ANKARA - Irak’ta temaslarda bulunan HDP’li Sezai Temelli, Türkiye ve emperyalist güçlerin bölgeyi istikrarsızlaştırmak için saldırılarını artırdığını belirtirken, HDP'li Feleknas Uca ise, "Herkes savaş siyasetinin sorunları çözmeyeceği noktasında aynı fikirdeydi" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Komisyonundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feleknas Uca ile Van Milletvekili Sezai Temelli, Federe Kürdistan Bölgesi’ne ve Şengal’e yönelik saldırılar ardından Irak’ta temaslarda bulundu. Bağdat ve Süleymaniye’de 3 günlük bir ziyaret gerçekleştiren HDP heyeti, Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Teli Kürtleri, Êzidî toplumunun temsilcileri, Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) temsilcileri ile bir dizi görüşme gerçekleştirdi.
Bağdat ve Süleymaniye’de temaslarda bulunan HDP Genel Başkan Yardımcısı Feleknas Uca ve HDP Van Milletvekili Sezai Temelli, görüşmelerin detaylarına dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
GÜNDEME GELEN KONULAR
Uca, partilerine yönelik saldırılar ile Türkiye'nin sınır dışı operasyonlarına karşı diyalog yolunu tercih ettiklerini ve bu konuları konuşmak için Irak'ı ziyaret ettiklerini ifade etti. "Çözümün diyalog ve barış yöntemiyle yapılması için Irak'ta temaslarda bulunduk" diyen Uca, Berhem Salih ve Irak'taki siyasi partilerle yaptıkları görüşmelerde savaş tezkerelerine yönelik tutumlarını dile getirdiklerini ifade etti.
Uca, Ortadoğu'daki gelişmelerin, Şengal’in durumu ve Türkiye'nin bölgede yürüttüğü saldırıların görüşmelerde gündeme geldiğini aktardı. Uca, "Böylesi bir dönemde bu düzeyde görüşmeler yapmak bizim için çok önemli. Bu görüşmelerin bölgedeki sorunların diyalog ve barış yoluyla çözülmesi için önemli bir mesaj olduğunu düşünüyoruz. HDP olarak barış görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Kürt halkı ve toplumuna dönük, Şengal'e dönük bu saldırılara izin vermeyeceğiz. Bu nedenle 3'üncü Yol politikamızı demokrasi güçleri ile sürdüreceğiz" diye konuştu.
KİMLERLE GÖRÜŞÜLDÜ?
Salih'in yanı sıra Şengal'den gelen bir heyet, Irak Komünist Partisi, Şengalli Êzidîler, Irak milletvekilleri ve toplumda karşılığı olan kimi kişilerle görüştüklerini paylaşan Uca, diyaloglarının bundan sonra da süreceğini söyledi. Görüşmelerin sadece bir parti ya da bir bölgeye dönük olmadığına dikkati çeken Uca, "Uluslararası kamuoyunda HDP'nin güçlü ilişkileri var. Biz bu ilişkileri Irak'ta da geliştirmek istiyoruz. Bu nedenle görüşmelerimiz sürecek" diye kaydetti.
Uca, Süleymaniye'de de bir dizi görüşmeler yaptıklarına işaret ederek, "Savaşa ve parçalanmaya karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Şengal konusunda da savaş noktasında da herkes savaş siyasetinin sorunları çözmeyeceği noktasında aynı fikirdeydi. Diyalogla bu sorunların çözülmesi gerektiğini söylediler. Görüşmeleri çok değerli bulduk ve eminiz ki bu görüşmelerden olumlu bir sonuç çıkacaktır" diye kaydetti.
