30 yıl sonra tahliye olan 2 kardeş: Özgürlük hep birlikte olur

MARDİN - Cezaevinden 30 yıl sonra çıkan Ekrem ve Şükrü Akman kardeşler, cezaevinde “yoldaşlık ruhu” ile ayakta kaldıklarını belirterek, “Binlerce yoldaşımız, güneşimiz cezaevindeyken, kendimizi özgür hissetmiyoruz” dedi. 

Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı Xirabê Ripin köyünde 3 Mart 1992 tarihinde 2 kişinin hayatını kaybettiği olaylar nedeniyle Ekrem ve Şükrü Akman kardeşler ile Hüseyin Bozkurt ve Ömer Çeken’in de aralarında olduğu 47 kişi gözaltına alındı, 12 kişi Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) yargılandı. Müebbet hapis cezası verilen 4 kişi, 30 yıl sonra 24 Şubat’ta tahliye edildi. Bugün 59 yaşında olan Ekrem Akman, Rize Kalkandere; 65 yaşındaki Şükrü Akman, Hilvan Cezaevi; 60 yaşındaki Ömer Çeken, Samsun Bafra Cezaevi ve 65 yaşındaki Hüseyin Bozkurt ise Elazığ Karakoçan Cezaevi’nden çıktı. Kendileriyle birlikte tutuklanan diğer isimler de farklı tarihlerde cezaevlerinden tahliye oldu. 
 
 
30 YIL SONRA 50 TORUN
 
Kendi anlatımlarına göre; adli bir vakaya karışan 4 isim, askeri yetkililerin devreye girmesiyle PKK davasından siyasi olarak yargılandı ve siyasi olarak verilen kararlar sonucunda müebbet hapis cezasına mahkum edildi. Cezaevinden çıkmalarının ardından Nusaybin’de ailelerinin yanına dönen 4 isim, cezaevine girdiklerinde Ekrem Akman’ın 5, Şükrü Akman ve Ömer Çeken’in 7’şer ve Hüseyin Bozkurt’un 5 çocuğu vardı. 30 yıl sonra çocukları büyüyen ve aileye karışan 4 ismin, bugün 50’nin üzerinde torunu bulunuyor.
 
30 yıl sonra cezaevinden çıkan 4 isim, Nusaybin’de aynı gün ayrı ayrı Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu. Aynı sorulara verilen ilk cevaplarda “Arkadaşa katılıyorum” cümlesi ile hem gülüp hem de bizi güldüren 4’lüyle yaptığımız röportajın ilk bölümünde, Ekrem ve Şükrü Akman kardeşlerin sorularımıza verdiği cevaplar şöyle: 
 
Öncelikle cezaevinden başlayalım. Ne zaman, nerede ve neden tutuklandınız? 
 
Ekrem Akman: 3 Mart 1992 yılında İdil’in Xirabê Ribpin köyünde gözaltına alındık. Biz 47 kişi alındık. Bir kısmını bıraktılar, 12 kişi tutuklandık. Aslında köyümüz bağnaz bir köydü. O dönemler Hizbullahçılar vardı. Köyde de Batman’da yaşananların etkisiyle bunlar ortaya çıkmaya başladı. Biz de bu davada gözaltına alınanlar, yurtsever insanlardık. Bizi başta götürmediler. Amcamızın oğlu ile aramızda husumet vardı. Olaylar oldu. 2 akrabamız orada hayatını kaybetti. Ölenlere rahmet diliyorum. İstememiştik bu şekilde olmasını. Bu nedenle biz 12 kişi tutuklandık. 36 yıl hapis cezası verdiler bize. Aslında adli bir olaydı. O dönem DGM’de Ergenekoncular etkindi. MİT ve ajanlar da üzerine gitti ve siyasi olarak yargılandık. Doğal olarak da 30 yıl yattık ve çıktık. Bugün de köyde olan akrabalarımız sesimizi duysunlar istiyoruz. Biz istiyoruz ki; barış elini onlara uzatalım. Bu sorunu çözelim. Başka kötülükler olmasını istemiyoruz. Amacımız, ilk hedefimiz de bu husumeti çözmektir. Akrabalarımızdır sonuçta. Bu nedenle üstüne bir sünger çekilmesini istiyoruz. En azından birbirimize karşı gönlümüz de hoş olsun. 
 
Türkiye’de o dönem nasıl bir hukuk vardı? Gözaltına alındığınızda bu kadar uzun yıllar cezaevinde kalacağınızı tahmin ediyor muydunuz?
 
Ekrem Akman: Doğrusu biz tahmin etmiyorduk. Ama sonrasında devletin politikasını anladığımızda, nasıl bir sistemin olduğunun farkına vardık. Sonuçta onlar için Kürt olması yeterliydi. Kürt olması, köylere, şehirlere, bölgeye korku verilmesi için yeterliydi. Bu politikayı anladığımızda fazla kalacağımızı biliyorduk ama 30 yıl olacağını tahmin etmemiştik. 
 
