Sancar 'yol' gösterdi: Devletçi yenilenme değil halkçı yönetim

img

ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, devletçi yenilenmenin Türkiye’yi yeni bir yola sokmasının imkansız olduğunu belirterek, “Devlet eksenli bir restorasyon değil, halk için bir yönetim inşasının yolunu açalım. Bunu da demokrasi ittifakıyla başaracağız” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), 27 Eylül’de açıkladığı “Demokrasi, Adalet ve Barış Deklarasyon” kapsamında sahada temaslarını sürdürüyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Saadet Partisi (SP), DEVA, Gelecek Partisi, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP) ile KESK, DİSK, Türk Tabipler Birliği (TTB) gibi meslek odalarının yanı sıra Alevi kurumlarıyla deklarasyona ilişkin ziyaretlerde bulunan HDP, deklarasyonda ittifak politikalarını net bir şekilde açıkladı.   
 
Siyasetin gündeminde erken seçimler, kurulacak ittifaklar ve Kürt sorununa yönelik tartışmalar devam ederken HDP, hafta sonu gerçekleştirdiği Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu toplantısında demokrasi ittifakı, parti kapatmaları ve yeni dönem yol haritasını masaya yatırdı. Toplantılarda, HDP’nin 2022’de yapacağı 5’inci Genel Olağan Kongresi’ne dair de öneriler konuşuldu. Yaz boyunca sahada olan HDP, kış boyunca da deklarasyon ardından yaptığı görüşmelerde ortaya çıkan önerilerle ve yürüteceği çalışmalarla demokrasi ittifakını somutlaştırmayı planlıyor. 
 
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, son dönemlerde muhalefetin Kürt sorununa yaklaşımına ilişkin iki önemli noktaya dikkat çekti. İlk olarak muhalefetin inkâr zihniyeti ve politikasından vazgeçmesi gerektiğini dile getiren Sancar, ikinci önemli noktanın da yöntem olduğunu söyledi. Sancar, “Kürt sorunu müzakere, diyalog ve siyasetle mi çözülecek? Yoksa bu sorun on yıllardır sürdürüle geldiği gibi militarist bir anlayışa ve güvenlikçi politikalara mı teslim edilecek?” dedi.
 
HDP Eş Genel Başkanı Sancar, HDP’nin yeni dönem yol haritası, kapatma davası ve Kürt sorununa yönelik muhalefetin çıkışlarına dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.
 
Demokrasi, Adalet ve Barışa Çağrı Deklarasyonunuz üzerinden geçen bir buçuk ayda bir dizi ziyarette bulundunuz. Parti Meclisi toplantınız sonrası yeni bir aşamaya geçtiğinizi dile getirdiniz. Bunu da “Demokrasiye Çağrı Deklarasyonu'nun hayata geçirilmesi aşaması” olarak tanımladınız. Nasıl bir çalışma örgütleyeceksiniz?
 
 
Tüm bu toplantıların, buluşmaların ve görüşmelerin odağında “Demokrasiye Çağrı Deklarasyonu”muz vardı. Ön görüşme turu tamamlanmak üzere, buradan çıkan görüşleri, değerlendirmeleri ve eleştirileri kurullarımızda değerlendireceğiz.
 
Parti Meclisi toplantımızda bu konuyu ele aldık ama deklarasyonumuzu yayınladığımız tarihten bu yana çalışmalarımızı aralıksız olarak sürdürüyoruz. Parti Meclisi’miz daha önce çalışmaların yürütülmesi için Merkez Yürütme Kurulu’na yetki vermişti. Biz de bu konuda Parti Meclisi’mizi bilgilendirdik. “İlk tur” olarak adlandırabileceğimiz çok sayıda görüşme gerçekleştirdik. Oluşturduğumuz heyet, çeşitli toplum kesimleri ve onların temsilcileriyle bir araya geldi. Bu buluşmalar daha çok ön görüşme niteliğindeydi. Hemen hemen tüm sol, sosyalist partileri ziyaret ettik. Kendilerine deklarasyonumuz hakkında bilgi verdik, onların görüşlerini aldık. Bunun dışında emek ve meslek örgütleriyle, yöre dernekleriyle olan görüşmelerimiz sürüyor. Alevi kurum temsilcilerini eşbaşkanlar düzeyinde ağırladık. Ben Diyarbakır programımız kapsamında Kurdî partilerle bir toplantı yaptım. Tüm bu toplantıların, buluşmaların ve görüşmelerin odağında “Demokrasiye Çağrı Deklarasyonu”muz vardı. Ön görüşme turu tamamlanmak üzere, buradan çıkan görüşleri, değerlendirmeleri ve eleştirileri kurullarımızda değerlendireceğiz. 
 
Demokrasi ittifakına dair nasıl bir yol ve yöntem planlıyorsunuz? 
 
Biz demokrasi ittifakını artık somutlaştırmak istiyoruz. Demokrasi ittifakı, bizim 4. Olağan Genel Kongre kararımızdır. O günden bu yana, demokrasi ittifakı çerçevesinde çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmaların en önemli sonucu “Demokrasiye Çağrı Deklarasyonu”muzdu. Deklarasyon, bir somutlaştırma adımı ve çağrısıdır. Ön görüşmeler tamamlandıktan sonra demokrasi ittifakının nasıl somutlaştırılacağını hem kendi içimizde tartışacağız hem de demokrasi ittifakında yer almasını istediğimiz kesimlerle görüşeceğiz. Deklarasyonu oluştururken izlediğimiz demokratik yöntemi, yol haritasını oluştururken de sürdüreceğiz. Halk buluşmaları aracılığıyla toplumun tüm kesimleriyle görüşmeler yapıp muhataplarla görüşerek süreci ilerletme çabasındayız. Bu da demokrasi ittifakının hedefine ve ruhuna uygun bir yöntemdir.
 
 Önünüzde somut bir taslak var mı?
 
 
Çeşitli alanlarda yapılan çalışmaları, bir kanal oluşturma olarak değerlendiriyoruz. Bu kanallardaki suyu çoğaltıp bir denize akıtalım istiyoruz.
 
