İSTANBUL- AYM, tekerlekli sandalyede bulunan yüzde 98 engelli tutuklu Serdal Yıldırım’ın cezaevinde bulunmasını, ATK’nin hakkında “Cezaevinde tek başına hayatını idame ettirmez” raporuna rağmen ihlal olarak görmedi.
Metris 2 No’lu R Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan hasta tutuklu Serdar Yıldırım, 17 Mart 2009’da Mardin'in Kızıltepe ilçesinde geçirdiği bir trafik kazası sonucu belden aşağısı felç oldu. Yaşamını tekerlekli sandalyeyle sürdürmek zorunda kalan Yıldırım, Ankara İbni Sina Hastanesi’nde ameliyat oldu. Yıldırım’ın boynundan beline kadar 40’a yakın platin takıldı.
Tekerlekli sandalyede yaşamını sürdüren Yıldırım hakkında siyasi faaliyetleri nedeniyle “örgüt üyesi olmak” ve örgüte eleman kazandırmak” iddialarıyla 21 Aralık 2015’te soruşturma açıldı. Söz konusu suçlamaya, bir tanık ifadesi gerekçe gösterildi. Daha sonra tutuklanan Yıldırım, 29 Ocak 2016’da sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildi. Mardin 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi, 31 Mayıs 2016’da Yıldırım’a 9 yıl hapis cezası verdi. Ceza, 17 Ocak 2017’de Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi tarafından onandı. Yıldırım, cezanın onanması üzerine 28 Aralık 2018’de tutuklanarak, Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’ne konuldu.
ATK’DEN ‘CEZAEVİNDE KALAMAZ’ RAPORU
Yıldırım, yaşadığı rahatsızlıklar nedeniyle Mardin Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Hastane Sağlık Kurulu, 10 Ocak 2019’da hazırladığı raporla Yıldırım’ın tek başına öz bakımını yapamayacak durumda olduğu kaydetti. Yıldırım hakkında cezaevi ise 22 Ocak 2019’da sağlık sorunlarını gözeterek, Yıldırım’ın adli kontrol uygulaması uygulanarak, serbest bırakılmasını talep etti. Ancak Yıldırım, ambulansla Metris 2 No’lu R Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edildi. Yıldırım için daha önce Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nin Adli Tıp Kurumu’na (ATK) sevk edilmesi için yapılan talep ise, Metris Cezaevi’ne getirildiği sırada kabul edildi. ATK, Yıldırım hakkında 6 Şubat 2019 tarihinde “Cezaevinde kalamaz” raporu verdi. ATK raporunda, Yıldırım’ın tek başına yaşamını idame ettiremeyeceği tespitine yer verildi.
TAHLİYEYE SAVCI VE EMNİYET ENGELİ!
Yıldırım’ın avukatları, bunun üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na infaz erteleme başvurusunda bulundu. Savcılık, Mardin Emniyet İl Müdürlüğü’ne yazı yazarak, “infaz ertelenmesi durumunda toplum güvenliği açısından risk olup olmadığını” sordu. Emniyet, Yıldırım’ın serbest kalması durumunda PKK’ye katılacağı ya da eylem ve faaliyetlerinde yer alabileceğini ileri sürerek, tahliyesini istemedi. Savcılık, emniyeti referans alarak 5 Mart 2019’da infaz erteleme talebini reddetti. Talebin reddi ardından avukatlar, Mardin 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti. Mahkeme, avukatların itirazını reddetti. İtirazın reddedilmesini bir üst mahkemeye taşıyan avukatların bu başvurusu da 29 Nisan 2019 tarihinde reddedildi.
3 YILDIR AMELİYAT EDİLMİYOR
Yıldırım, bulunduğu cezaevinde 2019 yılında görevli hasta bakıcılar tarafından tekerlekli sandalyeden düşürüldü. Düşürülme esnasında Yıldırım’ın omuriliğine takılan platinde kayma yaşandı. Yaşanan bu kayma nedeniyle Yıldırım uzanmakta ve uyumakta zorluk çekti. Bu ağrılar sebebiyle Yıldırım, Metin Sabancı Balta Limanı Kemik Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Doktorlar, “Acil ameliyat olman lazım. Ancak ameliyatı sadece vücuduna bu platinleri yerleştiren hekim yapabilir” uyarısında bulundu. Ancak Yıldırım’ın tedavi edildiği Ankara İbni Sina Hastanesi’nde doktor olan Prof. Dr. Tarık Yazar’ın emekliye ayrıldığı için ameliyatı yapılmadı.
