Kürkçü: Savaşı durdurmak için birleşik bir barış hareketine ihtiyaç var

img

HABER MERKEZİ - Rusya-Ukrayna Savaşı’nda hegemonik güçlerin kazançlı çıktığını ve BM dahil savaşı durduracak uluslararası bir formun kalmadığını belirten Ertuğrul Kürkçü, halkların birleşik ve uluslararası bir barış hareketine ihtiyacı olduğunu söyledi. 

Rusya-Ukrayna Savaşı’nı her ne kadar bugün ortaya çıkan tablo üzerinden konuşuluyor olsa da dip dalgası Sovyetler Birliği’nin yıkılışı ve sonrası gelişmelere kadar götürülecek küresel bir sorun. Bir yanda Sovyetler Birliği sorası Rusya öncülüğünde kurulan Rusya Federasyonu, diğer yandan Ukrayna üzerinden patlak veren NATO İttifakı’nın güç mücadelesi, tüm dünyayı yeniden bir savaş gündemine kilitledi. Kuşkusuz savaşlar hiçbir zaman ve coğrafyada son bulmadı. Irak, Suriye, Libya, Ermenistan-Azerbaycan, Afganistan ve diğer birçok kıtada yaşanan çatışma, ölüm, göç, bu sürecin habercisi niteliğinde. Aynı zamanda dünyayı kasıp kavuran pandemi, ekolojik yıkım ve iktisadi krizler kapitalist modernitenin yönetemez veya yönetim şeklinin bir sonu olarak değerlendirilen zaman diliminde gözler Rusya-Ukrayna savaşına çevrilmiş durumda. Savaşın sebebi, şekli, dahilliği ve neyin nasıl olacağı büyük bir bilinmezlik hali aldı. 
 
Birleşmiş Milletler'in (BM) bilgilerine göre, yarım milyondan fazla Ukraynalı ülkesini terk etti. ABD öncülüğünde hareket eden NATO ve ittifaklarının başını çektiği batılı devletler, Rusya’ya karşı üst üste ekonomik yaptırımlarda bulunuyor. Adeta Rusya’ya karşı bir tecrit halini alan uygulamalar, ırkçılık tartışmalarını da gündeme taşıdı. Bir yandan da Ukrayna’ya askeri ve ekonomi desteğini sürdüren batılı devletler, savaşa girmek yerine kapitalist sistemin tüm olanaklarıyla Putin yönetimine diz çöktürmek istiyor. Bölgede 2014 yılında başlayan ve 24 Şubat’ta yeni hal alan askerî hareketliliğin tarihsel arka planını, bugünkü koşullar ve yarının olasılıklarını hem hegemonik güçleri iyi tanıyan hem de ömrünün neredeyse tamamını politikada sürdüren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü’yle konuştuk. Kapitalist sistemin içine girdiği çıkmazın halkların barış hareketinden geçtiğine dikkati çeken sosyalist politikacı Kürkçü’ye gündemdeki soruları sorduk ve işte cevapları… 
 
Birçok coğrafyada irili ufaklı çatışma yaşanıyor. Irak, Suriye, Libya, Afganistan, Ermenistan-Azerbaycan ve son olarak Rusya-Ukrayna’da ölüm, yıkım, göç sürüyor… Yaşanan bu durumu kavramsal olarak nasıl adlandırıyorsunuz? 
 
İkinci Dünya Savaşı sonrasına da sarkan “Soğuk Savaş”ın yeni bir evreye girdiğini söyleyebiliriz. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla sanki Soğuk Savaş sona ermiş gibiydi. Ama Sovyetler Birliği’nin üzerinde yükseldiği toplum ve maddi zemin yok olmadı. Sovyetler Birliğinin yerini Rusya Federasyonu aldı. Çin ve Rusya’nın birbirlerine yakın bir küresel strateji altında yan yana gelmeleri kısa süren tek kutupluluğu sona erdirdi. Sovyetler Birliği’nin batısında, Avrupa’nın doğusundaki eski Varşova Paktı ülkelerinin birçoğunun NATO ve Avrupa ülkelerine bağlanması kutuplaşmayı yeniden ama Rusya aleyhine kurdu. Bizi bugüne getiren en önemli gerilim de budur. Bu arada Rusya yeniden güçlendi, kendisini toparladı, nükleer, siber ve aynı zamanda bir uzay gücü olarak dünya sahnesindeki yerini aldı. Şimdi, Amerika’nın üstte, Rusya’nın altta olduğu “yeni statükonun” sürüp süremeyeceğine dair bir tartışma, karşılıklı bir mücadele ve meydan okuma yaşıyoruz ve bu bizi yeniden nükleer karşılaşmanın eşiğine kadar getirdi. 
 
Putin’in bu yönde açıklamaları da oldu… 
 
Putin, Rusya’yı “nükleer alarm” durumuna geçirdiğini söyledi. O şaka değil. Bunun şakası bile şaka değil. Bunu laf olsun diye söylemiş olması bile laftan ibaret kalmaz, çünkü bunun silsileler halinde etki ve sonuçları var. Şimdi ABD ve nükleer güce sahip bütün ülkeler de en azından sarı alarm durumuna geçeceklerdir. Çünkü nükleer güç sahibi olmanın doğası böyle. Kaza eseri, bir dizi yanlış okuma nedeniyle, tehdidi doğru algılamama ya da teknik sorunlar nedeniyle, insan kastı olmasa bile, karşılıklı nükleer saldırıların gündeme gelmesi riski vardır. 
 
