30 yıl hapis kalan iki kardeş: ‘Türk milleti adına’ yargılandığımız yalandı

img

DİYARBAKIR - Seyfettin ile Metin Yaşa kardeşler, tek bir kişinin beyanlarıyla konuldukları cezaevi duvarlarının ardından ancak 30 yıl sonra çıkabildi. İki kardeş, Diyarbakır Cezaevi'nin direniş mirasıyla bunca yıl ayakta kaldıklarını anlattı.

Koronavirüs (Kovid-19) salgınının ilk aylarında kapanmak zorunda kaldığımız evlerimiz, yakınlarımız ile bir arada olup tüm teknolojik imkanlara sahip olmamıza ve yeme içmeden tutalım diğer tüm günlük ihtiyaçlarımızı kendimiz belirleyip, programlayabilir olmamıza rağmen bir çoğumuz için boğucu mekanlara dönüştü. Kimimiz bir yandan bu halin psikolojilerimiz üzerindeki etkilerinden yakınıp, etrafına tavsiyelerde bulunurken, kimilerimiz de bir an önce yeniden sokağa çıkmanın, gezip dolaşmanın, kalabalıklar arasına karışmanın özlemini duyup, yapılacaklar listesi oluşturdu.
 
Peki ya yarına dair öngörüde bulunmanın her daim güç olduğu Türkiye’de, insanın 30 yıl sonrasını tasavvur etmeye çalışarak yaşamını sürdürmesi ne kadar kolay? Hele ki bugüne dek katliamlar, darp, işkence, kötü muamele, sürgünler ve hasta düşen tutsakların ardı ardına tabutlarının çıktığı cezaevlerinde!
 
Birkaç adımlık bu mekanlarda insanın zihnini her saniye iğdiş eden bir süreç. Yıllardır cezaevlerinde tutulan bazı isimler, infaz sürelerini tamamlamalarıyla birlikte serbest kalmaya başladı.
 
Uzun yıllar cezaevinde kaldıktan sonra özgürlüklerine kavuşanlar arasında Seyfettin ve Metin Yaşa kardeşler de var.
 
Kardeşlerden Metin henüz 25, Seyfettin ise 35 yaşındayken girdiği cezaevinden 30 yıl sonra çıkabildi. Bu süre zarfında birçok cezaevine kalıp, ayrı düştükleri zamanlarda olan kardeşlerle hayatlarının 30 yılını neden duvarların arasında geçirmek zorunda kaldıklarıyla birlikte bu zaman içerisinde hem kendilerinde hem de adım attıkları dünyadaki değişimi konuştuk.  
 
 
Sözcüklere dökerken bile insana ağır geliyor aslında, dile kolay tam 30 yıl süren bir esaret. Öncelikle geride kalan yılların ardından bugün dışarıda olmak nasıl hissettiriyor?  
 
Seyfettin Yaşa: Şahsen kendimi çok şaşkın hissetmiyorum. Zaten dışarı çıkmayı da beklemiyorduk. Sizler de biliyorsunuz, yeni bir yasa çıkardılar özellikle de siyasi tutsaklara yönelik. (1 Ocak 2021’de yürürlüğe giren Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri İle Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik). Bu yasa nedeniyle cezaevinden çıkacağımız gün belli olmasına rağmen bizim için bir heyecan oluşturmadı. Dışarıda da cezaevi psikolojisini henüz üzerimizden atabilmiş değiliz. 
Metin Yaşa: Zindanlarda yaşananlarla ilgili dışarıdakilere aktarabileceğim yeni bir şey yok aslında. Çocuklardan yaşlılara, gençlerden kadınlara kimse zindanların yabancısı değil. Bu nedenle fazla söze gerek yok, bu topraklarda yaşayan herkes zindanların acısını yaşadı. Biz zindandaydık ama dışarıdakiler de aynı acıyı yaşadı. Günlerce anlatılacak, sözcüklere sığdırılamayacak çok şey var tabi, kitaplara sığdırılamayacak kadar. Zindan tarihi böyledir. İçeride Amed zindanı üzerine yazılan bir kitabı okuduktan sonra kendimi sırılsıklam hissetmiştim. Eminim ki her okuyan da sırılsıklam olacaktır. Amed zindanındaki direniş bizlere alan açtı, onların direnişiyle 30 yılı geçirdik. Sadece bir halkın değil, Kürtlerin, Türklerin, Ortadoğu’nun, insanlığın onurunu korudular. Şüphesiz bunun bedeli ağır oldu. Mazlumlar, Kemaller, Hayriler, Dörtler, yaşamı daraltan zindanlarda alan açtılar. Birçok kişi yazdı, ancak onların direnişi anlatılamaz. Ne kadar yazılırsa, anlatılırsa da eksik kalan bir yanı olacaktır. Bugüne baktığımızda o dönemin zihniyeti hala zindanlarda sürüyor, hala iş başında. O zihniyette insanlığa dair hiçbir şey yok. Bir örnek vermek gerekirse Amasya Cezaevi’nden 9 yıl boyunca çok kere sevk istememize rağmen her seferinde çeşitli gerekçelerle reddedildi. Zindanlardaki uygulamalar ikinci bir cezalandırılma alanı.
 
Serbest kalmanıza ilişkin haberler, bilgiler yansıdı. Yine sosyal medyada cezaevinden çıkarken ki görüntülerinize denk geldik fakat neden dolayı bu kadar yıl hapse mahkûm edildiğinize dair hiçbir bilgi ya da kayıt yok. Bunca yıl içeride tutulmanızın gerekçesi neydi? 
 
