Buldan: Muhalefet Kürt sorununda kararını vermeli

img
ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, muhalefetin Kürt sorununa dair artık kararını vermesi gerektiğini belirterek, demokrasi ittifakına işaret etti ve "Ya demokratik bir ülke ya da krizler" uyarısında bulundu.
 
Siyasal ve ekonomik krizin derinleştiği yılın son günlerinde muhalefet partileri iktidarın yönetememe haline karşı "erken seçim" çağrılarını sürdürüyor. Hem siyasette hem de meydanlarda çözüm arayışlarını yoğunlaştıran Halkların Demokratik Partisi (HDP), ülkedeki çoklu krize karşı muhalefet partileriyle bir dizi temaslarda bulundu. Saadet Partisi ile başlayan ziyaretler, Gelecek Partisi, DEVA ve CHP ile devam etti. HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın, muhalefet partilerine ziyaretlerinin gündemi de erken seçim oldu. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın 6 Aralık’ta Meclis Genel Kurulu’nda dile getirdiği “erken seçim önergesi” verilmesi talebi, bu ziyaretlerde partilerin genel başkanlarıyla paylaşıldı. Görüşmelerde önergenin sahiplenilmesi ve yaşanan krize dair muhalefetin sorumluluğuna işaret edildi.
 
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, ziyaretlere ve yıl boyunca öne çıkan gelişmelere dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.
 
 
Halkın 2021 yılında yükselen adalet talebiyle başlayalım. Emine Şenyaşar Urfa Adliyesi önünde, tutuklu yakınları ise Van ve Diyarbakır’da nöbette ancak iktidar “reform” ile övünüyor. Adalet deyince, Türkiye’nin gerçek tablosu nedir?
 
Bugün Türkiye’de adaletten elbette ki söz edilemez. Türkiye’deki tüm kesimler bir adaletsizlik yaşıyor. AKP hükümeti adaletsizlikler üzerinden kendini var eden bir hükümet haline geldi. Özellikle son dönemde gittikçe oy kaybeden ve bu kaybı daha fazla adaletsizlik yaparak, telafi etmeye çalışan bir anlayışa sahip oldu. Adalet bu ülkede aslında uzun süredir yok. Adaletin olmadığını Kürtler, Aleviler, kadınlar, gençler çok iyi bilir. Emine Şenyaşar örneği ortadır. Roboski Katliamı 10’uncu yılında. Türkiye’deki adaletsizlikler sadece bu yıl değil, Roboski’den de başlarsak, geçmişte de çok yaşandı. Türkiye toplumunun her kesiminde farklı bir mağduriyet var. İşçinin, emekçinin, kadının, gencin, farklı mezhep ve inançların yaşadığı büyük adaletsizlikler var. Bugün Türkiye’de adaletin ‘a’sı bile yok. Bu adaletsizlikler üzerinden kendini var etmeye çalışan bir anlayış var. Bu mağduriyetler binlerle, on binlerle değil bugün milyonları bulan bir durumdur. Bugünün Türkiye’sinde milyonlarla adaletsizlikle boğuşuyor.
 
 Geride bıraktığımız yılda önemli gündemlerden biri de İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi oldu. Bir gecede Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile sözleşmeden çekildiği duyuruldu. İktidarın kadın kazanımlarına yönelik bu saldırılarla sonuç alması mümkün mü?
 
AKP hükümetinin kadına bakış açısı çok farklı, kadını görmeyen, yok sayan, ötekileştiren, kadın mağduriyetleri üzerinden bile siyaset yapan bir parti ve anlayış var karşımızda. Kadınlar açısından en büyük mağduriyetler AKP döneminde yaşandı. Kadınların öldürülmesi, katledilmesi, cinsel saldırıya, şiddete, baskıya maruz kalmasından çokça örneklerle de anlatabiliriz. En fazla kadın ölümleri de AKP döneminde yaşandı. Çünkü AKP kadına değer vermiyor, bir tema olarak kullanıyor sadece. Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi bir kırılma noktasıydı. Bir turnusol kağıdıydı aslında. Kadınların sahip çıktığı, ölümüne direndiği, hayata geçmesi içinde büyük çabalar harcadığı bir sözleşmeden bahsediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin altına bir zamanlar imza atan ve kabul ettiğini dile getiren bir parti ne oldu da üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra, ‘Bu sözleşmeyi tanımıyorum, kadınlar için bir tehlikedir, Türkiye toplumu için bir tehlikedir’ sözlerini sarf edecek noktaya geldi. Kadınların İstanbul Sözleşmesi’ni kendileri için bir yaşam garantisi olarak görmeye başladığı noktada, AKP’nin fikirleri değişti. Kadına verilen değeri, saygıyı AKP’nin pratik ve uygulamalarında hangi noktada olduğunu görüyoruz. Kadınlar ‘bitti’ demeden, İstanbul Sözleşmesi bitmez. Kadınlar ‘çekiliyoruz’ demeden İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek olmaz. Bu seçimlerde iktidarı değiştirdikten, AKP’yi gönderdikten sonra kadınlara sözümüzdür; İstanbul Sözleşmesi’ni hayata geçireceğiz. HDP’nin kadın meselesinde ne kadar duyarlı olduğu pratikleri ve duruşuyla ortadadır. Kadın meselesini tüm partiler yeniden önüne koyarak, düşünmelidir. Başta eşit temsiliyet olmak üzere, kadınlar bütün karar mekanizmalarında söz sahibi olmasının önü açılmalıdır. Bunu yapmayan partilerin iktidar ve ortağından farkı olmayacaktır. HDP bu konuda örnek bir partidir, tüm partilerin örnek alması çağrısını yapıyoruz.
 
