9 soruda tecrit

img
İSTANBUL - İktidarlar, devrimcileri ve önderlerini teslim almak ve kimliksizleştirmek için uyguladığı tecritle, onlara inanan toplumu da cezalandırmayı hedefliyor. "Beyaz işkence" olarak da nitelendirilen bu uygulama, 23 yıldır PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devrede. 
 
"Bizi onursuzlaştırmaya çalıştılar; Verilen kıyafetle, arama metotlarıyla, emirlerle, disiplinlerle... Tutsağın kişiliğini kaybetmesi, nereden geldiğini ve amacını unutmasını istiyorlar. Siz de onurunuzu korumak için direnmeye başlıyorsunuz. Bana yöneltilen saldırıya karşı direnerek kazananın ben olduğunu söyleyebilirim." Bu sözler ömrünün 22 yılından fazlasını Almanya cezaevlerinde geçiren Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) üyesi Irmgard Möller'e ait.  
 
Möller'in bahsettiği "onursuzlaştırma ve direniş"e çok yabancı değiliz. Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde uzun yıllardır devrede olan bir uygulamadan bahsediyoruz; Tecrit, yani bir diğer adıyla izolasyon ya da soyutlama. Tecrit denilince ilk akla gelen yerlerin başında cezaevleri geliyor. 
DÜNYA ÖRNEKLERİ
 
Kimi araştırmalara göre ilk olarak Amsterdam'da 1588 yılında bir gence, "eğitilip iyileştirilmesi" iddiasıyla uygulandı. Ardından Almanya'da Naziler döneminde "düşmanlara" karşı devreye sokuldu. Sonrasında ABD, İspanya, Fransa, Türkiye ile birçok ülkede devrimciler, muhalif kesimler ve önderlerini teslim almaya yönelik devreye sokulan ve halen yürütülen bir tür işkence uygulaması. 
 
ÖLÜM ÇUKURU
 
Bugüne kadar tecride dair birçok benzetme yapıldı. "Beyaz işkence", "Sessiz ölüm" ve "Ölüm çukuru" bunlardan en bilinenleri. Bu benzetmelerin temel nedeni; Tutuklunun bedeni değil kişiliğini yok etmek, duygusuzlaştırmak, teslim almak, gerçekle hayal arasında mahkum etmek, hafızasızlaştırmak, kim olduğunu unutturmak, en önemlisi de sessizlikleri içinde öldürmek. 
 
ETKİLERİ
 
Ardından hiç delil bırakmayan bu işkence, şimdiye kadar yüzlerce tutuklunun yaşamını yitirmesine neden oldu. Aç, susuz, birkaç metrekare içerisinde, hiç güneş ya da ışık almayan dört duvar arasında insanlık dışı uygulamaya maruz kalan binlerce tutuklu ise geriye kalan ömürlerini bu işkencenin izleriyle sürdürdü. Kimi konuşmayı kimi yazmayı kimi okumayı kimi ise yürümeyi unuttu. Bazı tutukluların "kış uykusundaydım" diye tanımladığı tecritle, aynı zamanda aileleri, çevresindekiler ve kendilerine inanan toplum da cezalandırıldı. 
 
YAŞAYANLAR ANLATIYOR
 
Ancak bu uygulamaya karşı tutuklu devrimcilerin verdiği direniş de büyük oldu. Tecride karşı direnerek ayakta kalan biri Andreas Vogel. 20 yaşında girdiği cezaevinde 30'unda çıkan Vogel, bu direnişi şöyle anlatıyor: "Direniş olmadan tecritte insan yok olur ve dayanamaz. Bu hayat iksiridir." 
 
Yine 18 yılı aşkın bir süre tecritte geçen Toma Carrera Juarros, "Tecrit kendinizi insan olarak düşünmeyi bırakmak anlamına gelir. Buna direnmek de her dakikayı kendinizle savaşarak yaşamaktır" diyor.
 
22 yılı aşkın bir süredir İmralı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ise, ağırlaştırılan tecride dair, "Beni teslim almak istiyorlar. Ama dayanmak zorundayım. Çok güçlü inancım olmasa intiharvari tarzı eylemlere girerdim. Burada her gün sorumluluklarım için yaşadım, halk için mücadele ederek yaşadım. Onurluca mücadele ve yaşamım bu anlamda halk için hep olacaktır" ifadelerini kullanmıştı. 
 