Şimdi hakikaten son derece kritik bir evredeyiz. Şöyle söyleyebiliriz; 3’üncü Dünya Savaşı’na belki şimdi her zamankinden daha yakın olabiliriz. Çünkü Küba krizi (1960) sırasında bir nükleer savaş ihtimali var denilmişti. Fakat bu krizden, Sovyetler Birliği’nin Küba’daki nükleer üslerinin boşaltılmasıyla geri dönülebilmişti. Şimdiyse hemen hemen Sovyetler Bilirliğini kuşatan bütün NATO ülkelerinde nükleer cephanelikler oluşturuldu. Sadece ABD ve Rusya’da değil, buna Türkiye de dahil. Aynı zamanda Çin’in bir nükleer güç olduğunu hatırlayalım. Çin’in yakın ve uzak ilişkileri içerisinde olduğu Hindistan ve Pakistan’ın da nükleer cephaneliği olduğunu aklımıza getirirsek, evet “nükleer silahların” da içinde olduğu bir paylaşım çatışmasının orta yerindeyiz. Bir Üçüncü Dünya Savaşına eskiye göre daha yakınız. Durum vahim, fakat çaresiz değiliz.
 
Ukrayna’ya müdahalede Rusya’nın “kuşatılmışlık” endişesi mi var? 
 
Bugünkü krizin bu sertlikte yaşanmasına, Rusya’nın çok uzun zamandır bu talebi gündeme getirmesine karşın, bu taleplerin görmezden gelinmesi neden oldu diyebiliriz. Yani bir gün ansızın olmuş bir şey değil bu. 2014’ten beri aslında Kırım ve Donbas’ta bir savaş sürüyor. Bu sürede yaklaşık 20 bin insan hayatını kaybetti. Çok kısa bir süre içerisinde Ukrayna’nın Donestk ve Lugansk illerinde yeni iki rejim kuruldu. Rusya, Ukrayna toprağı olan Kırım’ı ilhak etti ve çatışma başladı. Rusya başından beri bu sorunun çözümü bakımından Ukrayna’nın silahsızlandırılması ya da NATO tarafından güçlendirilmesinden vazgeçilmesini istiyordu. 
 
Öte yandan hemen batısındaki ülkelerde NATO’nun giderek artan askeri teknoloji ve istihbarat varlığı da Rusya’yı kışkırtan nedenler arasında sayılabilir ama atılmış olan adımlar ve Rusya'nın tüm gerekçelerine rağmen Ukrayna'ya saldırması meşru değil.
 
Rusya’nın bu kadar sert bir yönelimde bulunacağı, savaşa gireceği bilinmesine rağmen batı neden bu kadar kışkırtmada bulundu? 
 
 
Putin, ABD’nin saldırmayacağını gördü. Bu Ukrayna’yı ateşe atmak demekti. Ukrayna’nın yalnız bırakıldıkları haykırışı bununla ilgili.
 
Nihayet savaşın bir bölümü de dille, sözle yapılıyor. Bütün bu politik ve diplomatik saldırılar karşında çaresiz görünmek, Rusya’ya biriktirmiş bulunduğu yeni kapasiteyle orantısız, bunu gördük. Şu söylendi: “Elimizde bu kadar kuvvet var, şu kadar güçlendik, şu kadar değerlendik, ekonomimizi şu kadar güçlendirdik, askeriyemizi güçlendirdik, derlendik, idari sistemimizi kuvvetlendirdik. Buna rağmen bizi ‘çaresiz sefil Rusya’ gibi görüp bizimle oynuyorlar.” Putin yönetimi, tıpkı Erdoğan yönetimi gibi sürekli dışarıya babalanarak ve burada mesafe kaydederek içeride rejime onayı üretiyordu. Dolayısıyla dış siyaset aynı zamanda bir iç politika meselesi de oldu. Bir tek adam rejimi olan Rusya’nın sürekli azarlanması ve ona meydan okunması, etrafının sarılması ve bunun karşında çaresiz ve eylemsiz görünmesi “rejimin bekası” için problemdi. Rusya, Ukrayna ve Belarus sınırlarına çok büyük çapta askeri yığınak yaptı. Buna karşılık NATO güçleri de Ukrayna’nın arkasına yığınak yaptı ve silah yağdırmaya başladı. Bütün bu dönem boyunca Rusya sürekli karşı koymaya çalıştı, diplomatik manevralar yaptı, taleplerini ortaya koydu. Bir istek listesi yayınladı: Merkezinde kuvvetlerini geri çekme karşılığında Ukrayna’nın NATO üyeliği talebine hayır denilecek. Biden yönetimi, bu talebe kaçamaklı bir cevap verdi. “Şimdi zaten isteseler de üye olamazlar” dedi. Arkasından “Rusya Donbas’a girerse, biz oraya asker yollamayız” dedi. Putin, ABD’nin saldırmayacağını gördü. Bu Ukrayna’yı ateşe atmak demekti. Ukrayna’nın yalnız bırakıldıkları haykırışı bununla ilgili.
 