KONVENSİYONEL SAVAŞ
HDP’li Temelli ise, ziyaretlerin amacının Federe Kürdistan ve Şengal’e yönelik saldırılar olduğunu hatırlatarak, Irak Cumhurbaşkanı ve en üst yetkililerle görüşmeyi hedefleyen bir ziyaret yaptıklarını belirtti. Bölgede yaşananları operasyon, çatışma olarak adlandırmanın mümkün olmadığını kaydeden Temelli, yaşananın yoğun bir savaş olduğunu ve kimyasal silah da dahil olmak üzere birçok konvansiyonel savaş aracının kullanıldığını aktardı. Böyle bir savaşa karşı da siyasetin en belirgin mücadele alanının da savaşa karşı mücadele olduğunu vurgulayan Temelli, “Çünkü savaşın getirmiş olduğu yıkım, bütün toplumlar için neredeyse aynı derece de büyük bir yıkıma neden oluyor. Bölge halklarının savaşa karşı ortak mücadelesi, ortak duruşu çok büyük bir siyasi hareketi oluşturabilir. Bu amacı taşıyorduk” dedi.
‘BÖLGE İSTİKRARSIZLAŞTIRILMAK İSTENİYOR’
Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in de bölgenin savaştan arındırılması gerektiği yönünde görüş bildirdiğini anlatan Temelli, “Bunu sadece halkı için değil, Suriye ve Türkiye halkları için de yegane çözümün barış olduğunu dile getirdi. Kürt meselesi çözülmediği sürece Ortadoğu’ya barış ve demokrasinin gelmesinin mümkün olmadığını söyledik, kendisi de bu konuda hem fikir ama şunun da altını çizdi; Bu savaş sadece bölge halklarının birbiriyle olan çatışmasına indirgenecek ya da kamufle edilecek bir şey değil. Türkiye ve emperyalist güçlerin bölgede bir tarafıyla istikrarsızlaştırıcı, bir tarafıyla enerji, bir tarafıyla da küresel finans politikalarının yansıması olarak ele alınması gerektiğini belirtti” diye konuştu.
‘ASIL MESELE KÜRT MESELESİDİR’
Türkiye’nin Ukrayna savaşı ardından NATO ve Avrupa ile olan ilişkilerinde sağladığı avantajdan faydalanarak, bölgede saldırılarını arttırdığına dikkat çeken Temelli, şöyle konuştu: “Ukrayna’da barış havarisi kesilenler bölgede adeta savaş baronluğunun bir gücü olarak hareket etmekteler. Bölge halklarına ciddi anlamda yıkım, yoksulluk, sefalet getiriyor. Irak’a baktığımızda her yerinde ciddi anlamda yoksulluğu görmemiz mümkündü. Bu bölgenin bu denli istikrarsızlaştırılmış olması, kaotik siyasi iklimin içine sıkışıp, kalmış olması çözüm süreçlerinin de önünü tıkıyor. Asıl mesele Kürt meselesidir. Kürt meselesine de bölge ülkeleri ve emperyalist güçlerinin yaklaşımı sorunun çözümsüzlüğü odaklı olduğu sürece bölgede savaşların bitmesi mümkün değil. Irak’ta henüz kesinleşmemiş iktidara rağmen, İran’a, Suriye’ye ve Türkiye’ye baktığımızda Kürt meselesinin çözümsüzlüğünü ve Kürt düşmanlığı nedeniyle bölgenin huzura, barışa kavuşmasının mümkün olmadığı da bütün çıplaklığıyla ortada."
‘FEDERE KÜRDİSTAN’IN STATÜSÜ RİSK ALTINDA’
Irak Cumhurbaşkanının da bölgede yürütülen işgal politikalarına karşı olduğunu anlatan Temelli, “Bunun sadece Irak’ın toprak bütünlüğüne yönelik bir saldırı olduğunu değil, onun ötesinde Irak’taki siyasi istikrarsızlığı kalıcı hale getiren bir müdahale olduğunu dile getiriyor. Irak’ın siyasi istikrara kavuşabilmesinin yegane yolunun Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nden çekilmesinin gerekli olduğunu dile getirdi. Bunun içinde Federe Kürdistan Bölgesi’nde bir istikrarın sağlanmasının da ön koşulu olduğunu söyledi. Bugün Federe Kürdistan’da da bu savaşı olumlayan bir parti var. Bu savaş başlı başına Güney Kürdistan açısından sorunların başlıca kaynağıdır. Berham Salih de dile getirdi; Artık bu savaşla birlikte Federe Kürdistan Bölgesi’nin statüsü riske girmiş durumdadır. Açık bir risk söz konusudur. Bu Türkiye’nin dile getirmiş olduğu talepler konusunda geçiştirilebilecek bir konu değil, bu saldırganlık devam ettiği sürece hem Güney’in statüsünün riske girmesi hem de Irak’taki mevcut çatışma ortamının kalıcı hale gelmesidir” diye konuştu.