Sadece bir şahsın hakkımızda verdiği ifadelere dayanarak 30 hapse mahkûm edildik. Bir nikâh kıysan iki şahit olması lazım ama bir kişinin ifadesiyle bize 30 yıl hapis verildi.
Seyfettin Yaşa: 30 yıl önce bir şahsın hakkımızdaki beyanları ile sabahın 4’ünden evimden gözaltına alınıp, tutuklandım. Herhangi bir şeyim yoktu, o dönem binlerce insan gibi suçsuz yere tutuklandım.  Kürt olduğumuz için yargılanıp, cezalandırıldık. Sadece bir kişinin beyanlarıyla tutuklandık. O dönem yaşanan bir eylemle, bu eylemde yer almakla suçlandık ama dosyada buna dair tek bir delil dahi yoktu. Sadece bir şahsın hakkımızda verdiği ifadelere dayanarak 30 yıl hapse mahkûm edildik. Bir nikâh kıysan iki şahit olması lazım ama bir kişinin ifadesiyle bize 30 yıl hapis verildi. O dönem bizler gibi çok sayıda insan haksız, hukuksuz yere cezalandırılıp hapse atıldı. 
 
Metin Yaşa: Esas suç Kürt olmaktı. Ben bir Kürt olarak nerede olursam olayım, ne yaparsam yapayım suçlu olarak görülüyorum. Bir eylem gerekçesiyle 27 gün boyunca gözaltında kaldık. Tek bir günümüz, saatimiz işkencesiz geçmedi. Tabi o dönem annelerin, genç kadınların yaşadıkları işkencelerin yanında insan işkence gördüm demekten utanıyor yine de. Çünkü öylesi işkenceler yapılıyordu ki akıl alır gibi değildi. Bize sürekli ‘sizin yapmadığınızı biliyoruz’ demelerine rağmen 30 yıl ceza verildi. Suçlamalar bahaneydi, asıl mesele Kürt olmaktı, başka bir şey değil. Bize de bunun bedelini ödettiler.
 
Hakkınızdaki suçlamalara karşı kendinizi savunabilme imkânınız oldu mu?
 
Seyfettin Yaşa: Biz askeri mahkemeler olan DGM’lerde (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) yargılandık. Doğru düzgün kendimizi savunamadık bile. Avukatlar dahi savunma yapmaktan çekiniyorlardı bu mahkemelerde. Böylesi bir mekanizma içerisinde yargılandık. Zaten AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) yıllar sonra bu DGM’leri mahkûm etti. 
 
Metin Yaşa: Yargılamaya dair her şey zor ve zulümdü, savunma bile yapamadık. Her an boynumuzda bir kılıç sallandırılıyordu. Defalarca mahkemede Kürtçe konuşmak istedim ancak buna müsaade etmediler. Anadilinde savunma yapmayan hiç kimse savunma yaptığını söyleyemez. Dilimiz isimsiz kalmıştı, yargılama da nasıl başladıysa, öyle bitti. Anadilim o gün nasıl yasaklıysa, bugün de yasaklı. Hastaneye veya başka bir yere gittiğimde kapılarda ne yazdığını bilmiyorum. Hangi dillere ait olduğunu bile bilmediğim tabelalarla karşılaştım cadde ve sokaklarda ama benim anadilim yok. Bu coğrafyada bir halkın dili hala yasaklı. Anladım ki zindandan çıkmadık aslında. 
 
Duvarların, demir parmaklıkların arkasında zaman nasıl geçti peki bunca yıl? 
Kemallerin, Hayrilerin bıraktığı bir miras vardı. Bizi cezaevi koşullarında yaşatan da bu miras oldu. Yoksa mevcut koşullarda cezaevlerinde 30 yıl yaşayabilmek mümkün değildi.
Seyfettin Yaşa: İşin aslı cezaevlerinde 12 Eylül döneminden kalan Kemallerin, Hayrilerin bıraktığı bir miras vardı. Bir yaşam bıraktılar. Faşizme karşı direnen o yaşam, insanlık için onur vericiydi. Bizi cezaevi koşullarında yaşatan da bu miras oldu. Yoksa mevcut koşullarda cezaevlerinde 30 yıl yaşayabilmek mümkün değildi. 
 
Eminim ki içeride geçirdiniz her bir günün, saatin, dakikanın zihninize kazınmış izleri mevcuttur. Bunlar arasında zamanda asılı kalan bir an ya da olay hangisiydi?
 
Seyfettin Yaşa: İşin gerçeği zindan her gün bir parçamızı alıp götürüyordu. Bizi ayakta tutan ise bilinç ve irade oldu. Zindanlarda iradesi zayıf insan yaşayamaz, ayakta kalamaz, bu mümkün değil. Yaşanmışlıklar, anılar çok. Ağladığımız, güldüğümüz günler çok. Yanımızda şehit düşen arkadaşlarımız oldu, bir şey yapamadık. Bunların her biri biz de derin yaralar açtı. 
Metin Yaşa: Her günüm bir yandan acıyla, bir yandan coşkuyla geçti. Neden acı ve coşku, bu farklı bir duygu. Beni en çok etkileyen ise bir arkadaşımız kansere yakalanmıştı, zamanında tedavi edilmedi, sonunda da zindanda yaşamını yitirdi. O arkadaşımız Nurettin Soysal’dı. 
 