Şükrü Akman: Devletin o dönemki politikası, korucu olsun olmasın ya da Hizbullah ya da başka bir şey devletin yanında yer almadan ayakta kalamazdı. Biz bu tür bir şeyi kabul etseydik, 10 insan da öldürseydik, bizi tutuklamazlardı. Pratik meydanda. Kim ne yapmış, ne yapıyor, herkes görüyor. Sırf biz onların istediklerini kabul etmedik diye o kadar ağır bir ceza kestiler. Devletin amacı belliydi. Biz birbirimizi öldürelim, bizi parçalasın. Her yerde de böyle birçok olay ortaya çıktı. Bir de Şırnak bölgesini hedef almışlardı. O dönem Şırnak’ta kim alındıysa, yüzde 25’ine ceza veriyorlardı. Botan milletinin gözünü korkutmak istiyorlardı. Her şeyi yapıyorlardı. Hakimin kendisi adli bir olay olduğunu söylüyordu. Zaaf arıyorlardı, bize hemen ceza vermek için. 
 
Farklı farklı cezaevlerinde kaldınız. 30 yılınız nasıl geçti. Anılarınız ile birlikte anlatabilir misiniz? 
 
 
 Cezaevinde en güzel olan şey yoldaşlık ruhuydu. İnsanı ayakta tutan yoldaşlıktı. İradeli tutan yoldaşlık ruhuydu. Komin birlikte yaşam var. İster zengin ister çobanın ol farkı yok.
 
Ekrem Akman: Ben ve kardeşim 2014 yılına kadar aynı cezaevindeydik. 22 yıl hangi cezaevine gittiysek beraberdik. Önce Diyarbakır’da kaldık. Sonra 2 yıl Ceyhan’da kaldık. Ardından cezaevini boşaltılar, Antep’e getirdiler, 10 yıl orada kaldık. Sonra isteğimizle Midyat’a geldik, 4 yıl kaldık. Ardından Rize’ye sevk ettiler, 2014 yılına kadar beraberdik. Sonra ailemize yakın bir yere sevk istedik. Kardeşimi Siverek’e sevk ettiler, ben Rize’de kaldım. Kardeşimi tahliyesine kadar Hilvan’da tuttular, oradan tahliye ettiler, ben de Rize’den tahliye oldum. Bu 30 yılda çok fazla anımız var. İyi olan, kötü olan, üzücü olan, sevindiren anılarımız var. Hangisinden başlayacağız, hangisiyle bitireceğiz, onu biz de bilmiyoruz. Ama cezaevinde en güzel olan şey yoldaşlık ruhuydu. İnsanı ayakta tutan yoldaşlıktı. İradeli tutan yoldaşlık ruhuydu. Komün, birlikte yaşam var. İster zengin, ister çobanın ol, farkı yok. Güzel olan odur. Kötü olan ise, zindanda düşman insanın üzerinde oynuyor. İnsanda biraz zaaf olsa kendi yanlarına çekmek istiyorlar. 10 defa pişmanlık yasası çıkardılar. 2004’te ‘eve dönüş’ yani ihanet yasası çıkarıldı. O kadar emek veren insanımızda düşmanın yanına giden vardı. Bu insanı üzüyordu. Biz istemedik o şekilde cezaevinden çıkmayı. Şimdi çıkanlar da var o şekilde ama utanıyorlar insanların arasında kafalarını kaldırmaya. 
 
Ben cezaevinde iken resim çizmeye başladım. Biliyorsunuz F Tipi cezaevlerine geçiş yapılınca, bir şeylerle kendimizi meşgul etmemiz gerekiyordu. Zaten kitap okuyorduk günlük. Cezaevi yaşamında önemli olan birincisi kendini yetiştirmen, ikincisi de kitap okumadır. Kültürel faaliyetler, spor, moral, sohbet ile devam ediyor. O dönem TRT 2’de ressam Bob Ross çıkıyordu. Ben de onu izledim, yapabileceğime inandım. Başladım. Uzun zaman onu kopyaladım. Ondan sonra devam ettim. Bine yakın portre yaptım. Arkadaşlara, aileme dağıttım. Onlar sevindi. Ben de sevindim. 
 
