ANKARA - Çocukluk hayali olan gazeteciliğe adım attığı Mezopotamya Ajansı’nda yaptığı haberler nedeniyle gözaltına alınan gazeteci Zemo Ağgöz, açığa çıkardıkları gerçeklerle suçlandıklarını söyledi.
Ankara merkezli yürütülen soruşturma kapsamında 25 Ekim’de işkenceyle gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Berivan Altan, Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Ceylan Şahinli, Emrullah Acar ile JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer, 29 Ekim’de gece yarısı çıkarıldıkları mahkemece “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınan MA muhabiri Zemo Ağgöz, ev hapsi ile MA’nın Ankara bürosunda bir süre stajyer olarak çalışan Mehmet Günhan ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Küçük yaşta annesiyle birlikte Kürtçe yayın yapan televizyon kanallarından etkilenerek gazeteciliğe ilgi duyan Ağgöz, ilk adımını lise öğrenimini sürdürdüğü yıllarda Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Azadiya Welat gazetesinin dağıtımını yaparak attı. Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünde öğrenimini sürdüren Ağgöz, Özgür Basın geleneğini sürdüren basın yayın kuruluşlarını yakından takip eder. Ağgöz, öğrencilik yıllarında yakından takip ettiği Mezopotamya Ajansı’nda (MA) 2018 yılında gazetecilik hayatına başladı. 5 yıldır Mezopotamya Ajansı’nda çalışmalarını sürdüren Ağgöz, kadın haberciliği ve yargı alanında önemli haberlere imza attı.
25 Ekim’de 10 gazeteci arkadaşıyla birlikte gözaltına alınan Zemo Ağgöz, çocukluk hayalini gerçekleştirdiği MA’da çalışması, suçlama olarak yöneltildi. Yaptığı haberler ve haber kaynaklarıyla telefon görüşmeleri suçlama konusu yapılan Ağgöz’ün, aile bireyleri ve arkadaşlarıyla arasında yapılan para transferleri de soruşturma dosyasına eklendi.
45 günlük bebeğinden iki gün boyunca koparılan Ağgöz, gözaltına alındığı süreçte yaşadıklarını anlattı, Özgür Basın’a yönelik baskı ve saldırılara dair değerlendirmelerde bulundu.
‘BEN GAZETECİYİM BAŞIMI EĞMEM’
Sabah 06.00 sularında evinin polis tarafından basıldığını söyleyen Ağgöz, eşini ve avukatını aramak istediğini ancak buna izin verilmediğini aktardı. Ağgöz, apartman yöneticisinin haber vermesi üzerine eşinin eve gelerek 45 günlük bebeğiyle ilgilendiğini söyledi. Ağgöz, polisin ev aramasında dijital materyallere el koyduğunu belirtti. Ağgöz, gözaltına alınmasının ardından yaşadıklarını şöyle anlattı: “Beni kapının önünde ters kelepçelediler. Arabaya bindirirken başımı eğemediler ama bir polis bizim evin kapısından çıkarken yanıma geldi, ‘Basına verilecek bu görüntüler, akrabaların seni görmesinler, yüzün tanınır’ diye başımı eğmeye ikna etmeye çalıştı. Ben de yanlış bir şey yapmadığımı, yüzümün görünmesinde bir sakınca olmadığını, başımı eğmeyeceğimi söyledim ve o şekilde arabaya bindirildim. Ardından hastaneye götürüldüm. Hastane çıkışında yine ellerimi ters kelepçe ile bağladılar ve yine aynı polis yanıma gelip, başımı eğmem konusunda beni ikna etmeye çalıştı. Ben yine başımı eğmeyeceğimi söyledim. Gözaltı boyunca bir kadın polis vardı. Bu sırada kadın polis, ‘Ben eğerim’ dedi ve eğmeye çalıştı. Tabi tek polis olduğu için başımı eğemedi. Parmak izinin alındığı yere götürüldüğümde de çıkışta polisler yine ‘Başını eğeceğiz, başını eğ, eğmiyorsan bari diklenme’ dedi. Ben yine aynı şeyleri söyledim ve yine kadın polis benim başımı eğmeye çalıştı, eğmedim. Sonrasında telefonun şarjı bitti deyip, beni yeniden parmak izi aldıkları yere koyup çıkardılar, başımı eğmeye çalıştılar. Bu sefer bağırdım, ‘4 keredir çekim yapıyorsunuz. Ben gazeteciyim, başımı eğmem’ dedim ve arabaya bindim.”