Öneriler ışığında tartışmalarımız devam ediyor. Bu konudaki çalışmalar bizimle sınırlı değil elbette. Farklı kesimlerin kendi içlerinde yürüttükleri tartışmalar sürüyor. Sorun alanlarında, somut mücadele programlarının hayata geçirilmesi önemli bir başlangıç noktası olacaktır. Mesela; Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) başlattığı “Emek bizim, söz bizim” kampanyası var. Bu çerçevede bir dizi “Beyaz Yürüyüş” etkinliği gerçekleştirecekler. Bizi de ziyaret ettiler, bilgilendirmede bulundular, biz de kampanyalarına her türlü katkıyı sunacağımızı kendilerine ilettik. Bu, demokrasi ittifakı çalışmasının belli bir alanda somutlaşmasıdır. Başka alanlarda da benzer çalışmaların yapılmasında fayda var. Çeşitli alanlarda yapılan çalışmaları, bir kanal oluşturma olarak değerlendiriyoruz. Bu kanallardaki suyu çoğaltıp bir denize akıtalım istiyoruz. Bu denizin niteliği ve tanımı gerçekleştirilen görüşmelerle daha da netleşecektir. Kimseye bir model dayatmıyoruz; deklarasyonumuz bir müzakere çağrısıdır. Elbette üzerinde uzlaşılması gereken hususlar var. Örneğin, bir çatının nasıl kurulacağı, bu çatı altında nasıl bir araya gelineceği gibi. Prensiplerde ortaklaşarak buna dair bir görüş birliğinin oluşmasında bir engel görünmüyor. Fakat işleyişle ilgili ayrıntılarda tartışma yürütmeye ihtiyaç duyulacağı kesin. Bu tartışmaları daha organize hale getirmek için de ön görüşmelerden sonraki aşamalara geçmeyi bekliyoruz.
 
O zaman yoğun bir tempo sizi bekliyor...
 
Bizim yoğunluğumuz hiçbir dönem azalmadı. Bütün yaz sahadaydık, kış geliyor ama bizim için mevsimler fark etmiyor. Esas olan demokrasi, adalet ve barış mücadelesidir; geleceği bu değerler üzerine inşa etme hedefidir. Dolayısıyla yoğunluk da kaçınılmazdır. Bundan partimizdeki hiç kimsenin en ufak bir şikâyeti olduğunu sanmıyorum.
 
Savaş karşıtı ittifak meselesini son iki grup toplantınızda dile getirdiniz. Savaş karşıtı ittifaktan kastınız nedir?
 
 
 Böylesi bir zihniyete karşı gerçek bir muhalefetin öncelikle iktidarın temel varoluş politikasına karşı bir tavır geliştirmesi gerekiyor. Bu da savaş karşıtlığıdır.
 
Türkiye’de bu iktidarı ayakta tutan temel unsur savaş politikasıdır. Kürt sorununda militarist ve güvenlikçi yaklaşım savaş politikalarının zeminini oluşturuyor. Fakat 2015’ten bu yana, yani çözüm süreci AKP tarafından bitirildikten sonra sadece Kürt sorununda güvenlikçi politikalara dönülmekle ya da Kürt sorununda militarist anlayışı derinleştirilmekle yetinilmedi, aynı zamanda bölgesel savaş politikaları da devreye sokuldu. Mevcut iktidar bölgede elinin uzandığı her yere savaşı dayatıyor ve kendini buradan var etmeye çalışıyor. Çünkü toplumsal rızası ve desteği azalıyor, altındaki zemin kayıyor. Bunu korumak ya da konsolide etmek için bildikleri tek yol var; kutuplaştırma, düşmanlaştırma ve gerilim politikası. Bu yolla toplumu ayrıştırıp milliyetçi hamaset ve soyut bir “vatan, millet” söylemiyle ayakta kalabileceklerini düşünüyorlar. O nedenle de savaş politikalarını derinleştirmek istiyorlar.
 
Böylesi bir zihniyete karşı gerçek bir muhalefetin öncelikle iktidarın temel varoluş politikasına karşı bir tavır geliştirmesi gerekiyor. Bu da savaş karşıtlığıdır. Bir ara bizim savaş karşıtı çağrılarımızın havada kaldığı, karşılık bulmadığı yönünde iddialar vardı. Ancak böyle olmadığını şimdi daha iyi görebiliyoruz. Biz ısrarla, inatla ve sabırla savaş politikalarına karşı çıktık, bu politikalara karşı mücadele yürüttük ve şimdi bunun toplumda geniş bir karşılık bulduğunu görüyoruz. Bu toplumsal karşılığın siyasi yansımaları da oldu. Son tezkereyle ilgili gelişmeleri bu gelişmelerden bağımsız ele almak yanlış olur. Ben Türkiye toplumunun geniş bir kesiminin savaş karşıtı olduğuna inanıyorum. Yeter ki bunu anlatabilecek yolları açalım.
 
Nasıl bir yol?
 
Yaptığımız çağrılar sonrasında, gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde bu konu gündeme geliyor. Deklarasyonumuzda da temel gündemlerimizden bir tanesi buydu: Hem içeride hem de bölgede savaş politikalarını reddetmek. İstişarelerde bulunduğumuz çevrelerin bu konuda bir tereddüdü yok, görünüyor, en azından temelde bir mutabakat var. Görüştüğümüz çevrelerin de geniş bir toplumsal kesimi temsil ettiğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Dolayısıyla savaş politikalarına karşı çıkmak ve bir savaş karşıtı ittifak oluşturmak, somut mücadele alanlarından biri olduğu gibi bu iktidara karşı yürütülen mücadelenin de en etkili yöntemidir. O nedenle hem toplumsal hem de siyasal muhalefete bu temelde bir çağrı yapıyoruz. Savaş politikalarına karşı çıktığınızda bu tutum toplumda yaygınlaşır ve yerleşirse, çok ciddi bir kazanım elde edilmiş demektir. Fakat yalnızca karşı çıkmak sorunu maalesef çözmüyor. Daha ileriye gitmemiz gerekiyor. Bu da toplumun çok farklı kesimlerini kapsayacak bir büyük bir barış hareketidir.
 