AYM’NİN KARARI
Yıldırım’ın avukatı Vedat Ece, 5 Mayıs 2019’da infazının ertelenmesi için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuruda bulundu. Mahkeme, 21 Mayıs 2019’da verdiği ara kararla Yıldırım’ın, “Yaşamına ve maddi ile manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike yok” iddiasında bulunarak, talebi reddetti. Av. Ece, 28 Kasım 2019’da infazın ertelenmesi için AYM’ye ikinci başvuruda bulundu. AYM, 5 Şubat 2020’de talebi tekrar reddetti. AYM, “İnfazın ertelenmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine” ilişkin iddiaya dair 1 Şubat karar verdi. Üç yıl sonra verilen ve 31 Mart’ta gerekçesi açıklanan kararda AYM, hasta tutuklu Hayati Kaytan’a dair verilen kararına işaret ederek, yaşamını tek başına idame ettiremeyen veya mevcut hastalığı nedeniyle yalnız kalmasının yaşamı yönünden risk oluşturan kişinin durumunun tutulduğu koşullarla uyumsuz hâle gelmiş olmasının o kişinin mutlak surette salıverilmesinin gerektirmediğini ileri sürdü.
EMNİYET VE SAVCILIK İDDİALARINI DAYANAK YAPTI
Kararında emniyet ve savcılığın kararına dayanak yapan AYM, ATK’nin verdiği “Cezaevinde hayatını yalnız” idame ettiremez kararına işaret etti. AYM, ATK’nin Yıldırım’ın cezaevi koşulları nedeniyle sağlık durumunun daha da kötüleştiğine dair bir değerlendirme yapmadığını belirtti. AYM, Adalet Bakanlığı’nın Yıldırım’ın tedavisinin yapıldığına dair iddiaya dikkat çekerek, “Üç kişilik koğuşta kaldığı anlaşılan başvurucu; tutulma şartları bağlamında, ceza infaz kurumunun olağan koşulları dışında somut bir olumsuzluktan bahsetmemiştir. Ayrıca başvurucu; sağlık hizmetine erişimin ve tıbbi yardımın/tedavinin yetersizliği, öz bakıma dair yardımlarla ilgili olarak herhangi bir eksiklikten de söz etmemiştir. Başvurucu, ameliyatının halen yapılmadığını ileri sürmüş ise de bu durumu ameliyatın ceza infaz kurumu koşullarında yapılamayacağı temelinde şikâyete konu etmiş ancak ceza infaz kurumunun ameliyat için izin/sevk sağlamadığına, bir başka ifadeyle ameliyatın yapılmamasını kurumun edimi ile ilintilendirecek bir iddiaya yer vermemiştir” denildi.
KÖTÜ MUAMELE OLARAK GÖRMEDİ
Başvuruda Yıldırım’ın rahatsızlığının cezaevi koşullarında daha da arttığına dair bir belirlemenin de bulunmadığı görüşünü savunan AYM, Yıldırım’ın özgürlüğünden yoksun bırakılma nedeniyle ızdırap ve acı çektiğini iddia ederek, bunun dışında bir ızdırap ve acıya maruz kaldığı yönünde delilin olmadığını öne sürdü. AYM, “Sonuç olarak kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk olmadığı, hasta bir kişinin ceza infaz kurumunda tutulmasının ancak ceza infaz kurumu koşulları veya uygulanan tedbirlerin kişiyi olağanın üzerinde sıkıntıya sokacak nitelikte olması hâlinde kötü muamele olarak nitelendirilebileceği, bu kapsamda somut bir delil olmadığı dikkate alındığında başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının tek başına kötü muamele olarak nitelendirilemeyeceği değerlendirilmiştir” ifadelerine yer verdi.