23 YILDIR SÜREN TECRİT
 
Tecrit uygulamasının Türkiye’de yoğunca tartışıldığı dönem F tipi cezaevlerinin inşa edildiği 2000’lere denk geliyor. Hükümet kanadı bu cezaevlerini “otel konforunda” olarak tarif ederken, 19 Aralık 2000'de adına “Hayata Dönüş” verilen operasyonda 30'u tutuklu toplam 32 kişi hayatını kaybetti. Onlarcası da yaralandı. Ülke tarihe karanlık bir leke olarak geçen operasyon sonrası F tipleri hayata geçti. 
 
Tecrit uygulamasının kesintisiz sürdürüldüğü cezaevlerinin başında ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı Adası’ndaki F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi geliyor. Kürt sorununun çözümünün gündeme geldiği süreçlerde kısmi olarak esnetilen İmralı’daki tecridin dünyada başka bir örneği yok. Öcalan "koster bozuk", "hava muhalefeti" gibi gerekçelerle, ya da çoğu zaman gerekçe dahi gösterilmeden ne ailesiyle ne de avukatlarıyla görüştürülüyor.  
 
Öcalan ilk kez 27 Nisan 2020 tarihinde telefonla görüşme hakkında yararlanabildi. Avukatları en son 7 Ağustos 2019 tarihinde Öcalan’la görüşebildi. Ailesi ise, 25 Mart’ta telefon üzerinden görüşebildi. Söz konusu tarihten bu yana Öcalan’dan tek bir haber alınamıyor.  
 
9 SORUDA TECRİT
 
Her geçen gün derinleştirilen ve tüm ülkeye sirayet eden bu tecride dair insan hakları savunucuları, sivil toplum örgütü temsilcileri, hukukçular ve siyasetçiler ne diyor? 9 soruda tecride dair merak edilenleri derledik. 
 
Tecrit nedir?
 
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği'nin (CİSST) Ağırlaştırılmış Müebbet Tematik Alan Temsilcisi Ezgi Yusufoğlu, bu soruyu "Hapsetmenin kendisi bir tecrit aslında" şeklinde yanıtlıyor. Tecritle kişinin toplumdan izole edildiğini kaydeden Yusufoğlu, "Ancak tecritten söz ettiğimiz de esasen hücreye kapatılma, tek başına kapatılma, diğer tüm mahpuslardan ayrı tutularak kapatılmadan söz ediyoruz. Tecridi şöyle tanımlayabiliriz; Bir mahpusu çeşitli sebeplerle, diğer mahpustan ayrı tutulması, bu süreçte her sosyal süreçten mahrum bırakılması, çevresel uyaranlardan yoksun olması katı bir denetim ve kontrol altında tutulması" diye kaydetti.
 
 
Tutukluların 22 saate varan sürelerde temastan yoksun bırakıldığını kaydeden Yusufoğlu, "Genelde yalnızca 1 saat havalandırmaya çıkma hakkı ve bu esnada egzersiz yapma hakkı tanınıyor. Uluslararası sözleşmeler, gerekçe ne olursa olsun tecridi 15 günden fazla uygulanamayacağını söyler" dedi. 
 
Tecridin sadece hapishanelerde yaşanan bir sorun olmadığını ifade eden Yusufoğlu, "Aslında kimi sokağa çıkma yasakları veya pandemi döneminde karşılaştığımız uygulamalar da tecrit olarak nitelendirilebilinir. Bunun dışında bir mahallenin veya idari bir bölgenin sosyal, insani haklardan erişimsiz bırakılması da aslında bir tür tecrit" diye belirtti.   
 
Tecritle amaçlanan nedir? 
 
Yusufoğlu'na göre bu sorunun cevabı basit: Islah etme ve cezalandırma. Yusufoğlu, şunları söyledi: "Akademik çalışmalarının büyük bir çoğunluğu, tecridin kişileri ruhsal, zihinsel ve fiziksel sağlığı ve sosyal, ekonomik, politik tüm iyi olma halleri üzerinde çok yıkıcı etkileri olduğu konusunda uzlaşır. Bu ceza içinde bir ceza, tecrit içinde bir tecrittir. İletişim kurduğumuz mahpuslar tecridi, bir tür uyumlaştırma, ıslah etme, cezalandırma politikası olarak algıladıklarını bize ilettiler. İnsanın sosyal ilişkilerinden soyutlayan ve hatta insan dışı bir varlık gibi muamele gördüklerini ilettiler.  
 
Tecridin hedefinde kimler var? 
 