Şükrü Akman: Ben de herkes gibi okudum. Yazmakla uğraştım. Arkadaşlarla iletişim halindeydik. Diyarbakır’da ikinci yılımızdaydık, askerin baskısı üzerimizde vardı. Öyle bir politika vardı ki; kasten gelip ayakkabılarımızı, elbiselerimizi çıkarttırıyorlardı. Biz de yapmayınca saldırıp, darp ediyorlardı. Kaç yıl bu şekilde devam etti. Sonra Ceyhan’a götürdüklerinde bir koğuştaydık, çok fazla sorun yoktu. Ne zaman oda sistemi devreye girdi, her şeyi kısıtladılar. Yarı tecrit başladı. Tecrit başladığında odalar bize farklı geliyordu. Nasıl yaşayacağımızı bilemiyorduk. Ama zaman geçince insan alışmaya başlıyordu. Ben de alıştım. Çok zahmet çektik, tecrit hali bir süre devam etti. Zamanla sohbete izin verdiler. Arkadaşlar arasındaki yaşamda herkes birbirini geliştirmeye çalışıyordu. Örgütlü şekilde olduğunda sorun olmuyor. Arkadaşlar birbirini tamamlıyor, güçlü bir irade olunca şart ne olursa olsun insan kendisini ayakta tutabiliyor. Yoksa iyi değildi yani.
 
Cezaevinde sağlığın korunması da düşünsel olarak da insanın kendisini koruması önemlidir. Sağlığınızı nasıl koruyordunuz? Örneğin şeker hastalığı ya da diğer hastalıkları olanlar ne yapıyordu? 
 
Ekrem Akman: Cezaevi kendisi zaten hastalık yeri. Çünkü oksijen yok, temiz hava yok, güneş göremiyorsunuz. Farklı yerler, uzak yerler görmüyorsunuz, sürekli aynı rengi görüyorsunuz. Hastalık her zaman var. Hasta düşmeyen yok. Ayakta tutan manevi tedavi, yoldaşlıktır. Zaten eski arkadaşlar neredeyse hepsi doktor olmuş. Ama en önemlisi maneviyat ve kendi yaptıklarımız. Kendi imkanımızla tedavimizi yaptığımız hastalıklar vardı ama yapamayacağımız durumlar için zorluk çekiyorduk. İdareyi de çağırıyorsun, yarım saat cevap vermiyor. Acil gelene kadar, bürokrasiyi aşana kadar bir saat geçiyor. Biri beyin kanaması geçirse, kalp krizi geçirse onun kurtuluşu yüzde 99 olmuyor. 
 
Şükrü Akman: Bir şey lazım olduğu zaman özellikle tedavi için gereken otları arkadaşlar dışarıdan istiyor. Doğrusu, arkadaşlar içerde doktorlardan çok birbirine yardımcı oluyor. Ama hepsinden önemlisi moraldi. Bir arkadaşın hasta oldu ona moral verdiğin zaman o hastalık bir şekilde yeniliyordu. Yardımlaşma bu şekildeydi. Başka bir çare arama şansımız yoktu. Cezaevinin şartları neyse o şartlarda bir şeyler bulmaya çalışıyorduk. 
 
 30 yıl boyunca dışarıda toplumsal, siyasi, teknik olarak çok fazla değişiklik oldu. Cezaevinde dışarıdaki değişimi nasıl görüyordunuz? Nasıl değerlendiriyordunuz? 
 
Ekrem Akman: Aslında dışarıyla ilişkimiz hiç kopmadı. Gerek televizyon gerekse de ziyaretçiler yardımıyla. Takip ediyorduk, dışarıda ne oluyor, ne olmuyor? Haberimiz vardı ve buna göre kendimizi hazırlamaya çalışıyorduk. Kitap okuyorduk daha çok. Değişimlerden haberimiz vardı, çok yabancı değildik. Televizyondan hepsini izliyorduk. Ama sorsanız; ‘Ekrem telefonu ne zaman gördün?’ diye, ilk olarak televizyondan gördük. Bizim de bu şekilde kullanacağımızı düşünüyorduk. İlk çıktığımızda çok acayip geldi. Çocuklarımız gösterdi nasıl kullanacağımızı. Cezaevine yeni gelen arkadaşlarımız neler olduğunu anlatıyordu. Facebook, Twitter bunları biliyorduk. Teorisini biliyorduk ama pratiğimiz yoktu. Zorluk çekeceğimizi biliyorduk. Çektik de teknolojiden bayağı ama alışıyoruz. 
 
Şükrü Akman: Yeni gelenler bize içerde her ne kadar anlatsa da pratik olmadığı zaman teoride kalıyor. Bu nedenle dışarıda baya zorluk çektik. Bir dünya vardı girerken, yeni bir dünya olmuş. Şehir bile toprak bile kendisi gibi kalmamış. İnsan, insanın ahlakı eskisi gibi değil. İletişim, diyalog eskisi gibi değil. Oturup, kalkması, giyiminden kuşamına hiçbir şey eskisi gibi değil. Her şey değişmiş. Hepsini gördüğümüzde biraz kötü olduk. Mecburuz bunları öğrenmeye. Kendi başıma şehirde gezmeyi halen bilmiyorum. Çocuğun biri bir gün görüşümüze geldiğinde en çok neyi özlediğimizi sordu. Düşündüm ne sorudur diye. Ekinlerimize giren kurdu zarar vermesin diye öldürmeyi özlediğimi söylemiştim. Baktım şikayet etti beni. Söylediğime pişman oldum. Neden böyle yapıyor diye düşündüm. O nedenle zindanda ne kadar okusan da duysan da pratik olmadığı zaman olmuyor. 
 