POLİS GÖRÜNTÜ SERVİS EDEMEDİ
Ağgöz, daha sonra götürüldüğü Ankara Emniyeti’nde de mizansen devam ettiğini, ters ışık nedeniyle gözaltı aracının yönünün değiştirildiğini, kendisine ters kelepçe takıldığını ve polisin başını eğdirmeye çalıştığını anlattı. Ağgöz, “Tek polis olduğu için başımı yine eğemedi. Birkaç polis çullanıp diğer arkadaşların başlarını eğmişti. Bu yüzden görüntülerimi basına servis edemediler. Ben onlara da ‘Görüntülerim işinize yaramadı. Basına veremediniz’ diye söylemiştim, öyle de oldu. TEM’e getirilmemin ardından rutin prosedürler işletildi, kayıt aldılar, beni ve diğer arkadaşlarımızı tek kişilik nezarethaneye koydular. Birbirimizi göremiyorduk. Bir iki arkadaşımıza selam vermeye çalıştık, izin vermediler” diye konuştu.
‘MESLEĞİMİZİ YARGILAMAYA ÇALIŞTILAR’
Gözaltına alınmasıyla 45 günlük bebeği Arin’in beslenme hakkının engellendiğini ve buna karşı kamuoyunun tepkileri üzerine ikinci gün ifadesinin alındığını belirten Ağgöz, emniyette ifade işlemlerinin 3 saat sürdüğünü ve 25 sayfalık bir ifade tutanağıyla karşılaştığını söyledi. Emniyet fezlekesinde suç unsuru oluşturan herhangi bir unsurun olmadığını vurgulayan Ağgöz, “Haber kaynakları ile yaptığım konuşmalar, MA tarafından yapılan ve alıntıladığım haberler, arkadaşlarımla yaptığım 200-300 lira gibi komik, kişisel harcamalar için kullanılabilecek miktarlardaki paralar transferlerinin hangi amaçla gönderildiğini sordular. Elle tutulur, suç sayılabilecek hiçbir şey yoktu” diye belirtti.
Soruşturma dosyasında “gizli tanık” beyanlarının da yer aldığını ancak hakkında asılsız ifadelerde bulunduğunu dile getiren Ağgöz, “İfadeleri vardı ama beni tanımadığı ortaya çıktı. Cezaevi çıkışlı olduğum söylenmiş, ben ilk kez gözaltına alındım. Sonuç olarak mesleğimizi yargılamaya çalıştıkları sorular ile karşı karşıya kaldık” dedi.
AÇIĞA ÇIKARDIĞIMIZ GERÇEKLERLE SUÇLANDIK
Ağgöz, Konya’da 12 Mayıs tarihinde saldırıya uğrayan, 30 Temmuz tarihinde de katledilen Dedeoğulları ailesine yönelik saldırı haberini ilk olarak MA’nın yaptığını, katliamın ardından da tüm duruşmalara katıldıklarını ifade etti. Katliama ilişkin gizlenen gerçeklikleri ajans olarak ortaya çıkardıklarına dikkat çeken Ağgöz, “Dün görülen duruşmada Dedeoğulları ailesine saldıranlar serbest bırakıldı ama bize hala o saldırıya ilişkin yaptığımız haberler ile ilgili sorular yöneltmeye, gerçeği açığa çıkarmamız bir suçmuş gibi önümüze çıkarmaya çalıştılar” şeklinde konuştu.
HAKİKATİ YAZACAĞIM TEK YER
Ağgöz, Özgür Basına yönelik saldırıların yıllardır devam ettiğini ve mesleğe başladığında bu baskıların farkında olduğunu belirten Ağgöz, “Özgür Basın’da bile, isteye çalışmaya başladım, çünkü hakikati yazabileceğim, gerçeklerin peşinde koşabileceğim tek yer MA’ydı. Gerçeği yazan gazeteciler yıllardır susturulmaya çalışılıyor. İçinde bulunduğumuz koşullarda kaybetmeye doğru giden, savaş suçu işler boyutlarda bir iktidar var. Bunun karşısında gerçeği yazan biz gazetecileri susturmaya çalışacaklardı. 11 gazeteci olarak gözaltına alındık ve 9 meslektaşım şu anda tutuklu. Ben onların gazeteciliğine tanığım, gerçeğin peşinden koşmaya devam edeceklerini biliyorum. Biz dışarıdaki gazeteciler de tutuklanan arkadaşlarımızın kalemini emanet alacağız” sözlerine yer verdi.
‘SALDIRILARA KARŞI MÜCADELE SÜRDÜRÜLMELİ’
Özgür Basına yönelik baskı ve saldırılara karşı ses çıkarılması gerektiği çağrısı yapan Ağgöz, şunları söyledi: “Tüm basın kuruluşlarının, sendikaların, derneklerin bu hukuksuzluğun karşısında susmaması gerekiyor, çünkü gün gelecek, gerçeğin peşinde olan bütün gazetecileri tutukladıkları zaman, onlar gerçekleri yazabilecek gazeteciler bulamayacak. Kendi gerçeklerini yazabilecek gazeteciler bulmak için mücadeleyi sürdürmeleri, ses yükseltmeleri gerekiyor.”
MA / Yüsra Batuhan