Sosyolog Azad Barış, söz konusu sorudan önce "Tecridin hedefindeki kişiler ve nedir" sorularına yanıt verilmesi gerektiğini belirtti. Barış, "Çünkü tecrit, tecrit altında bulunan kişinin iradesi dışında olan bir şeydir. Eğer bir izolasyon olmuş olsaydı ya da bir 'arınma aracı' olarak inzivaya çekilme durumu olsaydı düşüncenin ve fikrin berraklaşması anlamına gelirdi. Ama tecrit, muktedirin kabul etmediği, düşüncesinde korktuğu ve onu kısıtlamaya yönelik bir sınırlamadır" diyor. 
 
 
Nelson Mandela ve Antonio Gramsci'ye yönelik tecridi anımsatan Barış, şunları söyledi: "Bu metodun uygulandığı 3'üncü kişi de Öcalan'dır. Bu metot neden uygulanır; Sadece hal ve hareketlerinde hoşnut olmadıkları için değil, düşüncelerinden korktukları için onu çembere alırlar. Bedensel kısıtlamanın yanı sıra, düşünsel olarak onu felç etme, sakatlama, hadımlaştırma... Şimdi Öcalan'a uygulanan budur."
 
Barış, tecritle yok edilmek istenen liderlerin duruşlarına da işaret ederek, liderlerin içerisine hapsedilmek istendikleri "mezarı" yıktıklarını ifade etti. Barış, şöyle devam etti: "Bunun esas amacı ne? Muktedirlerin yapmak istediklerin önünde engel olabilecek bütün faktörleri ortadan kaldırmaktır. Çünkü Öcalan toplumsal barışı, halkların bir arada yaşayabileceği bir kavram üzerinde bir gelecek tasavvurunu inşa etti. Bu da muktedirlerin işine gelmeyen bir şeydi. Amacında; Bir, alternatif siyasi aktörler var. İkincisi, mevcut düzen ve düşünce sistemine karşı yeni düşünceleriyle değer odaklı düşünen düşünürler var." 
 
Tecridin Türkiye ve uluslararası hukuktaki yeri nedir?  
 
Ceza hukuku denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri olan avukat Ercan Kanar, tecridin tarihçesine değinerek, Almanya, Avusturya ve İsviçre'de nasıl uygulandığına dair örnekler verdi. Kanar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) tecridi ilk uygulayan ülkelerden birisi olan Almanya'daki kapsamını daralttığına işaret ederek, "AİHM, tecridin 'kanunsuz ceza olmaz' ilkesine aykırı olduğunu vurguladı. 1977 yıllında İngiltere kendi mevzuatından tecridi çıkardı. Fransa’da da tecritten biraz yumuşatılmış sosyal gözlem diye bir uygulama var. BM'nin çok önemli bir kararı var. Uzun süreli hücre cezasını işkence yasağı maddesine aykırı buldu. Almanya, Avusturya ve İsviçre mevzuatında var. Ama kısıtlı bir şekilde var" dedi. 
 
 
Türkiye'de ise, tecridin uzun ve kalıcı olduğuna dikkati çeken Kanar, bu durumun Ceza İnfaz Kanunu'nda olmadığını kaydetti. Kanar, şunları söyledi: "Tecridi düzenleyen bir madde yok. Fakat Terörle Mücadele Yasasıyla bir ve üç kişilik odalı uygulama şeklinde, yasayla hile yapılarak tecrit getirilmiş oldu. Aslında tecridin infaz doktrininde dahi uygulanabilmesi için almış olduğun ceza dolayısıyla değil, cezaevindeki bir disiplin suçu nedeniyle doktrine göre uygulanması gerekir. Fakat bizdeki uygulama doktrine de tamamen aykırı. Almış olduğu cezaya bağlı olarak bir tecrit uygulaması söz konusu.  
 
Türkiye'de tecrit nerede ve nasıl uygulanıyor?  
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: "Yaşadığımız coğrafyada eğer muhalifseniz, size dayatılan resmi ideolojinin çizgelerine, kodlarına muhalifseniz tecrit her alanda yaşanıyor."
 
Bir profesörün tecride dair verdiği "İnsanın kendi kendinden vazgeçmesi" yanıtı anımsatan Keskin, "Aslında bu coğrafyada herkese kendi kendinden vazgeçerek yaşamak dayatılıyor. Türk ve Suni kimliğine sahip olmayan tüm kimliklere kişisel bir tecrit uygulanıyor. Size ‘sen’ değilmiş gibi yaşa deniliyor. Hıristiyanlara, Musevilere, Alevilere, Kürtlere, kadınlara ve herkese tecrit uygulanıyor. Çünkü ‘Sen kendin gibi yaşamayacaksın, benim dediğim gibi bana uyacaksın’ dayatılıyor. O nedenle tecrit yaşamın her alanında var" diye konuştu. 
 