Buna dair tarihi deneyimler var… 
 
Rusya’nın etrafındaki ülkelerle Rusya arasındaki ilişkilerin bir tarihi var. Polonya- Rusya ilişkilerinin bir tarihi var. Finlandiya-Rusya ilişkilerinin bir tarihi var. Baltık ülkeleriyle Rusya’nın bir tarihi var ve aşağı yukarı Rusya’nın tüm tarihi şöyledir; Avrupa’ya ve denizlere açılan yollar üzerindeki ülkeleri Rusya ya rızayla ya güç göstererek veya fırsatları kollayarak batıdan gelecek muhtemel saldırılar karşısında tarafsızlaştırır. Bu krizin orta yerinde Rusya yönetimi, “İsveç ve Finlandiya da NATO’ya girerse onlara da saldırırız” diye bir yoklama yaptı. Finlandiya bu tarihi hafızaya sahip olarak “hayır biz NATO’ya girmeyi düşünmüyoruz” dedi. Hiç oyalanmadan, kestirip attı. Ukrayna’nın ta en başta  bu basireti gösteremediği görülüyor. 
 
 “Batı, NATO’nun dağılma görüntüsünü Ukrayna’yı yem yaparak kurtardı” ve “Uzun vadede Rusya bir bataklığın içine çekildi” yönünde iki ayrı tez var. Bu konularda ne düşünüyorsunuz? 
 
 
NATO kendi varlık nedeni üzerine tartışıp duruyordu uzun zamandır. NATO üyeleri arasında,  'Bu yapı neyimize lazım' tartışması başlamış ve ufku dağılmıştı. NATO bu ufka yeniden kavuştu. Şimdi bir düşmanı var.
 
Sonuçlardan hareketle sebeplere doğru bizi götüren bir varsayım. Bu her zaman bizi doğru bir sebebe götürmeyebilir. Bu tasarım böyle miydi bilmiyorum ama NATO birden varlığının amacına kavuşmuş oldu. NATO kendi varlık nedeni üzerine tartışıp duruyordu uzun zamandır. ABD, Almanya, Fransa ayrı ayrı istikametlere çekiyorlardı ve Trump, “Bütün yükü biz taşıyamayız, savunma harcamalarınızı arttırın” diye meydan okudu. NATO üyeleri arasında, 'Bu yapı neyimize lazım' tartışması başlamış ve ufku dağılmıştı. NATO bu ufka yeniden kavuştu. Şimdi bir düşmanı var. Sahici bir düşmanı oldu ve üstelik yalnızca savaş planlarında değil pratikte de kendisini gösteren bir düşmanı var. İkincisi Rusya bu adımı atmadan önce Putin kış olimpiyatları vesilesiyle Beycin’e gitti ve Çin yönetimiyle çok kapsamlı bir politik ideolojik mutabakat metni imzaladı. Ukrayna listede ismen yer almıyordu ama iki ülke “renkli devrimler”e karşı çıkmaktan, Amerikan gücünün orantısız artışına ve NATO’nun doğuya doğru genişlemesine kadar neleri istemediğine dair çok geniş kapsamlı bir mutabakat yayınladı. NATO kendi iç beraberliğini sağladı ama Rusya ve Çin’i de tarihteki en yakın konumlarına getirdi. ABD'nin birincil stratejik amacı Çin’i bertaraf etmekti oysa, sonuçta Çin, Rusya’yla yakınlaşarak bir blok oluşturdu. Ancak mevcut durumda Çin’in dezavantajı ise bütün dünyada saldırgan bir imaja bürünmüş ve izole olmuş Rusya’nın çok yakınına düşmüş olmasıdır. Çin’in halen Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın düşük gelirli ülkeleri nezdinde oluşturmuş olduğu bir koruyuculuk imgesi var. Bu imgenin sarsılmış olmasından dolayı Çin’in kazanımları sınırlandı ama Rusya’yla yakınlaşmasından son tahlilde karda olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta bu gerilimden yararlı çıkan bir tek NATO olmadı. 
 
Pazartesi günü Rusya ile Ukrayna arasında bir görüşme oldu. Belarus’ta başlayan müzakere sürecinin devam edeceği belirtildi ancak savaş da sürüyor. Şu an ki gözüken tablo da kim ne hesapladı, ortaya ne çıktı? 
 
Putin’in umduğundan daha karmaşık bir tabloyla karşı karşıya kaldığını düşünüyorum. İki sebeple, birincisi; Rusya Ukrayna’daki direniş karşısında, yasak silahlar kullanmadan daha ileri gidemeyecek duruma geldi. Bugünkü haberlere bakılırsa Kiev’de misket bombaları kullanılmaya başlandı. Misket bombası kullanmak savaş suçudur, Rusya suç işlemeden savaşı bitiremeyecek gibi. İkincisi, sivillere karşı çok hunharca davranışları var. Rusya-Ukrayna ilişkisi bizim savaş dediğimiz zaman ilk akla gelen şeye o kadar benzemiyor. Birbirleriyle akrabalar, yakınlar, aralarında evlilikler, ortaklıklar var. O yüzden saldıranın yok etme iradesi zayıf, saldırıya uğrayanın da korkup kaçacağı bir yer yok. Sonuçta ortak bir tarihleri ve kültürleri var. Bu durum savaşın ilerleme hızını çok düşürdü ve şurası çok korkunç: Slavlar aynı dili konuşan insanlar, ruhsal şekillenmeleri benzer ve birbirlerini bu kadar kolay kesemeyecekleri için Putin Ukraynalılar’ı öldürsün diye Çeçenya’dan İslamcı katil sürüleri topladı. Bu bence onu en zayıf düşüren nokta. Savaşın ahlaki boyutu bakımından çok zaaflı bir durum sergiliyor ki haklılık iddialarının tamamını havaya uçuruyor. Bu savaş uzayacaksa bundan ötürü uzayacak ve yıkıcı silahları, kitle imha silahlarını devreye sokmadan sürdüremeyecek. Bu silahları devreye soktuğunuz zaman da dünya nezdinde hiçbir meşruiyeti olmayan bir yıkıcılıkla sahnede tek başınıza kalırsınız. İkinci nokta batıdan gelen ekonomik ve mali yaptırımlar, kısa zamanda çok hızlı sonuç verdi. Rusya Merkez Bankası bir anda politika faizini iki katına çıkardı. Bu demek ki iki günde muazzam bir enflasyonla karşı karşıya kaldılar. Swift sisteminin dışına çıkartıldılar. Rus kredi kartları artık hiçbir yerde çalışmıyor. Uzun zamandır kapitalist modernitenin zeminlerinde, o imkanlarla, o konforla yaşamaya alıştırılmış bir halk, birden üçüncü dünya ülkesi konumuna düşürüldü. Bu, maneviyat bozucu. 
 
