ederek, kayyımlar aracılığıyla bu mekanizmaların önüne geçti. Kürdistan da halkın kendi kendini yönetme iradesinin önüne geçti. Yerel yönetimlerin özgün olmasının, kendi kendini yönetmesinin ne kadar elzem olduğunu son yangınlarla bir kez daha gösterdi. Son yangınlarda sorunu çözmek istemeyen iktidar gerçeği karşısında kendi hayatlarını koruma ihtiyacı duyan yerel yönetim mekanizmasının gücü yerel yönetim organlarının iradesini net bir şekilde gösterdi. Bu dönem birlikte ve ortak mücadele alanlarını ortaya çıkarma, örgütsel mekanizmaları kurma dönemidir. Türkiye ve dünya ölçeğinde halkaların ihtiyaçlarına cevap vermediği sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda hem Türkiye hem de dünyada küresel emekçilerin, halkların, kadınların ve yoksulların küresel birlikteliğine ihtiyaç vardır. Bu dönem o dönemdir.”
DBP: ÖZGÜR YAŞAMI GETİRECEĞİZ
DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, “İktidar 2023 giden yolda faşizmi kurumsallaştırmayı hedefliyor. Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve Türkiye halklarının ortak mücadelesi ile bu faşizmi en hızlı bir şekilde götürebilmeliyiz. Bu konferans bunu daha hızlandıracak ve hepimizin özlemini duyduğu özgür yaşamı getirecek” dedi.
SANCAR: TÜRKİYE YANGIN YERİ
Kongrede konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar’ın açıklamaları ise şöyle: “Türkiye toplumsal mücadeleler tarihinin, devrim ve sosyalizm birikiminin bu özel partisinin kongresinde bulunmaktan ve bu kürsüden sizlere hitap etmekten onur duyuyorum. Türkiye bir yangın yeri, bu doğru, Türkiye’de talan, kan ve yalan üzerine kurulu iktidarın, bu ülkeyi tarumar ettiği, son yangınlarla da yaktığı artık çok açık ortada. Bunları tek tek sizlere anlatmak, buradan bütün bunları teşhir adına örneklerle yeniden sıralamak, bana gereksiz geliyor.
TALAN, KAN VE YALAN
Bu iktidarın temelini talan, kan ve yalan oluşturuyor. Ama bu iktidarları üreten bir düzen var. Ve bu düzen değişmedikçe, sadece iktidarların değişmesine işaret etmek, mücadelenin hedefini sadece iktidar değişimine odaklamak yetmeyecektir. İki önemli yakın tarih felaketini ya da olayını hatırlatmak isterim. Bu çerçevede biri Susurluk’tur. Susurluk’ta devletin nasıl çeteleştiği, Kürt sorununda savaş politikalarıyla kamu kaynaklarını ve ülkenin her alanını nasıl talan ettiğini, hangi suç imparatorluğunu oluşturduğunu birlikte gördük. Ama Susurluk’ta önümüze bu kadar çok bilgi, bu kadar fazla veri dökülmüşken, o sistemi üreten kaynakları değiştiremedik. Burada asıl sorumluluğun, o düzeni değiştirmeyi başaramamış olan toplumsal muhalefette olduğunu kabul etmemiz lazım. Ardından 1999 depremi yaşandı. İstanbul ve Marmara enkaza dönüştü. Enkazın altında yoksul halk kaldı. 1999 depremi iktidarın sefaletini ortaya koydu ama esas o depremi yaratan şeyin bizatihi o düzen olduğunu da gösterdi. 1999 depremi talan, sömürü, rant düzenin yarattığı bir felakettir.
İKTİDARI DEĞİŞTİRMELİ
Maalesef bütün o dayanışma örneklerine, halkın birbiriyle kenetlendiği, can kurtarmak için seferber olduğu, uluslararası dayanışmanın yüksek noktalara vardığı o ortamda da bir yeniden kuruluşu toplumsal muhalefet olarak başaramadık. Şimdi önümüzde benzer ki örnek var. Sedat Peker’in ifşaatları üzerinden yeniden gözler önüne serilen bu çete düzeninin bu suç imparatorluğunun temsilciliğini ve yürütücülüğünü yapan iktidarı, o iktidarı üreten düzeni hep birlikte değiştirmek. Hedefimiz iktidarla birlikte bütün bu ilişkileri üreten düzeni de değiştirmek olmalıdır.