 
Türkiye'de tecridin en yoğun uygulandığı yerlerin başında cezaevlerinin geldiğini söyleyen Keskin, "Tecrit deyince aklımıza İmralı Cezaevi geliyor. Abdullah Öcalan Türkiye’ye getirildiğinde onun ilk 12 kişilik avukatlarının arasındaydım ben de. Ve bugüne kadar İmralı Cezaevinin hangi sistemle yöneltildiğini hiçbirimiz öğrenemedik. Çünkü Türkiye’nin kendi iç hukuka da aykırı bir biçimde yönetiliyor. Oradaki tecrit topluma da yansıyor. İmralı'da sadece Öcalan kalmıyor, başka mahpuslar da kalıyor. Bu insanlar her türlü insanı haktan soyutlanarak, aileleriyle yıllardır görüştürülmüyorlar."
 
Keskin, tutuklu Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk'un durumuna da işaret ederek, şöyle devam etti: "Aysel, siyasi düşünceleri nedeniyle şu anda cezaevinde. Son derece hukuksuz bir şeklide tutulurken, annesini kaybetti. Annesinin cenazesine uygulanan ırkçı saldırı, büyük saygısızlık ve bu kişilerin hiçbir şeklide cezalandırılmaması Aysel’i o tecrit koşullarında çok fazla etkiledi."
 
Keskin, sorunun tek cümleyle "Tecrit, Türkiye ve Kürdistan coğrafyasının tamamında ve özellikle de cezaevlerinde uygulanıyor" şeklinde yanıtlanabileceğini kaydetti. 
 
Cezaevlerinde uygulanan tecrit tutukluları nasıl etkiliyor? 
 
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Yönetim Kurulu üyesi Ümit Efe, tecritle tutukluların "öğütülmesi ve tekleştirilmesinin" amaçlandığını söyledi. Tecridin "teslim alma politikası" olarak benimsendiğini kaydeden Efe, "Mahpusların duygusal, algısal ve mekansal algılarının daraltılarak, bu daraltılmış alan içerisinde yok etmeyi ve itaat etmek hedeflenir. Türkiye’de F tipi tecrit uygulamalarına geçildi. İmralı'da da kişiye özel bir tecrit uygulaması yapıldı. Mahpusa yönelik bu şiddetli saldırı birçok sağlık sorununu tetikleyebilir. Bedensel ve ruhsal olarak hastalanmasına neden olabilir. Bunun örneklerini yaşadık. Yüzlerce hasta mahpus var. Saldırı sinsi ve sessizdir. Tecrit insanın varoluşuna aykırıdır. Bu anlamda da işkence metodudur" şeklinde konuştu. 
 
 
İmralı'da yıllardır devam eden tecritle ne amaçlanıyor? 
 
Öcalan'ın avukatlığını üstlenen Asrın Hukuk Bürosu üyelerinden Emran Emekçi, Öcalan'ın Kürt gerçekliğini ve Ortadoğu'da özgürlükçü ve demokratik bir çizgiyi temsil ettiğini kaydetti. Öcalan'ın bu temsiliye nedeniyle hedef alındığını söyleyen Emekçi, "Milyonlarca Kürdün 'benim siyasi irademdir’ dediği bir siyasi kimliktir. Temsil ettiği çizgi Demokratik Ortadoğu projesidir. Ortadoğu'nun haritalarını çizen kapitalist hegemon güçler, Kürtleri 4 ulus devlet arasında parçalanmış ve kaderine terk edilmişti. Sayın Öcalan bu kaderi özgürlük lehine değiştirmek için yola çıktı. Kürtler tarihinde ilk defa özne haline geldi. Bu durum bu güçlerin ulus-devlet ezberini bozuyordu. Onların mantıklarındaki Kürt, piyon Kürt'tü. İlk defa karşılarında özgür, iradeli, demokrat bir Kürdü görmeyi hazmedemiyorlardı. Sayın Öcalan bu çizgisinden vazgeçmeye çalıştılar" ifadelerini kullandı. 
 
