HABER MERKEZİ - Lozan Antlaşması ile "Kürt-Türk tarihsel kardeşliğinin kaybedildiği” tespitinde bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan, demokratikleşmenin önündeki engel olarak gördüğü bu anlaşmaya karşı "Toplumsal Lozan"ı önererek, sorunların böyle çözülebileceğini belirtti.
Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup ayrılarak dağılan Osmanlı Devleti'nin ardından Mustafa Kemal, Sevr Antlaşması öncesi gezdiği Anadolu kentlerinde Kürtlere özerklik sözü verdi. Amasya'ya çıkan Mustafa Kemal, yayınladığı tamimde Kürtler ve Türklerin ortak mücadele ettiğini, kurulacak devletin de iki halkın ortak devleti olacağını vurguladı. 1921 Anayasa’sında da Kürtler başta olmak üzere diğer halkların özerklik/muhtariyetini kabul eden hükümlere yer verildi.
Ancak bu durum uzun sürmedi. Türkiye, Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri tarafından İsviçre’nin Lozan kentindeki 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile Kürtlerin yaşadığı coğrafya suni sınırlarla bölündü. Statüsüz bırakılan Kürtlerin yaşadığı coğrafya, İran, Irak, Türkiye ve Suriye’de arasında pay edildi.
Türkiye’nin “zafer ve başarı” olarak sunduğu antlaşma sonrası Kürtlere dönük imha ve inkar politikaları devreye sokuldu. 99 yıllık süreçte baskı, asimilasyon, imha ve inkar hiç sona ermedi. Buna karşı Kürtlerin direnişi kesintisiz sürdü. Irak’ta federal bir yapıya sahip olan Kürtler, Suriye’de gerçekleştirdikleri devrimle kendi kendilerini yönetmeye başladı. Kürtlerin diğer parçalarda sürdürdüğü özgürlük mücadeleleri halen sürüyor.
Türkiye ve diğer ülkelerin Kürtlerin kazanımlarına dönük saldırıları Lozan'ın 100'üncü yılına yaklaşırken de sürüyor. “Yeni Osmanlıcılık” hayalleriyle hareket eden Türkiye, bir yandan Federe Kürdistan Bölgesi'nin bazı bölgelerine kapsamlı bir şekilde saldırırken, diğer yandan Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşan yapıya tehditlerini sürdürüyor.
ÖCALAN'IN DEĞERLENDİRMELERİ
Kürtlere dönük sürdürülen politikalara karşı başlatılan son isyanın liderliğini yapan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 99 yılını geride bırakan antlaşmaya dair geçmiş yıllarda birçok değerlendirme yapmıştı. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 23 yılı aşkın bir süredir ağır tecrit koşulları altında tutulan Öcalan, savunmalarında, antlaşmayı 20’nci yüzyılın en trajik olaylarından biri olarak tarif ederek, "Lozan'la Musul-Kerkük petrolleri değil, aynı zamanda Kürtler kaybedilmiştir, Kürt-Türk tarihsel kardeşliği kaybedilmiştir" tespitinde bulundu. Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde de söz konusu antlaşmaya dair bugüne kadar birçok değerlendirme yaptı.
DEMOKRATİK KONFEDERAL SİSTEM
Öcalan, 10 Aralık 2008 tarihli avukat görüşmesinde Lozan’ın güncelleştirilmesi gerektiğinin altını çizerek, şunları söyledi: “Kürtler, ‘Biz Sevr’i kabul etmiyoruz. Kendi Lozan’ımızı yapmak ve güncellemek istiyoruz’ demeli. Lozan’ı güncelleyerek İkinci Lozan’ı hayata geçirmeliyiz. Böylece Misak-ı Milli de genişletilir. Suriye, Irak ve İran’daki Kürtler de dâhil edilir. Benim ne söylemek istediğim tam anlaşılmıyor. Bugün söylenen doğru sözler, 10 yıl sonrasının pratiği olur. Ben bugün sınırlar kalksa bile desem, hemen bugün olacak bir şey değil. Benim Misak-ı Milli’yle anlatmak istediğim tüm parçalardaki Kürtler arasında gönül ve dostluk bağının kurulmasıdır. Benim söylediklerim yanlış anlaşılmaktadır. Benim Misak-ı Milli anlayışım, İdris-i Bitlisi’nin anlayışı değildir. Ben Suriye, İran, Irak ile gönül bağı, dostluk bağından söz ediyorum. Özgünlükler korunarak birlikte yaşayabilecekleri alanlar yaratmak için söylüyorum. Demokratik Konfederal sistem dediğim de budur. Parçalar özgünlüklerini koruyarak bir araya gelip, tüm halklarla, Araplarla, Azerilerle, Farslarla, Türklerle bu temelde birlikte yaşam mümkündür. Bakın, dikkat edin bölücülük demiyorum. Ben gönül bağı diyorum, kötülük bunun neresinde, bölücülük bunun neresinde? Savaşa değil, demokratik siyasete şans verelim.”
