ANKARA - Deprem bölgesinde enkaz kaldırma çalışmalarının insanların vücut bütünlüğüne zarar verdiğini belirterek, çalışmaların durdurulmasını isteyen HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Serhat Eren, “Hala enkaz altında yüzbinlerce insan var. Bu neyin acelesi?” diye sordu.
Mereş Bazarcix (Pazarcık) merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 şiddetinde depremlerin ardından 10 kentte, şuana kadar 20 bin 665 kişi yaşamını yitirdi, 80 bin 88 kişi yaralandı. Depremin ardından halkın seferberlik ruhuyla başlattığı çalışmalar devam ederken, iktidarın yönetememe krizi nedeniyle deprem bölgesinde usulsüzlükler başladı. İlk günlerde hastane koridorları ve sokak ortasında bekletilen cenazeler, daha sonra usulsüz ve dini vecibelere uygun olmayan şekilde defnedil. Söz konusu durum devam ederken, hala yaşam belirtileri ve cenazelerin olduğu enkazlar ise, kaldırılmaya başlandı.
Arama kurtarma çalışmalardaki yetersizlikler nedeniyle halkın tepki gösterdiği AKP iktidarı, deprem bölgesinde “yağma” olduğu üzerinden algı yaratmaya çalışıyor. Depremin 3’üncü gününden sonra enkaz bölgesine giden AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “yağma” üzerinden halkı tehdit etti.
HDP Kriz Koordinasyon Merkezi’nde yer alan aynı zamanda partinin Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Serhat Eren, deprem bölgesindeki usulsüzlükleri, cenazelerin usulsüz çıkarılması ve iktidarın “yağma” üzerinden oluşturmaya çalıştığı algıyı değerlendirdi.
YASAL PROSEDÜR
Kriz Koordinasyon Merkezi’ne cenazelerin usulsüz çıkarıldığına dair çok sayıda başvuru yapıldığını belirten Eren, “Enkazdan çıkarılan, yaşamını yitirmiş depremzedeler doğrudan battaniyelere sarılarak defnediliyor. Bunun insani açıdan ahlaki olmadığını, doğru olmadığını ifade etmek istiyoruz. Aynı zamanda yasal olarak depremzedelerin hangi enkazdan çıkarıldığı tespit edilmeli, tutanağa bağlanmalı, görüntülerin alınması, dini vecibelere göre defnedilmesi gerekiyor” dedi.
DİNİ VECİBELERE GÖRE DEFNEDİLMELİ
Depremzedelerin enkazdan çıkarılan yakınlarını kendi imkanlarıyla defnetmek zorunda kaldığını vurgulayan Eren, “Şu ana kadar uygulama ve pratik hem yasaya uygun değil hem insani değil. Herkesin meydana gelen deprem olayında, yakınlarının kaybedenlerin hangi binada enkaz altında kaldığının tespitinin yetkililer tarafından yapılması gerekiyor. Enkazdan çıkarılan bu cenazelerin usulüne ve dini vecibelere uygun şekilde defin işlemlerinin yapılması gerekiyor. Ancak iki açıdan da yapılması gerekenler yerine getirilmiyor” diye belirtti.
İKTİDARIN ‘YAĞMA’ ALGISI
Dîlok’ta küçük çaplı bir yağmanın yaşandığını ancak iktidarın bunun üzerinden deprem bölgesinin tamamında bir algı yarattığını söyleyen Eren, şöyle dedi: “İktidar medyası, yağmanın birçok yerde olduğu yönünde manipülatif bilgi paylaşıyor. Bu gerçeği yansıtmıyor, deprem sonucunda meydana gelen insani krizden sorumlu olan iktidarı aklamaya dönük bir çabadır. İktidar, suçunu, yetersizliğini örtmek için yağmayı ön plana çıkararak, depremde meydana gelen krizi tali plana itme çabasına girmiş durumda. Bu mesele belirli odaklar tarafından özellikle gündeme getiriliyor. Algı operasyonlarına karşı deprem ve insani krize odaklanmak gerekiyor.”
ENKAZ KALDIRMA İNSANİ DEĞİL
İktidarın deprem bölgesinde başlattığı enkaz kaldırma çalışmalarının insani ve hukuki olmadığını ifade eden Eren, “Hala enkaz altında yüzbinlerce insan var. Halen yaşayan binlerce insanımız var. Dolayısıyla bu telaş neden? Bu neyin acelesi?” diye sordu.
VÜCUT BÜTÜNLÜĞÜ BOZULUYOR
İnsanların vücut bütünlüğüne zarar veren çalışmaların derhal durdurulması gerektiğini söyleyen Eren, “Enkaz altında kalan insanların, halkımızın vücut bütünlüğüne zarar verecek çalışmadan vazgeçilmeli. En nihayetinde meydana gelen depremde yüzbinlerce insan enkaz altında, milyonlarca insan bir şekilde etkilendi. Ancak iktidarın temel kaygısı meydana gelen depremde ihmali olan, denetim görevini yerine getirmeyen, meydana gelen insani krizin sorumlusu olan kurum ve kuruluşların adli ve hukuksal soruşturmalardan kurtulmaları sağlamak olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı.
TMMOB’A ÇAĞRI
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) ve İnşaat Mühendisleri Odaları’nın (İMO) deprem bölgesinde yıkılan ve hasarlı olan yapılardan karot örneği alması çağrısı yapan Eren, “Karot örneği aynı zamanda binalarda kullanılan betonun usulüne uygun kullanılıp kullanılmadığının tespiti bakımından çok önemli bir delildir. Bu delilin kaybolmaması açısından bir an önce seferber olunması gerekiyor ve bunların delil olarak saklanması gerekiyor. Maalesef bu konuda iktidar üzerine düşeni yapmıyor. Bu konuda TMMOB, İMO ve barolar başta olmak üzere hukuk örgütleri seferber olmalıdır. Bu delillerin muhafaza edilmesi gerekiyor. Aksi taktirde yapılacak soruşturmalarda, açılacak davalarda karot örneğinin alınmamasından dolayı cezai anlamda takipsizlik kararı verilecek, hukuksal anlamda da birçok insanımız yaşadığı mağduriyetin telafi edilmesini sağlayamamış olacak” uyarısında bulundu.
DELİL TESPİTİ ÇALIŞMALARI BAŞLATILMALI
Adalet Bakanlığı’nın da deprem bölgesinde delil tespiti çalışmaları başlatması gerektiğini belirten Eren, şunları söyledi: “Adalet Bakanlığı’nın harekete geçmesi gerekiyor. Yaşamını yitiren, enkaz altında kalan, yaralanan, zarar gören insanlarımız kendi yakınlarıyla ilgileniyor. Dolayısıyla hukuksal yollara başvurma olanaklarına sahip değil. Adalet Bakanlığı’nın çok sayıda savcı görevlendirmesi, zarar gören, enkaza dönen her bir binayla ilgili tespit yapması gerekiyor. Ayrıca enkaz altında kalan ve yaşamını yitiren yurttaşlarımızın hangi enkazdan, hangi binanın enkazından çıkarıldığının da tespit edilmesi gerekiyor. Bu konuda basına da çağrımız şudur; hangi enkazdan, hangi insanımız çıkarılıyorsa, bunun görüntü ve fotoğrafının çekilmesi gerekiyor. Bu da bir delildir. Hangi binadan hangi cenazenin çıktığını tespit edemediğimiz taktirde yarın açılacak cezai soruşturmalar ve hukuk davaları açısından ciddi sıkıntılar yaşanacağının uyarısını yapıyoruz.”