Bir diğeri tanıdığım bir aile vardı ve sadece tek bir çocukları vardı. Çocuklar çok değerlidir. Bir annenin 9 ay boyunca kendi bedeninde taşıdığı, yıllarca büyüttüğü bir canlı. O çocuk babasını ziyarete geldiği hapishane kapılarında büyüdü. Bir gün yine ziyaretine geldiği cezaevinin kapısında yaşanan trafik kazasında babasına kavuşmadan hayatını kaybetti. O kazanın sesi cezaevinin içerisine kadar ulaştı. O çocuk muradına eremedi. O kadar tatlı bir çocuktu ki hiçbir zaman gözümün önünden gitmiyor. İnsanlık ahlakında böyle bir zulüm olamaz. Tevrat’ta, İncil’de, Kuran’da, Zebur’da bulamazsın. Bu büyük bir acıydı benim için ve hala da sürüyor. Bu acı olayı bence her insan oturup düşünmeli. Babası sebepsiz yere tutuklanıp Amasya’ya sürgün edilmişti. O da annesiyle yine zorluklarla babasının görüşüne geliyordu. Öyle kurallar var ki… Cezaevine saatinde varmazsan görüş gerçekleştiremiyorsunuz. Onlar da görüşe yetişmek için hız yapmak zorunda kalmış ve bu kaza yaşanmıştı. Velhasıl babasına yetişemedi, o çocuğun adı Hakan Çapadağ’dı.
 
İçerisi dışarısı arasında bugün belki çok bir fark kalmasa da dışarıya dair neleri düşlediniz, en çok neleri özlediniz?
Ölüm döşeğindeki bir insanla bile Kürtçe helalleşemiyorsun. Duvarlar helallik göndermene bile izin vermiyor.
Seyfettin Yaşa: Havayı, güneşi, toprağa her bir şeyi. Memleketin havasını, suyunu, kedisini, eşeğinin anırmasını bile özlüyor insan. Kaldığımız koğuş hemen hemen hiç güneş görmüyordu. Dört beton duvarın arasında sizden başka hiçbir canlı yok. Sadece demir ve beton. Her şeyden mahrumsunuz, bu yüzden de insan her şeye hasret kalıyor. 30 yıl az bir süre değil. Fakat demek ki irade her şeye üstün gelebilir. Yoksa zindanda o kadar yaşamak mümkün değil! 
 
Metin Yaşa: Cezaevinde zaman çok. Yaşama anlam veriyorsun, her şeye hasret duyuyorsun. Bazen bir kuş sesi, bazen bir kaval sesi, bazen bir zılgıt, bazen bir tandır ekmeğine… Çok derin bir konu sorduğunuz. Bunları birkaç saatte, günde anlatmak çok zor. Bir dostunun, yakının mezarına gitmek istiyorsun, sesini duyurmak istiyorsun. Fakat ölüm döşeğindeki bir insanla bile Kürtçe helalleşemiyorsun. Duvarlar helallik göndermene bile izin vermiyor. Çünkü Kürtçe yasaktı, ben de Türkçe bilmiyorum.
 
Katliamların, işkenceleri yaşandığı hemen her gün tabutların çıktığı cezaevinden hiç çıkamayacağınız korkusuna kapıldığınız oldu mu hiç?
 
Seyfettin Yaşa: Hiç öyle bir kaygı ve korkuyu yaşamadı, umutluydum her daim. Yani beni ayakta tutan da bu umut ve iradeydi. Halka güveniyordum, beni ruhen yaşatan da buydu. Evet belki saldırılar çoktu, birçok arkadaşımızın çivili coplarla işkenceye maruz kaldığını, kollarının, kafalarının kırıldığını yaşadık, gördük, duyduk. 30 yıl yatacağımızı bile beklemiyorduk ama bunca zaman cezaevinde kaldık. Yine de bugün karşınızdayız işte.
 
Metin Yaşa: Nasıl yaşadığın önemli! Dışarıda da olsa, içeride de olsa yaşamdan umudun olmalı. Her şeye rağmen umudumuzu kaybetmedik. Annelerin sesi, direnişi bize umut oldu, ayakta tuttu. Biz onlara borçluyuz. Bizdeki bu umut, onlara borçlu.
 
En son kaldığınız Amasya Cezaevi’nde 5 kişiydiniz. Sizden sonra geride 3 arkadaşınız kaldı. Onlardan ayrılmak zor oldu mu?
Binlerce arkadaşımız tahliye oldu. Her arkadaş gözyaşlarıyla çıktı. Bazı arkadaşların gözyaşları gözünden değil, yüreğinden akıyordu. Bizim de aynı şekilde oldu.
Seyfettin Yaşa: Yıllarca birlikte kaldığınız arkadaşlarınızdan ayrılmak kolay olmuyor tabi. Yıllar içerisinde birlikte kalıp, tahliye olan arkadaşlara ‘Beni bırakıp gidiyor musunuz’ diye takılırdım. Mutlaka aynı hissiyatı o arkadaşlarım yaşıyor. Bir sürgün, sevk dahi bizler için acı vericiydi. Yıllarca aynı odada birlikte yatıp kalkıyorsunuz, iyi ve kötü günde birliktesiniz, ayrıldığınızda insan üzülüyor haliyle. Bu nedenle biz de onlar da üzülüp, hüzünlendi. Hala da onları düşünüyoruz, ayrılmak kolay değil.  O yüzden çıktığımıza o kadar da sevinemedik açıkçası, çünkü binlerce arkadaşımız hala dört duvar arasında. 
Metin Yaşa: Zindandan çıktığımda yaşadığım hissiyat 30 yıldır yaşadıklarımdan farklı değildi. Binlerce arkadaşımız tahliye oldu. Her arkadaş gözyaşlarıyla çıktı. Bazı arkadaşların gözyaşları gözünden değil, yüreğinden akıyordu. Bizim de aynı şekilde oldu. 
 