Putin’in hesabı çarşıya uymadı… 
 
 
Ben Putin'in evdeki hesabının çarşıya çok uymadığını ama NATO ve batının da Rusya’yla ilişkilerinde hiçbir öngörülerinin aslında gerçekleşmediği düşünüyorum. Diz çöktürebileceklerini sandılar ama Putin'in çılgınlığın eşiğine kadar gelebildiğini gördüler. 
 
Ben Putin'in evdeki hesabının çarşıya çok uymadığını ama NATO ve batının da Rusya’yla ilişkilerinde hiçbir öngörülerinin aslında gerçekleşmediği düşünüyorum. Diz çöktürebileceklerini sandılar ve diz çökmekle çılgınlık arasında kalırsa diz çökmeyi tercih edeceğini düşündüler ama Putin'in çılgınlığın eşiğine kadar gelebildiğini gördüler.
 
Araya girecek bir üçüncü kuvvet var mı? 
 
Bütün sorun bu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ikiye ayrılmış durumda ve birbiriyle savaşıyor. En vahim duruma geldik. Bu savaşı durduracak uluslararası bir forum yok. Geriye halklar kalıyor. Geriye bu savaşa mesafeli ülkeler ve dünya halkları var. Burada ben bir potansiyel görüyorum.
 
 Burada Türkiye’ye dair bir parantez açmak gerekiyor. Tüm bu süreçte Türkiye’nin tavrını, duruşunu, yürüttüğü veya yürütemediği politikayı nereye koyuyorsunuz. Ne yapmak istiyor, ne yapıyor? 
 
 
 Stratejik olarak Türkiye'ye son derece avantajlı bir konum sağladı bu çatışma. Rusya, NATO içinde “anlayışlı” bir Türkiye'ye muhtaç. Türkiye'nin NATO ülkesi olmasından hiç şikayeti yok. Çünkü “orada bir Truva atımız var” diye bakıyorlar.
 
Derler ya kuş başınıza pislerse bu talih demektir. Talih kuşu acaba yine Erdoğan'ın imdadına mı koşuyor? Şundan ötürü, stratejik olarak Türkiye'ye son derece avantajlı bir konum sağladı bu çatışma. Rusya, NATO içinde “anlayışlı” bir Türkiye'ye muhtaç. Türkiye'nin NATO ülkesi olmasından hiç şikayeti yok. Çünkü “orada bir Truva atımız var” diye bakıyorlar. Ukrayna ise Türkiye’yle yaptığı silah alışverişinden son derece memnun. Türkiye bir NATO üyesi ülke olarak doğrudan siyasi ve diplomatik olarak Ukrayna'nın yanında yer alıyor. Ve bu da son derece meşru. Burada yasadışı, uluslararası hukuku çelen, yapamayacağı ya da yapmış olduğu için kınanacağı hiçbir şey yok. Türkiye bu siyasetle kendisini Rusya'nın suçlarına ortak olmaktan kurtardı. Ukrayna'nın yanına konuşlandırdı ve kendisini arabuluculuk konumunda yeniden takdime çalışıyor. Ukrayna'nın görüşmelerinin yapılacağı kentler arasında saydıklarından biri de İstanbul'du. Bu nasıl bir konum elde ettiğini gösterebilir. İkincisi böyle davranmakla da İsmet Paşa'nın ikinci dünya savaşındaki taktiğini izlemiş oluyor. Sonuçta savaşın gidişatına göre oraya ya da buraya yatarak ama resmen savaşa dahil olmayarak bu savaşın kendisi üzerine sıçratabileceği bütün yükümlülüklerden kaçmış oluyor. 
 
Bu rasyonel mi? 
 
Bana sorarsanız rasyonel, çünkü Rusya doğal gaz konusunda Türkiye'nin en büyük partneri. Ayrıca Ukrayna ve Rusya Türkiye'nin başlıca buğday tedarikçileri. Bu ülkeler buğday ihraç etmezse Türkiye ekmek yiyemez. Bu kadar net. Bu pozisyonu muhafaza ettiği sürece ABD ve Avrupa Birliği ile olan meselelerini de dondurmuş oluyor. Batıdan, Türkiye'nin tekrar F-35 programına alınması gerektiğine dair yeni sesler işitiyoruz. Tayyip Erdoğan alçaktan uçarak ve az konuşarak kendi iktidarı için en doğru tutumu takınmış oldu. Erdoğan ne zaman biteceğini bilmediğimiz bu krizde kan dökmeye son verilip, herkes evine döndüğünde ve bir bilanço çıkarıldığında, “yapıcı rol” oynamış bir lider, bir ülke sıfatını üstlenmiş olacak. Bu da seçime bir buçuk yıl kala Erdoğan'ın başına konan bir talih kuşu. Fakat netice olarak, çatışma başladığından beri bütün dünya ekonomisinin aldığı darbelerden Türkiye de nasibini aldı. Döviz fırladı. Bunun gündelik hayata yansımaları son derece kötü. Halk ekonomi politikalarından Erdoğan'ı sorumlu tutmaya devam edecek. 
 