 
Öcalan’ın bu duruma "Ben özgürlük savaşçısıyım. Başkasının savaşçısı olmam" şeklinde karşı çıktığını söyleyen Emekçi, bundan kaynaklı tecrit sisteminin devreye sokulduğunu ifade etti. Emekçi, "Özgürlük iradesini, halkların demokratik birlik iradesini kırmak amaçlandı; Özgür Kürtlüğü tasfiye ederek, yerine işbirlikçi Kürdü ikame etme. Demokratik Ortadoğu Birliğini tasfiye etmek. Bu amaçla diplomatik yoldan elde edemediklerini tecrit sistemiyle elde etmeye çalıştılar. Sayın Öcalan 22 yıldır bu politikaya direniyor. Özgürlük iradesini Şam’da teslim etmediği gibi İmralı’da da teslim etmemiştir. Tersine bunu daha da güçlü ideolojik donanıma kavuşturmuştur. Mutlak tecrit sistemine karşı direnmek ancak böyle büyük bir amaçla mümkündür. Tecrit demokratik çözüm ve barış iradesinin tecrididir. Ortadoğu’ya demokrasinin gelmesini engelleme girişimidir. Sonuç itibariyle tecrit hem demokratik çözüm iradesinin tasfiyesi hem savaş politikalarının devamı anlamına gelmektedir" dedi.  
 
Emekçi, son olarak şunları söyledi: "Tecritle Ortadoğu statükosunu yeniden kurmak amaçlanıyor. Tecritle Sayın Öcalan’ın Ortadoğu halklarıyla bağını, toplumla bağını koparmak amaçlanıyor."
 
İmralı'dan başlayan ve tüm cezaevlerine yayılan tecrit ülkeyi ve toplumu nasıl etkiliyor? 
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, tecritle örgütlü yapı ve toplumsal yapıların tasfiyesinin hedeflendiğine işaret ederek, "Tecritle elde edilen her başarı aynı zamanda mevcut rejimin kendi inşasını daha özgüvenli inşa etmesinin önünü açıyor" dedi. Binlerce tutuklunun halen cezaevlerinde tutulmasının tecritle bağlı olduğunu söyleyen Çiçek, sorunun cevap bulması için Öcalan'ın politik kimliği üzerinden bir tartışmanın yürütülmesi gerektiğine vurgu yaptı. Çiçek, "Sayın Öcalan yürüttüğü mücadeleyle Kürt sorunun barışçıl ve demokratik çözümü ile ülkenin kronik sorunlarının çözümü için kendisini topluma sunmaya çalıştı. Öcalan'ın devreye girdiği dönemlerde toplumun nasıl rahatladığını hep birlikte gördük. Tecrit toplumsal barış mücadelesine yönelik bir saldırı" diye konuştu.
 
 
Ülkede yaşanan krizlerin, yoksulluğun ve zamların başlangıç noktasının İmralı'daki tecrit olduğunu vurgulayan Çiçek, şunları söyledi: "Bu tecrit toplumu teslim aldı. Denklem bundan sonra şöyle kurulmalı; Tecride dönük yürüteceğimiz toplumsal mücadele aynı zamanda toplumsal barış mücadelesidir. Bu mücadele aynı zamanda gençliğin, kadının, emeğin ve doğanın haklarını savunmak olacaktır. Bütün ezilenlerin demokratik haklarını dillendirmek ve bunun yanında tavır almak olacaktır. Sayın Öcalan ve ezilen kimliklerin mücadeleleri arasında artık kopmaz bağ oluşmuştur. Tecridi derinleştirmeye çalışan akıl toplumsal barışı hedefliyor. Tecride karşı mücadele demokratik toplum mücadelesidir. Bir bireye ve fikre ait bir mücadele değildir. Eğer bu mücadeleyi kendimize ait görürsek tecrit ve işkenceye karşı daha sonuç alıcı bir mücadele olur diye düşünüyorum."
 
İmralı'daki tecride dair siyasi partiler ne diyor?  
 
Türkiye'de iktidara gelen her parti, mirasını devraldıklarının uygulamalarını daha da derinleştirdi. Tecrit de bu uygulamalardan birisi. Öcalan'ın 1999'da Türkiye'ye teslim edilmesinin ardından avukat görüşlerine dönem dönem izin verildi. Ancak AKP döneminde bu görüşmeler daha fazla engellenmeye başlandı. AKP, Kürt sorunu her gündeme geldiğinde ya da tepkiler yükseldiğinde tecridi esnetti. Ancak sonrasında daha da derinleştirdi. 
 
AKP'nin küçük ortağı MHP ise ilk günden bu yana tecridin ağırlaştırılması noktasında duruyor. MHP, yapılan görüşmelere de her zaman karşı çıkarak, çözümsüzlükte ısrar ediyor. CHP ile MHP'den koparak kurulan İYİ Parti'nin tutumları da iktidar ve küçük ortağının tavrından farksız değil. Her iki parti de Öcalan'la yapılan görüşmeler üzerinden kimi zaman iktidar partisine yüklenerek, tecride dair tek kelime etmiyor.  
 