Sadece Amasya’da birlikte kaldığımız diğer 3 arkadaş değil, binlerce arkadaş içeride kaldı. Birçoğuyla birlikte kaldık. Duygularımı bugüne dek hiç saklamadım. Bir yoldaşımın bir yeri ağrısa, o ağrıyı aynı şekilde kendimde hissediyorum. Hasta arkadaşlar var, cenazeler çıkıyor zindandan işte. Kabullenemiyoruz, bu konuda söz söylemek bile istemiyorum. Her yanım acıyor, çünkü onların ne acılar çektiğini biliyorum, hissediyorum.
 
Arkadaşlık, dostluk önemli şeyler şüphesiz ama “zindan yoldaşlığı” denilen ayrı bir olgu var. Nedir bu, bunu nasıl tanımlarsınız?
 
Seyfettin Yaşa: Eğer bir arkadaşınız sizin için işkence görüyorsa, kendini ölüme atıyorsa, sana saldırıldığında kendini senin önüne atıyorsa bundan ötesi yoktur. Böylesi bir yoldaşlık bu... Bu yoldaşlık bir maddiyata bağlı değil. Bunları da yaşayarak öğrendik. Bunlar unutulmaz, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. 
 
Peki siz kardeş miydiniz, yoksa yoldaş mı? 
Kardeşlik, yoldaşlığın hele de zindan yoldaşlığının çok gerisinde kalır. Yoldaşlığın tadı bambaşkadır. Yoldaşıyla paylaştıklarını kardeşiyle paylaşmaz insan.
Metin Yaşa: Birbirimizin kardeşi iken yoldaşı olduk. Geçmişte kan bağını daha çok önemser ve öncelerdim. Hani derler ya; ‘insanın kanı kendisiyle aynı kanı taşıyana kaynar’ diye. Bu hissiyatım daha sonra değişti. İnsan çocukluk, gençlik yıllarını aşıp az biraz olgunlaşınca kendi yaşamımdan, çevremden gördüm ki kan bağı geride kalıyor. Hepsinin adını tek tek saymak zamana sığmasa da geride bırakmak zorunda kaldığımız tüm yoldaşlarımız biliyorlar ki onların ruhu bizimle, bizimki de onlarla.
 
Seyfettin Yaşa: Kardeşlik, yoldaşlığın hele de zindan yoldaşlığının çok gerisinde kalır. Yoldaşlığın tadı bambaşkadır. Yoldaşıyla paylaştıklarını kardeşiyle paylaşmaz insan. Mesele diğer kardeşim görüşe geldiğinde her şeyimi onunla paylaşamazdım ama yoldaşıma her şeyi ama her şeyi paylaşırdım. Yoldaşım Metin’in de dediği gibi insan kardeşinden kopamaz belki ama zindan yoldaşlığının anlamı çok daha farklı.
 
Cezaevinde özellikle de geçirilen ilk gece için zordur derler. 30 yıldan sonra dışarıya çıktığınız ilk günün gecesinde yatağa girdiğiniz de ne hissettiniz, zihninizden neler geçti?
 
Seyfettin Yaşa: Şaşkındım. Çünkü çıkarılan yeni genelge bizim aleyhimizdeydi. İçerisinde kabul etmediğimiz kavramlar, uygulamalar var. Bu nedenle cezaevinde çıkmayı beklemiyorduk. İyi halimi 3-4 ay önce kaldırdılar. Yaptığım itirazla ancak tahliyemize bir ay kala bu kararı kaldırdılar. Dolayısıyla tahliye olmayı kurula gidene kadar da beklemiyordum. Kurulda 8 kişilik bir heyet var. Savcı, iki müdür, başgardiyan, psikolog, öğretmen, izleme kurulu, doktor. Senin kaderin, dışarıya çıkıp çıkamayacağın bunların elinde. Eve geldiğimde ise bir zindandan çıkıp başka bir zindana gelmiş gibi oldu. İçerisi dışarı bir değil ama duygular aynı olduğu için sevinemedim. 
 
Duvarların dışında geçirdiğiniz bu iki haftalık sürede sizi en çok şaşırtan neler oldu?
 
Metin Yaşa: Zindandan çıkınca çok farklı bir sürprizle karşılaşmadık açıkçası. Yıllar sonra ilk kucaklaşmaların nasıl olacağını bile zihnimizde canlandırıyorduk öncesinde aslında. Zihnimdeki mimikler bile öyleydi. Zaten cezaevinden ilk çıktığımızda Türk arkadaşlar tarafından karşılandık. Gördük ki halklar arasında yaratmak istedikleri düşmanlık, az da olsa yavaş yavaş yıkılıyor. Amed’e vardığımızda ise akrabalar, komşular, çocuklar, kadınlar, gençler, halkımız bizi kucakladılar. Dışarı çıkmamızın birkaç gün öncesin bir amcamız yaşamını yitirdi. Yıllar sonra onu çok görmek istesek de göremedik. Tarihimiz böyle, bir yanımız ağlıyor, bir yanımız gülüyor. Zindan yaşamından bunca yıl sonra çıkınca birçok şey garip geliyor şüphesiz. İçerisi ve dışarısı birbirinden farklı iki ayrı dünya. Biraz zorluk yaşıyoruz. Amed çok büyümüş, değişmiş öncelikle. Sur’a gittim, bazalt taşları gördüğümde birçok anım tazelendi. Hem şaşırdım hem duygulandım.
Bunlarla birlikte cezaevindeyken dışarıya dair farklı düşündüğünüz, hissettiğiniz fakat dışarı çıkınca ise böyle olmadığını görüp hayal kırıklığı yaratan bir şey oldu mu? 
 