Özgürlüğünüz 30 yıl elinizden alındı. Şimdi dışarıdasınız. Sizin için özgürlük ne anlama geliyor? 
 
 
Esaret altındayım. Cezaevinde iken de fikir olarak özgür olduğumuzu düşünüyorduk. Özgürlük hep birlikte özgürlük olur. 
 
Ekrem Akman: Bizim için aslında cezaevinden çıkmak özgürlük demek değildir. Çünkü toplumumuzda özgür olan yok. Hepsinden öte Güneşimiz özgür değil. Bunları göz önüne getirince özgür değiliz. Binlerce yoldaşımız içerde kaldı. Biz bu halimizi özgür olarak değerlendirmiyoruz. Daha önce dışarıda serhildanlar dönemiydi, birlik vardı. Güven vardı. Şimdi güven kalmamış, ilgi alanları değişmiş. Bizim için özgürlük; yoldaşlarımızın hepsi serbest bırakıldığında, Güneşimiz özgür olduğunda, halkımız özgür olduğunda hep birlikte özgür olacağız. Ama bu şekilde özgür değiliz.
 
Şükrü Akman: Aslında tahliye olunca çok sevindim ama o kadar arkadaşımız içerde kaldı, boğazım düğümlendi, konuşamadım. Şimdi de acısını çekiyorum. Çünkü binlerce tutuklu arkadaşımız var ve Güneşimiz devletin elinde. Bu yüzden bu şekilde olmayı özgürlük olarak görmüyoruz. Dışarıda da olsam, başka bir yerde de olsam, bu şekilde özgür değilim. Esaret altındayım. Cezaevinde iken de fikir olarak özgür olduğumuzu düşünüyorduk. Özgürlük hep birlikte özgürlük olur. Hep birlikte olmazsak özgür değiliz.
 
 Cezaevine girerken kardeşleriniz, küçük çocuklarınız vardı. Şimdi evli olanlar ile birlikte torunlarınız, akrabalarınızın çocukları, torunları var. Tahliye olduğunuzda torunlarınız, evlenmiş çocuklarınız, akrabalarınız ile bir araya geldiğinizde neler hissettiniz? 
 
Ekrem Akman: En çok zorluğu orada çektik. Ben tutuklandığımda 5 çocuğum vardı. Küçüktüler, üst üsteydiler. Civciv gibi üst üsteydiler. Annemiz vardı, çocuklarımız vardı. Köydeydiler. Ama sonra 5 defa ayrı ayrı göç ettiler. Nereye gittiler, orayı yıktılar! En son Nusaybin’e geldiler. Küçük çocuklar ile birlikteydiler. Başkalarının çocukları parklara giderken, bizimkiler pamuk toplamaya gidiyorlardı. Çapa yapmaya gidiyorlardı. Su satıp geçimlerini sağlıyorlardı. Hatta yeri geldiğinde çöpten yemek topluyorlardı. Bunu biz tahliye olduğumuzda anlattılar. Büyüdüler, kendilerine ev yapıp, evlendiler. Çocukları oldu. Benim şu an 17 torunum var. Ben cezaevindeyken 3 tanesi beni, ben de 3 tanesini tanıyordum. Görüşüme geldikleri için o da. Bırakıldım, karşılamaya geldiler, kimseyi tanımadım. Ne torunlarımı, ne akrabalarımı tanımadım. Kim olduklarını söylüyorlardı ama 10 defa soruyordum bu kimdir diye. En zor olan buydu. İnsanın zoruna gidiyor. Sen cezaevindesin özgür değilsin. Annemiz, teyzelerimiz, halalarımız hayatını kaybetti. Bir baş salığına gelemedik. Bundan daha zor olan bir şey var mı? Çocuklarımız evlendi, düğünlerini göremedik. Bundan daha zor ne olabilir? Torunlarımız oldu, getirdiler, gördük, sevindik. Onları tanımıyorduk, onun mahcubiyetini yaşadık. Bunlar zordu. Halen de tanımadıklarımız var o da zahmetli oldu. 
 
