HABER MERKEZİ - Paris’teki katliamlarının üzerine gidilmediğini söyleyen Prof. Dr. Hamit Bozarslan, "Belki de Türkiye’den korkuluyor, çünkü Türkiye’nin şu an Avrupa da paramiliter güçleri var. Türkiye’nin bir terör yaratma kapasitesi var. Bundan mı korkuluyor?" diye sordu.
Fransa'nın başkenti Paris'te Kürtlere yönelik yapılan katliamların yankıları sürüyor. 9 Ocak 2013'te 3 Kürt kadın siyatsetçi Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez'in katledilmesinin 10'ncu yıl dönümüne yakın 23 Aralık 2022'de KCK Yürütme Konseyi Üyesi Emine Kara, Abdurrahman Kızıl ve sanatçı Mir Perwer katledildi. Prof. Dr. Hamit Bozarslan, Paris katliamlarının neden ve sonuçlarına ilişkin Özgür Politika Gazetesi'ne konuştu.
Bozarslan, katliamların Kürtlerin örgütlü iradesini hedef aldığını belirterek, "2'nci Paris katliamına ilişkin ne olup bittiğini tam olarak bilemiyoruz. Fakat, her şeyden önce asıl kuşku verici olan Kürtlere dönük katliamların aydınlatılmamış olması ve bu konuda en ufak bir çabanın olmaması. Diğer yandan bu bahsettiğimiz katliamlar ilk katliamlar değil. Ondan önce Abdurrahman Qasimlo öldürüldü, Sadiq Şerefkendi öldürüldü. Onların dosyalarında da pek bir ilerleme olmadı. Yani Avrupa demokrasilerinde bir kalleşlik var. Demokrasiler, İran ve Türkiye rejimleri gibi anti-demokratik rejimler önünde rahatlıkla diz çökebiliyor” diyor.
TÜRKİYE KONTROLÜNDEKİ PARAMİLİTER GRUPLAR
Bir diğer kuşkunun Avrupa’da faaliyet yürüten Türkiye kontrolündeki paramiliter gruplar olduğuna dikkat çeken Bozarslan, “2 yıl önce Karabağ Savaşı sırasında Avrupa’daki Ermeni binalarına karşı saldırılar yapıldı. Özellikle Lyon’da Ermenilere dönük çok ciddi tehditler geldi. Bu konuda da bir şey yapılmadı. Ülkü Ocakları’nın kapatılması dışında konunun üstüne gidilmedi. Almanya’da aynı anda iki farklı olay daha gerçekleşti. AKP’li bir milletvekilinin çok açık bir şekilde tehdit etmesi ve Alman Anayasa Savunma Komisyonu’nun hazırladığı, ülkücüleri çok açık bir şekilde terör örgütü olarak gösteren bir yayını vardı. Onlara rağmen bir şey yapılmadı. Bu konuda çalışan gazeteciler var. Şu anda hem konsoloslukların desteklediği dernekler, bu dernekler neredeyse birer paramiliter örgüt haline gelmiş durumda, hem de konsoloslukların kontrol ettiği camiiler teftişten muaf tutulmakta. Bunlara karşı Avrupa demokrasilerinin çok sessiz kalması beni kuşkulandırıyor. Konsolosluğa basit bir taş bile atanlar çok uzun bir süre hapsedilebiliyor. Yani Kürt tarafından gelen ve sığ düzeyde bir şiddet içeren tepkiler bile çok sert bir şekilde cezalandırılıyorken, devletle bağı çok açık bir şekilde ortada olan terör olguları ve paramiliter yapılar görmezden gelinebiliyor” dedi.
'SAMİMİYETLERİNE İNANMIYORUM'
Kürtlere yönelik katliamları aydınlatmayan Fransa'nın samimiyetine inanmadığını söyleyen Bozarslan, bunun nedenlerini şu başlıklar altında sıraladı: "Çünkü Avrupa’nın tamamında, özellikle de Fransa’da Kürtlere karşı çok ciddi bir sempati var. Bu sempatinin birçok gerekçesi var. Birincisi Kürt hareketinin ağırlıklı olarak seküler bir geleneğe sahip olmasıdır. İslamcılıktan uzak olması, Kürt hareketinde kadınların oynadığı rol vb. gerekçeleri var. Tabii Kürtler olmadan cihadi hareketlerin yenilemeyeceğinin çok açık bir şekilde tüm Avrupa tarafından, hem sağcıları hem de solcuları tarafından, kabul edilmiş olması da bunun önemli bir sebebi.