'CUMHURİYET DEMOKRATİKLEŞTİRİLMELİ'
Öcalan, 14 Ocak 2009'da yaptığı avukat görüşmesinde de Lozan’ın güncelleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Öcalan, "Misak-ı Milli güncelleştirilebilir derken, Irak’taki ya da başka yerdeki toprakların Türkiye’ye katılmasını kastetmiyorum. Ben Misak-Milli ile onu kastetmiyorum. Misak-ı Milli o zaman şu an Irak’taki toprakların bir kısmını Süleymaniye’ye kadar kapsıyordu. Musul-Kerkük 1926’da İngilizlerin müdahalesiyle Irak’a bağlanıyor. Parmak kadar bir ada ülkesi olan İngiltere, tüm dünyayı parmağında oynatıyor. Bugün de İngiltere, dünya siyasetine egemendir. Sykes-Picot Anlaşması’nın da gündemleştirilmesi gerekiyor. Kasr-ı Şirin Antlaşması’nın da güncelleştirilmesi gerekiyor. Kasr-ı Şirin Antlaşması da o zamanki feodaller tarafından yapılmıştır. Lozan Anlaşması’nın altında Kürt milletvekillerinin de imzası bulunmaktadır. Lozan Kürtler açısından eksik kalmıştır. Misak-ı Milli Kürtler bakımından eksik kalmıştır. Bugün bunların demokratik çözüm ve yöntemlerle tamamlanması, Kürtlerin haklarının tanınması lazım. Ortadoğu’da halklar arasında ‘Demokratik Konfederal’ sistemin inşa edilmesi lazım. Ben cumhuriyete karşı değilim, mevcut cumhuriyetler demokratikleştirilmelidir” dedi.
İNGİLİZLERİN BÖLEN POLİTİKALARI
Öcalan, 21 Ocak 2009 tarihli avukat görüşmesinde İngiltere'nin politikalarıyla bölünmelerin yaşandığını söyledi. Antlaşmanın güncellenmesiyle Kürtlerin haklarının tesis edilmesi gerektiğini vurgulayan Öcalan, "Lozan’da 66 Kürt milletvekili imza verdi. Kürtlerin haklarını da talep ettiler, bunun bir anlamı var. Sykes-Picot’un da güncellenmesi lazım. Kürtler üzerine birçok plan Sykes-Picot ile başladı. Kürtleri parçalama planı yaptılar. ‘Büyük Kürdistan Projesi’ de Sykes-Picot ile hazırlanmıştır. Her türlü oyunu oynuyorlar. Ben bunun için 'Misak-ı Milli'nin güncellenmesi lazım' dedim. Peki, bu bölücülük mü? Hayır, bizim çözüm anlayışımızda bölücülük yok. Cumhuriyete, sınırlara karşı değiliz. Benim amacım Misak-ı Milli döneminde, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ruhu, ilkeleri görünür hale getirmektir. Benim çağrım, cumhuriyetin kuruluş özüne, kuruluş felsefesine çağrı yapmaktır" diye belirtti.
DEMOKRASİ VURGUSU
Aynı yılın 28 Ocak'ında avukatlarıyla yaptığı görüşmede görüşlerini yineleyen Öcalan, milliyetçiliğin çözüm olmadığını ve "çatışma" getirdiğini ifade etti. Öcalan, “Bütün kesimler bir arada yaşayarak, kendi sorunlarını kendi aralarında çözebilir. Her kesim, Arap, Kürt, Türk, Sünni, Alevi, Êzidî, kısaca tüm kültür ve inançlar kendini bu aygıt içinde temsil ederler, temsiliyet imkânı bulurlar. Asıl önemli olan demokrasidir. Demokrasi zenginliktir. Gerçek bir demokrasi beraberinde zenginliği getirir, barışı getirir, sağlıklı bir çevreyi getirir. Kadın için de böyledir. Türk ve Kürt halkı birlikte yaşayabilir, doğru olan da tarihsel olan da budur, adil olan da budur. Bu demokrasidir. İngiltere’yi bu kadar zengin ve güçlü yapan demokrasisinin güçlü olmasıdır. Ancak başka yerlerde bunu yapmıyorlar, tekelciliği uyguluyorlar. Para ve milliyetçiliği kullanıyorlar. Diyarbakır’da, Bitlis’te, Van’da kurdukları birkaç holding üzerinden Kürtleri kendi etrafında toplamaya çalışarak, Kürtleri denetim ve baskı altında tutuyorlar, demokratik taleplerin önüne geçiyorlar. Ben bu konuda Kürtleri uyarıyorum, bu oyunlara gelmesinler. Halka da bunlar iyi anlatılmalıdır."