Türkiye’nin topa girmeden her iki gücü de idare etme politikasının arkasında Suriye’deki konumu ve Kürt politikası olabilir mi? 
 
Rusya karşısında aktif bir tutum almak Türkiye'nin işine elbette gelmez. İdlib meselesi var, taş gibi karşısında. Suriye rejimiyle müstakbel ilişkileri açısından en önemli patron Rusya. Türkiye Rusya ile ilişkilerinde bu açıdan Suriye'de avantaj sağlamış oluyor. Rusların Ukrayna krizinde kendi desteğine muhtaçlığını, Suriye’de Kürtlerin kazanımlarını yok etme emelleri bakımından bir kaldıraç olarak kullanabilir. Bu Kürt siyasetinin karşısında en önemli mevzilerden biri olarak çıkabilir. Şartlar kendi kendine durduğu yerde Erdoğan'a avantaj sağlarken, özellikle Rojava için dezavantajlı bir durum ortaya çıkarabilir. ABD'nin Türkiye'den olası talepleri bakımından da Kuzey Suriye’de ABD’nin nasıl konumlanacağı, nasıl bir hareket tarzı izleyeceği de yeni bir tartışma konusu. Burada bir belirsizlik olduğunu da söyleyebilirim. Bu belirsizliğin giderilmesi bakımından belki Türkiye ve Kürdistan'daki demokratik güçlerinin hızlı bir barış atağı ile doğan boşluğu doldurması gerekecektir. Buradan nasıl çıkılacak meselesine geldiğimiz zaman çok net bir şey görüyoruz. Bu “yeni soğuk savaş” dediğimiz dönemde her iki blokta da “milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkı ilkesi” öncelikle ve en kolay çiğnenecek ilke olarak gözüküyor. Bu ilke muazzam bir erozyona uğradı. Bunun takviyesi, bizim açımızdan çok önemli. Haklı olarak şu eleştiriler var: “Ukraynalıların canı can da Kürtlerin değil mi? Onlar haksız yere öldürüldüğü zaman bütün dünya ayaklanıyor, peki biz haklı mı öldürülüyoruz da Kürt kentleri yakılıp yıkılırken dünyanın çıtı çıkmıyor?”  Tabii ki son derece can alıcı bir durum. Buradan hareketle daha önceki katliamların, sınır aşımlarının, başkasının toprağına yönelme hırsının ve istila, müdahale, ilhak girişimlerinin hepsinin bir bilançosu bakımından hem Türkiye yönetiminin hem dünyadaki benzer yönetimlerin önüne konulması gerekecek. Ama bunlar hemen bugün doğrudan netice alınacak şeyler değil. Fakat buraya mim koymamız gerekir. Pas geçilemez diye düşünüyorum. 
 
Devam eden süreç veya sonuç bölgesel ve küresel nasıl bir etki yaratır. Dünya sistemi nasıl etkilenecek? 
 
 
 Manevra alanlarında Çin'in bir rolü olabilir. Çin'in bir dengeleyici rolle Rusya'yı bir adım geri çekmesi ve uzlaşıcı bir formülün sözcüsü olması hem Çin'i kuşatmadan çıkartabilir, hem de dünyanın hesaba katılmayan kesimlerine bir platform sağlayabilir. 
 
Bunu görmek kolay değil açıkçası. Şimdiden bu kadar rahat söylemeyiz. Fakat şunu söyleyebilirim, dünyanın tamamı açısından baktığımız zaman, bu savaş son derece soğuk karşılandı. Hiçbir tarafın yeterince haklı olmadığı duygusu yaygın bence. Bütün ülkelerden, bütün başkentlerden akan tutumlara bakarsak, “Bu dünyaya bu yapılmamalıydı” duygusu egemen. İkincisi, Putin'in bu hamlesine insanlar kızgınlıkla yaklaşsalar da Rusya'nın boğazının sıkıldığı fikrine, genel olarak yabancı değiller. Bir “boğaz sıkma” meselesi var. Bu anlamda manevra alanları doğuyor. Bu manevra alanlarında Çin'in bir rolü olabilir. Çin'in bir dengeleyici rolle Rusya'yı bir adım geri çekmesi ve uzlaşıcı bir formülün sözcüsü olması hem Çin'i kuşatmadan çıkartabilir, hem de dünyanın hesaba katılmayan kesimlerine bir platform sağlayabilir. 
 
İkincisi, Latin Amerika'ya baktığım zaman Amerika'nın savaşına angaje hiçbir önemli ülke görmüyorum. Her ne kadar Ukrayna'ya bir sempati varsa da Amerika'nın savaşına angaje olan kimse yok. Ve Latin Amerika dünyada aslında demokrasinin yeniden doğduğu bir beşik olarak ortaya çıkıyor. Peru, Şili ve Bolivya doğrudan Rusya'nın yanında yer alan Küba ve Venezuela’dan farklı olarak bir başka savaş karşıtı dinamik oluşturabilir ve Güney Afrika'yı yanlarına alabilirler. Böylece aslında Avrupa, NATO ve Rusya ekseninden gayrı yeni bir eksen oluşabilir. Bu imkân var ama bu irade var mı? Bu sorumluluğu üstlenirler mi? Bunun için yeterince motivasyon görmüyorum ama benim ümidim var. BM'nin kendisi bu krizde kurucu bir rol oynayamayacak. 
 