Toplumsal ve siyasal alanda “hareket” denildiğinde insanların meydanlarda toplanması anlaşılıyor. Kastettiğimiz sadece bu değildir. Kastettiğimiz bir irade ortaklığının gerçekleşmesidir. Bu irade ortaklığının hayata geçirilmesinin ise çeşitli yolları var. Bu yollar genişledikçe ve çoğaldıkça büyük bir barış hareketi havuzunda toplanacak, böylelikle demokrasi ittifakı çerçevesinde yürüttüğümüz çalışmaları besleyecek ciddi bir kaynak oluşacaktır. Tıpkı son tezkerede olduğu gibi her kesim kendi alanında savaş politikalarına karşı çıkmaya devam ederse, iktidarın kendini var etmek için dayandığı temel politikanın “savaş” olduğunu görecek ve itirazını kendi bulunduğu siyasal-toplumsal zeminde, kendi yöntemleriyle dile getirmeye başlayacaktır. Bu itirazların artması da büyük bir barış hareketi kurmanın yollarını inşa etmeyi kolaylaştırır.
 
Kürt sorununa dair çözüm, diyalog ve müzakere söylemleri gelişiyor. Öte yandan son dönemlerde muhalefetin dilinde bir sertleşme de ortaya çıktı. Bunu nasıl değerlendirdiniz?
 
 
 Bir yandan savaşa, tezkereye karşı çıkacaksınız; sonra da çok daha büyük bir tezkere gerektiren bir başka olayı gündeme getireceksiniz. Yanlış buluyorum.
 
Toplumsal olayları karmaşık bir dünya olarak görmekte fayda var. Siyaset, bir meselenin o an dile getirilmesi ve bu dile getirilenin hemen gerçekleşmesi beklentisiyle yürütülebilecek bir faaliyet değildir. Bir anda sonuç alınabileceğini var saymak, gerçekçi bir siyaset tarzı değildir. Demokratik siyasetin ve aktörlerinin sabırlı olması ve çok geniş bir perspektiften bakması gerekiyor. Şüphesiz, on yılların derinleşmiş zihniyetinin birkaç olumlu adımla ya da umut veren olayla kökten değişeceğini beklemiyoruz.
 
Ancak bir sıkıntıya dikkat çekmekte fayda var. Bir yandan müzakereye yakın, daha uzlaşmacı bir dil kurulurken, diğer yandan bunun çok gerisine düşen güvenlikçi bir dille açıklama yapmak inandırıcılığı ve toplumun güvenini zedeler. Biz tutarlılık önemlidir diyoruz. Aktörlerden elbette ansızın bir değişim, dönüşüm ve farklılaşma beklemiyoruz ama belli bir tutarlılık beklemeye de hakkımız var. Bu beklentinin sadece siyasi partilerde değil, toplumda da olduğunu söylemek gerek. Bir yandan savaşa, tezkereye karşı çıkacaksınız; sonra da çok daha büyük bir tezkere gerektiren bir başka olayı gündeme getireceksiniz. Yanlış buluyorum.
 
Aynı şey diğer muhalefet partisinin genel başkanının bize dair sözleri için de geçerlidir. Sıkıştığı anda iktidarın çizdiği oyun sahasına geri dönmek bir zayıflıktır. İktidar bir oyun sahası çiziyor ve aktörleri çizdiği güvenlikçi ve militarist sahaya çekmeye çalışıyor. Yıllardır bu oyunu oynadığı için de çok tecrübeli. Siz eğer iktidarla onun oyun sahasına girerek mücadele etmeyi kabul ederseniz, oradan hırpalanarak çıkmanız neredeyse imkansızdır. O nedenle bu sorun sadece bizim sorunumuz değildir; bu, genel bir toplumsal sorundur. Türkiye’de muhalefetin sorumluluğu, demokratik geleceği ve toplumsal barışı kurma konusunda geniş halk kesimlerine güven verme meselesidir. Bu yalpalamalar, inandırıcılık ve güven konusunda maalesef önemli sıkıntılar yaratıyor.
 
Muhalefet partilerinin, Kürt sorununda bütünlüklü bir bakışı ve çözüm önerilerini hangi temelde ortaya koymaları gerekir?
 
 
 On yılların inkâr zihniyetiyle vedalaşmadan ya da en azından vedalaşma niyetini samimi bir şekilde ortaya koymadan, Kürt sorununun gerçekliğini kavramak da mümkün değildir.
 
Bizim kendi programımız, politika önerilerimiz, yıllar içerisinde oluşan bir birikimimiz var. Biz bunların hepsinin muhalefet partileri tarafından olduğu gibi kabul edilmesi gerektiğini söylemiyoruz. Bizim böyle bir ön şart koşma yöntemimiz yok. Fakat bazı konularda belli eşiklerin aşılması gerektiği de ortada. Bunların başında, inkâr zihniyetinden ve politikasından vazgeçilmesi geliyor. Muhalefetin gerçekten farklı bir siyaset izleme niyetinde olduğunu gösterme isteği varsa, inkâr zihniyetinin ve politikasının her türlü yansımasından arınmayı, en azından bir çaba olarak göstermesi gerekiyor. Dolayısıyla siyasal muhalefetin ilk olarak inkâr anlayışının nerelere kadar uzandığına ilişkin bir yüzleşmeye ihtiyacı var. On yılların inkâr zihniyetiyle vedalaşmadan ya da en azından vedalaşma niyetini samimi bir şekilde ortaya koymadan, Kürt sorununun gerçekliğini kavramak da mümkün değildir.
 
İkincisi; yöntem konusudur, yani Kürt sorununun nasıl çözüleceği meselesidir. Burada da bir eşiğin atlanması gerekiyor. Kürt sorunu müzakere, diyalog ve siyasetle mi çözülecek? Yoksa bu sorun on yıllardır sürdürüle geldiği gibi militarist bir anlayışa ve güvenlikçi politikalara mı teslim edilecek? Bu konuda bir tercih yapmak lazım. Yöntem tercihi son derece önemlidir. Bizim siyasal muhalefetten de genel olarak diğer aktörlerden de beklediğimiz budur. İnkâr zihniyetinin tuzaklarına karşı bir yüzleşme gerçekleştirmeleri gerektiğini söylüyoruz ve çözüm konusunda yönteme dair bir netleşmeye ihtiyaçları olduğunu belirtiyoruz. Yani ilk olarak inkâr zihniyetinden vazgeçilecek; ki böylece sorunun gerçekliği daha iyi kavranabilecek. İkinci olarak da bu sorunun demokratik yollarla çözümü konusunda bir mutabakat oluşacak. Diğer konuların hepsi konuşulur, tartışılır, müzakere edilir; ki bu tartışmalar da bir siyasi rekabet konusudur.
 