Seyfettin Yaşa: Beni hayal kırıklığına uğratan tek şey, bazı insanların kendilerini sizden uzak tutması oldu. Yıllardır bu kadar mücadele verilmiş ama onların kendilerini sizden uzak tutması hayal kırıklığına neden oluyor. Oysaki Cegerxwîn’in bir sözünde söylediği gibi; ‘Heger em nebin yek, em ê herin yek bi yek. (Eğer bir olamaz isek, gideceğiz bir bir)” Bu söz halk olarak bizim için çok önemli, bunu aklımızdan çıkarmamız lazım. Birlik her şey. Halk olarak 3 önemli noktayı yitirmiş durumdayız. 
 
Bunlarda bilinçsizlik, ulusal birlik yoksunduğu ve maddiyat düşkünlüğü. Geçmişte arkasından yürüyecekleri bir liderleri olmadığı için Kürtler haklarını elde edemedi. Fakat bugün büyük bedeller karşılığında Kürtler bilinç ve irade kazandı. Yine de hala yükümüz çok ağır. Birlik olursak ancak başarabilir, kazanabiliriz. 
 
Kürtlerin bugün yaşadıkları dünden ne kadar ağır? Yaşananlar ve bunlar karşısındaki duygu, düşünce ve hissiyat ne derece yoğun. Bir gerileme mi yoksa ilerleme mi söz konusu. Ayrıca bunların nedeni neler sizce?
Fransa, Sovyet devrimleri ya da dünyanın diğer farklı ülkelerinde, bölgelerinde devrimler yaşandı. Fakat bu topraklarda ki gibi bir devrim asla yaşanmadı.
Metin Yaşa: Kürtlerin tarihi daha çok sözlü edebiyat üzerinden biliniyor. Özellikle 2000 sonrası kültür, sanat, tarih konusunda birçok eser çıksa da daha çok sözlü edebiyat üzerinden biliniyor. Verilen ağır bedeller boşa gitmedi. Eğer bir devrimden söz edilecekse, bu halk en değerli evlatlarını verdi bu uğurda. Ceylan Önkol gibi binlerce çocuk katledildi. Bir devrimden söz edilecekse eğer bu topraklarda o devrim gerçekleşti. Kültür, ahlak, kadın, gençlik, insanlık boyutuyla. Neden diye sorarsanız, dünya devrimlerini kıyaslarsak, böyle bir devrim yapılmadı. İnanıyorum ki Arap halkının kadınları ve gençleri bu konuda Kürtlere minnettardır. O yüzden kimse umutsuz olmamalı. Bu halk dününü ve bugünü kıyaslamalı. Eğer bu yapılırsa eminim ki herkes bana hak verecektir ve hiçbir bedelin boş yere verilmediğini, devrimin aslında yaşandığını görecektir. Eksiklikler olmadı mı? Şüphesiz ki oldu, olacaktır da. Fakat inanıyorum ki bunlar da zamanla ortadan kalkacaktır. Fransa, Sovyet devrimleri ya da dünyanın diğer farklı ülkelerinde, bölgelerinde devrimler yaşandı. Fakat bu topraklarda ki gibi bir devrim asla yaşanmadı. İnsan kendisi haline dönüştü. Asıl devrim de bu. 
 
Cezaevinden çıktıktan sonra “‘Mezar taşına bu halka borçluyuz’ yazanlara hala borcumuz var, o mirasa yeterince sahip çıkamadık” dediniz. Bir ömrü cezaevinde geçirdikten sonra size bunları söyleten nedir?
 
Seyfettin Yaşa: Bize bunu söyleten bize miras bırakılan yaşamdır. Halklar, toplumlar yaşam biçimleriyle kazanır ya da kaybeder. Bize bırakılan bu miras da asla kaybolmaz, içerisinde her dair umut, sevgi, onur barındırır. Bunlar öyle basit şeyler değil. İnsanın bu sözün anlamını tarif etmesi de kolay değil. Bazılarına basit gelebilir ama bu miras için hayatlar feda edildi. Yine de ölüm döşeğinde sarf ettikleri bu sözlerle başardılar ve bu yaşam sürecek. 
Metin Yaşa: O sözler yaşamlarımızın önünü açıp, bize özgürlüğün tadını verdi. Bugün hala yaşıyorsam Kürt ve Türk halklarının evlatlarının sayesinde oldu bu. Bunu en ufak bir şüphe duymadan dile getiriyorum. O değerli insanlar olmasaydı bugün ben yoktum. Olsaydım da bir tür insani duygu ve düşüncelerden yoksun, bir böcekten farkım olmazdı. Yaşamımın bir anlamı olmazdı o vakit. Bu halka borcu olmayanlar varsa da bu sözleri sarf edenlerdir. Benim 30 yılım onların tek bir günü dahi olamaz. Onlardan insanlığın, özgürlüğün tadını alabilir ancak insan. İnsanlık onuru için verdikleri direniş faşizme karşıydı. O faşizm de öyle sıradan değildi. Şükürler olsun ki o faşizmi bugün herkes lanetliyor. Bugün kendisine insanım, demokratım diyen herkes, insanlığın onurunu savunanlar lanetliyor. ‘Mezarımıza borçlu yazın’ diyenlerin verdiği direniş, o sözlerin hissiyatı sadece bizi değil, milyonları etkiledi. O mücadele bugün 7’den 70’e ve dünyanın dört bir yanına uzandı. Hiçbir şey boşa gitmedi. Tüm duygu, düşünce ve bilincimle bu hissiyattayım ben de, tavrımı böyle gösteriyorum. Ya insanlıktan ya faşizmden yanasındır. Mesele Türk ya da Kürt olmayı aşalı çok oldu. 
 
