ADANA - Adana'da "Adalete Çağrı" mitinginde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Paris’teki katliamı lanetleyerek, “Dünyanın her yerinde Kürtler bir olacak, beraber olacak” sözleriyle katliamın derhal aydınlatılmasını istedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana İl Örgütü, "Adalete Çağrı" şiarıyla Uğur Mumcu Meydanı'nda miting düzenledi. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk’ün konuşmacı olarak katıldığı miting alanı HDP bayrakları ile süslenirken, mitinge gelen kitle polisin 2 farklı arama noktasından üstleri aranarak, alana alındı. 7'den 70'e binlerce kişinin katıldığı mitingi saygı duruşuyla başlarken alanda HDP'li vekiller Ayşe Sürücü, Kemal Peköz, Sezai Temelli, Alican Önlü, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Fatma Kurtulan, Tülay Hatimoğulları ile SYKP Eş Genel Başkanı Canan Yüce ve parti yöneticileri yer aldı.Saygı duruşu sırasında "Biji Serok APO", "Şehid namirin" ve "Jin jiyan azadi" sloganlarını atıp, zılgıt çekti. HDP Adana İl Eşbaşkanları Helin Kaya ve Mehmet Karakış'ın kitleyi selamladı.
'BU KATLİAMIN SORUMLUSUNU BİLİYORUZ'
Mitingte ilk olarak DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk konuştu. Demokratik Toplum Kongresi adına kitleyi selamladığını ifade eden Öztürk, "Fransa'da Paris'te yine 3 kişi öldürüldü. Ailesine ve halkına başsağlığı dileriz. Bu ilk değil, bugünden önce 3 Kürt kadını katledildi. Ancak Fransız devleti sözünü yerine getirmedi. Bu katliamın sorumlusunu biliyoruz ama Fransa o dönemde üzerine düşen görevi yerine getirmedi. O dönemde görevlerini yerine getirmiş olsalardı bu katliam şimdi olmayacaktı. Fransa'nın artık kapsamlı bir soruşturma yürütmesi gerekiyor. Eğer yapmazlarsa onların da bu katliama ortak olduklarını bileceğiz. Türk devletinin plan yaptığı, Kürt halkını kısa sürede kurtaracağız dediği bir dönem. 2015 yılında Sayın Öcalan üzerindeki tecridin artması üzerine savaş kararı aldılar. 2013-2015'te görüşme oldu, kimsenin burnu kanamadı, hesabı sorulmadı. Görünen o ki Kürt halkı güçleniyor, demokrasi ve insan hakları alanında ilerleme var. Bu, sisteminiz için bir tehdittir ve süreç kötüdür. Tecrit, Kürt halkının tek sorunu değildir. İzolasyon ve savaş birbirine bağlıdır. Tecrit ağırlaştığında hükümet Kürtleri düşman olarak gösteriyor ve ben sizi kurtaracağım diyor. Bugüne kadar dört parça Kürdistan'da husumetleri apaçık ortadadır. Demokrasiden bahsedenler seslerini yükseltmelidir. Demokrasi, hukuk diyenler tecride karşı durmuyor, siyasetimiz sahipleniliyor, oy kullanmıyorlar" dedi.