Muhalefet “güçlendirilmiş parlamenter sistem” üzerine çalışma yapıyor ve 85 maddede anlaştıkları belirtiliyor. “HDP neden bu masada yok?” sorusuna karşı da sizin deklarasyon döneminde ifade ettiğiniz “hiçbir ittifakta yer almayacağız” kararınıza işaret ediliyor. HDP bu ittifakta neden yok? Bu ittifak ile yapılacak Anayasa değişikliği, sorunları çözer mi?
 
Çeşitli partilerin bir araya gelerek belli konularda görüşmeler yapması normaldir. Buna karşı herhangi bir itirazımız, bu konuda bir rahatsızlığımız olamaz. Ancak HDP’yi davet etmeme gerekçesi olarak ileri sürdükleri şeyin doğru olmadığını düşünüyorum. HDP’yi çağırmamalarına “HDP zaten kendisi ittifakta yer almayacağını söyledi” şeklinde bir gerekçe sunuyorlar. Eğer bu altı partinin bir araya gelmesi özel bir ittifak arayışı ise bu gerekçeyi anlayışla karşılarım. Ama burada millet ittifakı, artı ittifaka dahil olmayan iki parti var. Hatta Saadet Partisi’nin (SP) ittifakta yer alıp almama konusunda henüz netleşmediğine dair açıklamaları mevcut. HDP’yi çağırmamayı “zaten HDP ittifakta yer almayacağını açıkladı” gibi bir gerekçeye bağlamak bir nebze kaçamak davranmaktır. Biz şunu açık söylüyoruz; böyle bir tartışma tabii ki daha geniş bir çerçevede de yürütülebilir ama kimsenin bir gerçeği de görmezden gelmemesi lazım.
 
Bu sadece belli bir konuyu oturup tartışma meselesinden ibaret değildir. Anayasa’yı gelecek dönemde değiştirmeyi öngören bir hazırlık çalışmasıdır. Anayasa’nın değiştirilmesi için de güçlü bir toplumsal mutabakata ve güçlü bir siyasal çoğunluğa ihtiyaç var. Bu gerçeği hesaba katmadan sadece kâğıt üzerinde çalışmalar yürütmek belli bir noktaya kadar fayda sağlayabilir ama sonuç alma konusunda soru işaretlerini büyütür. O nedenle bu partilerin, yaptıkları çalışmalarla ilgili bize bilgi vermeleri ya da bizimle özel görüşme yapmak istemeleri halinde memnun oluruz. Ama gerekçeleri ortaya koyarken daha samimi davranmak lazım. Eğer HDP’yle bir arada görünmeme kaygısı varsa şayet, o altılı masada bununla yüzleşmek ve hesaplaşmak gerekir. Çünkü HDP hem temsil ettiği toplumsal güç hem de siyasal aktör rolü itibariyle geleceğin inşasında vazgeçilmez konumdadır. Kimse buradan bizim kibirli davrandığımız ya da birilerine şantaj yaptığımız gibi bir sonuç çıkarmasın. Biz yeni bir başlangıçla geleceğin demokratik bir şekilde inşa edilmesini istiyoruz.
 
“Devletçi yenilenme değil halkçı yönetim” dediğimiz tam da budur. Eğer devletçi yenilenmeye yönelik bir senaryo varsa, bunun Türkiye’yi yeni bir yola sokması imkansızdır. Eski devlet anlayışını bazı rötuşlarla yenileyerek devam ettirme niyetinin zaman kaybı olacağını, ileride daha fazla maliyetler doğuracağını hatırlatmak isteriz. Biz diyoruz ki devlet eksenli bir restorasyon değil halka dayanan ve halk için bir yönetim inşasının yolunu açalım. Bunu da parlamento seçimleri için kurmayı hedeflediğimiz geniş demokrasi ittifakıyla büyük ölçüde başaracağımızı düşünüyoruz. Yani halkçı yönetime giden yolu parlamento seçimlerinde hedeflediğimiz geniş demokrasi ittifakıyla açacağımıza inancımız tamdır.
 
Siirt’te bir yurttaş “Burası Kürdistan” dediği için gözaltına alınırken, Erdoğan Batman’da Kürtçe müzikle karşılandı. Her dönem inkâr siyaseti var ancak bu dönem nasıl bir inkâr siyaseti devrede?
 
 
Kürtlerin varlığını inkâr etmekle, Kürt sorununun varlığını inkâr etmek aynı kapıya çıkıyor. Bu da, Kürtlerin siyasi iradesini ve Türkiye’de demokratik geleceğin kurucu öznelerinden biri olacağı gerçeğini inkâr etmek demektir.
 
Bu çelişkiler hep yaşandı. Biliyoruz ki önce Kürt’ün varlığı inkâr edildi. “Kürt yoktur”dan “Kürt sorunu yoktur”a gelindi, “Kürt sorunu yoktur” aşamasını geride bıraktıktan sonra şimdi de “Kürtlerin siyasi iradesi yoktur”a geldik. Bunlar inkârın çeşitli evreleridir. Kürtlerin varlığını inkâr etmekle, Kürt sorununun varlığını inkâr etmek aynı kapıya çıkıyor. İkisini inkâr etmek, Kürtlerin siyasi iradesini ve Türkiye’de demokratik geleceğin kurucu öznelerinden biri olacağı gerçeğini inkâr etmek demektir. İnkâr siyaseti, trajikomik diyebileceğimiz durumlar yarattı, hala yaratıyor da. Sadece trajikomik olmakla kalmadı, 10 yıllar içerisinde binlerce insanımızın da hayatına mal oldu. Kayıplarımız o kadar çok ki; en başta can kayıplarımız, daha sonra ekonomik, demokrasi, özgürlük, aş, iş kaybımız. Tüm bunlar, inkâr zihniyeti ve anlayışıyla bağlantılıdır. Eğer biraz önce saydığım alanlarda demokrasi, adalet ve barış üzerine bir gelecek inşa edeceksek, bu üç inkâr anlayışından da tümüyle vazgeçmek gerekiyor. Çoklu krize ve inkâra karşı demokrasi çerçevesinde çoklu mücadele şekilleri inşa etmeli, çoklu ittifaklar kurmalıyız.
 