Cezaevleri; son bir ayda 7 tutuklu yaşamını yitirdi. Hasta tutuklular tüm çağrılara rağmen hasta tutuklular neden tahliye edilmiyor? 
 
Bugün bütün cezaevlerinde büyük adaletsizlikler, hak ihlalleri var. Bunlar zaman zaman hasta tutukluların yaşamlarını yitirmesine sebep olurken, bazen de tahliyesi gerçekleşmek üzere olan ya da gününü dolduran insanların cezaevlerinden çıkmasını engellemeye dönük bir sistem var. Cezaevlerinde özellikle politik tutsaklara dönük bir yönelim var. Bir tutuklu hükümlü hale gelmiş, hükmünü de doldurmuş. 30 yıl cezaevinde kalmış bir insanın farklı bir disiplin cezasıyla cezaevinde kalmasını sağlamak bir utanç tablosudur. Bugünün Türkiye’sinde böyle bir uygulama var bu dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Türkiye’de ağırlıklı olarak politik tutsaklara yani Kürtlere yönelik bir uygulamadır.
 
 İmralı’da yapılan görüşmelerde de PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın temel gündemiydi. Müzakerelerin ön koşulu olmasına rağmen sözler tutulmadı, tahliyeler engellendi. O günden bugüne baktığımızda, nasıl bir politika uygulanıyor?
 
İmralı’da Sayın Öcalan ile yaptığımız her görüşmenin birinci konusu hasta tutuklulardı. Hasta tutukluların listesini verdik, bunların tahliye edilmesi gerektiğini belirttik. O dönem tahliye edilmeyenlerin bugün cezaevlerinden cenazeleri çıkıyor.
 
İmralı’da Sayın Öcalan ile yaptığımız her görüşmenin birinci konusu hasta tutuklulardı. İmralı’dan çıktığımızda Adalet Bakanlığı’yla, diğer yetkililerle yaptığımız görüşmelerde çok uğraştık. Hasta tutukluların listesini verdik, bunların tahliye edilmesi gerektiğini belirttik. O dönem tahliye edilmeyenlerin bugün cezaevlerinden cenazeleri çıkıyor. O dönemde tahliye edilmiş olsalar, bugün bu ölümler yaşanmayacaktı. Görüşmelerde bize ‘tamam, ilgileniyoruz, ilgileneceğiz’ demelerine rağmen tek bir arpa boyu bile yol alınmadı. O dönem hiçbir hasta tutuklu tahliye edilmedi. Hasta tutuklular listesini hem kamuoyu ile hem de bakanlıklarla paylaştık ama buna karşı bir direnç vardı. Bu direnç ne yazık ki insanların yaşamlarını yitirmesine, cezaevlerinden maalesef cenazelerin çıkmasına neden oldu.
 
Çok fazla hasta tutuklu var. Bu tutuklular ya son gününe kadar cezaevlerinde tutuluyor ya da ölümlerine birkaç gün kala tahliye ediliyorlar. Evlerine gidemeden yaşamını yitirenler oldu. Bu çok insani bir mesele ve meseleye de insan olarak bakmak lazım. İnsanların vicdanı körelmiş ve vicdan hesabı yoksa bu ölümler oluyor. Ama biz bu ölümlerin önüne geçmek zorundayız. Anneler ‘Adalet Nöbeti’ başlattılar. Emine Şenyaşar örneği var. Bir annenin adliye önünde uzun süredir nöbet tutmasına karşı yönetenlerin vicdanında en ufak bir kıpırdamaya neden olmuyorsa, bu ülkede vicdanlar körelmiş demektir. Bu meseleye bir insan olarak ve vicdan muhasebesiyle bakılması gerekir.
 
Kandıra F Tipi Cezaevi’ni ziyaret ettiniz, Aysel Tuğluk'un sağlık durumu nasıl?
 