Şükrü Akman: Benim de 7 çocuğum var. Cezaevine girdik, çocuklar bir başına kaldı. Bizi sevindiren çocuklarımız anneleriyle birlikte mücadele etti ve birbirlerini terk etmediler. Defalarca göç yollarına da düştüler, eziyet de çektiler ama kötü yola düşmediler. Birlikte yaşayıp, kolayı da zoru da birlikte aştılar. Hayatını kaybedenler oldu, onlar bize zor geldi. Nefesimizin daralmasına neden oldu. Ama bunlara rağmen özgürlüğümüz bizim için her şeyin önündeydi. 10 tane torunum var, halen hepsini tanıyamıyorum. Misafir geliyor, evde gelenlere yardım ediyorlar, ben halen bu kim diye soruyorum. Bunun zorluğunu çekiyorum. Ama mecburuz yaşam bu sonuçta. 
 
Cezaevinden çıktıktan sonra zamanınız nasıl geçiyor? 
 
 
Cezaevinden çıktık ama özgür değiliz. Adaptasyon sağlamakta zorluk çekiyoruz. Toplumda her şey değişmiş. Bu yüzden zorluk çekiyoruz.
 
Ekrem Akman: Dışarıda zamanımız sıkıntılı geçiyor. Evet, cezaevinden çıktık ama özgür değiliz. Adaptasyon sağlamakta zorluk çekiyoruz. Toplumda her şey değişmiş. Bu yüzden zorluk çekiyoruz. Mesela örnek olarak söyleyeyim: 30 yıldır cezaevinde kendi içimizde küfür etmedik. Bu bize acayip geliyor. Bir yerde oturuyoruz, bakıyoruz toplumun içinde insanlar birbirine çok rahat küfür edebiliyor. Şaşırıyoruz. Bazen uyarıyoruz yapanları. Ama böyle olmuş. Bir de kime yakın duracağımızı bilmiyoruz. İlişkiler çok değişmiş. Sabah sporumuzu yapıyoruz sağlığımız için. Kitabım yarım kalmıştı, onu tamamlamaya çalışıyorum. Zindanda Kapanış diye başlamıştım kitaba, onu Yeniden Doğuş olarak yazmaya devam edeceğim. Çıktığımdan beri resim yapmadım gelen giden oluyor, fırsat bulamadım. Ama ilerleyen zamanlarda imkan olursa çok yoksul çocuklarımız var. Onlara destek için bir yer açmayı planlıyorum. Cezaevindeki arkadaşlara mektup ve kitap gönderdim ilk olarak. Kendi çektiğimiz resimler oldu, onları gönderdik. Şehirde araba ile gezerken yanımda birileri oluyor, onlar şehri bana tanıtıyor. O şekilde geçiyor hayatımız. 
 
Şükrü Akman: Ben de ailenin içinde geçiriyorum zamanımı. Arkadaşlara mektup yazıp gönderiyorum. Zaman olursa kendi telefonum ile çektiğim fotoğraflar var onları göndereceğim. Bir de kitap taslağım vardı, o zaman göndermiştim aileye. Onu Almanya’ya göndermişler, onu istedim düzenleyeceğim. Sporumu yapıyorum: 30 yıl cezaevinde vazgeçmedim spordan dışarıda mı vazgeçeceğim. Ama kitap okuyamıyorum ziyaretlerden dolayı. 
 
Çıktığınızda ilk yapmak istediğiniz şey neydi? Yapabildiniz mi? 
 
Ekrem Akman: Köyümüz İdil’deydi. Burada Türkçede Cehennem Deresi denilen bir yer var ama aslında Cennet Deresi. Orada her taşında, her mağarasında benim anılarım var. Buraların tamamını gezmeyi istiyorum. Çıkınca köyümün etrafını, her yerini gezmek istiyordum. Köyün üstüne çıkacak her yeri doyasıya izleyecektim. Aşağılara dereye inip, balık tutacaktım. Eski anıları tazeleyecektim. Ama şimdi Nusaybin’deyiz. O da memleketimiz, şirindir ama İdil’de, anılarımız var. O anıları tazelemek istiyordum ama yapamadım. O imkanımız da şu an yok. Bu sorunları çözersek, o hayalimiz var. Bakalım görüşmeler yapacağız, umarım sorunları çözeriz. 
 
 Cehennem Deresi denilen bir yer var ama aslında Cennet Deresi. Her taşında, her mağarasında benim anılarım var. Buraların tamamını gezmeyi istiyorum.
 
Bir de çocuklarımız küçüktü biz girdiğimizde. Şimdi cezaevinden çıkınca çocuklarım bana “baba” dediğinde acayip acayip bakıyorum. Çünkü birlikte kalmadık. 30 yıl içerde kaldık ve hep “heval” diye seslenildi. Zamanında Diyarbakır Cezaevi’ndeyken de küçük oğlum gelmişti. Pencerenin üstünde “baba, baba” diyordu. Yine acayip geliyordu. O zaman bana “baba demeyin. heval deyin” demiştim. 5 dakika bana baktı baktı “Heval baba desem olmaz mı” dedi. Güldük ve “senin düşüncen de güzel” demiştik. Çektiğimiz zorluklardan biri de bu. 
 