ŞENGAL’İN DURUMU
Şengal’de yaşananlara dair de Salih’in çözümden yana bir süreç başlaması için çaba sarf ettiğini ifade eden Temelli, bu konuda bir yol kat etme umudunun da bölgede ağırlıkta olduğunu belirtti. Temelli, şunları söyledi: “Berhem Salih’te Şengal ile Kerkük ve Musul meselesinin birlikte ele alınması gerektiğinin altını çizdi. Özellikle Türkiye’nin Musul ve Kerkük’e yönelik tarihsel olarak içinde bulunduğu beklentilerin bugün yaşanan Şengal’deki sorunlarında kaynağını oluşturduğunu biliyorlar. Dolayısıyla bugün Türkiye yayılmacı, saldırgan politikalardan vazgeçmezse sorunların çözülemeyeceğini defalarca dile getirdi. Bu konuda diplomatik temaslarda bulunacağını da belirtti. Irak’ta henüz bir iktidar oluşmuş değil. Cumhurbaşkanı seçim süreci de devam ediyor. Hem siyasi istikrarsızlık hem de bölgedeki savaş durumu ciddi anlamda bir sıkıştırma da yaratıyor.”
‘ŞENGAL HERKES İÇİN ÖNEMLİ’
Irak siyasetinde gündemde olanın Federe Kürdistan’a yönelik saldırılar ve Şengal olduğunu ifade eden Temelli, Şengal’in stratejik önemini herkesin bildiğini söyledi. Şengal’in bölgede bulunan Irak, İran, Suriye ve Türkiye için önemli bir lokasyon olduğunun altını çizen Temelli, şöyle devam etti: “Türkiye için o Kızıl Elmacı zihniyetin, Mısak-ı Milli anlayışının Musul, Kerkük yolu, İran açısından bölgedeki Şia gücü açısından kritik önemde, ABD ve NATO için bölgenin kontrolü için kritik bir kavşak yani bakıldığında birçok açıdan kritik bir bölgeden bahsediyoruz. Bunun farkındalığı ile herkes konuya yaklaşıyor. Buranın ancak ve ancak Özerk bir yönetime kavuşturulmasıyla sorunların aşılabileceğine dair ciddi bir mutabakat var. Berham Salih de Cumhurbaşkanı olarak federatif bir çözümün nasıl ki Federe Kürdistan Bölgesi’nde önemli bir kazanım olmasının farkındalığıyla bunu dile getiriyor. Hükümetin aynı görüşte olduğunu söyleyemem. Bugün geçici olarak iktidar da olan hükümet buranın talepleriyle hareket eden değil, daha çok uluslararası güçlerin baskısı ve angajmanıyla hareket eden bir görüntü veriyor. Dolayısıyla Türkiye’deki iktidar modelinin Irak’a taşınma çabası olduğunu söyleyebilirim. Nasıl ki Türkiye’de otoriter bir rejim var ve bütün bölgeyi NATO’nun genişlemesine uygun dizayn etme de araç haline geliyorsa; bu aracın bir parçası olarak da kendi çıkarını kollayan bir iktidar ise Irak’ta da buna benzer bir modelin yaratılması, hatta bir sonrasında Suriye’yi de buna göre dizayn etme genel amaçlarından bir tanesi olarak ortaya çıkıyor.”