Aysel birlikte mücadele yürüttüğümüz bir arkadaşımız. Aysel’i en son bir buçuk yıl önce ziyaret etmiştim. Aslında o zamanda hastalığı vardı. Aysel’in hareketlerini, konuşmalarının farklılaştığını gözlemlemiştik. Aysel sonrasında birçok kez hastaneye gitti ve son olarak Kocaeli Tıp Fakültesi tarafından cezaevinde kalamayacağına dair rapor verildi. Bu konuda Adalet Bakanlığı’nın ya da sistemde yerelde olan hastanelerin kararları geçerli olmuyor. Adli Tıp Kurumu (ATK) denilen bir mekanizma var. ATK’ye giden Aysel hakkında ise ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verildi. Bu siyasi bir karardır. Siyaseten alınan bir karar olduğu çok belli, çünkü Aysel’in durumu gözler önünde. Hem cezaevi idaresi hem de yanında kalan arkadaşlarıyla da görüştüm. Cezaevi idaresi de durumun farkında. Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ ile görüştük ve hepsi aynı şeyi söylüyor; ‘Aysel hanım cezaevinde yaşamını idame edemez bir durumda’. Aysel konuşma zorluğu yaşıyor. Hareketlerinde kısıtlamalar var. Aysel artık sağlıklı da düşünemiyor ve çok farklı bir durumda yaşanabilir. En kısa zamanda bakanlığın ayrı bir önlem alması ve cezasının ertelenmesine karar verilmesi gerekir. Cezası ertelenmez ise daha çok uzun süre cezaevinde kalması gerekecek. Bu meseleye insani ve vicdani olarak bakılması lazım. Aysel’in dışarıda ailesinin yanında bir tedaviye ihtiyacı var. Bunun dışında hiçbir şey Aysel’in hastalığını iyileştiremez. Aysel’in sağlık durumu giderek daha fazla ağırlaşıyor. Bu hastalığı bitirmenin bir yolu ve tedavisi yok ancak bu hastalığının ilerlemesi durdurulabilir.
 

Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin en kapsamlı olanı İmralı Adası’nda yaşanıyor. Öcalan’dan 25 Mart’ta gerçekleştirilen kesintili telefon görüşmesinden bu yana haber alınamıyor. İktidarın İmralı politikası nedir?

 
Tecridin bir an önce kalkması gerekir. Bu bir suç ve insan hakları ihlalidir. Cezaevinde olan her insan gibi Sayın Öcalan’ın da avukatları ve ailesiyle görüşme hakkı vardır. Bunu Sayın Öcalan’ın elinden hiç kimse alamaz.
 
Tecrit konusu uzun süredir gündemimizde. Sadece HDP’nin değil, aynı zamanda Kürtlerin uzun zamandır gündeminde. Tecrit İmralı’da çok derin yaşanıyor. Sadece Sayın Öcalan değil, yanında bulunanlar da bu tecride maruz kalıyor. Sayın Öcalan ile birlikte 3 kişi daha ailesi, avukatlarıyla görüşemiyorlar. Bir dönemin çözüm sürecini hep birlikte yaşadık ve bu çözüm sürecinde İmralı’ya gidildi, gelindi. En kötü şartlarda bile İmralı Ada’sında görüşmeler yaptık. Hava şartlarının çok kötü olduğu, siyasi atmosferin çok zor olduğu dönemlerde gerçekleşti bu görüşmeler. O dönemde Sayın Öcalan’ın Türkiye’nin barışı, demokrasisi, Ortadoğu’nun barışı, demokrasisi açısından önemli görüşleri vardı. Bu AKP tarafından da önemli görülüyordu. Bu süreç 3 yıl sürdü. Çözüm sürecinde belki tecrit çok fazla yaşanmadı ama Sayın Öcalan İmralı Ada’sına girdiği günden beri tecrit var. Tecrit zaman zaman ağır yaşandı ama hiçbir zaman ortadan kalkmadı. Son dönemlerde avukat ve aile görüşleri yaptırılmıyor. İktidar kendi yasalarını da ihlal ediyor. Böyle bir anlayış var. Tecridin bir an önce kalkması gerekir. Bu bir suç ve insan hakları ihlalidir. Cezaevinde olan her insan gibi Sayın Öcalan’ın da avukatları ve ailesiyle görüşme hakkı vardır. Bunu Sayın Öcalan’ın elinden hiç kimse alamaz.
 
Tecrit keyfi olarak uygulanıyor. İşine geldiği zaman kendi çıkarları doğrultusunda görüşmeler yaptırıyorlar. Bazen de böyle hiçbir görüşme yaptırılmadan keyfiyeti derinleştirme politikaları var. Bu uygulamanın derhal son bulması lazım. Bu uygulamanın Türkiye’nin adaletine, hukukuna, demokrasisine hiçbir faydası yok. 2022 yılında bu tecridin Türkiye’nin gündeminden çıkmasını, tüm tutuklular gibi Sayın Öcalan ve yanındaki arkadaşlarının da ailesi ve avukatlarıyla düzenli görüşmelerinin yapılması elzemdir.
 
Yıla damgasını vuran bir diğer konu ise Kürdistan tartışması oldu. Bu realitenin inkar edilmesi Türkiye halklarına ne kazandırır? 
 