Bugün çocukluğunuzun, gençliğinizin geçtiği Sur yok oldu, insanlar sokak ortalarında katlediliyor, ülkede bir faşizm hali var. Bu koşullarda Kürtler, sos-sosyalist ve demokratların özgürlüğün havasını gerçekten solumaları için neye ihtiyaç var?
Bizleri o mahkemelerde yargılayan bu devlet de, yargılamayı ‘Türk milleti adına’ yaptığını öne sürüyordu. Hepsi yalan!
Metin Yaşa: İnsanlar dağlarda, bayırlarda, bir ağacın gölgesinde, evinde, sokağında katledilip yaşamından oldu. Hangi panzer hangi çocuğun üzerinden geçti. Neden böyle oldu? Herkes kendi evinde oturup bir dakika bunu düşünsün. Zaman insanlar için önemli fakat empati için tek bir dakika yeter. Kendisini bilen, zamanı bilen biri yaşamını değiştirebilir. Sadece insanlık için çalışmayı kendisine dert edinen için bir dakika empati yeter. Herkesin kendisinden doğru bir dakika düşünmesi yeter tüm krizleri aşmak için. O vakit binlerce faşizm olsa da halkın karşısında duramaz, hüküm süremez. 
 
Hiçbir devlet yok ki yurttaşlarına düşman olmasın. Bizleri o mahkemelerde yargılayan bu devlet de yargılamayı ‘Türk milleti adına’ yaptığını öne sürüyordu. Hepsi yalan! Kendimi Türk halkına emanet etmekten hiç korkum yok, beni nasıl yargılamak isterlerse yargılayabilirler. O yargılayanlar ise doğruyu söylemiyordu. Görülüp, bilinmesi gereken budur. Bu zihniyet tanınmalı. Bir dakika empati yapan biri bu gerçeği fark edecektir. Bu konuda çabalar, itirazlar yok mu? Şüphesiz ki var ama yetiyor mu, yetmiyor mu? Yetmiyor. Bu ülkeyi bu hale getiren ekonomik kriz değil, zihniyet krizi. Yüzlerce kez doktora gidip gelsem de sağlıklı olamam. Hava, su, toprak kirli, her şey ve yer kirli. Çünkü zihniyet kirli. Bu kirli zihniyetin gölgesinde nasıl sağlıklı kalabilirim! Tüm mesele burada. Bu anlaşıldığında geri diğer bütün şeyler aydınlığa kavuşur. İnsan durup şunu düşünülmeli, kendi evimde tek başıma nasıl kadar yalnız kalabilirim. Zindan tecrittir, İmralı’dan başlayarak kendisini var eden bir tecrit hali. Tüm gerçeklik bugün hepimizin önünde. 
Bu zulme karşı bir itiraz, duruş da var. Kendi gerçekliğinin, etrafındaki yaşamın gerçekliğinin farkında olanlar, toprağın, havanın, suyun, insanlığın sorunlarını kendilerine dert edinenler hayata dair moral ve coşkularını yitirmezler. Bundandır ki her ne kadar farklı zorluklarla yüz yüze kalsam da her günün böyle geçti. Biliyorum ki bugün üzerinde olduğum toprak da açık bir zindan halinde. Tarihi talan edilmiş coğrafyamın. Fakat gidenin yasını tutmak yerine önüne bakabilmeli insan. Geriye bakmak yerine artık ileriye bakmak en doğrusu. Hepimiz için ihtiyaç olan bu. Bunu istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Ne kadar kirletsek de yaşam kendini yenilemeyi biliyor. Ne kadar kirletsek de yıksak da, doğa her daim kendisini yenileyecek.
 
Seyfettin Yaşa: Türk olsun, Laz olsun, Çerkez ya da Ermeni olsun her daim halkların kardeşliğini savunduk. Faşizmin bugün tüm halkların üzerinde ne kadar zulüm uyguladığını biliyoruz. Lakin bu faşizmden kurtulmak da ancak halkların birlikteliği ile mümkün. Halklar birleşti mi, faşizmi sonlandırmak zor değil. Bunun örneği bugün Rojava’da var. Gerçekleri görüp, hissedenler bunu da görebilir. Düşünün ki 50 milyon nüfusa sahip Kürtlerin bugün hala kendi anadilleri yasaklı. Bugün kimse Kürtlerin yaşadığı zulümden habersizim diyemez artık. Teknoloji vs. her şey çok ileride, olan bitenler herkesin gözleri önünde cereyan ediyor. Kendisine insanım diyenler bu zulme ‘dur’ diyebilmeli. Bana göre Türk halkı da bugün özgür değil. Bilinmeli ki Türkler ancak Kürtler özgürleşince gerçek anlamıyla özgür olabilir.
 