Kürt siyasi geleneğinden gelen partiler ve dostları ise yıllardır bu tecridin kaldırılması için yoğun bir mücadele veriyor. Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile sol ve sosyalist hareketlerin tecrit karşıtı duruşları her zaman iktidar ve arkalarına takılan muhalefet partilerinin hedefi oldu. Öyle ki tecride karşı çıkanlar ya tutuklandı ya gözaltına alındı ya da haklarında açılan davalardan ceza aldı.  
 
MA / Gökhan Altay - Mehmet Aslan

Diğer başlıklar

21:25 Hacı Özkal okurları ile buluştu
21:09 İzmir'de Gaxan etkinliği: Barışa vesile olsun
20:16 Bağımlılığa karşı örgütlü mücadele çağrısı
19:52 Çiğdem Kılıçgün Uçar: Umut hakkı barış, eşitlik, özgürlüktür
19:38 Alman aktivist Anna Liedtke için eylem
19:29 İstanbul’da kaza: 4 kadın işçi yaşamını yitirdi
19:26 Mûş beyaza büründü
18:12 Gazze’de 71 bin 219 insan katledildi
17:39 Silêmanî’ye çalışmaya giden genç ölü bulundu
17:20 Rusya’dan başkent Kiev’e saldırı
17:14 Arkaş'tan panele katılım çağrısı: Sorunları masaya yatıralım
17:02 Bayındır: Kürt halkı Önder Öcalan'dan ayrı olamaz YENİLENDİ
16:55 Gazeteci Aykol'un akciğerlerinden sıvı örneği alındı
16:51 Mêrdîn'de 4 Ocak çağrısı
16:47 Şêxmeqsûd ve Eşrefiye'de kuşatma ve saldırılar sürüyor
16:29 Türköne: Devlet Abdullah Öcalan’ın ‘Ortak yaşam’ vizyonuna geldi
16:13 Bismil’de Arjen Kültür ve Sanat Merkezi açıldı
16:06 Dêrsim’de ilk kar
15:59 4 Ocak mitinge çağrı:‘Umut hakkı’ sağlanmalı
15:34 Üç ilde erkek şiddeti: Bir kadın katledildi YENİLENDİ
15:15 Ertürk ve Kavak’ın tahliyesi talep edildi
15:01 Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği raporu: Kadınlar şiddetin her türlüsüne maruz kalıyor
14:48 ‘Doğu Raporu’nun 30. Yılında: Dünden Bugüne Paneli
14:43 Dêrsim'de Gaxan etkinliği
13:42 Kayıp yakınları beş kentte adalet talep etti
13:34 Mêrdîn'de görüş mesafesi 5 metrenin altına düştü
13:23 HPG'li Lokman Gazyak anıldı
13:10 Emek ve Demokrasi Platformu: ‘Umut hakkı’ barışın toplumsallaşmasını sağlar
12:58 Cumartesi Anneleri Mehmet Özdemir’in akıbetini sordu
12:42 Sokağa çıkma yasaklarında katledilen sağlık emekçileri anıldı
12:40 Mersin’de 2 çocuk yangında yaşamını yitirdi
11:49 İBB’ye yeni operasyon: 4 gözaltı
10:34 Eşbaşkanlardan ‘Umut ve Özgürlük’ mitingine davet
09:32 Libya uçak kazasını incelemek için heyet gönderdi
09:07 3’ü kadın 4 öğrenciyi yaralayan kişi tutuksuz yargılanıyor
09:06 4 Ocak mitingine çağrı: 'Umut hakkı' bir halkın umudunun ilkesidir
09:06 Şaqayiq Nowruzi: İran’da kadın hareketi akan bir nehir
09:05 Kürdistan'da 300’ü aşkın arkeolojik alan baraj suları altında bırakıldı
09:04 Kadifekale'de özel savaş politikasına karşı yürüyüş
09:03 Erdoğan ‘kesinlikle bulacağız’ demişti: İnal’dan 20 yıldır haber yok
09:03 2026’da kadın mücadelesi ve örgütlülüğü daha da güçlenecek
09:02 Roboskî 14 yıldır kanıyor: Acımızı barış dindirir
09:01 Sistematik tacize uğrayan çocuğa polisten soru: Annen iftira mı atıyor?
09:00 Zam, enflasyon, yoksulluk: Türkiye 2026’ya ekonomik çöküşle giriyor
09:00 27 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
08:09 Şêx Meqsûd ve Eşrefiye'ye saldırı
07:57 38 il için yağış uyarısı
