DİYARBAKIR - “Güvenlik” adı altında sürdürülen doğa yıkımıyla bölgenin insansızlaştırılmak istendiğini belirten ekolojist Güner Yanlıç, "Kar odaklı talana karşı savaşsız bir yaşam için çalışılmalıdır" dedi.
Kürt kentlerinde yaşanan ekolojik yıkımlar, “güvenlik” adı altında yapılan barajlar, karakollar ve orman yangınlarıyla gittikçe derinleşiyor. Bölgede yaşanan ekolojik yıkımın son örneği ise yaklaşık bir aydır Şenyayla’da devam eden ağaç kesimi oldu. İçişleri Bakanlığı kararıyla Diyarbakır sınırlarından çıkartılıp, Muş sınırlarına dâhil edilen Şenyayla bölgesinde; korucular ve askerler tarafından çok sayıda ağaç kesildi. Devletin kolluk güçleri eliyle Kürt kentlerinde devreye konulan ekolojik tahribata ilişkin konuşan Ekolojist Güner Yanlıç, yapılmak istenen şeyin "ormansızlaştırma" ve "insansızlaştırma" olduğunu söyledi.
‘ORMANLAR YANDAŞA RANT OLARAK AÇILIYOR'
"İktidar, kendi yandaşını besleme, zenginleştirmek adına orman vasfına sahip ağaçların kesilme-talan-tahrip edilmesine izin vermektedir” diyen Yanlıç, aynı şekilde sınır ötesi operasyonlarla da kıyımın sürdürüldüğünü kaydetti. Yanlıç, “Ortak olan orman alanları bir kısım yandaşa rant olarak sunulmaktadır. Her biri bir ekosistem olan milyonlarca ağaç kesilmekte ve satılmaktadır" dedi.
'ASIL AMAÇ İNSANLIZLAŞTIRMA'
Kürt kentlerinde devreye konulan “Özel Güvenlik Bölge” ilanlarının bahane olduğuna dikkat çeken Yanlıç, ilan edilen yasaklı yerlerde çatışma, operasyon, karakol-kalekol yapımı olarak belirtilse dahi asıl amacın "ormansızlaştırma" ve "insansızlaştırma" olduğuna dikkat çekti. Yanlıç, “Bu tüm canlılara karşı bir savaş halidir. Bu durum küresel ölçekte bir eko-kırımı tetikleyecek kadar büyük bir suçtur" diye konuştu.
'CEZASIZLIK KATLİMININ ÖNÜNÜ AÇIYOR’
Diyarbakır, Dersim, Bitlis, Muş başta olmak üzere Kürt kentlerinde savaş politikaları kapsamında yapılan operasyon nedeniyle binlerce dönüm arazinin yandığını kaydeden Yanlıç, “Özel Güvenlik Bölgesi ilan edilen alanlarda açılan ateşler yangınlara neden olmaktadır. Çoğu yangınlar, haftalarca sürebilmektedir. Halkın ya da sivil toplumun yangınları söndürmesine de izin verilmemektedir. Her yıl binlerce hektar alan yanıyor. Alanda gerekli araştırmalar yapılmadığı için, süreçler mahkemelere taşınmıyor. Bu cezasızlık durumu da, bu tarz eylemlerin artmasına neden olmaktadır" şeklinde ifadeler kullandı.
Şenyayla'da asker ve korucular eliyle gerçekleşen ağaç kıyımına dikkat çeken Yanlıç, Şenyayla’nın korunması gereken doğal alanlarından biri olduğunu söyledi. Yanlıç, “90'lardan bu yana her yıl düzenli olarak çıkan-çıkarılan yangınlar binlerce orman köylüsünü göçertip metropollerde ucuz ve asimile edilebilir bir noktaya taşımaktadır. Milyonlarca ağaç ve orman canlısı yaşamını yitirmektedir" dedi.
'SALDIRILAR BÜTÜNCÜL'
Sistem saldırılarının bütüncül olduğunu kaydeden Yanlıç, şunları söyledi: "Son yüzyılda inşa edilmeye çalışılan ulus devlet politikası teklik esaslıdır. Bu kısaca; yüzyıldır devam eden teklik esaslı ulus devlet inşasının devamında saklıdır. Tek dil, din, ırk hatta türlerin kırımı gerekmektedir. Bu nedenle son elli yılda barajlar başta olmak üzere, güvenlik gibi nedenlerle halk bölgeden göçertilmeye çalışılmaktadır.”
'SAVAŞSIZ YAŞAM İÇİN ÇALIŞILMALIDIR'
Bölgede yanan-yakılan ve kesilen ormanlar için "güvenlik" algısı oluşturulduğuna dikkat çeken Yalnıç, "Çoğunca adrese teslim yangınlar gündeme gelmektedir. Burada ki orman yangınları yapılan güvenlik barajları dünya da iklim krizini tetikleyerek derinleştirecek. Ormanlar iklim krizinden çıkış yoludur, korunması gerekir. Binlerce türe ev sahipliği yapar ve bu binler biz dahil canlı yaşam için hayati bir öneme sahiptir. Doğada tür çeşitliliğinin azalması ile küresel ölçekte diğer türlerin etkilenmesine neden olacaktır. Aşırı kar odaklı talan, tahribat politikaları ile teklik esaslı ulus devlet anlayışından vazgeçilerek; doğa ve insanın barışık olduğu, savaşsız ve demokratik bir yaşam için çalışılmalıdır" dedi.
MA / Müjdat Can