Şükrü Akman: İstediklerimizi yapmaya çalışıyoruz. Ben Nusaybin’i rüyamda bile görmemiştim. Tanımıyordum. Tahliye olunca Kürdistan’ın tamamını gezmeyi istiyordum. Biraz içinde bulunduğumuz şartlardan dolayı her yeri gezemiyoruz da. Bu da hayal olarak kalacak diye görünüyor. Eğer imkan olursa bu hayalimizi gerçekleştirebileceğiz. Köyümüzün gerçekten her ağacında, her taşında, her mağarasında anılarımız var. Bu nedenle isteğimiz oraları görmek. Orada olmak isterdik ama ona da imkan yok. Ama yine de bir defa olsun oraları görebilseydik güzel olacaktı. 
 
Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı? 
 
Ekrem Akman: Ben Rize’deydim. Hacı (Şükrü Akman) şanslıydı. Kürdistan’daydı. Ben diyordum, çıkınca doyasıya Kürdistan’ın suyundan içeceğim. Temiz havasını içime çekeceğim. Gerçeği bilmiyordum Nusaybin’in havasının bu kadar tozlu olduğunu. Çekeceğim, güzel bir oksijen almayı bekliyordum. Bu da benim hayalimdi. Yavaş yavaş hayata geçiriyorum. Son olarak cezaevinde çok zorluk gördüm. Cezaevi kendi başına işkence yeri. Belki başlarda fiziki yapıyorlardı ama son zamanlarda politik ve genel daha kötü işkenceler gördük. Her insanın hayalleri var. Her insanın iddiaları var. Ben bu hayallerimin, iddiamın peşinden gideceğim. 
 
Şükrü Akman: Öncelikle bir kitabım var, onun üzerinde çalışacağım. Ama iddiamızın peşinde koşmaya devam edeceğim. Geri dönmeyeceğim. Nasıl özgürlük istediysek, halkımız için elimizden ne gelirse yapmaya çalışacağız. 
 