'TECRİTLE İNSANLIĞA KARŞI İŞKENCE YAPILIYOR'
"Demokrasi istiyoruz diyorsunuz ama savaşı alkışlıyorsunuz. Bu sözüm muhalefete. Savaşa karşıysanız, her yerde savaşa karşı çıkın” diyen Öztürk konuşmasını şöyle sonlandırdı: "Tecritte işkence yapılıyor, insanlığa karşı yapılıyor ama bunu tek kelime söylemiyor. Tüm tutuklular gibi Sayın Öcalan'ın da görüşme hakkı var. Avrupa ülkeleri ikiyüzlü. CPT İmraliye'ye gidiyor ama görüşmüyor. Burada diyoruz ki, Sayın Öcalan'a ucuz yaklaşırsanız kabul etmeyeceğiz. Geriye dönüp tarihimize bakın, uluslararası komplo gidince halkımızın cevabı iyi olmalı. Öcalan bizim için kırmızı çizgidir. Halkımızın kaygısı arttı. Sayın Öcalan'ın fikirlerine sahip çıkın, haklarınıza sahip çıkın demiyoruz. Hepimizin demokrasiye ihtiyacı var. Özgürlük mücadelemiz demokrasi yoludur. Bu zafer hepimizin olacak. Kimse küçük hesaplar yapmasın. Onların sistemi bitti, halkımızın mücadelesi onların sistemini durdurdu. Lütfen Kürtlerin kalbini rahatlatın. Önümüzdeki seçim tarihi bir seçimdir. Halk onları 2015'te iktidara getirdi ve şimdi koltikkhaları tehlikede. 2019'da bize o kadar çok saldırdılar ki halkımız hükümetini yendi. Bu üçüncü kez, üçüncü kez. Başarısız olmamız gerektiği gibi onlara vuralım. Bu, muhalefete Kürt halkına karşı olmama dersi olsun."
'BUGÜN HUKUKSUZLARIN SON BULMASI İÇİN MEYDANLARDAYIZ'
Öztürk ardından konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, kitleyi selamlayarak, "Bugün hukuksuzlukların son bulması için meydanlardayız. Bugün adalete büyük bir ihtiyaç olduğu için meydanlardayız. Bugün açlığın, yoksulluğun, sefaletin en üst doruklara çıktığı bir dönemde AKP hükümetinin hukuksuzluklarıyla, adaletsizlikleriyle ve en fazla açlığın, sefaletin, daha fazla yoksulluğun yaşandığı bir dönemdeyiz. Biz biliyoruz ki bu ülkeyi yöneten AKP hükümeti, 20 yıllık iktidarı boyunca bu süreçte özellikle hukuksuzlukları, haksızlıkları, baskıyı, inkarı, şiddeti daha fazla yükseltiyor. Biz biliyoruz ki bundan besleniyor. Bugün AKP’nin artık toplumun yüzüne bakacak yüzü kalmadı. Bugün AKP’nin artık anketlerde düştüğünü görüyoruz. Oy kaybeden bir iktidarın sarıldığı ve kendisini ayakta tutabilmek için yaptığı hukuksuzlukları, haksızlıkları da biliyuoruz. Evet bugün HDP olarak en büyük haksızlıklara maruz kalmış bir parti olarak, en büyük hukuksuzluklarla karşı karşıya kalmış bir parti olarak AKP’nin bu hukuksuluklarını bu haksızlıklarını elbette afişe etmek, deşifre etmek bizim görevimizdir. Bizim sorumluluğumuzdur. Onlar ayakta durmanın iktidarda kalmanın ve bir kez daha seçimi kazanmanın yol ve yöntemlerini Kürtlere saldırarak, HDP’ye saldırarak, kadınlara saldırarak yapmaya çalışıyor. Ancak Kürtler de direniyor mücadele ediyor ve ayakta kalıyor" diye konuştu.