99 DEPREMİ
İkincisi yangınlarda 99 depremlerine benziyor. Evet, hedefimiz iktidarla birlikte yangınlarda iktidarın politikalarının sorumluluğunu, yangınların çıkması konusunda bugüne kadar alınması gereken iklim krizi başta olmak üzere çeşitli konulardaki tedbirleri almamış olması. Yangınlar başladıktan sonra, bunların söndürülmesi için gereken çalışmaların yürütülmediğini günlerdir her alandan ve her kanaldan duyuyoruz ve görüyoruz.
IRKÇI POLİTİKALAR
Ben bizzat Muğla’ya gittim, Milas ve Bodrum belediye başkanlarını ziyaret ettim. Yangın yerini gördüm. Orada da gerçekten büyük bir felaket var. Asıl felaket bu iktidarın yarattığı şu yüzsüz, arsız, pervasız yönetim şeklidir. Bunu da görmek gerekir ama bu iktidarı üreten bir de düzen vardır. İşte hem iktidarı hem de onu üreten düzeni birlikte değiştirme hedefini önümüze koymadıkça, maalesef 96’dan sonra 2015 konseptini, 99 depreminden sonra da 2021 yangınlarını kendilerini, sistemi, düzeni, iktidarı yeniden üretmek için kullanma şansları mevcut olacaktır. Bunu sağlayabilmek için nefret politikalarından, ırkçı zihniyetten medet umuyorlar. Nefret politikalarıyla emekçileri, yoksulları, köylüleri, ırkçı politikalarla başta Türk ve Kürt halkları olmak üzere bütün halklar arasında düşmanlık sokmak istiyorlar.
HALKLARIN EŞİT BİRLİKTELİĞİ
Çeteleri sokaklara salarak korku yaymak istiyorlar. Ama sahada gördüğümüz gerçeklik başkadır. Evet, yangın söndürme alanlarında, hayatını hiçe sayan emekçileri gördük. Günde bir iki saat uykuyu bile kendine lüks gören, kazmasının, küreğinin sapına yaslanarak bir kaç dakika dinlenmeyi yeterli gören emekçilerin büyük fedakarlığını gördük. Gönüllüler ağının nasıl kocaman bir dünya oluşturabileceğini birlikte gördük. Yangına karşı bütün bu nefret ve ırkçı politikalarla birbirine düşürmeye çalıştıkları emekçiler ve yoksullar bir araya geldiler. Umut tam oradadır. Umut; emekçilerin o yılmaz mücadelesinde doğa için, hayatlar için, bütün canlıların hayatları için ve bu ülkenin geleceği için fedakarca çalışmalarındadır. Gönüllerin yılmaz bütün baskılara ve tehditlere rağmen yılmaz duruşundadır. Irkçı politikalara karşı çıkış, halkların eşit birlikteliğinde inançların özgürce buluşmasındadır.
BİRLİKTE MÜCADELE İRADESİ
Ben buradan olumsuz tabloya dair örnekleri uzatmanın gereksiz olduğunu başta söyledim. Benim Marksizimde ilham aldığım en önemli sözlerden, en önemli tespitlerden biri 11’inci tezdir. Dünyayı teşhir etmeye, yorumlamaya çeşitli biçimlerde devam edebiliriz. Filozoflarda bunu yüzyıllarca belki daha fazla süre yaptılar. Ama asıl olan dünyayı değiştirmektir. İşte bize de düşen Türkiye’de demokratik cumhuriyete giden yolu, en geniş demokrasi ittifakıyla, halkların ortak mücadelesiyle, savaş politikalarına, yıkım, talan, sömürü politikalarına karşı, en geniş birlikteliği oluşturmaktır. Buna ne dersek diyelim, demokratik güç birliği, toplumsal dayanışma, demokrasi ittifakı gibi, ismin önemi yoktur yoldaşlarım. Önemli olan bu birlikte mücadele iradesini ortaya koyabilmektir. Irkçı iktidara, talancı sisteme, yalancı medyaya karşı hakikatin ve demokrasi özgürlük eşitlik idealinin mücadelesini yürüyebilmektir.
SYKP, HDP’nin bu politikalarına yaptığı katkıdan dolayı özel bir teşekkürü hak ediyor. Kendileriyle bir arada olmaktan, HDP Eş Genel Başkanı ve partim adına büyük bir memnuniyet ve büyük bir güç aldığımızı söylemek isterim. Bu kongrenin Türkiye’nin temel sorunlarına, birlikte temel demokratik yeniden kuruluş mücadelesine önemli katkılar sunacağından hiç şüphe duymuyorum. Hepinizi bu duygularla, bugüne kadar bu mirası getiren bütün yoldaşlara teşekkürle ve yolumuza devam etme kararlılığa selamlıyorum. Saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.”