Sadece Kürtlerin yaşadığı coğrafya değil, bugün Kürtlerin kendisi, varlığı, yaşam hakkı inkar ediliyor ve bu dönemde çok ayyuka çıktı. Kürtlerin seçtiği belediyeler ellerinden alınır, yerlerine kayyım atanır. Kürtlerin seçtiği milletvekilleri cezaevlerine gönderilir. Kürtlerin demokratik siyasetteki ısrarına karşı tutuklama, gözaltı, fezlekeler ve kapatma davası demoklesin kılıcı sallanıyor. Kürtlerin varlığı, dili, kimliği, kültürü inkâr edilemeyecek kadar çok daha gerilere giden, öz geçmişi olan ve bu kadim topraklarda yüzyıllardır var olan bir gerçekliği inkâr etmek, Türkiye hiçbir şey kazandırmaz. 21’inci yüzyılda herkes ileriye giderken, AKP hükümeti hala gerilere sarmaya devam ediyor. 1990’lı yıllara geri dönüşler var. O yıllarda yaşadığımız köy yakmaları, faili meçhuller şimdi başka versiyonla karşımıza çıkıyor.
 
Oysa bu iktidar kurulduğu zaman çok farklı anlayışla gelmişti. İnsanlar AKP’ye Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözümüne de katkı sağlayacağı üzerinden oy vermişti. Bugün geldiğimiz noktada böyle bir durum yok. Kürtler her anlamıyla inkâr ediliyor. Kürtler demokratik siyasetin dışına itilmeye çalışılıyor, Kürtlerin varlığı tehlike olarak görülüyor. Bundan bir an önce vazgeçilmesi lazım. Kürtler bu coğrafya da yüzyıllardır vardı, bundan sonra da var olmaya devam edecekler. Sadece kendi kimlikleriyle de değil, dilleriyle, inançlarıyla, renkleriyle bütün bunları hayata geçirme ve yaşama hakkına sahip olan bir halktan bahsediyoruz. Öyle bir milyon iki milyon da değil, 40 milyona yakın Kürdü inkâr etmek kimseye bir şey kazandırmaz. İktidarın kendine çeki düzen vermesi gerekiyor. Gerçi biz bu iktidarı zaten göndereceğiz, o yüzden onlardan bir beklentimiz yok.
 
İktidarın politikaları herkesin malumu ancak muhalefet cephesinde de Kürt sorununda belirsiz bir yaklaşım görülüyor. Önce “Meclis’te çözülür” diyen ana muhalefet, sonra “Kürdistan söyleminden rahatsız oluyorum” dedi. Kürt sorununda git-gel politikasıyla çözüm sağlanır mı? 
 
 
 CHP’nin zaman zaman farklı çıkışları olsa da büyük çoğunlukla bir cesaretsizlik yaşadığını da biliyoruz. Kürtler üzerinden siyaset yapmak, Kürtler üzerinden söz söylemek, Kürtlerin hassas olduğu konularda farklı görüşler ortaya koymak CHP’nin elini güçlendirmez.
 
Biz yönetimde yer almayı hedeflediğimiz için öyle tek başlarına çok bir şey yapacakları fırsatı vermeyeceğiz. Muhalefet elbette iktidara gelmeli ve bunun içerisinde HDP mutlaka olmalı ki böyle bir hedefimizde var. CHP’nin zaman zaman farklı çıkışları olsa da büyük çoğunlukla bir cesaretsizlik yaşadığını da biliyoruz. Kürtler üzerinden siyaset yapmak, Kürtler üzerinden söz söylemek, Kürtlerin hassas olduğu konularda farklı görüşler ortaya koymak CHP’nin elini güçlendirmez. Bu ülkede son yıllarda yaşananları bile ele alsak, demokrasiden, adaletten, insan haklarından söz ediyoruz. Bu alanlardan bile söz etsek, CHP’nin artık bu tutumunu bir an önce bir kenara koyması gerekiyor. İktidar ile aynı noktalarda buluşuyorsanız, aynı anlayışa sahipsiniz demektir. Muhalefetinde artık bir karar vermesi gerekir. ‘Kürtler kimdir? Nedir? Ne istiyor? Kürtlere neden bu kadar baskı var? Kürtlere neden bu kadar adaletsizlik yapılıyor?’ Bütün bunları CHP başta olmak üzere tüm partilerin hesaplaması gerekiyor. Bakın Roboski Katliamı’nın 10’uncu yıldönümü. Roboski hala çözülmeyen bir trajedir. Kürtlerin tarihinde en kanlı katliamlardan bir tanesidir. Tüm bu acıları hissetmek, Kürtlerin yaşadıklarını bilince çıkarmak ve bunu hissetmek muhalefet partilerini daha büyütür. Çok daha iyi noktalara götürür.
 
Biz yeri geldiği zaman muhalefeti destekleme kararı alabiliyoruz. Muhalefet ile her ne kadar siyasi olarak çok yan yana gelmesek de bazı noktalarda bazı zeminlerde orada bulunan insanların yararına ise bazı şeylerden ödün verebiliyorsak, muhalefetin de bunu iyi hesaplaması gerekir. Buna son seçimler örnektir. Bizde içimizden gele gele ‘evet’ oyu kullandık diyemeyiz ama birçok şeyi içimize gömerek, elimizi taşın altına koyarak, bunu yaptık. Muhalefetinde bütün bu hassasiyetleri göz önünde bulundurması gerekiyor. Muhalefet partilerinin biraz daha cesur, biraz daha hissederek siyaset yapmasının önemli olduğunu düşünüyorum.
 