Buldan konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
HUKUKSUZLUKLARIN SAVAŞLA BAĞLANTISI VAR
"AKP’nin ayakta kalmak için yürüttüğü savaş politikalarını elbette ifade etmek lazım. Bugün savaş politikalarıyla beslenen ve savaşı kendisine bir yol edinen AKP hükümeti kendi içerisindeki iç barışı bile sağlayamayan ve komşu ülkelerle çatışma halinde olan savaş halinde olan bir iktidar haline geldi. Biz, bütün bu yaşanan ekonomik krizin de rantın da özellikle Türkiye’deki hukuksuzlukların da savaşla bağlantısını kuruyoruz. Niye? Çünkü biliyoruz ki Türkiye'nin kaynakları savaşa aktarılıyor. Bu kaynak Türkiye halklarına aktarılmıyor. Türkiye’nin kaynakları işçiye, emekçiye, esnafa, kadına ve bu ülkede üretim yapanlara aktarılmıyor. Bu ülkenin kaynakları savaşa aktarılıyor. Savaş konseptiyle birlikte rant sağlanıyor ve bunlarla birlikte de AKP, kendisini ayakta tutmaya çalışıyor. Bu ülkede yaşayan halklar, bu ülkenin insanları, kadınlar, farklı inançlar, farklı kimlikler bu ülkenin kaynaklarını savaşa aktarılmasını istemiyor. Çünkü savaş ölüm demek, gözyaşı demek, kan demek, acı demek. Bunun getirisi elbette yoksul halkımızı daha çok vuruyor. Sofrasındaki ekmeğin küçülmesine sebep oluyor. Savaş aynı zamanda ekonominin çökmesine neden oluyor. Ve biz HDP olarak Türkiye'nin huzuru için, Türkiye’nin geleceği için Türkiye’nin yarınları için savaşa karşı olduğumuzu bir kez daha bu alandan, bu meydandan bu ülkeyi yönetenlere söylemek istiyoruz. HDP, savaşa karşıdır. HDP savaşa karşı çıkmaya da devam edecektir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
MASA DEVRİLDİKTEN SONRA KÜRTLERİN TÜM KAZANIMLARINA EL KONULDU
Herkes iyi hatırlar. Herkes iyi bilir. Bu ülkede bir barış süreci yaşandı. 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe Sarayı'nda kurulan bir masa vardı. Bu masanın devrilmesiyle birlikte barış sürecini heba edenler, barış sürecini yok edenler, barış sürecini bitirenler, Kürtlere düşmanlığı esas aldılar. Oysa Kürtlerle barış, uzlaşı, diyalog mümkündü. 3 yıllık süre içerisinde bu ülkede kan akmadı, gözyaşı dökülmedi, canlar toprağın altına girmedi, anneler ağlamadı. Bu ülkede huzur vardı. Bu ülkede istikrar vardı, refah vardı. İnsanlar geleceğine umutla bakıyordu. Fakat ne oldu? O masa devrildikten sonra Kürtlerle düşmanlık yolu seçildikten sonra bir kez daha Kürtlerin bütün kazanımlarına ve bütün haklarına el konuldu. milletvekillerimiz 4 Kasım Darbesiyle cezaevine gönderildi. Halkın iradesiyle seçilen belediye eşbaşkanları görevinden alındı, yerlerine kayyımlar atandı. Onlar da cezaevlerine gönderildi. Türkiye Büyük Millet Meclisinde fezlekelerle birlikte dokunulmazlıklar kaldırıldı ve milletvekilliği düşürüldü. İşte bunun en son örneği Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel arkadaşımızın vekilliğinin düşürülmesiydi. Oysa bilsinler ki Semra Güzel kadınların da Amed halkının da Kürtlerin de hala milletvekilidir. Milletvekili olmaya da devam edecektir.
