URFA - Yılmaz Güney'in Komîna Fîlm a Rojava ile yaşadığını dile getiren Sevînaz Evdîkê, Çirkin Kral’ın halkın sanatçısı olduğunu belirterek, “Bizim en büyük öğretmenimiz. Onun açtığı yoldan yürüyoruz” dedi.
Sinemanın "Çirkin kralı" olarak tanınan ve hem oyunculuğu hem de filmleriyle büyük bir beğeni toplayan yönetmen, oyuncu ve senarist Yılmaz Güney'in yaşamını yitirmesinin üzerinden 38 yıl geçti. "Halkın sanatçısı, halkın savaşçısıdır" şiarıyla sinemada bilindik tüm tabuları yıkan Güney, sürgünde son bulacak yaşamının ilk yazgısı gibi bir iç sürgünde, Adana’nın Karataş ilçesine bağlı Yenice köyünde yoksul bir Kürt ailenin 7’nci çocuğu olarak 1 Nisan 1937’de dünyaya geldi. Daha çocuk yaşta mevsimlik tarım işçiliğinden simit satıcılığına kadar birçok işte çalıştı. Türkiye sinemasının yüz akı olan Güney, liseyi bitirdikten sonra arkadaşlarıyla Püren ve Doruk edebiyat dergilerini çıkardı. Güney, 1955 yılında büyük umutlarla okumaya gittiği İstanbul’da üniversite öğrencisi iken yazdığı “3 bilinmeyenli eşitsizlik sistemleri” yazısı nedeniyle hakkında soruşturma açıldı ve “komünizm propagandası yapmaktan” 18 ay hapis, 6 ay sürgün cezası aldı. Güney, cezaevinden çıktıktan sonra bir süre macera filmleri çekti ve bu filmlerinde özellikle hor görülen ve ezilenlerin otoriteye başkaldırısını beyaz perdeye taşıdı.
ÖDÜLE LAYIK FİLMLERİ
Kameranın karşısına ilk kez 1959 yılında Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı “Bu vatanın çocukları” filminde geçen Güney, filme sadece oyuncu değil, senaryo yazarı olarak katkılarını sundu. Güney, 1966'da "At avrat silah" filminde ilk kez yönetmen koltuğuna oturdu. Oyuncu, yapımcı, yönetmen ve senaryo yazarlığını üstlendiği "Seyit Han" filmiyle 1968’de Adana Altın Koza Şenliği'ne katılan Güney, "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü aldı. Ayrıca Seyit Han, Çirkin Kral’ın Güney’in ilk reji denemesi yaptığı film oldu. Bir Çirkin Adam ile 1970’te Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film ödülü alan Güney, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dallarında da ödül kazandı. 1971’de Ağıt, Acı ve Umutsuzlar olmak üzere üç filmi birden Adana Altın Koza Film şenliğinde dereceye girdi. Umut filmiyle Grenoble Film Şenliği’nde Büyük Jüri Özel Ödülü’ne de layık görülen Güney’in, Türk Sinema Derneği'nin 1971-1972 yılları en iyi 10 film sıralamasında “En İyi Film” seçilen Ağıt adlı filmi 1972’de Venedik’te Türkiye’yi temsil eden ilk film olma özelliğini taşıyor.
CEZAEVİ YILLARI
Güney, 1971 yılında ise Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi (THKPC) Lideri Mahir Çayan’ı ve arkadaşlarını evinde sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapis cezası aldı. Güney, cezaevinde kaldığı dönemlerde sürgün edildi. Cezaevinden çıktıktan sonra en çok bilinen filmleri arasında yer alan Arkadaş’ı çekti. Aynı yıl Adana’nın bir ilçesi olan Yumurtalık’ta “Endişe” adlı filmi çekerken, ilçe yargıcı Sefa Mutlu’yu öldürmekten yapılan yargılamalar sonucu 13 Temmuz 1976’da 19 yıl hapis cezası aldı. 5 yıl aradan sonra izinli olarak çıktığı cezaevinden yurt dışına çıktı. Güney, Antalya’nın Kaş ilçesinden Yunanistan’a bağlı Meis Adası’na, oradan da İsviçre’ye geçti. Güney, Avrupa’da olduğu zaman zarfında da çalışmalarını ara vermeden sürdürmeye devam etti.
ALTIN PALMİYE ÖDÜLÜ
Eserleriyle yurt içinde ve yurt dışında ses getiren Güney, toplam 114 filmde oyuncu, 26'sında yönetmen, 15'inde yapımcı, 64'ünde ise senarist olarak yer aldı. Güney, 1982 yılında Yol filmiyle Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülünü alarak, evrensel anlamda da başarısına başarı kattı. Hayatının 12 yılını cezaevinde geçiren Güney, yakalandığı mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te sürgün yıllarını yaşadığı Paris'te yaşamını yitirdi.
KOMÎNA FÎLM A ROJAVA
Filmleri, romanı, senaryoları, öykü kitapları ve devrimci kişiliğiyle halkların gönlünde yaşayan Güney’in, sinemada yarattığı tarz birçok sinema yönetmenini etkiledi. Güney’in sinema tarzından etkilenen ve kurdukları akademi müfredatında yer veren Komîna Fîlm a Rojava (Rojava Film Komünü), Kuzey ve Doğu Suriye’de 2015 yılında kurulan bir film kolektifidir. Komün yöneticilerinden Sevînaz Evdîkê, Rojava sinemasına Yılmaz Güney’in etkisini anlattı.