 Kürtlere yönelik saldırılar sınır ötesinde de devam ediyor. Kobanê’de SİHA saldırıları, Federe Kürdistan’da devam eden operasyonlarıyla Kürt kazanımları tehdit altında. Kürt ulusal birliğinin sağlanmamasının bu saldırılarda payı nedir?
 
Kürtlerin ulusal birliğini sağlaması için çok çaba ve emek sarf ettik ama ne yazık ki bir ilerleme olmadı. Bütün bu yaşananlar aslında Kürtlerin karar alamamasından kaynaklı. Bugün Kürtler birlik olsaydı, ulusal birlik ilan edilmiş olsaydı; bölgede Kürtler bu kadar saldırı altında da olmazdı. Kürtlerin kendi içerisinde birliği olmadığı için yoğun saldırılar var. Bir an önce Kürtlerin bu konuda karar alması çok acildir. Kürtler içerisindeki birlik bu saldırıların önüne geçmek için acilen yapılmalıdır. Dolayısıyla bu tehlikeler devam ettiği için de adımlar atılmalı. Biz çok zorladık, zaman zaman görüşmeler de yaptık ama bazı meseleler ya da çıkarlar yüzünden bir taraf sıcak bakmıyor. İsim vererek eleştirmek istemiyorum ama Güney’deki partilerin bu konuda adım atması gerekiyor. Yoksa Kürtler katledilmeye, yok edilmeye, tasfiye edilmeye, demokratik siyasetin dışına itilmeye devam edecek. Buna göz yummamak lazım. Bunun önüne geçmek ve engel olmak lazım. Herkesin önünde büyük bir sorumluluk var.
 
Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer’in yargılandığı dava başlıyor. Bu katliamın aydınlatılması siyasi cinayetler mezarlığına dönen Türkiye demokrasisi için ne anlam ifade ediyor?
 
Büyük bir toplumsal desteğe ihtiyaç var. İktidar son dönemlerde özellikle kendi iktidarını koruyabilmek için daha fazla HDP’yi kriminalize ederek, toplumu kutuplaştırma ve ayrıştırma politikalarını devreye koydu. Deniz’in katledilmesinde iktidarın dili ve hedef göstermesinin etkisi vardı. Sadece AKP’nin değil, MHP’nin de çok büyük rolü var. Sürekli HDP’yi hedef gösteren, HDP üzerinden kutuplaştırmayı derinleştiren, HDP’yi öcü partisi gibi karalayan her gün bir şeyler söyleyen söylemler var. Bunların sonucunda Deniz katledildi. Katillerin bunlardan güç aldığını, bunlardan beslendiğini ifade edebiliriz. Bu yüzden katliam davasında Türkiye orada olmalıdır. Bu cinayetler karşısında susmak, bu cinayetlere ortak olmaktır. Bu cinayetlere susmak, cinayetlerini onaylamak demektir. Duruşmalarının da iyi bir sahiplenmesi ve HDP’yi kriminalize edemezsiniz, mesajının verilmesi gerekir. Önümüzde zorlu bir dönem var. Kapatma, Kobanê davası var. Biz Deniz’e sahip çıkacağız. Deniz bizim yoldaşımızdı. Deniz gibi milyonlarca insan HDP etrafında kenetlenmişse başka Denizlerin ölmemesi için bir kenetlenmeye ihtiyaç var. Arzu ediyorum ki sadece tetiği çekenle sınırlı kalmayan, bunun arkasındaki güçleri açığa çıkaran bir yargılama olur. Biz hakikat için Deniz’in duruşmasında olacağız. Adaletin sağlanması için denizin duruşmasında olacağız. Çünkü Deniz yaşatmaya söz verdik.
 
 Ekonomide yaşanan krizin derinleşmesiyle birlikte muhalefet seçim yapılması çağrılarında bulundu. Bu kapsamda HDP olarak muhalefet partilerini ziyaret ettiniz. Görüşmelerde öne çıkanlar nedir?
 
 
 Milletvekilliği seçimlerinde ittifak içerisinde yer almıyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için ise 27 Eylül’deki deklarasyonumuz geçerlidir. Asla isim tartışması yapmıyoruz. Bu deklarasyona imza atan, ‘Benim de deklarasyonumdur’ diyen kim varsa, HDP onu destekler. 
 
İktidarın, Türkiye gündemini değiştirme, ekonomik krizi kapatma gibi bir çabası var. 2021 yılın en büyük krizlerinden bir tanesi ekonomik krizdi. Ekonomik kriz kasıp, kavurdu. Hiç kimsenin geleceğine güvenle bakamadığı bir ortam hazırlandı. Herkeste bir ‘yarın ne olacak’, ‘bu kışı nasıl geçireceğiz’ kaygısı oluştu. Yaptığımız görüşmelerde hem ekonomik krizi hem de erken seçime dair bir istişare de bulunuyoruz. Bunun yanı sıra muhalefetin ortak bir görüntü vermesine de ihtiyaç var. Daha önceki görüşmelerde ortak bir görüntü verilmemişti. Muhalefet partilerinin kendi içlerinde yaptığı görüşmelerin şeffaf olması gerektiği kanısındayız. Bu şeffaflık basın toplantılarıyla ve ortak görüntüleriyle verilmelidir ki Türkiye halklarının size olan güveni sarsılmasın. İçerdeki görüşmelerde de çok farklı şeyler konuşmuyoruz. Erken seçim talebini biz de ifade ediyoruz, gittiğimiz ev sahipleri de ifade ediyor. Erken seçim konusunda bir ortak önergeye de ihtiyaç olduğunu söyledik.
 