MA / Ömer Çelik - Özgür Paksoy

Diğer başlıklar

06/07/2025
23:02 Festival, konser ve stand-upla sürdü
22:17 'Sürecin yürütücü Öcalan'dır, ona güvenimiz sonsuzdur'
21:02 'Zarok Ma 4 yılda 3 bini aşkın çocuğa eğitim verdi'
20:32 KESK: Tek adam rejimi bundan böyle halk karşısında bulacak
20:16 Gazeteci Soykan serbest bırakıldı
20:15 Abdullah Öcalan: Yeni bir aşamaya geçiyoruz
19:38 Gençlik örgütleri 'Suruç için, Kadri Bağdu için adalet' istedi
19:11 Aslı Aydemir'in tutuklanmasına tepki: Derhal serbest bırakın
18:43 'Kürtçeye statü' paneli düzenlendi
18:06 'Eğitim demokratik topluma sistemine uygun olarak güncellenmeli'
17:33 Özel'in erken seçim çağrısına AKP'den yanıt: Vakti gelince yenilenir
17:17 Şiddet failinin bekçi olduğu ortaya çıktı
17:07 Gençlik çalıştayı: Demokratik Modernite özgürleşmektir
16:55 Êlih’te erkek şiddeti
16:49 7 ayda 3 bin 181 yangın çıktı
16:01 DEM Parti’den CHP’ye ziyaret: Operasyon kayyım anlayışının devamıdır
15:22 DEM Parti İmralı Heyeti yarın Erdoğan ile görüşecek
15:06 Tülay Hatimoğulları’ndan CHP’ye ziyaret
14:58 İmralı Heyeti'nin Abdullah Öcalan ile görüşmesi sona erdi
14:43 DEM Parti MYK sona erdi
13:58 Gabar Dağı'ndaki yangın söndürüldü
13:31 Çocuk çalıştayı: Anadil toplumun temelidir
13:14 AKP’nin eski ilçe başkanı yangın çıkarttığı iddiasıyla tutuklandı
13:12 Tûşba'da yangın
13:04 DEM Parti MYK olağanüstü toplandı
12:28 Gençler çalıştayda buluştu: Demokratik toplum inşasına öncülük edeceğiz
12:23 Tülay Hatimoğulları CHP’yi ziyaret edecek
12:12 Gazeteci lehine zaman aşımından düşen dava yeniden görülecek
12:10 Husiler: İsrail havalimanına saldırı düzenledik
12:09 Süleymaniye'ye uçuş yasağı uzatıldı
11:46 Pakistan'da bina çöktü: 27 ölü
10:53 Şirnex'te erkek şiddeti
10:48 MKG: 7 kadın gazeteci gözaltına alındı, 2’si tutuklandı
10:35 ABD'de sel: 43 ölü, 20 çocuk kayıp
10:05 DEM Parti heyeti İmralı'ya doğru yola çıktı
09:44 JINNEWS Haziran ayı çetelesi: 19 kadın ve 1 çocuk katledildi
09:13 Bankaların haciz tehdidi yurttaşları zorluyor
09:13 Tedavi edilmeyen tutsak gözünü kaybetti
09:12 Efrîn'de Kürtlerin mülklerini ‘gasp etme’ komitesi kuruldu!
09:11 Aleviler kendi hakikatini belgeliyor
09:06 Djemila Benhabib: Öcalan ile görüşmek, tartışmak istiyorum
09:05 Gimgim’de köyler hizmet bekliyor
09:03 Pazarda veresiye defterlerinde boş sayfa kalmadı
09:02 Dünyanın gözü kulağı PKK'de: Hangi parti ve örgütler takip edecek?
09:01 Kürtçeye statü talebi: Süreçte aktif rol oynayabiliriz
09:00 06 TEMMUZ 2025 GÜNDEMİ
08:50 Jin Dergi ‘Kadınlar, İnanç ve Yüzleşme’ başlığıyla yayında
05/07/2025
22:55 Tetwan'daki festival konserlerle sürüyor
22:48 Muhittin Böcek tutuklandı
22:29 3 ilçedeki yangınlar kontrol altına alındı
22:14 Gazze'de katledilenlerin sayısı 57 bin 338’e çıktı
22:09 Pirsûs'ta katledilenler için Tuzluçayır'da yürüyüş
21:55 Özel'den Erdoğan'a istifa çağrısı
21:46 Birçok kentte 'süreç' temalı buluşma: Halk somut adım bekliyor
21:19 İngiltere Dışişleri Bakanı Lammy'den Şam’a ziyaret
21:14 Muhittin Böcek'e tutuklama talebi
20:40 CHP PM yarın olağanüstü toplanacak
20:06 Serra Bucak: Belediye başkanlarının yeri cezaevi değildir
19:46 Gabar Dağı’nda yeniden yangın çıktı
19:42 Kürtçe, Süryanice ve Ermenice kurslardan mezun olanlar belgelerini aldı
19:27 Muhittin Böcek adliyeye sevk edildi
19:22 Aydınlar barışı tartıştı: Direnenin direnenle dayanışma düzeyi düşük
19:11 Ege Denizi'nde 3,9 büyüklüğünde deprem
19:08 AKP’li Çelik'ten Özel'e yanıt
18:50 Emek ve Demokrasi Güçleri: Başkanları serbest bırakın
18:45 Deprem Bilimci Görür’den uyarı
18:18 Gazeteci Timur Soykan gözaltına alındı
18:16 'Kültürel soykırım' paneli: Köklerimize dönmeliyiz
18:08 İHD: Yangına geç müdahale ihlallere yol açtı
18:01 Bakırhan: Hukukun olmadığı bir sistem kimseye kazandırmaz
17:53 Aydın’da bir kadın katledildi
17:48 Bakan Tunç CHP’ye operasyonları eleştirenleri hedef aldı
17:43 Licê’deki yangın kontrol altına alındı
17:31 DEM Parti olağanüstü toplanıyor
17:27 Wan’da halk buluşmaları: Daha büyük bir mücadele başlıyor
17:14 Gözaltındaki Zeydan Karalar halkı belediye önüne çağırdı
17:07 Güney Kürdistan Ulusal Kürt Kadın Birliği Platformu deklare edildi
16:35 Çocuk çalıştayında deneyimler paylaşıldı: Modelimizi oluşturmalıyız