Bahsettiğiniz şeyin ikame edilmesi lazım. Barış hareketleri, halklar, demokrasi güçleri ne yapabilir, nasıl rol oynayabilir? 
 
Ben Rusya'daki savaş karşıtı tepkilerin çok mühim bir manevi potansiyel olduğunu düşünüyorum. Şaka değil, “Bizim” sağcıların, Ergenekoncuların tabiriyle konuşursak, Rusya yönetimi "vurdu mu oturtan" bir yönetim. Buna karşın insanlar “savaşa hayır” diyerek sokağa çıktılar. Kendi hükümetlerinin yenilgisi adına sokağa çıktılar ve şu ana kadar 3 bin 500, 4 bin kişi Rusya'da hapsedildi. Fakat savaş karşıtı gösteriler dinmiyor. Ekonomi böyle kötüye gittikçe de savaş karşıtı gösteriler, rejim karşıtı gösterilere dönüşebilir. O yüzden Rusya'daki barış dinamikleri çok önemli. İnsan hakları savunucusu Muratov, “Gezegeni belki de Rusya'daki barış hareketi kurtaracak” derken, “Bu çatışmanın bir nükleer savaşa dönüşmesini ancak biz Rusya muhalefeti önleyebiliriz” demek istiyordu. Bu tamamen doğrudur. Doğunun ve batının, özgürlük ve barış güçlerinin bir yeni koalisyonu bizim için önemli. Tabii bunlar devlet değiller, hükümet değiller, ellerinde bir şey yok ama böyle bir ruh hali, böyle bir dinamizm var. 
 
Bu dinamizmi bir an önce harekete geçirmek bizim için en önemli mesele. BM teşkilatı güvenlik konseyi üyelerinin birbirleriyle harbe tutuştuğu bir durumda manasızlaştı ve çözüm merkezi olmaktan çıktı. Bu boşluğu savaşın değil barışın doldurabilmesi için halkların, kanaat önderlerinin, demokrasi, barış ve insan hakları savunucularının birleşik ve uluslararası bir hareketine ihtiyaç var. Tabii ki her ülkenin içindeki demokrasi güçlerinin kendi ülkelerini savaş dışına çekmesi yönündeki basınçları da önemli bir faktör olacaktır. Bunun temenniden ileri gitmediğinin farkındayım ama maalesef şartlar geleneksel mekanizmaların işlemediği koşullarda bir boşluk yarattı. Bu boşluğu doldurmamız gerekir mutlaka. 
 