Ağırlıklı bu konuyu CHP ile tartıştık ama erken seçimi diğer partilerinde dışarıdan desteklemesi önemlidir. Zaten bir seçim olmasını tüm muhalefet istiyor. Ortak önergeyi savunduklarına dair söz söylemelerinin önemli olduğunu düşünüyoruz. İktidar, seçimlerden, ekonomik krizlerden, Türkiye’deki mağduriyetlerin konuşulmasını istemediği için fiili bir durum yaratma çabası içerisinde. Türkiye halkının bizden beklentileri doğrultusunda ve üstlendiğim sorumluluk gereği bu görüşmeleri sürdüreceğiz. Sadece bununla sınırlı kalmayacak görüşmelerimiz sivil toplum örgütleriyle, meslek örgütleriyle bir araya geleceğiz. Erken seçimin yapılması için sürekli görüşlerimizi dile getireceğiz.
 
Demokrasi ittifakında şekillenen, somutlaşan bir çalışmanız var mı?
 
Buna dair 27 Eylül’de açıkladığımız deklarasyon geçerliliğini koruyor ve temaslarımız da sürüyor. Bu ittifak asıl olarak seçim zamanında şekillenecek, milletvekilleri seçimlerinde büyük bir hedefimiz var. Seçimlere sadece mevcut HDP ile değil, daha büyük, daha geniş çevrelere ve daha farklı kesimleri içerisine almış ve onları da Meclis’e taşıyan bir HDP’yle gideceğiz. Şu an HDP içerisinde olmayan, saflarında yer almayan ama gönlü, yüreği HDP ile atan kesimlerin çok olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla milletvekilleri seçimlerini aslında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden ayırt etmemek gerekiyor. O da Cumhurbaşkanlığı seçimi kadar önemli olacak. Çoğunluğun muhalefet partilerinde olan bir parlamento olması gerekiyor. Özellikle çıkan, çıkabilecek yasalar da muhalefetin etkisinin büyük olacak. Milletvekilliği seçimlerinde ittifak içerisinde yer almıyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için ise 27 Eylül’deki deklarasyonumuz geçerlidir. Asla isim tartışması yapmıyoruz. Bu deklarasyona imza atan, ‘Benim de deklarasyonumdur’ diyen kim varsa, HDP onu destekler. Bu seçimler Türkiye’nin geleceği açısından önemli bir seçim olacak. İnsanlar bir tercih yapacak. Ya demokratik bir ülke, demokratik bir cumhuriyet ya da şu ana kadar yaşanan krizlere, hukuksuzluklara bir kez daha evet diyecek. Bu iki tercih arasında mutlaka halkımızın demokrasiden yana olanı seçeceğine inanıyorum. Türkiye toplumu büyük mağduriyetler yaşadı, haksızlıklar yaşadı. O zaman ne yapacağız; bu iktidarı göndereceğiz.
 