Kürt sorununun çözümünde taraflardan biri olan PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın tecrit koşullarına dair Türkiye, AİHM kararına ilişkin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne bir cevap verdi. Siz bu yanıtı nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Bu konuda söylenecek lafların hepsi yüzlerce kez söylendi. Sadece bizler tarafından değil, tarafsız pek çok bilim insanı tarafından da dile getirildi, uluslararası kuruluşlar tarafından da raporlaştırıldı. İmralı’da uygulanan sistem iç hukuka da uluslararası hukuka da aykırı bir özel, ağırlaştırılmış tecrit sistemidir. Hiçbir insan hakları standardıyla ve uluslararası normla uyuşmamaktadır. Bu da inkârın bir başka yansımasıdır. Kürt sorununun gerçekliğini inkâr ettiğinizde, uluslararası hukuk karşısında bu tür durumlara düşersiniz. Tabii ki sorunun siyasal boyutları var, bunu sürekli olarak her platformda dile getiriyoruz. Ama inkâr politikasının yarattığı sonuçların nasıl derinlikli olabileceğinin bir örneğini bu olayda açıkça görüyoruz.
 
Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki operasyonlarda kimyasal silah kullanıldığı kamuoyunda tartılıyor. Daha önce de benzer iddialar gündeme gelmişti. Kimyasal silah kullanımına dair uluslararası kurumların nasıl bir sorumluluğu var? Bu iddialara dair Türkiye neden sessiz kalıyor?
 
 
Kimyasal silah kullanımı bir savaş suçudur, insanlığa karşı suç tipine girebilecek sonuçlar doğuran son derece vahim bir uygulamadır. İncelenmesi ve aydınlatılması gerekiyor.
 
Kimyasal silah kullanımının nasıl ağır bir uluslararası hukuk ihlali olduğunu uzun uzun anlatmama gerek yok. Bu bir savaş suçudur, insanlığa karşı suç tipine girebilecek sonuçlar doğuran son derece vahim bir uygulamadır. Dolayısıyla ortada böyle bir iddia varsa, buna ilişkin çeşitli veriler de sunuluyorsa, söz konusu iddianın mutlaka ciddi bir şekilde araştırılması ve aydınlatılması gerekiyor. Bunun yapılabilmesi için öncelikle Güney Kürdistan yönetimine görev düşüyor. Bu konuda araştırmaların önü hiçbir şaibeye yer bırakmayacak şekilde açılmalı, çalışma yürüten tarafsız uluslararası kuruluşların inceleme yapması için gerekli şartlar hazırlanmalı. Aksi takdirde iddialar, vahim birer itham olarak kalmaya devam edecektir. Bunun yükü insanlık açısından da siyaseten de ağırdır. O nedenle bizim talebimiz; bu iddiaların tarafsız, uluslararası uzman kuruluşlarca incelenmesi ve aydınlatılması için gerekenlerin yapılmasıdır.
 
Erken seçim tartışmaları gündemde. Geçtiğimiz günlerde Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun Erdoğan ile bir görüşmesi oldu. Karamollaoğlu, Erdoğan’ın Başkanlık sisteminde gördüğü tek eksikliğin 50+1 olduğunu söyledi. Cemil Çiçek de yaptığı açıklamada 50+1’e dair rahatsızlıklarını dile getirdi. Mesele 50+1 mi yoksa iktidar kan kaybını bu gündem üzerinden kamufle mi etmek istiyor?
 
Cumhurbaşkanlığı seçiminde 50+1, iktidarı ve Erdoğan’ı zorluyor. Bu çok açık ortada. Son zamanlarda Erdoğan’ın 50+1’i bulduğunu ortaya koyan bir kamuoyu araştırması da yayınlanmadı. Üstelik iktidara yakın olan kamuoyu araştırma şirketlerinden bile böyle bir veri paylaşılmadı. Dolayısıyla kendilerini iktidarda tutmaya devam edecek formül arayışlarına girdikleri söylenebilir. Anayasa hukuku açısından da böyle bir arayışa girmeleri şaşırtıcı olmayacaktır. Ancak buna muhalefetten herhangi bir desteğin gelmesini beklemek gerçekçi değil.
 
50+1 anayasal bir kuraldır. Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanabilmek için yüzde 50+1 oy gerekiyor. Eğer bu oyu hiçbir aday alamazsa en çok oy alan iki aday ikinci tura kalıyor. Bu kuralı değiştirebilmek içinse Anayasa’yı değiştirmeleri lazım. Anayasa’yı değiştirebilmek için Meclis’te 360 oy + referandum gerekiyor. Referandumsuz değişiklik için ise 400 oy lazım. Cumhur İttifakı’nın şu an 360 oyu bulunmuyor. Muhalefetten bir destek gelmezse böyle bir değişiklik mümkün değil. Ben buna destek verebilecek bir muhalefet partisi olduğunu da düşünmüyorum. Bizim tavrımız zaten açık, böyle bir destek vermemiz asla söz konusu olamaz.
 
 Bu görüşmeyi seçimler için bir ittifak arayışı olarak değerlendirmek mümkün mü?
 
Doğrusu, görüşme talebinin Sayın Karamollaoğlu’ndan geldiğini bizzat kendisi dile getirdi. Bunu ittifak arayışı çerçevesinde mi yaptı derseniz, pek ihtimal vermiyorum. Kamuoyuna da öyle yansımadı, kendi açıklamaları da o yönde değildi. Siyasi partileri ziyaret edip istişarelerde bulunuyor. Dolayısıyla bir ittifak arayışı olarak yorumlamak için çok fazla veri yok.  
 
Bahçeli’nin dikkat çeken açıklamasından bir tanesi de kendilerinin muhalefet partisi olduğunu söylemesi oldu. Öncelikle siz bu söylemleri nasıl okudunuz? Bu açıklama hükümetin yanlış politikalarının sorumluluğundan MHP’yi kurtarır mı?
 