TECRİDİN HİÇ BİR YASAL TARAFI YOKTUR
İşte bütün bu kötülüklerin, bu hukuksuzlukların ve haksızlıkların yaşandığı bir ülkede Türkiye’de AKP hükümetinin tercih ettiği başka bir yol daha var. O da tecrit meselesidir. Evet İmralı Cezaevinde Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit yaklaşık 2 yıldır derinleştirilmiş ve mutlak bir tecrit haline gelmiştir. Bu tecridin gayri meşru olduğunun, Sayın Öcalan’ın avukatlarıyla ve ailesiyle görüştürülmemesinin hiçbir yasal tarafı yoktu. Yapılan bu hukuksuzluk hiçbir yasa hükmünde geçerliliği olan bir şey değildir. Tamamen keyfi olarak, AKP’nin keyfine bağlı olarak uygulanan ve tecriti İmralı’dan başlayıp Türkiye’nin her yerine yaymak isteyen bir zihniyetle karşı karşıyayız .Bugün savaşın da tecritin de hukuksuzlukların da adaletsizliklerin de en büyük müsebbibi elbette ki AKP hükümetidir. HDP olarak, bir an önce bu ülkedeki yasaların anayasanın, hukukun, adaletin, işletilmesini ve tecrite bir an önce son verilmesini ifade ediyoruz. Tecritin son bulması için de mitinglerimizi ve etkinliklerimizi yapmaya devam edeceğiz. Bu haksızlığa karşı çıkmak kendisine insanım diyen herkesin görevidir, herkesin sorumluluğudur. Dolayısıyla Ankara’ya AKP hükümetine tecrit başta olmak üzere bu hukuksuzluklara bir an önce son vermesini HDP olarak buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Bu saldırıların, bu hukuksuzlukların, adaletsizliklerin AKP hükümetini de ayakta tutamayacağını biliyoruz. Artık çürüyen, çöken, yönetmeyen bir iktidar var. Ama karşısında da Kürt halkının, demokrasi güçlerinin, Türkiye halklarının onurlu mücadelesi var. İşte bu mücadeleden de rahatsızlık duyuyorlar. Türkiye halklarının, Kürtlerin yanında olmasına bile tahammül edemiyorlar. Bileşen partilerimize, saldırılar yapıyorlar.
HDP ADALETSİZLİĞİNİZE DİRENİŞİYLE CEVAP VERİYOR
İşte dün DBP’ye bir operasyon yapıldı.Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, şu an gözaltında. Keskin Bayındır'a yapılan bu saldırı, aslında bütün Kürtlere yapılan bir saldırıdır. HDP’nin bileşenlerine, HDP’nin yanında olanlara, HDP’nin çeperinde olanlara, HDP’ye selam verenlere görün verenlere elini tutanlara yapılan bir saldırıdır. Ama şunu ifade etmek isterim ki artık ne yaparsanız yapın HDP gümbür gümbür geliyor. Sizin saldırılarınıza, hukuksuzluğuna, adaletsizliğinize direnişiyle mücadelesiyle cevap veriyor. Bu hazırlık elbette bir seçim hazırlığıdır. Bunu biliyoruz. Seçimlere giderken HDP’nin yanında kim varsa HDP’nin kolunu kırmak, HDP’nin kanadını kırmak HDP’nin ayaklarını yerden kesmek üzere yapıldığını da biliyoruz. Ama bunlar nafile. Bunların artık ne Kürt halkını ne Türkiye halklarının Türkiye toplumunun sizin bu yaptıklarınıza karnı tok, biliyor ve bunun bilincindedir.
PARİS'TE AYNI KATLİAM OLMAYACAKTI
Dolayısıyla sevgili halkımız sevgili arkadaşlarımız saldırılar her yerde devam ediyor derken dün bir kez daha Fransa'nın başkentinde Paris’te 3 Kürt katledildi. Tam da 9 Ocak tarihinde yakın bir dönemde, yani 9 Ocak 2013’te Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçinin katledilmesinin yıldönümüne yakın bir tarihte. Biz bu saldırıları, bu katliamların siyasi saldırılar olduğunu, siyasi katliamlar olduğunu çok iyi biliyoruz. Ancak şunu ifade etmek isterim ki, 9 Ocak’taki Paris katliamında katledilen 3 Kürt siyasetçi kadının gerçek anlamda katilleri bulunmuş olsaydı, gerçek yargılama yapılmış olsaydı dün Paris’te bir kez daha aynı katliam işlenmemiş olacaktı.