MA / Berivan Altan

Diğer başlıklar

17:41 Êlih’te uçurtma etkinliği
17:25 Amedliler 'şampiyonluğu' kutluyor - YENİLENDİ
17:18 Polis şiddetini görüntüleyen gazeteci gözaltına alındı
16:53 Şampiyon Amedspor!
15:47 HDK: Taksim'i kazanma mücadelesine güç verelim
15:46 Êlih’teki 1 Mayıs mitingine çağrı: Barışı ve kardeşliği savunalım
15:34 'Hüda Kaya’ya özgürlük' çağrısı
15:28 AKP iktidarında 32 bin 478 işçi yaşamını yitirdi
15:04 Amedspor’un kritik Somaspor maçı başladı
14:45 Amediyê kırsalı bombalandı
14:21 Katliamın 148'inci ayında Roboskî için adalet talebi
14:19 30 yıl sonra memleketinde karşılandı
14:13 Beşiktaş’ta zincirleme kaza
14:03 1 Mayıs 1977'te katledilen işçiler anıldı
13:22 Ayvacık GGM raporunda işkence ve tecavüz iddiaları
13:19 Sûr'da Paskalya Bayramı ayini
11:38 Seçmenler 'seçimlere katılmama nedeni' sorusunu yanıtladı
10:48 Hatimoğulları: Kayyımcı anlayışı püskürttük
10:44 16 müzik grubundan yeni albüm
10:17 Tutuklanan gazetecilere destek: Özgür Basın geleneğinde ısrar sürecek
10:03 Hep aynı terane: Kürt gazetecilere 'basın yapılanması' suçlaması
09:20 Jin dergi 1 Mayıs manşetiyle çıktı
09:18 Tutuklanan gazeteciler: Biz değil, gazetecilik yargılandı
09:17 Sağlıkçılar ‘insanca bir yaşam’ talebiyle 1 Mayıs’ta olacak
09:16 Yaşamını yitiren HPG'lilerin ailelerine tazminat davası
09:15 Yurttaşlar uyuşturucu kullanımına karşı çözüm bekliyor
09:14 Tutsaklar ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük’ eyleminde
09:14 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden 187 gündür haber yok
09:13 Eylemdeki tutsaklar her hafta 'özgürlük' taleplerini bakanlığa iletiyor
09:12 'Bilûra Nişo' Los Angeles Film Festivali'nde gösterilecek
09:11 Wan’daki 1 Mayıs’ta savaş politikalarına dikkat çekilecek
09:06 Tarihi çarşıda esnaf da yurttaş da dertli
09:04 Tecrit sürüyor krizler büyüyor
09:00 28 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
27/04/2024
22:07 Semsûr’da polisler arasında silahlı çatışma: 2 ölü
21:27 Muhabirimiz Dal çıplak aramaya maruz kaldı
21:13 DEM Parti’den ODTÜ'lülere dayanışma ziyareti
21:04 MEB’in okul öncesi taslağından ‘milli kültür, ‘aile kurumu’ ve ‘eşarp’ çıktı
20:37 Keskin: Üniformalıların karıştığı bin davadan sadece birine ceza verildi
20:00 Mandela’nın X hesabı askıya alındı
19:52 Ogasawara Adaları açıklarında 6.9 büyüklüğünde deprem
17:29 Batman Petrolspor şampiyon oldu
17:24 Mersin’de kadınlardan ‘eşitlik için dans et’ festivali
16:11 Amed Tabip Odası Genel Kurulu: İyi hekimlik yapmaya devam edeceğiz
16:02 ‘Büyük Savunma Mitingi’nde tecrit vurgusu
15:18 Hasta tutsaklar Hatice Yıldız ve Nazım Çağlak’ın tahliyesi istendi
14:59 Mersin’de yeşil alanın ranta açılmasına tepki
14:51 GGC Genel Kurulu’nda Bozarslan yeniden seçildi
14:35 İHD: Makbule Özer’in yaşamı tehdit altında
14:34 Elîh'teki bölge mitingine çağrı
14:32 ‘Gazeteciler Türkiye’nin savaş politikası nedeniyle tutuklandı’
14:25 KHK eyleminde yaşamını yitirdikten sonra işe iade edilen Çoban anıldı
14:17 Kayıp yakınları Kavak, Yılmaz ve Özdel için adalet istedi
14:01 ÖHD ve MED TUHAD-FED'den 'Cezaevleri Hak İhlalleri Raporu'
13:42 DFG ve MKG: Kürt sorunu ve tecrit haberi yapmak suç değil
13:27 Siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinden çağrı: İmralı tecridini kaldırın
13:23 43 yıl önce gözaltında kaybettirilen Yedigöl’ün akıbeti soruldu
13:15 Yoksulluk sınırı 58 bin TL’ye yükseldi
12:29 Doktor ve hemşirelere operasyon: 38 gözaltı
12:19 ‘Asgari ücrete 3 ayda bir zam’ önerisi
11:25 Wan’a gönderilen mülteciler Antalya GGM’deki şiddeti anlattı
10:35 Parti kapatma ve kayyım tehditlerine yanıt: Halklarımız buna izin vermez
10:29 Colemêrg’teki madene karşı eylem 5’inci gününde: Coğrafyamızdan gitsinler
10:18 ‘İnfaz’ oyununa izleyiciden tam not
10:14 EFJ'den TV'lere baskın açıklaması
09:30 Lokanta ve kafelere KDV zammı
09:23 30 yıllık tutsak: Özgür bir yaşam için mücadelem devam edecek
09:14 Cezaevlerinde ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük’ eylemi sürüyor
09:14 Gazeteci Ahmet’ten 186 gündür haber yok
09:12 Geçinemeyen yurttaşlar: İktidar değişirse belki nefes alırız
09:09 ‘Kürt halkı saldırılara karşı tiyatroyu sahiplendi’
09:06 Êlih’teki 1 Mayıs bölge mitingine çağrı
09:05 Egîdê Cimo öğrencileri enstrüman desteği bekliyor