ESAS SORUN
Bir diğer neden ise 'ezilen halk' olgusu. Son olarak da Kürtleri ezen rejimlerin en ufak bir sempati barındırmıyor olması. Şu an Erdoğan’dan korkuluyor fakat Erdoğan’a olan sempati sıfır. Birçok açıdan İran rejiminden korkuluyor ama İran’a olan sempati sıfır düzeyinde. Burada Kürtler, Ortadoğu’da yeni bir alternatif olarak ortaya çıkıyor. Çok daha demokratik, çok daha eşitlikçi, çok daha seküler, kadın-erkek eşitliği ve toplumsal haklar açısından çok daha özgürlükçü bir toplum olarak ortaya çıkıyor. Bu konuda bir iki yüzlülükten bahsetmiyorum ama demokrasilerin sempatinin ötesine çıkmaması ve 'bunlar bizimle aynı cephede yer alıyor, bunları korumak zorundayız' sonucuna varmaması esas sorun olarak duruyor.
KÜRTLER OLMASA CİHATÇILAR ÇÖKMÜŞTÜ
Hiç kimse söylemese de herkes biliyor ki eğer “İslam Devleti” 2014 ve 2017 yılları arasında bu kadar güçlenebildiyse bunun nedenlerinden biri Türkiye’nin gösterdiği müsamaha ve işbirliğidir. Türkiye’nin sınırı cihatçıların geçişini mümkün kılan bir otobana dönmüştü. Kürtlerin mücadelesi olmasaydı cihadi hareket yenilgiye uğrayamazdı. Bu cihadi hareket bugün bile tümüyle çökmüş değil. Hâlâ Kürtler bunun mücadelesini veriyor" diye belirtti.
NEDEN HESAP SORULMUYOR?
2'nci Paris katliamının aydınlatılması için zamanın gerekli olduğuna vurgu yapan Bozarslan, "10 yıl önceki katliam aydınlatıldı. Ne olup bittiğini biliyoruz. Laure Marchand diye bir yazar, Üçlü Cinayet (Triple Assassinat au 147, rue La Fayette) diye bir kitap yazdı. Kitapta olup biten her şeyin detaylarını verdi. Katliamın MİT ile ilişkilerini gösterdi. Bunun sadece 'bir katilin 3 kişiyi öldürmesi'yle sınırlanmadığını gösterdi. Yine Laure Marchand ve Guillaume Perrier -ki ikisi de Fransa basınında İstanbul temsilciliği yapmış isimler- birlikte 'Kurtlar Sisli Havayı Sever' (Les loups aiment la brume) diye bir kitap yazdılar. Burada ülkücüler ve MİT’in ilişkilerini dile getirdiler. Dolayısıyla aydınlanmamış bir şey yok ama aydınlanmış olmasına rağmen üzerine gidilmemesi, Türkiye’den hesap sorulmaması ya da Türkiye’nin Avrupa’daki paramiliter yapılarından bir hesap sorulmaması beni kuşkulandırıyor" ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE'NİN TERÖR YARATMA KAPASİTESİ
Türkiye’nin Avrupa’daki imajının son derece kötü olduğunu sözlerine ekleyen Bozarslan, konuşmasını şöyle tamamladı: Türkiye’nin siyaseti ne kadar hırçınlaşırsa imajı da o kadar kötüleşiyor. 2009’da İsrail’le yaşanan gerilimden itibaren ele alırsanız Türkiye’nin ihtilaf içerisinde olmadığı, kriz içerisinde olmadığı, hakaret etmediği tek bir ülke yok. Biz her şeyi unutuyoruz ama önce İran ve Rusya’yla sıcak savaşın eşiğine geldi. Erdoğan Merkel’i defalarca Nazizmle suçladı. İsviçre, Fransa, Hollanda ve diğer birçok ülkeye karşı aynı şekilde saldırganca söylemler kullandı. Bunları hatırlamak gerek. Türkiye’nin politikaları Avrupa’da artık tiksinme noktasına vardı. Avrupa, Türkiye’deki rejimden tiksiniyor fakat buna karşı bir adım atmıyor. Çelişki de burada. Belki de Türkiye’den korkuluyor, çünkü Türkiye’nin şu an Avrupa’da da paramiliter güçleri var. Türkiye’nin bir terör yaratma kapasitesi var. Bundan mı korkuluyor, yoksa NATO olgusu veya Ortadoğu’da daha çok gerginliğe yol açmama kaygısı mı, bilemiyorum."