MA / Sedat Yılmaz

Diğer başlıklar

13/12/2025
23:59 Trump’tan ABD'li askerlere yapılan saldırıya ilişkin açıklama
23:55 Gazeteci Osman Çaklı gözaltına alındı
23:52 Endonezya’da bini aşkın kişi yaşamını yitirdi
22:58 Sağlık ve Enerji Bakanlığı bütçeleri kabul edildi
21:13 Amedspor lider oldu
20:53 Türmen: Süreç yeni bir Türkiye’nin kurulmasına sebep olabilir
20:29 ‘Ekmek ve barış için bütçe' yürüyüşü: Savaşa değil emekçiye bütçe
20:18 Amed Film Festivali'ne 7'inci gününde yoğun ilgi
20:15 İsrail Gazze’de araç hedef aldı: 4 kişi hayatını kaybetti
20:12 Silopiya'da halk buluşması: Demokratik toplumu inşa etmeliyiz
20:08 Mêrdîn’de ‘Dargeçit’ belgeselinin gösterimi
20:04 Meclis'teki taciz soruşturmasında tutuklu sayısı 4’e çıktı
20:02 Sudan Kadınlar Birliği: Savaşa karşı barış, derhal ateşkes
19:29 DAİŞ Uluslararası Koalisyonu hedef adı: 3 kişi hayatını kaybetti
19:24 Amedspor maçı öncesi coşku
19:19 ABD’li petrol şirketine mahkemeden iptal kararı
18:08 Suriye Demokratik Meclisi 10’uncu yılını kutladı
18:04 DEM Partili vekiller: Yıkım ve işgal mantığı ile hareket ediliyor
18:00 PYD: Özerk Yönetim demokratik inşa için eşsiz bir model
17:55 ‘Çocuklar barışın öznesi olmalı’
17:27 Çewlîg'de halk buluşması: Umut hakkı uygulansın
17:20 ‘Ekmek ve barış için bütçesi’ yürüyüşü: Savaş bütçesine karşı barış bütçesi talebi
17:17 MHP raporunda ‘Umut hakkı’ da Kürtlerin anayasal tanınması hakkı da yok!
17:14 ‘Anılarına bağlı kalacağız’
17:12 Aile yılı modeline karşı Özgür eş yaşam modeli
16:48 CHP’li Konuralp: İmralı’ya gitmeme kararı aldık ama gidilmesini de yanlış görmedik
16:38 Tiryaki: Yerelde güçlü demokrasi olursa ülke güçlenir
16:08 Mazlum Ebdî: 10 Mart antlaşmasını uygulamaya kararlıyız
16:01 TTB’den ‘Sağlık İçin Barış ve Demokrasi Çalıştayı’
15:32 Aykol'a cezaevinden mektup: Temennimiz her şeyin sizden yana olmasıdır
15:26 Bütçe yürüyüşçüleri tarım işçileri ve çiftçilerle buluştu
15:18 Yoğun bakımda tutulan Aykol için ziyaretler sürüyor
15:10 YJA Star’lı İnci Sümbül anıldı
14:51 Hasta tutsaklar Erişmiş ve Gören’in tahliyesi istendi
14:49 Emekliler: Sefalete teslim olmayacağız
14:21 İnsan zinciri oluşturarak barış talep ettiler
14:15 Erdoğan’dan ‘sivil ve özgürlükçü’ anayasa vaadi
14:12 KHK’liler: Hukuksuzluklar son bulsun
14:10 'Meclis’teki tecavüzün sorumlularını yargılayın’
14:03 Kayıp yakınları beş kentte adalet talep etti
13:13 Dilovası'ndaki işçi cinayetinin iddianamesi hazırlandı
13:00 Cumartesi Anneleri Demir ve Akipa için adalet istedi
12:56 Nergis Muhammedi gözaltına alındı
12:26 Barış Annesi Bahar Çaltu yaşamını yitirdi
12:25 Fabrikadaki denetimde 9 ton şekerleme imha edildi
12:19 Şirnex’ta halk buluşması: Kürt halkı özgürlüğüne ilk defa bu kadar yakın
12:15 Bahçeli ile görüşen Özer: Türkiye bu sorunu demokrasi içinde çözmeli
11:52 'Ekmek ve barış için bütçe' yürüyüşü ikinci gününde: Talepler Ankara'ya iletilecek
10:50 Êlihlilerin öncelikli talebi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü
09:44 Taciz mesajlarıyla gündeme gelen okulun müdürü açığa alındı
09:42 Licê’deki yürüyüşe çağrı
09:41 Bütçe yürüyüşçülerini karşılayan yurttaşlar: Barış olmadan ekmek olmaz
09:38 5 kent için sarı kodlu uyarı
09:19 ‘Abdullah Öcalan özgür olmadan barışın önü açılmaz’
09:18 Din alimleri: Bundan sonraki adım Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü olmalı
09:15 Rojin Kabaiş dosyası için özel bir üniversite tarafından rapor hazırlanıyor
09:13 Nilüfer Şahin: Özgünlük değerleriyle örülü yaşam siz izin vermedikçe elinizden alınamaz
09:10 YNK Temsilcisi Xelanî: Ulusal birlik zafere götürür
09:09 Sûr'da sahiplerine verilmeyen evler fuhuş, uyuşturucu mekanı oldu
09:06 Amerikalı Filozof Todd May: Tüm taraflar bu fırsatı değerlendirmeli
09:04 Sinemaseverler: Festivalller sayesinde Kürtçe filmlerle buluşabildik
09:03 Kete: Komisyonun İmralı görüşmesiyle devlet muhatabını resmileştirdi
09:02 Nitelikli ve yeterli gıdaya ulaşmak insan hakkıdır: Bu ücretsiz sağlanmalı
09:01 Cizîr’deki 79 günlük yasağın tanığı: Barışın toplumsallaşması için geçmişle yüzleşilmeli
09:00 13 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
12/12/2025
23:20 Maden ocağında 5 işçi gazdan etkilendi
21:46 Yürüyüş Mersin'e ulaştı: Ekmek ve barış istiyoruz
21:38 DEM Parti İmralı Heyeti ile Özel görüşecek
21:12 Epstein albümünden Trump’ın yeni fotoğrafları paylaşıldı
20:59 Türkiye'den giden gemiye Rusya saldırdı
20:54 Riha'dan seslendiler: Talepleri çuvallarla Meclis'e taşıyacağız
20:45 Dêrsim’de kadınlar barışı konuştu
20:37 Sonay Bayramoğlu: Belediyeler kent yönetimi olmaktan çıktı
20:33 ODTÜ'de tecavüz failinin yurtta barındırılmasına karşı protesto
19:50 Asgari Ücret İnisiyatifi: Ücreti emekçiler belirlesin
19:44 Özel ve 6 milletvekillinin dokunulmazlıkların kaldırılması istemiyle fezleke