KÜRTLER HER YERDE HEDEF
Dün Fransa bir açıklama yaptı. Macron “Kürtler Paris'te hedef oldu” açıklaması yaptı. Kürtler dünyanın her yerinde hedeftir. bunu biliyoruz. Çünkü Kürtlerin yaşadığı her yerde Kürt düşmanlığı vardır. Kürtler her yerde hedeftir. Çünkü Kürtlere karşı bütün dünya bir olmuş birlik olmuş, inkar ediyor, yok etmeye çalışıyor, siyasetini engelliyor, dilini, faaliyetlerini, mücadelesini engelliyor. Ama şunu da bilsinler ki Kürtler birlik ve beraberliğini de sağlıyor. Bundan sonra da bu birlik ve beraberlik devam edecek. Dünyanın her yerinde Kürtler bir olacak, beraber olacak.
MÜCADELEYİ BÜYÜTECEĞİZ
O yüzden diyoruz ki dünkü saldırı ve katliamın bir an önce araştırılması kim yapmışsa kimler bu operasyona bu katliama ortak olmuşsa bir an önce ortaya çıkarılması gerekiyor ve hesabı sorulmalı, mutlaka cezalandırılmalıdır. İşte bunu için de Kürt halkının da birlik ve beraberliğinin özellikle bu dönem açısından çok elzem olduğunu, ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Biz birlik ve beraberliğimiz koruyacağız. Biz mücadelemizi büyüteceğiz, direnişi büyüteceğiz ve bu saldırılar karşısında pes etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz, biat etmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz.
BU ÜLKEYE BAHAR HDP İLE GELECEK
Şimdi bir seçim var önümüzde. Üç ayrı tarih söyleniyor. 20 Nisan, 14 Mayıs ve 18 haziran tarihleri kulislerde dolaşan tarihler. Ancak hangi tarih olursa olsun, hangi zamanda olursa olsun, kış olsun yaz olsun, bahar olsun bu ülkeye baharı da yazı da yaşatacak olan HDP, emek ve özgürlük ittifakı, Türk ve Kürt halkının kardeşliği, birlikteliği ve HDP bileşenleri, ittifakları onların mücadelesi bunun seçim sonucu olacaktır. Kapatma davası var önümüzde. Kobanî Kumpas Davası var önümüzde. Bütün bu hukuksuzluklar devam ederken çalışmalarımızı hiçbir şekilde aksatmadan, ara vermeden gece gündüz demeden 7 gün 24 saat daha güçlü, daha görkemli ve herkese ulaşarak, her eli sıkarak herkesin gönlüne girerek, herkesin kapısını çalarak yapmak zorundayız. Biliyoruz ki bu ülkenin haklarının HDP’ye ihtiyacı var. HDP'nin de seçimlerde başarılı bir çıkmasına ihtiyacı var. Cumhurbaşkanlığı seçimi ayrı. Bunu bir kenara bırakıyoruz. Büyük bir güçle büyük bir sayısıyla çok sayıda milletvekiliyle parlamentoya girmeyi ve halkımızı orada temsil etmeyi önümüze bir görev olarak koyduk. Cumnhurbnaşkanını değiştirmek de bu ülkeyi değişitirp dönüştümek de bette bizimle olacak, HDP’yle olacak, HDP’nin gücüyle olacak bunu da kimse aklından çıkarmasın.
KAZANACAĞIZ
İşte adalete en fazla ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde Adana’da sizlerle olmaktan size hitap etmekten ve bu meydanda olmaktan büyük bir onur duydum. Sizlere geldiğiniz için bizleri yalnız bırakmadığınız için teşekkür ediyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Kazanacağımıza, büyük başaracağımıza hepinizin yürekten inanmasını istiyorum. Biz inanıyoruz, bu inançla meydanlardayız, bu inançla buralara geliyoruz. Siz de bu inançla seçimlere kadar çalışmalarını yürütün diyorum."
Miting sanatçı Cevdet Bağca'nın sahne almasıyla sona erdi.