‘KRİTİK COĞRAFYA KÜRDİSTAN’
Rusya-Ukrayna savaşı ardından bir kez daha önemini kazanan enerji hatlarını da dikkat çeken Temelli, “Önümüzdeki dönemin küresel enerji politikalarında yine kritik coğrafya Kürdistan. Nasıl ki petrolün aktarımı önemli ise şimdi doğalgaz bu öneme sahip. Doğu Akdeniz’e doğalgazın aktarımının sağlanması ve Türkiye ya da Kıbrıs, Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaştırılma projeleri var. Bu enerji hatlarının kontrolü açısından da bugün bu denli ciddi bir kaotik ortam ve istikrarsız bir siyaset söz konusu. Türkiye’de buraya iştahla bakıyor. Tabii batılı ülkelerde, emperyalist güçlerde buraya iştahla bakıyor. Hele hele Ukrayna savaşından sonra Rusya’ya bağlı enerji bağımlılığının azaltılmasının yegane yolunun buradan geçtiği fikri hakim olmuş. Bölgede ciddi anlamda bir enerji eksenli bir kurgu, senaryo var” dedi.
‘ŞENGAL’DEKİ GÜÇLER YASALDIR
Türkiye’nin Şengal bölgesine yönelik “terörize” eden açıklamaları ve Şengal’de “terör güçlerinin bulunduğu” yönünde KDP’nin açıklamalarına dair de Temelli, “Şengal’deki güçler yasal güçler. Anayasa’da da böyle. Ortada yasadışı güçler var gibi anlatılıyor, özellikle Türkiye’de. Ancak böyle bir şey söz konusu değil. Resmi güçler var. Şengal’in adı konmasa da kendine has bir özerkliği var. Irak’taki çeşitli iktidarlar da özellikle barış döneminde bu özerk yapıya saygı göstermişler. DAİŞ katliamı ardından Türkiye’nin yönlendirmeleriyle Êzidî halkının kendi öz savunma güçleri, özerk siyaset anlayışı terörize edilmekte. Türkiye’nin her zaman yaptığı bir şey sadece bölge halkı ve Kürtler için değil. Türkiye’de de iktidara herhangi bir eleştiri yönelttiğiniz de hemen sizi terörist ilan ediyorlar. Dolayısıyla da DAİŞ terörüne destek veren bir iktidar burada kendi savunmasını yapan güçleri terörist ilan ediyor. Bunun bir gerçekliği yok oradaki güçler Irak Anayasasından gücünü alıyor" ifadelerini kullandı.
‘BİR UZLAŞI BİZİ BEKLİYOR’
Êzidî toplumunun kanaat önderleri bölgelerine yönelik saldırıların yeni bir katliama yol açacağı kaygısını taşıdığını ifade eden Temelli, “Hele hele DAİŞ’in potansiyel bir tehlike olduğunu düşündükleri bir dönemde dünya kamuoyundan desteğe ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar. Êzidî halkının yalnız bırakılmaması önemlidir. Bütün bu kirli hesaplar içerisinde bir topluma yönelik soykırımcı, katliamcı tehlikenin herkes farkında olmalıdır. Talepleri bu yöndedir. Bütün dünya kamuoyu ve Türkiye’deki muhalif kesimleri duyarlı olmaya davet ediyorlar. Hedef haline getirilmelerine dair bir direnişleri var. Irak ordusunun bu bölgeye müdahalesi biraz da Türkiye’nin baskısıyla biçimlenmiş durumda. Fakat Irak ordusu ile bölgedeki öz savunma birlikleri arasında bir çatışma söz konusu olmamış. İki yasal yapı arasında bir uzlaşma olacağı yönünde bir süreç bizi bekliyor. Sayın Cumhurbaşkanı Berham Salih’te bu konuda büyük bir çaba içerisindedir” sözleriyle bölgede bir istikrarın olduğunu vurguladı.