'KÜRT AYAĞI TAMAMLANMALI'
PKK Lideri Öcalan, 4 Şubat 2009 tarihli görüşmede, Kürtlere kendi "Misak-ı Milli kongrelerini" toplama ve kendi "Lozanlarını" tartışma önerisinde bulundu. Öcalan, "Aslında ben o dönemdeki Kürtlere olan tarihi borcumu da ödemek istiyorum. Lozan sürecinde Kürtler cumhuriyetle birlikte hareket ettiler. Bu dönem de Lozan’ı yeniden inşa ederek, yarım kalan Kürt ayağını tamamlamalılar. Bu da Kürtlerin demokratik özgürlüklerinin, haklarının tanınması, anayasal-yasal güvenceye alınmasıyla olur. Kürtler bunun için çalışmalıdır" şeklinde konuştu.
KÜRT-TÜRK STRATEJİK ORTAKLIĞI
Öcalan, cumhuriyetin Lozan ile kurulduğunu hatırlattığı 27 Mart 2009 tarihli görüşmede, Demokratik Cumhuriyet'in "Kürtlerin Lozan'ı" ile kurulabileceğine vurgu yaptı. Demokratik Cumhuriyet'in demokratik uzlaşı olduğunu vurgulayan Öcalan, "İki halkın uzlaşısı demokrasiyi getirir. Cumhuriyetin kurulması ne kadar önemliyse, cumhuriyetin demokratikleşmesi de cumhuriyetin kurulması kadar önemli ve anlamlıdır. Bazıları Yeni-Osmanlıcılık’tan bahsediyor. Hayır, bu Yeni-Osmanlıcılık değil, Kürtlerle Türklerin stratejik ortaklığıdır; iki toplumun bir arada yaşaması, hatta kardeş olmasıdır. Bu yapılırsa, Ortadoğu’da öncü bir rol oynanır. Kürtler demokratizmi sağlarsa, demokratizm tüm Ortadoğu’ya yayılır" diye belirtti.
KÜÇÜK DEVLETLER VE SORUNLARI
Ortadoğu’da bugün yaşanan sorun ve savaşların İngiltere’nin 200 yıllık politikalarının somutlaşmış savaş hali olduğunu dile getiren Öcalan, "Bugünkü ulus-devletler İngilizlerin çatıştırmacı politikalarının araçlarıdır, en gelişmiş savaş mekanizmasıdır. Ulus-devletleri böyle okumak lazım. Arapların 22 devleti var ama sorunları çözülmedi, ağır sorunları var. Filistin’de bir devlet kuruldu, 50 yıldır savaş devam ediyor. Küçük bir Ermenistan kurdular, sorun devam ediyor. Bu zihniyet aynı şeyi Kürtlere de uygulamak istiyor. Küçük bir devlet kurdurup, öyle bırakmak istiyorlar ve sorun 50 yıl daha devam eder. Kürtler bunu kaldıramaz" diye konuştu.
'TOPLUMSAL LOZAN' ÖNERİSİ
Yaşanan sorunların çözümü için "Toplumsal Lozan" önerisinde bulunan Öcalan, 1 Temmuz 2009 tarihli avukat görüşmesinde şunları söyledi: "1920'lerdeki Lozan, ulusal Lozan'dır. Bu Lozan’la, cumhuriyet kuruldu. Bu cumhuriyet bugüne kadar demokratikleştirilmedi, şimdi demokratikleştirilmeye ihtiyacı var. Bu nedenle Toplumsal Lozan diyorum. Bu toplumsal Lozan’la, toplumun tüm kesimleri demokratikleştirilecek. Bugün bunun zemini de vardır. Ancak çok çalışılması gerekiyor. Bunun derinliğine iyi anlaşılması lazım. Kürtler Toplumsal Lozan’a iyi hazırlanmalıdır. Bu Toplumsal Lozan’la, Kürtler demokratikleşmenin öncülüğünü yapacak. Kürtler, toplu halde, toplum olarak bir savaşa hazırlanır gibi Toplumsal Lozan’a hazırlanmalıdır."
Öcalan, 17 Mart 2010 tarihli avukat görüşmesinde de Lozan'ın güncellenmesiyle Kürtlerin de Türklerin de kazanacağını belirtti. Öcalan, "Lozan’ın güncellenmesi demokratik ulus, demokratik cumhuriyet, demokratik vatandır. Ben bu temelde buradan demokratik çözüm için, barış için mücadele ediyorum" dedi.
MA / Müjdat Can