Benim gördüğüm şu: MHP’nin muhalefet ettiği tek çevre var, o da muhalefet. Muhalefet partisi rolünü, muhalefet partilerine karşı çok sert muhalefet etmek olarak anlıyorsalar, haklılar. Oysa MHP bu iktidarın tüm icraatlarının ortağıdır, sorumlusudur. İktidarın bir parçasıdır. Bunu toplumun zihninde böyle sözlerle değiştirebileceklerini sanıyorlarsa demek ki destek kaybı çok büyük. MHP, böyle konuşmaya başlamışsa altındaki zeminin bir hayli yok olmakta olduğunu görmüştür ve ciddi bir panik halindedir.
 
 Bir erken seçim öngörüyor musunuz?
 
Bu konuda verileri değerlendirdiğimde net bir kanaate ulaşamıyorum. Erken seçimin olabilmesi için önemli işaretlerden biri şu olacaktır: Eğer bu iktidar mevcut seçim hukukuyla seçime girmeyi göze alırsa erken seçim önümüzdeki yıl da yapılabilir. Yok eğer seçim kanunlarında değişiklik yapmaya kararlıysa o zaman bu değişikliklerin yapılmasından itibaren bir yılın geçmesi gerekecek. Şu anda bütçe maratonu sürüyor ve bittiğinde Genel Kurul’a gelecek. Bütçe görüşmeleri devam ederken başka hiçbir konu ve kanun görüşülemiyor. Bütçeden sonra da Meclis çalışmalarına belli bir süre  ara verilecek. Meclis, ancak Ocak ayından itibaren normal yasama faaliyetine devam edebilecek. Dolayısıyla iktidar blokunun, seçim kanunlarında değişiklik yapma niyetinin ve hazırlığının olup olmadığını o zaman göreceğiz.
 
Partiniz kapatmayla karşı karşıya, ön savunmanızı teslim ettiniz. Savunmanızın içeriğine dair ayrıntılar merak ediliyor. Savunmanız bu dönem için neyi ifade ediyor?
 
 
 Ön savunmada talebimiz, bu davanın derhal reddedilmesidir. Çünkü bu dava pek çok açıdan temelden yoksundur. Hukukla ilgisi yoktur, tamamıyla siyasi bir operasyondur.
 
Kuvvetli bir ön savunma hazırladık. Çeşitli çevrelerden katkı da aldık ama hukuk komisyonumuz çok büyük emek sarf etti, disiplinli bir çalışma yürüttü. Ben de vakit buldukça bu çalışmalara katıldım. Amacımız, ön savunmada tarihe güçlü bir not düşmekti. Hukuki hedefimiz de davanın hemen reddedilmesini sağlayacak gerekçeleri somut bir şekilde sunmaktı. Ön savunmada talebimiz, bu davanın derhal reddedilmesidir. Çünkü bu dava pek çok açıdan temelden yoksundur. Hukukla ilgisi yoktur, tamamıyla siyasi bir operasyondur.
 
Kapatma kararı halinde alternatifleriniz var mı?
 
Alternatiflerimiz var, mutlaka bir yol buluruz. Tüm yolları kapatırlarsa, bu kadar birikim ve tecrübeye dayanarak yeni bir yol inşa ederiz. Bütün yolları kapatabilmeleri için Türkiye’de Anayasa’yı ve kanunları tıpkı bir darbe rejimindeki gibi tamamen yok saymaları gerekiyor. Bizim imkanlarımız var, siyasal mücadelemiz devam ediyor. Demokratik siyaset ısrarımızdan asla vazgeçemeyiz. Bu ülkenin geleceğinin demokrasi, adalet ve barış üzerine inşa edilmesine dair rolümüzü mutlaka yerine getireceğiz.
 
 2022’de kongre dönemine giriyorsunuz. Buna dair programınız nedir?
 
Kongrenin Şubat’ta yapılması konusunda elbette hazırlığımız vardı. Ancak yıllardır delegelerimizin ve tabanımızın şikâyeti, kongrenin kışın en yoğun olduğu zamanda yapılmasına dair. Bu durum katılımda bir eksiklik yaratmadı ama delegelerimize ve halkımıza ekstra bir cefa yükledi. Bu nedenle kongreyi daha ileri bir tarihe alabiliriz. Kanunen bir yıl daha uzatabilme hakkımız var ama biz bu bir yılın tümünü kullanmayı düşünmüyoruz. Şu an yürütmekte olduğumuz kampanyaya ayırdığımız enerjiyi de dikkate alarak kongreyi, birkaç ay erteleme yönünde PM’mizde de genel bir eğilim ortaya çıktı. Tarihi daha sonra belirleyeceğiz. Şu an tüm gücümüzle sahada çalışmalarımıza devam ediyoruz, il ilçe kongrelerimizi yapıyoruz. Teknik olarak kongreyi Şubat’a yetiştirme imkânımız var ama bahsettiğim nedenlerden dolayı birkaç ay erteleme yönünde de geniş bir anlaşma ortaya çıkmış durumda.
 