MA / Ahmet Kanbal - Kadri Esen
 

Diğer başlıklar

09:32 Dêrsim'de ev baskınları
09:15 SOLDEP Başkanı: Barış ve demokrasi iktidarın insafına bırakılamaz
09:13 Laleler Mûş Ovası’nı süsledi
09:08 Kürtçe Kitap Günleri sürüyor: Her yerde yapılmalı
09:06 'Kadınlar sürecin her aşamasında olmalı'
09:04 Narin Güran davasında yarın karar bekleniyor
09:01 'Kaytan ideolojik ve politik anlamda bir deryaydı'
09:01 Abdullah Öcalan: 1921 Anayasası esas alınabilir
09:00 29 MAYIS 2025 GÜNDEMİ
08:42 İzBB'de 23 bin işçi greve çıktı
28/05/2025
23:59 Öğrenciler KYK yurdundaki su kesintisini protesto etti
23:26 Akdeniz’de Kürt Dil Bayramı şenliği
23:19 Colemêrg’te bir çocuk intihar girişiminde bulundu
22:03 Cizîr’deki festival sürüyor
21:48 Şam iktidarıyla esir ve tutuklu takası durduruldu
20:59 Muhalefet partilerine çağrı: Katliam yasasına karşı durun
20:51 Kadınlar, ‘Özgür Kadın ile Demokratik Topluma’ atölyelerinde buluştu
20:29 Mêrdîn’de şüpheli çocuk ölümü
20:04 AKP- DEM Parti görüşmesinin detayları
19:12 KHK eyleminde atılması gereken adımlar sıralandı
19:08 'Emeklilere seyyanen zam verilmesi şart'
19:03 10 yaşındaki çocuk 5 gündür kayıp
19:00 AKP’li Güler infaz kanunu için tarih verdi
18:57 Kürtçe Kitap Günleri ikinci gününde
18:43 Kürt Kadın Parlamenterler Konferansı’nın ilk günü sona erdi
18:39 TFF, Elazığspor’un 3-0 hükmen yenilgisine karar verdi
18:36 İzmir'de ormanlık alanda yangın
18:34 Tecavüz faili ATK raporuna rağmen tutuklanmadı
18:08 Îdir’da 2 kadın katledildi
18:05 Esendere Gümrük Kapısı geçişlere kapatıldı
18:02 Barış Annesi Zekiye Ayhan yaşamını yitirdi
17:58 İstanbul Barosu duruşmasına yarın devam edilecek
17:46 DEM Parti’den AKP görüşmesi sonrası açıklama
17:29 DEM Parti ile AKP görüşmesi sonrası açıklama
17:15 Kürdistan Parlamentosu: Kadınlar hayatlarını özgürlük için feda etti
16:58 Wan’da Sırrı Süreyya Önder Futbol Turnuvası
16:50 HDK soruşturmasında yargılanan 8 kişi hakkında tahliye
16:49 İş cinayetinin yaşandığı madenin kapatılmasını istediler
16:35 Hamit Geylani için Ankara'da taziye kuruldu
16:32 Kadınlardan Tuğba Yaman’ın taziyesine ziyaret
16:22 23 kadın hakkında açılan soruşturmada takipsizlik kararı
16:02 'Roboskî Katliamı süreç için bir samimiyet testi'
16:01 Kadın parlamenterlerden ortak vurgu: Birlik sürecin temel harcıdır
15:59 Emeklilerden bayram ikramiyesi çağrısı
15:57 Balıkesir’de Şap hastalığı: 15 mahalle karantinaya alındı
15:23 'Şakran Cezaevi'ndeki ihlalleri sonlandırın' çağrısı
15:21 Adana'da 'Hasta mahpuslara özgürlük' eylemi
15:19 Abdullah Öcalan’ın çağrısına filozoflardan destek
15:06 DEM Parti-AKP görüşmesi başladı
14:48 Erdîş’te Barış Anneleri Derneği açıldı
14:35 Semra Güzel’den konferansa mesaj
14:14 KESK’ten giyim yardımı kesintisine tepki
14:13 Bahçeli ile görüşen Kurtulmuş: Bundan sonra görev Meclis'e düşüyor
13:59 Filistin'e yönelik saldırılar protesto edildi
13:56 Miğdat Erkek’in ailesi İHD’ye başvurdu
13:29 AKP, Meclis Grup Başkanvekilleri seçimini tamamladı
13:21 ‘Kürt Kadın Parlamenterler Konferansı’: Öcalan’ın mesajını esas alıyoruz
13:02 Wan’da muhtarlar buluşması
12:12 İş insanlarından 'süreç' açıklaması: Kalıcı barış için katkı sunmaya hazırız
11:57 Uzman çavuşun aracıyla çarptığı kadın yaşamını yitirdi
11:42 Perşembe Yaylası'nda otel ihalesi
11:12 Siyasetçi Hamit Geylani yaşamını yitirdi
10:47 Leyla Güven'den konferansa mesaj: Yeni bir yaşamın öncüsü olalım
10:26 DEM Parti: Yerel Yönetimler Özerklik Şartı tanınsın
10:20 Amed’de ‘Kürt Kadın Parlamenterler Konferansı’: Ulusal birlik mutlaka sağlanacak
10:15 Kadınlardan Erdoğan'a ‘Aile Yılı’ tepkisi
10:13 İpek Er davası için çağrı
09:52 CPJ: 173’ü Filistinli 181 gazeteci katledildi
09:52 16 gündür 'insanca ücret' talebiyle direnişteler
09:50 Borsa İstanbul'da manipülasyon operasyonu
09:37 Dumlu 2 Nolu Cezaevi’nde hak ihlallerinde artış
09:31 1921 Anayasası ve barış tartışmaları
09:28 Tecavüzde cezasızlık gerçeği: Kadın yaşamıyla sorgulandı, fail serbest
09:23 Boşaltılan köylere dönüş beklentisi: Yasal zemin hazırlanmalı
09:22 GABB Eşbaşkanı: Demokratik toplum için meclisler komünlere dönüşmeli
09:19 Fatma Bostan Ünsal: Yeni toplumsal sözleşme için anayasa değişmeli