09:03 İHD Wan Şube Eşbaşkanı: Tutsakların talebi toplumsal barışa katkı sunacak
09:00 Kadınlar 1 Mayıs’ta ‘Haklarımız için buradayız, güçlüyüz’ diyecek
09:00 Polis şiddetine uğrayanlara soruşturma!
09:00 Peköz: AKP, askeri operasyonlara değil demokratikleşmeye yönelmelidir
09:00 27 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
08:54 İstanbul’da şüpheli kadın ölümü
08:14 Erzîngan'da deprem
26/04/2024
23:55 Tutuklanan Aslan'dan mesaj: Yazmaya devam edeceğiz
23:28 3 gazeteci tutuklandı
23:23 CHP’li Tanal’den Enerji Bakanlığı önünde oturma eylemi
23:18 'Celadet Ali Bedir-Xan’a saygı' gecesine büyük ilgi
22:13 Katalonya Muzik Grubu ve Aryen Kom’dan konser
21:47 Hatay’da 27 mahalle karantinaya alındı
21:20 Gazetecilerin hakimlik ifadeleri başladı
20:56 ODTÜ'de ‘kayyım rektör'ün yasağına karşı nöbet eylemi
20:24 Doğan’dan Adalet Bakanı’na: Aba altından sopa göstermeyin, kayyım rejimi sandığa gömüldü
19:59 ‘İzmir'in Çernobil'inde nükleer tepkisi
19:24 Cizîr’de, Celadet Ali Bedirxan’ın doğum günü kutlandı
18:23 Emine Şenyaşar 87 gündür Adalet Bakanlığı önünde
18:16 Tecavüz failine ‘iyi hal’ indirimi
17:03 Serbest bırakılan gazeteciler: Hakikati gerçekle buluşturduğumuz sürece müthiş kazanacağız
16:20 Gümüşhane'de yaylada açılmak istenen maden ocağına onay
16:00 Başhekim SES üyelerini hastaneden çıkarttırdı!
15:45 Tutuklamaya sevk kararı avukatlara verilmedi
14:57 Hakları için eylem yapan işçiler gözaltına alındı
14:37 İşte Amed kayyımının devrettiği taşınmazlar
14:33 3 gazeteci hakkında tutuklama istemi
14:24 Agrobay işçilerinin davası ertelendi
14:13 Cizîr'de 19 kişi gözaltına alındı
13:35 'Kürt iş insanlarının infazının MGK kararıyla olduğu tescillendi'
13:32 Katledilen 9 yaşındaki Gina'nın davası görüldü
13:10 İstiklal Caddesi'ndeki bombalı saldırı davasında karar
12:43 Şakran Cezaevi'nde tutsaklara hücre cezası
12:32 TJA: 1 Mayıs’ta tecride karşı alanlarda olacağız
12:28 'MİT' yalanıyla okulda tecavüz davasında verilen cezalar onandı
11:49 Amed Büyükşehir Belediyesi'nin borcu belli oldu
11:33 Efrîn’de 2 yurttaş kaçırıldı
11:03 Ailelerden İmralı için görüşme başvurusu
10:54 Gazetecilere yaptıkları haberleri soruldu
10:47 Gözaltındaki gazeteciler adliyeye getirildi
10:14 Colemêrg'te madene karşı eylem 4'üncü gününde
09:24 Gever'de askeri operasyon
09:24 Riha’da ev baskınları
09:15 45 gündür yanıt arayan soru: Ali Veli nerede?
09:14 İnşaat işçileri 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda olacak
09:01 81 yaşındaki hasta tutsak ATK’ye kelepçeli sevk edildi
09:01 Gazeteci Altan: Tazelenme ve demokratikleşme için mutabakat lazım
09:00 Tutsaklar ‘özgürlük’ eyleminde
09:00 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden 185 gündür haber yok
09:00 Mali müşavirler ekonomik krizle boğuşuyor
09:00 Çernobil 38'inci yılında: Sıra Sinop’ta!
09:00 YNK’li Herkî: Türkiye ile işbirliği Irak'a zarar verir
09:00 2 ilde bölgesel 1 Mayıs kutlamaları yapılacak
09:00 ATK raporları: Tecrit koşullarına 'tıbbi meşruluk' kazandırıyor
09:00 26 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
25/04/2024
23:08 Qoser'de gözaltına alınan 30 kişi serbest
22:17 CPT Başkanı bu sefer topu AİHM’e attı
21:24 Amed Tiyatro Festivali 8’inci gününde
20:47 Mêrdîn'de su şebekesi yine patladı
20:35 Belçika temsilciliğinde Özgür Basına yönelik baskınlara ilişkin görüşme
19:59 Özgür Basına yönelik saldırılar Ege'de protesto edildi
19:07 Colemêrg’te 4 genç tahliye edildi
18:45 Ankara’da bir fabrikada yangın
18:40 İstanbul’da bir kadın katledildi
18:24 DEM Parti Êlih İl Eşbaşkanı serbest bırakıldı
17:39 ODTÜ’lüler ‘Devrim Yürüyüşü’nde ısrarcı: Direnişi büyüteceğiz
17:18 Sarıyer’de öğretmene şiddet
17:01 DEM Parti’den Şenyaşar'a destek: Bu talep hepimizin vicdanına sesleniyor
16:54 Gazetecilerin emniyet ifadeleri tamamlandı: Basın toplantısına neden katıldın?
16:29 DEM Parti Êlih İl Eşbaşkanı gözaltına alındı
16:15 Savcı Emine Şenyaşar hakkında açılan davanın reddini talep etti
16:04 IFFCO işçileri için açıklama
15:46 İnşaat işçileri hakları için eylem başlattı
15:31 Tanık gazeteciler polis şiddetini anlattı
15:30 Polis tutanağına göre Kışanak'ın kitabı yasak!
15:25 Gazeteci Kartal’a ceza talebi
15:21 Qoser’de gözaltı sayısı 30’a yükseldi