MA / Berivan Altan - Zemo Ağgöz

Diğer başlıklar

20:15 Gülderen Varlı: Kayyımların usulsüzlükleri Şam'a kadar yol olur
20:04 DEM Partili Uçar: Norm dışı devlet hala devrede
19:57 Sel sonrası Endonezya’dan 'orman ruhsatı' hamlesi
19:48 Rojava Kadın Platformu’ndan sel mağdurları için yardım çağrısı
19:43 DEM Parti milletvekilleri: Asker ve polisler çetelerle işbirliği yapıyor
19:33 Sevcan Demir'i katleden faile ağırlaştırılmış müebbet istendi
19:25 Erdoğan: Ayrıştırıcı söylemlere izin vermeyeceğiz
18:15 İran'da 1’i çocuk 4 Kürt yurttaş gözaltına alındı
18:08 Suudi Arabistan’da 340 kişi idam edildi
18:04 Okul müdürü, öğrenciyi darp etti
18:00 Adana Kadın Platformu: Meclis’teki çocuk istismarının üstü örtülmesin
17:15 İsrail saldırılarında 70 bin 665 kişi hayatını kaybetti
17:09 Sincan Cezaevi'ndeki şüpheli ölüm için soruşturma talebi
17:06 Siyasi tutsaklara üzerinde ‘İtirafçı sol terör örgütü’ yazılı kimlik dayatması
17:04 Adalet Bakanlığı önünden seslendiler: Hakan Tosun’a ne oldu?
17:00 Arkaş: Demokratik cumhuriyete entegreye varız
16:44 Kayyım müdürünün ‘para’ dağıttığı görüntüler için Bakanlığa çağrı
16:28 KAYY-DER'den 'Gaxand Gecesi'
15:51 Gazeteci Aykol'a bir kez daha kan takviyesi yapıldı
15:49 Tülay Hatimoğulları: Yasal düzenlemeler bir an önce yapılmalı
15:32 'Umut hakkı mutlaka güvenceye kavuşturulmalı'
15:12 Wan’daki halk buluşmasına binler katıldı: Mücadelemiz Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüyle sonuçlanacak
15:00 Berfîn Nûrhaq ve Sema Roza Mêrdîn ve Amed'de anıldı
14:12 Kazanhan'ı katleden polis 11 yıldır yakalanamıyor
14:00 5 No'lu'daki katliam ve işkencelerle yüzleşme çağrısı
12:37 Hatay'da 4.2 büyüklüğünde deprem
12:35 Aykol’a mektup: Bizim dünyamızda en çok sen varsın
12:20 'Silahların susması başlangıçtır, hedef pozitif barış'
11:52 İmralı Heyeti, Davutoğlu ile görüşecek
11:37 BİSAM Raporu: Yoksulluk sınırı 94 bin 393 lira
11:30 DEM Parti İmralı Heyeti ile Özel görüşmesi ertelendi
11:25 İnşaat çalışanı artı, sanayininki düştü
11:00 Gazeteci Kurt'un tahliyesinin ertelenmesi kararına itiraz reddedildi
10:32 Nazım Daşdan ve Cihan Bilgin anılacak
10:27 Ekmek ve barış için yürüyenler: Savaşa değil, barışa yatırım yapılsın
09:32 Avustralya'daki silahlı saldırıda ölü sayısı 15'e yükseldi
09:07 Prof. Jorge Riechmann: Abdullah Öcalan’ın adımları yeni barış yolları açtı
09:05 Kirli havadan 230 kişi ölmüştü: Nedeni doğa talanıdır, dur denilmeli
09:04 Halkın süreçten ortak beklentisi: Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü
09:01 Barış Anneleri: Abdullah Öcalan halkıyla beraber olmalı
09:00 15 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
08:55 Serhat Bölgesi yağışlara teslim: Sıcaklıklar 4 derece düşüyor
08:36 Xwebûn Gazetesi’nin yeni sayısı ‘Licê’de özel savaş' manşetiyle çıktı
14/12/2025
23:56 İdlib'de Geçiş Hükümeti devriyesine saldırı: 4 ölü
23:18 Osmaniye’de kaza: 3 kişi hayatın kaybetti
21:31 3. Amed Uluslararası Film Festivali ödüllerle son buldu
21:02 Tom Barrack: Suriye'deki saldırı karşılıksız kalmayacak
20:55 Gazeteci Osman Çaklı serbest bırakıldı
20:46 Belediye Başkanı Gülşah Durbay hayatını kaybetti
20:22 Wan’da müzik festivalinde renkli görüntüler
20:08 Yaşamını yitiren Karabaş için anma
20:05 Kaldıraç'tan Eroğlu ve Akdoğdu için anma
18:23 'Demokrasiye sahip çıkıp, sürecin önemini bilmeliyiz'
18:12 Gazeteci Aykol iki aydır yoğun bakımda
17:44 Antalya’da 'Geçinemiyoruz' mitingi: Bu bütçe emeğin değil sermayenin
17:40 Polis, buluşma ardından posterlere el koydu
17:35 Asgari Ücret İnisiyatifi: Asgari ücret yılda dört kez güncellenmeli
17:03 ‘Mısır Koçanlarını Kızartan Koku’ kitabının imza etkinliği düzenlendi
16:46 DBP Eş Genel Başkanı Bayındır: Kürtlerin özgürlüğü çok yakındır
16:19 Mûş'ta halk buluşması: Süreci başarıya ulaştıracağız
16:03 Yanan bölgede 5 bin palamut ekildi
15:52 3’üncü Amed Film Festivali film gösterimleriyle sürüyor
15:51 Mersin’de bağımlılıkla mücadele atölyesi
14:56 'Ekmek ve Barış' yürüyüşçüleri Ankara’da: Savaşa değil halka, emekçiye bütçe
14:48 Sokağa çıkma yasaklarında yaşamını yitirenler anıldı
14:36 'Komün ve meclisler ekmek ve su kadar gereklidir'
14:08 Cizîr ve Êlih'te kurulan taziyelere kitlesel ziyaret
14:05 Ömer Öcalan: Önder Apo 'Her evde Kürtçe konuşulmalı' diyor
13:41 Avustralya’da silahlı saldırı: En az 10 ölü
13:36 Ailesinden 4 kişiyi kaybeden tutsak Rukiye Fidan taziyeye götürüldü
13:26 'Uyuşturucu ve fuhşa karşı birlikte mücadele edecek, birlikte kazanacağız'
13:15 AB ve HRW’den İran’a Nergîs Muhammedi için çağrı
11:56 Pervin Buldan: Yasal düzenlemeleri yapma zamanı
11:42 Taliban eğitimcileri tutukladı
11:18 'Şam'la uzlaşı sağlamaya çalışıyoruz, Türkiye müdahale ediyor'