16:16 'Hêviyên Hunerê' sergisi açıldı
16:13 Özgür Özel: Bu savaş ilanı demokratik siyasete açılmıştır
16:03 KHK eylemi 137'nci haftasında: Barışın önü işe iadelerle açılır
15:44 Sabahat Tuncel: 8 Temmuz’da Ankara’da buluşalım
15:39 DEM Parti'den Semsûr Belediyesi'ne dayanışma ziyareti
15:37 Amedspor yeni sezon formalarını tanıttı
15:21 Dörtyol yangınında son durum
15:16 Muratpaşa'da aynı yerde ikinci yangın
15:12 Licê kırsalında yangın
15:10 Antalya Arkeoloji Müzesi yıkılacak
14:58 Adana Büyükşehir Belediyesi önünde gözaltı protestosu
14:44 Silivri açıklarında 4,1 büyüklüğünde deprem
14:36 Ağır hasta tutsaklar Aktaş ve Gurban'ın tahliyesini istediler
14:19 Çocuk çalıştayında anadilde eğitime vurgu
14:09 İki kentte gençlik çalıştayı: Üzerimize düşeni yapacağız
13:58 Erdoğan'dan 'süreç' açıklaması: Titizlikle çalışıyoruz
12:56 Hatay'da deprem
12:56 Bakırhan'dan operasyonlara tepki: Antidemokratik uygulamalardan vazgeçin
12:51 Cumartesi Anneleri: Vedat Aydın dosyasında cezasızlığa son verin
12:26 CHP'nin Kurtulmuş ile yapacağı komisyon görüşmesi ertelendi
12:17 DEM Parti, Semsûr ve Adana belediyelerini ziyaret edecek
12:15 Hatay’da yangın kısmen kontrol altına alındı
12:01 Kayıp yakınları: Vedat Aydın’ın faillerini açığa çıkarın
11:32 CHP MYK'si olağanüstü toplandı
11:18 Eş genel başkanlar: Bu operasyonlar çözümün yolunu tıkıyor
11:11 Gençlik çalıştayında Ortadoğu'daki krizler ve çözümler tartışılacak
11:07 DEM Parti’den önemli bilgilendirme: İsim bildirin
10:44 Gabar’da binlerce ağaç küle döndü
10:03 DEM Parti'den İzBB tepkisi: Barış umuduna zarar veriyor
09:49 Köylüler nöbette: Yasa geri çekilene kadar mücadele edeceğiz
09:17 Hastane sevki 15 defa engellenen tutsağa alzeheimer tanısı konuldu
09:12 AYM'den Kader Ortakaya kararı: Yaşam hakkı ihlal edildi
09:07 İzol Davası yeniden görülecek: Avukatlardan 'tutuklama' başvurusu
09:06 Asgari ücrete ara zam tartışmaları: Birleşik mücadeleyle yol alabiliriz
09:06 Uytun davası 16 yıldır sürüyor: Asker cezalandırılmadı, gaz fişeği bulunmadı
09:05 AKP'li Nasıroğlu'nun şirketi Sisê'yi talan ediyor
09:04 Helikopterden atılan Şiban’a verilen ceza onandı
09:03 ‘Tehlikeli’ gemi söküm için Aliağa'da
09:02 Suavi: Sanat barışla özgürleşir
09:01 Amed’de düzenlenecek gençlik çalıştayına davet
09:00 05 TEMMUZ 2025 GÜNDEMİ
08:47 Belediye başkanı tutuklanmıştı: Vekili de gözaltına alındı
08:21 Dörtyol'da orman yangını: Bin 870 kişi tahliye edildi
08:02 CHP'li belediyelere operasyon: Karalar, Tutdere ve Böcek gözaltında
04/07/2025
22:52 Kürdistan ve Türkiye'de demokrasiyi sağlamalıyız'
21:06 Bakırhan'dan Soyer'in tutuklanmasına tepki: Derhal serbest bırakılmalı
20:31 Munzur Festivali çağrısı: Sanatçıların katılımı topluma güç verecektir
19:57 Zeytinlik yasasına karşı nöbette olan köylülere dayanışma ziyareti
19:44 Eskişehir'de madden aramaya ÇED olumlu kararı
19:33 KESK üyesi KHK'lilerin işlerine iadesi istendi
18:53 Omerya'daki yangın kontrol altına alındı
18:40 Yangından zarar görenlerle dayanışmaya valilik engeli iddiası
18:27 İhraç istemiyle disipline sevk edilen Jiyan Ormanlı'nın istifası istendi
18:07 Tunç Soyer ve CHP İl Başkanı Aslanoğlu tutuklandı
18:01 Pınar Bayrak'ı katleden Ziya Ecer’e ağırlaştırılmış müebbet
17:35 Pınar Bulunmaz davasında yine tutuklama çıkmadı
17:06 Diploma iptalini protesto eden öğrenci serbest
16:54 Tetwan’da ‘İnsan hakları ve barış’ paneli düzenlendi
16:34 Eskişehirliler Cengiz Holding'in maden projesine karşı eylemde
16:33 Buca ve Ödemiş’te yangın: Yerleşim yerleri boşaltıldı
16:10 Manavgat Belediye Başkanı gözaltına alındı
15:59 İstanbul'da 'Demokratik Toplum Çalıştayı' düzenlenecek
15:59 Xeceri'deki GES projesi iptal
15:41 İmamoğlu hakkında 'sahte diploma' iddianamesi
15:39 Gundik Festivali'ne itiraz: Fikriyatı başka yöne evrildi
15:31 ‘Öcalan’ın çağrısı Ortadoğu’yu istikrara kavuşturabilir’
15:24 ATK'den hasta tutsak Güler için ‘hayatını yalnız idame ettiremez' raporu
15:21 İnsan hakları sempozyumunda 'ortak mücadele' vurgusu
15:13 Defterdeki Kürtçe şarkılardan dolayı hücre cezası verildi
14:49 2 yıl 1 ay hapis cezasının gerekçesi: Öcalan'a 'PKK Lideri' demek!
14:39 DBP Agirî’de yeni yönetimini belirledi
14:29 Hindistan'da sel ve heyelan: 69 ölü, 110 yaralı