19:35 Yürüyüşün Ege kolu: Bütçe halka ayrılsın
19:28 223 işçinin direnişi sürüyor: Barış olmadan emek korunmaz
19:25 Bakırhan: Bütçe, savaşa değil emekçiye harcansın diye yola çıktık
19:15 Erzirom’da ‘Ekmek ve barış için bütçe’ şiarıyla açıklama
18:59 Neslihan Şedal: Eşbaşkanlık sistemi ile dünyaya öncülük ettik
18:54 Amed film festivalinde 18 film ve belgesel gösterildi
18:31 Cizîr'de Barış ve Demokratik Toplum buluşması
18:23 Bütçe görüşmeleri: Dillerin yaşatılması için tek bir kuruş dahi ayrılmadı
17:49 İHD: İç Anadolu bölgesi cezaevlerinde 335 ağır hasta tutsak bulunuyor
17:44 Kocaeli’de 7 işçinin yaşamını yitirdiği bina yıkıldı
17:38 UNICEF: Gazze’de 2 çocuk soğuktan hayatını kaybetti
17:35 Ahmet Özer: Sürecin toplumsallaşması için adımlar atılmalı
17:30 Meclis'teki istismar soruşturmasında 4 kişi hakkında gözaltı kararı
17:27 Temelli: Hangi füze karnımızı doyuracak?
17:20 İHD'den tutsaklara yeni yıl dayanışma kartı
17:16 Gazeteci Aykol'a PEG işlemi uygulandı
17:13 Beritan Güneş Altın: Bütçede uyuşturucu ile mücadeleye ayrılan pay 0,02
17:04 Ailesinden 4 kişiyi kaybeden tutsağın taziyeye gelmesi için 200 bin TL istendi
17:02 DEM Parti’nin ‘çözüm’ raporunda neler var?
16:31 Çetin Arkaş: Kalıcı barış için bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var
16:22 Yüksel Genç: Halk süreç konusunda ciddi anlamda temkinli
16:17 Bakanlık önünde 'asgari ücret' protestosu
16:11 Putin ve Erdoğan görüşmesinde Ukrayna konusu ele alındı
15:46 Şirnex'ta koruculardan pezkovî katliamı
15:45 Karadeniz madenleri Yıldız Holdinge veriliyor
15:40 Agirî Belediyesi, itfaiye binasının açılışını yaptı
15:32 Amed'de petrol için verilen 'ÇED gerekli değil' kararı iptal edildi
15:29 Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını gerçekleştirdi
15:10 Colemêrg'te yüksek faturalar protesto edildi
14:58 Rapor: Bin kadından yalnızca 1’i adli yardıma erişiyor
14:45 Pervin Buldan: Barış Yasası olmalı
Devlet Bahçeli: Pervin hanımın her cümlesine imzamı atarım
14:37 Çukurova'da 'Ekmek ve Barış için Bütçe' yürüyüşü: Bütçe barışa aktarılsın
14:26 Cizîrê Kantonu Belediye Birliği Başkanı: Rojava'da kararlar komünlerde alınıyor
14:19 Cezaevi raporu: İnfaz erteleme ve işkence uygulamaları artarak sürüyor
14:08 DEM Parti İmralı Heyeti ile Bahçeli görüşmesi başladı
13:17 Duran Kalkan: Bu sürece katılmayan kaybeder
13:16 Ankara’da toplu taşımaya yüzde 35 zam
13:13 'Barış için yerel yönetimlerin özerkliği desteklenmelidir'
13:03 Emek ve Barış için Bütçe: Ekmek ve barış hakkına ulaşmak zorundayız
12:43 Babacan: Sürecin en büyük eksikliği Erdoğan'ın kamuoyunu bilgilendirmemesi
DEM Parti Heyeti: Yasal düzenlemeler barışı katkı sunmalı
12:30 Mêrdîn’deki kazada ölen Fidan ailesinin 4 ferdi defnedildi
12:10 Mêrdîn’de genç kadına tecavüz eden 2 kişi tutuklandı
12:09 ‘Güvenlik’ gerekçesiyle kapatılan yol kontrol noktası kurularak açıldı
11:52 İmralı Heyeti Ali Babacan’la bir araya geldi
11:47 Tuncer Bakırhan: Hepinizi mücadeleye çağırıyoruz
11:27 Diyarbakır Valiliğinden konsolosluklarla görüşmeyi kısıtlayan karar
11:03 Gülistan Sönük: Demokratik toplumu kurmak hepimizin görevi
10:57 Tülay Hatimoğulları: Savaşa ayrılan bütçeye ‘hayır’ diyeceğiz
10:39 ‘Kalıcı barış için temel hak ve özgürlükler inşa edilmeli’
10:08 İzBB işçileri: Taleplerimiz karşılanana kadar mücadelemiz sürecek
09:53 Polisten ajanlaştırma mesajı: Bu hikayede yanan sen olma
09:42 Daniela Patti: Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını sağlamalıyız
09:38 İHD’li Jiyan Tosun: Türkiye hak ihlallerinde ısrar ediyor
09:24 Bolu’da 13 tutsağın tahliyesi engellendi: Sürecin ruhuna aykırı
09:23 Cizîr'deki sokağa çıkma yasağının 10'uncu yılı: 52 dosya AİHM’de
09:21 Yönetmen Kilo: Efrîn'i barış kenti yapalım
09:17 Ra belgeseliyle Alevilik inancındaki asimilasyona dikkat çekiyor
09:16 Licê'deki yürüyüşe çağrı: Özel savaş politikalarına cevap olalım
09:09 Eski Diyanet İşleri Başkanı Görmez rektör olarak atandı
09:06 Aliye Timur'u anlattılar: Dava insanıydı
09:05 Efrîn’deki cezaevleri ve ajanlaştırma ağları
09:01 Cezaevinden mektuba sansür: Tek satır bırakıldı
09:00 12 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
08:31 Kürt seçmen, İmralı kararı nedeniyle CHP'yi terk etti
08:29 Birçok kentte karla karışık yağmur uyarısı
11/12/2025
23:54 Portekiz’de 24 saatlik genel grev
23:13 Dilan Ayan: Silivri'deki 3 bin kişilik duruşma salonunun amacı nedir?
22:09 Eskişehir'de barış konuşuldu: Toplumsallaştırmalıyız
21:22 Özel ile görüşen Ahmet Özer'den 'barış süreci' mesajı
20:30 DEM Parti'nin 'ekmek ve barış için bütçe' yürüyüşü yarın başlıyor
20:20 Mêrdîn’de zincirleme kaza: 4 kişi hayatını kaybetti
20:09 DEM Parti ve HDK'den 'asgari ücret 46 bin TL olsun' çağrısı
19:45 31 yıl sonra tahliye olan Öncü: Hep birlikte özgürlüğü kutlayacağız
19:41 Ayşe İnceyol davası yine ertelendi