‘IRAK HUKUKU KORUNSUN İSTENİYOR’
Bölgede KDP’nin politikalarına yönelik tepki ve eleştirilerin de olduğunu anlatan Temelli, şunları dile getirdi: “Irak’taki topluluklar mevcut hukuku korumak istiyorlar. Büyük bedellerle kazanılmış belli haklar var. Toplumsal yaşamı düzenleyen bir siyaset var. Siyasetin tasfiyesine yönelik bir saldırı ile de karşı karşıya Irak. Irak’taki Kürtler Federe Kürdistan’ın statüsünün önemli bir kazanım olduğunu, KDP’nin bu kazanım için risk oluşturduğu konusunda hem fikirler. Türkiye’nin politikasında ısrarı ve destek görmesi durumunda durmayacağını, bununda Federe Kürdistan için risk oluşturacağının görüştüğümüz her yapı, insan, gazeteci, aydın, siyasi de altını çizdi. YNK ile KDP arasında en büyük çatışma bu" diye konuştu.
TÜRKİYE BÖLGEYİ HEDEF HALİNE GETİRMİŞ
Temelli, bir yandan ekonomik bir boyutunun olduğu diğer yandan siyaseten ciddi farklı yaklaşımlar söz konusu olduğunu belirterek, "En önemli meselelerden bir tanesi de Türkiye’nin sürekli olarak PKK’ye yönelik ortaya koyduğu senaryo ve bunun üzerinden kendini meşrulaştırma çabalarına karşı Irak’ta görüştüğümüz kişiler PKK’nin olmadığı yere de Türkiye’nin saldırdığını söyledi. ‘Sizin bahaneniz PKK ise olmadığı yerde ne işiniz var?’ ya da ‘Irak siyasetine yönelik tutumunuzun nedeni ne?’ Tabi yayılmacı politikalardan, enerji sektörüne, inşaat sektöründen finans politikalarına kadar Türkiye’nin önüne koyduğu cumhuriyetin ikinci yüzyıl politikaları da bölgeyi hedef haline getiriyor. Askeri açıdan da siyasi açıdan da. Bu kadar açık senaryoya karşı KDP’nin nasıl Türkiye’nin yanında yer aldığına dair eleştirileri var. En büyük tepki buradan geliyor. Ciddi bir yoksulluk var, maaşlar ödenmiyor. Herkes bu durumdan ciddi rahatsız. Türkiye Federe Kürdistan’da ciddi bir istikrarsızlık, ciddi bir ayrışma yaratmış durumda" ifadelerini kullandı.
‘KÜRTLER ÖNEMLİ BİR GÜÇ HALİNE GELİYOR’
Kürt ulusal birliğine yönelik önemli emareler de gördüklerini belirten Temelli, sözlerini şöyle noktaladı: “Gerçekten bir araya gelecek kesimlerin oluşturabileceği bir ulusal birlik dönemine geçiliyor. Bunun etkilerini çok yakında göreceğiz. Artık Ortadoğu’da siyasetin merkezi Bağdat’a kayıyor. Bağdat daha da yükselecektir. Kürtler önümüzdeki dönemde küresel bir siyaset için önemli bir güç haline geliyor. Emperyalist güçlere karşı özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik siyasetler odağında güçlü bir enerjinin biriktiğini de söyleyebilirim. Özellikle önümüzdeki 10 yıllık süreç kritik ve belirleyici olacaktır. Bütün dünyada kopan bu kıyametin en önemli yıkım yarattığı yer Ortadoğu ve Kürt halkına yönelik ise buna karşı direniş, mücadelenin ve yeni bir dünya oluşumunun da adresi Ortadoğu olacak ve Ortadoğu’da halklara öncülük yapan Kürt halkının olacaktır. Bu diyalektiğin bir yasası. Diyalektik böyle işler, böyle gelişir. Burada bu denli bir enerji birikmiş ise dolayısıyla önümüzdeki sürecin siyasetinin belirleyici gücü de buradan çıkacaktır. Her şeyden önce Kürt halkının siyasi tercihleri, direniş ve mücadele politikalarına bağlı olarak gerçekleşecektir.”
MA / Berivan Altan - Müjdat Can