00:05 Demokratik Suriye Meclisi: 10 Mart Mutabakatı’nın başarısı acil bir ulusal öneme sahiptir
26/12/2025
23:50 Artuklu’da meşe ve çam fidanları toprakla buluştu
23:43 Gözaltına alınan gazeteci Mezarcı serbest bırakıldı
22:56 Amed’de bir kadını katleden Siraç Kartal tutuklandı
22:52 DEM Parti: Saldırılara karşı ortak mücadele hayati önemdedir
22:25 DAİŞ gümrük devriyesine saldırdı: 3 yaralı
22:03 Alevi Yüksek Meclisi: Cami saldırısının sorumlusu Şam’dır
21:36 Bakan Tunç’tan 11’inci Yargı Paketi savunması: Ceza adaletini sağlamaya yönelik bir düzenleme
21:25 Ankara'da Şeva Yelda kutlaması
20:40 Gazze’de can kaybı 70 bin 945’e yükseldi
20:28 Amed’de iş cinayeti
20:11 Süveydalı tutuklular açlık grevine başladı
20:05 Antalya'da polis şiddetine tepki: Sorumlular cezalandırılsın
19:23 Humus’taki cami saldırısını HTŞ’nin ‘eski’ kolu üstlendi
19:05 Alevi örgütlerinden katliamlara karşı mücadele çağrısı
18:28 Wan’da 223 işçinin eylemi sürüyor: Ne zaman dur diyeceksiniz?
18:18 HDK’deki çalışmaları nedeniyle sosyolog Berfin Azdal’a hapis cezası
18:12 'Yomra’da doğa talanına izin vermeyeceğiz'
17:24 MESEM protestosunda tutuklanan öğrencilere tahliye
17:22 Yeniden Refah Partisi’nden 102 kişi istifa etti
17:09 Mêrdîn’de 3 kişinin öldürülmesine dair hukukçular ve aileden açıklama
17:08 Katliam Yasası'nın durdurulması için BM'ye başvuru yapılacak
16:21 Humus’ta Alevilere ait camiye saldırı: Çok sayıda ölü ve yaralı var
16:20 Bayram ve Yıldeniz aileleri yaşamını yitiren yakınlarını andı
15:56 Keskin Bayındır: 7'den 70'e herkes mitinge katılmalı
15:49 Ankara'daki barınaklarda 10 ayda 17 bin köpek ölümü
15:42 Selma Kara'yı katleden faile ağırlaştırılmış müebbet cezası istemi
15:41 Şirnex’te ağaç kıyımının üstü brandayla örtülüyor
15:15 ABD'den Nijerya'ya DAİŞ operasyonu
15:12 Katliamın üzerinden 14 yıl geçti: Roboskî süreç açısından turnusol kağıdıdır
14:39 Adana'da 4 Ocak mitinginin çalışmaları için start verildi
14:34 Leyla Zana'ya saldırı ve hakaretlere suç duyurusu
14:13 Emeklilerden asgari ücret protestosu
13:54 Katliamların aydınlatılması için hukuki düzenleme ve komisyon talebi
13:53 Tutsaklara yeni yıl kartı
13:52 Humus’ta camide patlama: 3 ölü, 5 yaralı
13:28 ABB Başkanı Mansur Yavaş hakkında soruşturma izni talep edildi
12:43 Yolda önlem alınmamasına tepki: Hakkari’de ölüm var!
12:32 4 Ocak mitingine çağrı: ‘Umut hakkı’nı savunmak, barışı savunmaktır
12:30 DTSO Meclisi’nden çağrı: Barış ve ekonomi için somut adım şart
12:27 Nihal Ay’ın taziyesine kitlesel ziyaret
11:25 Enflasyonun düşeceğini bekleyenlerin oranı düştü
10:50 AİHM İmamoğlu dosyasını ‘öncelikli’ inceleyecek
10:16 Buca Belediyesi işçileri yeniden iş bıraktı
09:59 Süreç anketi: 'Umut hakkı' talebi yüzde 71 oranında
09:43 Karasu: Kürt halkının iradesinin dikkate alınması gerekiyor
09:20 Mazlum Ebdî Şam’a gidecek
09:17 Doğum izni düzenlemesi: Kadınların hayatını zorlaştıracak
09:17 Edebiyat, folklor, bilim ve direnişin sesi: Sehîdê Îbo
09:15 Kadınların talepleri 'yetersiz elektronik kelepçe' gerekçesiyle reddediliyor
09:14 Wan Barosu Cezaevi Komisyonu'ndan Kaya: Süreci sabote etmek isteyen hapishane ve yönetimleri var