Kuzey ve Doğu Suriye’de Rojava Devrimi’nden öncede de Yılmaz Güney’in tanındığını dile getiren Sevînaz Evdîkê, “Biz sinema ile daha tam olarak tanışmadan önce Kürt sinemasına dair tek tanışıklıklarımız Yılmaz Güney ve Şehit Halil Dağ idi. İki isim bizim için Kürt sinemasını tanıma kapıları oldu. Rojava’da sinema ile alakası olmayanlar bile Yılmaz Güney’i tanırlar. Genç, çocuk, yaşlık, kadın, erkek herkes onun filmleri izlerlerdi. Çünkü onun filmlerinde anlatılan onların kendi hikayesiydi. Bunun için Yılmaz Güney’in adı uzun bir zamandır bu topraklarda var. Rojava Devrimi’nden sonra sinema severler kendi aralarında Komîna Fîlm a Rojava’yı kurdu. Bu komün Yılmaz Güney sinemasının etkisi altında kuruldu. 2012 yılında komün kuruldu ve komün içerisinde sinema dersleri verildi. Bizim akademi dediğimiz eğitimde ilk aldığımız derslerden biri Kürt sineması idi. Kürt sineması içinde ise en başta biz Yılmaz Güney sinemasını öğrendik. 38 yıl geçti ancak hala sinema üzerine tartışmalarımız, araştırmalarımız Yılmaz Güney’in bize gösterdikleri üzerine” diye konuştu.
GÜNEY’İN AÇTIĞI YOLDA YÜRÜYORLAR
Yılmaz Güney’in çektiği filimler ile Kürt halkının sorunlarını dile getirmeyi profesyonel bir şekilde başardığının altını çizen Sevînaz Evdîkê, “Bizde Yılmaz Güney’in izinde sinema ile Kuzey ve Doğu Suriye halklarının yaşadıklarını dünyaya duyurmayı amaçlıyoruz. Biz Yılmaz Güney’in bize açtığı yoldan yürüyoruz. Uzun yıllar kimse Kürt halkının yaşadıklarını sinemaya taşıyamadı, bunu Yılmaz Güney aştı. Biz sinemayı Yılmaz Güney’den öğrendik ve bu eksende sinemamızı ilerletiyoruz” dedi.
ROJAVA SİNEMASI İLE BENZERLİKLERİ
Yılmaz Güney sineması ile Komîna Fîlm a Rojava’nın çektiği filimler arasında büyük benzerlikler olduğuna dikkat çeken Sevînaz Evdîkê, “Bizi bir araya getiren, buluşturan Kürt halkının hikayesiydi. Kürt halkının kimliği bizim ortak kimliğimizdir. Her ne kadar Yılmaz Güney başka bir dilde filmlerini çekmiş olsa da Kürt kimliğini savundu. Komîna Fîlm a Rojava’nın kuruluş esaslarından biride Kürt halkının kimliğini tanıtmak. Yılmaz Güney’in ardından 38 yılda birçok Kürt yönetmen yetişti ve çeşitli ödüller de aldılar ancak halkın sanatçısı olamadılar. Yılmaz Güney ve bizler halkın sesi olduk, onların hikayesini beyaz perdeye taşıdık. Bu bize moral veriyor. Bir senaryoyu yazmadan önce o senaryoyu gidip yaşayanlar ile konuşuyoruz, anlatıyoruz. Biz onlara senaryoyu anlatırken yaptığımız yanlışları da onlar bize anlatıyor. Bu bizi birbirimize yakınlaştırıyor. Sadece Kürtlerin yoksulluğunu değil, Kürtlerin direnişini de hem Yılmaz Güney hem de Komîna Fîlm a Rojava’nın çektiği filmlerde görmek mümkün. Yılmaz Güney’in Yol filminde ana karakter son sahnede yönünü dağlara çeviriyor. Rojava’da da yaşananları olduğu gibi aktarıyoruz, bu yaşananlar arasında direnişte var. Biz bunu Yılmaz Güney’den öğrendik ve ilerde çekeceğimiz filmlerde de bunu esas alacağız” şeklinde konuştu.
HALKIN SANATÇISI OLMALI
Yılmaz Güney’i “Büyük öğretmen” olarak tanımlayan Sevînaz Evdîkê, her Kürt yönetmenin Yılmaz Güney’i esas alması gerektiğini kaydetti. Yılmaz Güney’in halkının sanatçısı olduğunu vurgulayan Sevînaz Evdîkê, şunları söyledi: “Sadece film çekmek, sadece kitap yazmak yetmez, her sanatçının halkın sanatçısı olması gerekir. Biz Komîna Fîlm a Rojava olarak halkın bir komünü olmak istiyoruz. Rojava’da 12 yıldır savaş durumu var. Savaşçılar silahları ile tarih yazıyor, bizde bunu perdeye yansıtarak dünyaya duyurmayı amaçlıyoruz. Direniş devem ediyor ve devam edecek. Eğer biz halkın sanatçıları olarak bu direnişi yeterince duyuramazsak, sanatımız bizimle ölür. Sinemaya bakarak herkesin Rojava’da nasıl bir devrim yapıldığını anlaması gerek. Bizim amacımız Rojava devrimi için bir ayna olmak. Sinema sanatı, akan bir dereye benzer. 40 yıl önce Yılmaz Güney bize dersler verdi, bugün biz ondan öğrendiklerimizi başkasına öğretiyoruz. Yılmaz Güney Komîna Fîlm a Rojava ile yaşıyor. Biz bu halkın çocuklarıyız. Sinemanın birleştirme yan yana getirme gücü var ve burada bize en iyi dersi Yılmaz Güney veriyor.”
MA / Emrullah Acar