09:12 Alevi dernekleri: Süreçte sorumluluk almaya hazırız
09:11 Temel davasında beraat kararı bozuldu: İlk duruşma 30 Mayıs'ta
09:09 Dilbilimci Farqînî: Herkes anadilinde eğitim alırsa kardeşlikten bahsedilebilir
09:09 'Bağımsızlık' kararı sonrası Belucistan: Pakistan'ın baskısı arttı
09:00 28 MAYIS 2025 GÜNDEMİ
08:58 Kayyım atanan Papara için açıklama
08:30 Çok sayıda vali ve kaymakamın yeri değişti
27/05/2025
23:24 Mûş’ta binlerin katılımıyla halk konseri
23:15 Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali başladı
23:10 11 il için ‘sarı’ meteorolojik uyarı
23:05 Çin'de kimya fabrikasında patlama
22:59 Özerk Yönetim danışmanı, Suriye dosyası sorumlusuyla Almanya’da görüştü
21:52 ‘Demokrasi, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasıyla gelir’
21:43 Wan’da ‘Çîrokên Müzikal’ buluşması
21:32 Gözler DEM Parti-AKP görüşmesinde
21:24 Amed’de Kürtçe Kitap Günleri başladı
20:26 Sudan Sağlık Bakanlığı kolera salgınına karşı uyardı
20:20 Ege Denizi’nde 4.3 büyüklüğünde deprem
20:17 Özgür Özel, Ahmet Davutoğlu ile görüştü
20:09 DEM Parti - AKP görüşmesinde Yargı Paketi ile ilgili öne çıkanlar
19:31 AP ve DEM Parti heyeti Şengal’i ziyaret etti
19:24 AB'den 150 milyar euroluk ‘savunma’ planı
18:41 Vali korumasının çocuğa tecavüz ettiği ATK raporuyla kesinleşti
18:39 30 yıllın ardından tahliye edilen Altun’a kitlesel ziyaret
18:31 Uyuşturucuyla Mücadele Platformu'ndan bilgilendirme çalışması
18:14 SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara hakkında tahliye kararı
18:07 HDK İzmir: İşçilerle dayanışmamız kriminalize edilemez
17:34 Cizîr’de üç gün sürecek festivalin startı verildi
17:26 ETHA muhabiri Akgün gözaltına alındı
17:23 Gazze'de 54 bin kişi katledildi
17:16 DEM Partili Sevtap Akdağ çiçeklerle karşılandı
16:54 AKP ve MHP’nin Meclis Başkanı adayı Kurtulmuş
16:47 İran'da 1 ayda 170 kişi idam edildi
16:33 Erdoğan yeni anayasa için 10 hukukçu görevlendirdi
16:12 Efkan Ala'dan yeni anayasa açıklaması
15:52 Gazetecilerin yargılandığı dava ertelendi
15:46 Marmaris'te orman yangını
15:31 İtalya'dan Werîşe Muradi'ye onursal vatandaşlık
15:24 İstanbul Barosu'ndan duruşma öncesi dayanışma çağrısı
15:18 Amed’de 31 Mayıs’taki yürüyüşün hazırlıkları sürüyor
15:15 Bahçeli: Her şeyin bir vakti var ve o vakit yaklaşmıştır
15:02 ÇHD’lilerden mahkemeye: Pişmanlığı suçlulardan bekleyin
15:01 Kadınlardan kayyıma 'protokol iptali' tepkisi
14:17 Siyasilerin yanına konulan adli tutuklu yangın çıkardı
14:16 Sınır dışı edilen El Gazi için çağrı: Geri dönüşünü sağlayın
14:02 Madra'da maden kapasite artışına tepki
13:26 DEM Partili Sevtap Akdağ hakkında tahliye kararı
12:43 Bakırhan: Bu sürecin menziline demokrasi ve hukuku koyduk
12:37 DEM Parti’den MHP görüşmesine dair açıklama
12:24 DEM Parti ve MHP görüşmesi sona erdi
12:02 SGDF Eşbaşkanı Berfin Polat hakkında tahliye kararı
11:43 İBB Başkan Vekili Aslan hakkında soruşturma
11:28 DEM Parti ve MHP görüşmesi başladı
10:57 DEM Parti ve AKP görüşmesi tarihi netleşti
10:44 'Yasak kitap' davasında beraat
10:34 Şiddet faili Hebun Eker tutuklandı
10:06 İdris Şahin: İktidar hak ve özgürlükleri pazarlık konusu yapmadan adım atmalı
09:51 SES Eş Genel Başkanı: Barış toplum sağlığı için de önemli
09:48 'Organik' pazarda işler durgun
09:42 29 yıldır oğlunun kemiklerini arıyor
09:41 İnsan hakları savunucuları TMK'nin kaldırılmasını istiyor
09:18 Yazar Sever: 'Demokratik toplum' halklar arası köprü olabilir
09:17 Yasadışı bahis operasyonu: 8 şirkete kayyım atandı
09:12 Devlet kendi komisyonunun belirlediği rayiç bedeli az buldu
09:12 Avrupa’daki kadınlar inisiyatif kurdu: Sürecin öncüsü olacağız
09:11 30 yıl tutsak kalan Oral: Sürecin hızlı ilerletilmesi gerekiyor
09:09 Şengal Özerk Meclisi Eşbaşkanı: Asıl mücadele yeni başlıyor
09:06 Amed’de kadınlar 31 Mayıs’a hazırlanıyor
09:04 Wan'da şüpheli kadın ölümlerine 'intihar' kılıfı
09:04 'Süreç kadın fikriyatıyla ilerlemeli, eşit temsiliyet olmalı'
09:01 Mahkemeden emsal karar: Vali tüm eylem ve etkinlikleri yasaklayamaz
09:00 27 MAYIS 2025 GÜNDEMİ
26/05/2025
22:32 Dolapdere’de Güneş Dayanışma Evi açıldı
22:25 Vanspor-Elazığspor maçı yarıda kaldı