09:13 Yazar Tunç: Mereş'te yaşananlar soykırımdı, devlet yüzleşmeli
09:13 Sanatçılar: Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için miting alanını dolduralım
09:07 Gaxan'ın bu yılki gündemi: Demokratik toplum ve barış
09:06 Dumlu'da tutsaklara sistematik şiddet
09:01 İnsan hakları ve yargı açısından garabet bir yıl geride kaldı
09:00 Avrupa yıl boyunca Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü haykırdı
09:00 26 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
08:49 Çok sayıda kent için kar ve sağanak uyarısı
08:40 Futbolda bahis soruşturması sürüyor: 29 kişi hakkında gözaltı kararı
08:32 Colemêrg'de bir araç Zap Suyu'na yuvarlandı
08:30 Asgari ücret artışı Resmi Gazete'de yayımlandı
25/12/2025
23:55 Selim Sadak’ın hayati riski sürüyor
23:17 Erdîş’te yangın: 15 kişi hastaneye kaldırıldı
23:13 Wan’da kavgada bir kişi hayatını kaybetti
21:34 Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’de abluka sürüyor
21:25 Asgari ücrete tepki: Geçim artık imkansız
20:56 Boş dairede bir kadın hayatını yitirmiş halde bulundu
20:17 Pulur’da Gaxan kutlandı
20:12 Aralık ayı katliamları yürüyüşle protesto edildi
19:37 Minbic’te 1 çocuk katledildi
19:35 İsrail Lübnan’da aracı hedef aldı: 2 ölü
18:54 DEM Parti İzmir Kadın Meclisi: Leyla Zana onurumuzdur
18:41 Geçiş hükümetine bağlı gruplar bir çocuğu katletti
17:35 Mazlum Alas'ın taziyesine kitlesel ziyaret
17:14 İran Kürt yurttaşa idam cezası verdi
16:47 Gazeteci Aykol'un tedavisi sürüyor
16:40 Emeklilerden iktidar protestosu: Bu iktidar sermayenin iktidarıdır
16:38 Nihal Ay'ın taziyesine kitlesel ziyaret
15:33 Pêrtag Belediyesi, GES kurulması için 350 dönümlük araziyi kiraya verdi
15:20 Mazlum Ebdî: Entegrasyon noktasında ortak anlayışa varılmıştır
15:04 MED TUHAD-FED: İstasyon Meydanı'nı barış meydanı yapalım
14:45 Sudan’da 73 kadın ve 29 kız çocuğu alıkonuldu
14:44 'Ajanlaştırma baskısına' karşı mücadele vurgusu
14:36 Ayşegül Doğan: Türkiye Suriye’de yapıcı rol oynamalı
13:36 İslami Araştırmalar Federasyonu eşbaşkanları seçildi
12:46 Eğitim Sen: Şiddeti çözmek uzun vadeli eğitim politikalarıyla mümkün
12:12 DEM Parti'den Leyla Zana'ya yönelik saldırılara karşı suç duyurusu
12:10 Mêrdîn'de Süryaniler ‘Doğuş Bayramı’nı kutladı
11:47 Wan'lı yurttaşlar: Devlet adım atsın
11:35 Libya heyetini taşıyan jete ilişkin yeni detaylar
11:16 Abdullah Öcalan: Demokratik İslam, Medine Vesikası’nın ruhuna dönmektir
11:09 Fenerbahçe Başkanı Saran adliyeye sevk edildi
11:00 Tülay Hatimoğulları: Kürt meselesi herkesin yüzleşmesi gereken bir meseledir
10:48 Riha’da ‘Umut ve Özgürlük’ mitingine çağrı
10:32 70 yaşındaki gazeteci 70 gündür direniyor
09:37 Kadınlara 4 Ocak çağrısı: Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünü haykıralım
09:30 Kriz, toplumsal çöküş ve direniş: Zibechi'den alternatif bir dünya okuması
09:28 Ercan Yılmaz: Meclis’e sunulan raporlar meseleyi çözme noktasında eksik
09:23 Bastonuyla açtığı çukurlara ‘umut tohumlarını’ ekti
09:21 Ekonomist Döğüş: Asgari ücret yoksulluk sınırına göre tanımlanmalı
09:19 'Cezaevlerinde sürece provokasyon' uyarısı
09:17 Kadın balıkçılar 120 gündür balık çiftliği nöbetinde