10:58 Roboskî'de şüpheli ölüm
10:54 Bayındır: AKP'nin raporu cesur ve kararlı adımlardan uzak
10:05 Jin dergi yeni sayısında ‘kadın mücadelesine’ odaklandı
09:40 Karadeniz ve Marmara için yağış uyarısı
09:36 İtalyan akademisyen: Kürtlerin barış isteğini büyük umutla destekliyorum
09:31 ABD’de üniversitede silahlı saldırı: En az 2 ölü
09:06 EPSU Temsilcisi Centellas: İşçi hareketi ve sendikalar süreçte rol üstlenmeli
09:05 Öğrencilerden Kürtçe eğitim komünü
09:04 ‘Cezaevleri sürecin samimiyet testidir’
09:03 7 kadın bir araya gelerek kapanma noktasına gelen kooperatifi yeniden üretime geçirdi
09:01 32 yıldır yasaklı köylerine yılda bir kez gidebiliyorlar: PKK gerekçeniz de kalmadı
09:00 'Türk'ün gücünü göreceksin' işkencesi: Tutsakları yıldırma politikasıdır
09:00 14 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
13/12/2025
23:59 Trump’tan ABD'li askerlere yapılan saldırıya ilişkin açıklama
23:55 Gazeteci Osman Çaklı gözaltına alındı
23:52 Endonezya’da bini aşkın kişi yaşamını yitirdi
22:58 Sağlık ve Enerji Bakanlığı bütçeleri kabul edildi
21:13 Amedspor lider oldu
20:53 Türmen: Süreç yeni bir Türkiye’nin kurulmasına sebep olabilir
20:29 ‘Ekmek ve barış için bütçe' yürüyüşü: Savaşa değil emekçiye bütçe
20:18 Amed Film Festivali'ne 7'inci gününde yoğun ilgi
20:15 İsrail Gazze’de araç hedef aldı: 4 kişi hayatını kaybetti
20:12 Silopiya'da halk buluşması: Demokratik toplumu inşa etmeliyiz
20:08 Mêrdîn’de ‘Dargeçit’ belgeselinin gösterimi
20:04 Meclis'teki taciz soruşturmasında tutuklu sayısı 4’e çıktı
20:02 Sudan Kadınlar Birliği: Savaşa karşı barış, derhal ateşkes
19:29 DAİŞ Uluslararası Koalisyonu hedef adı: 3 kişi hayatını kaybetti
19:24 Amedspor maçı öncesi coşku
19:19 ABD’li petrol şirketine mahkemeden iptal kararı
18:08 Suriye Demokratik Meclisi 10’uncu yılını kutladı
18:04 DEM Partili vekiller: Yıkım ve işgal mantığı ile hareket ediliyor
18:00 PYD: Özerk Yönetim demokratik inşa için eşsiz bir model
17:55 ‘Çocuklar barışın öznesi olmalı’
17:27 Çewlîg'de halk buluşması: Umut hakkı uygulansın
17:20 ‘Ekmek ve barış için bütçesi’ yürüyüşü: Savaş bütçesine karşı barış bütçesi talebi
17:17 MHP raporunda ‘Umut hakkı’ da Kürtlerin anayasal tanınması hakkı da yok!
17:14 ‘Anılarına bağlı kalacağız’
17:12 Aile yılı modeline karşı Özgür eş yaşam modeli
16:48 CHP’li Konuralp: İmralı’ya gitmeme kararı aldık ama gidilmesini de yanlış görmedik
16:38 Tiryaki: Yerelde güçlü demokrasi olursa ülke güçlenir
16:08 Mazlum Ebdî: 10 Mart antlaşmasını uygulamaya kararlıyız
16:01 TTB’den ‘Sağlık İçin Barış ve Demokrasi Çalıştayı’
15:32 Aykol'a cezaevinden mektup: Temennimiz her şeyin sizden yana olmasıdır
15:26 Bütçe yürüyüşçüleri tarım işçileri ve çiftçilerle buluştu
15:18 Yoğun bakımda tutulan Aykol için ziyaretler sürüyor
15:10 YJA Star’lı İnci Sümbül anıldı
14:51 Hasta tutsaklar Erişmiş ve Gören’in tahliyesi istendi
14:49 Emekliler: Sefalete teslim olmayacağız
14:21 İnsan zinciri oluşturarak barış talep ettiler
14:15 Erdoğan’dan ‘sivil ve özgürlükçü’ anayasa vaadi
14:12 KHK’liler: Hukuksuzluklar son bulsun
14:10 'Meclis’teki tecavüzün sorumlularını yargılayın’
14:03 Kayıp yakınları beş kentte adalet talep etti
13:13 Dilovası'ndaki işçi cinayetinin iddianamesi hazırlandı
13:00 Cumartesi Anneleri Demir ve Akipa için adalet istedi
12:56 Nergis Muhammedi gözaltına alındı
12:26 Barış Annesi Bahar Çaltu yaşamını yitirdi
12:25 Fabrikadaki denetimde 9 ton şekerleme imha edildi
12:19 Şirnex’ta halk buluşması: Kürt halkı özgürlüğüne ilk defa bu kadar yakın
12:15 Bahçeli ile görüşen Özer: Türkiye bu sorunu demokrasi içinde çözmeli
11:52 'Ekmek ve barış için bütçe' yürüyüşü ikinci gününde: Talepler Ankara'ya iletilecek
10:50 Êlihlilerin öncelikli talebi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü
09:44 Taciz mesajlarıyla gündeme gelen okulun müdürü açığa alındı
09:42 Licê’deki yürüyüşe çağrı
09:41 Bütçe yürüyüşçülerini karşılayan yurttaşlar: Barış olmadan ekmek olmaz
09:38 5 kent için sarı kodlu uyarı
09:19 ‘Abdullah Öcalan özgür olmadan barışın önü açılmaz’
09:18 Din alimleri: Bundan sonraki adım Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü olmalı
09:15 Rojin Kabaiş dosyası için özel bir üniversite tarafından rapor hazırlanıyor
09:13 Nilüfer Şahin: Özgünlük değerleriyle örülü yaşam siz izin vermedikçe elinizden alınamaz
09:10 YNK Temsilcisi Xelanî: Ulusal birlik zafere götürür
09:09 Sûr'da sahiplerine verilmeyen evler fuhuş, uyuşturucu mekanı oldu
09:06 Amerikalı Filozof Todd May: Tüm taraflar bu fırsatı değerlendirmeli
09:04 Sinemaseverler: Festivalller sayesinde Kürtçe filmlerle buluşabildik
09:03 Kete: Komisyonun İmralı görüşmesiyle devlet muhatabını resmileştirdi