ANKARA- Ankara JİTEM Davası’nda tüm sanıklar hakkında beraat karar verilirken, dosyada yargılanan kalmadı.
Ankara ve çevre kentlerinde 1993-1996 yılları arasında Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın'ın da aralarında olduğu 19 kişinin ölümüyle ilgili açılan JİTEM Davası'nın 7’nci duruşması Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şube'den avukatlar ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) temsilcisi avukatlar ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi yöneticileri katıldı
İlk söz alanı iddia makamı önceki duruşmada okuduğu mütalaayı tekrar ettiğini dile getirdi.
Söz alan avukat Sertaç Ekinci, geçen duruşma okunan mütalaa ile duruşma zaptına işlenen metnin farklı olduğunu belirterek değişen mütalaaya karşı ek süre talep etti.
İddia makamı, mütalaada değişen bir noktalama işareti dahi olmadığına dikkat çekerek mütalaayı tekrar okudu. iddia makamı sanıklar hakkında verilen beyanların çelişkili olduğuna ve yeni bir delil elde edemeyecek kadar süre geçmesinden dolayı sanıklar hakkında beraat talep etti.
Katılan avukatları mütalaaya karşı süre talep etti. Mahkeme heyeti katılan avukatların süre talebini “mahkemeyi uzatmaya yönelik” olduğunu belirterek reddetti. Katılan avukatları süre verilmemesi üzerine mütalaaya karşı söz aldı.
‘BABAM 30 YILDIR EVE GELMİYOR!’
Mahkemenin 10 yıldır karar vermesi için uğraştıklarını belirten katılan Avukat Eren Baskın, “Hepimizin tek amacı 19 kişinin akıbetini sormak. Gerçeği, adaleti sokaklarda arayacağız bundan sonra. Arjantin Kolombiya gibi ülkelerde faili meçhul cinayetlerle bağlantılı kişileri yargıladı ve cezalandırdı. Burada da yine beraat kararı verilecek. Savcının mütalaasını kabul etmiyorum. 30 yıldır babam eve gelmiyor. 30 yıldır katilini yakalayamadık. Bizim mücadelemiz burada bitmeyecek. Her Cumartesi günü Tansu Çiller’in ‘Oturur oturur giderler’ dediği Cumartesi Anneleri ile beraber mücadele edeceğim. Burada vazgeçmiyoruz, bundan sonrada elimizden gelen her şeyi yapacağız” diye konuştu.
‘BERAAT TALEBİ REDDEDİLSİN’
Mahkemenin altından kalkamayacağı düzeyde dosya olduğuna dikkat çeken Avukat Sertaç Ekinci, “Size verilen yetkiler burada faili meçhul cinayetleri aydınlatabilecek düzeyde değil. Savcı çelişkiler olduğunu ifade ediyor ama ben bir çelişki göremiyorum. Mütalada uzi marka silahlardan hiç bahsedilmiyor. Kutlu Adalı cinayeti de bu uzi markalı silahlarla işlendi Sedat Peker açıkladı bunu. Beraat talebi genel hukuk kurallarına aykırıdır, mahkemeden beraat talebinin reddedilmesi gerekmektedir” dedi.
‘SAVCI SANIKLARIN AVUKATI GİBİ’
İstinaf Mahkemesi’nin bozduğu karar mahkemesinde verilen mütalaanın birebir aynısı olduğunun altını çizen Avukat Yusuf Alataş şunları söyledi: “İstinaf Mahkemesi’nin hükmü nedir aynı mütalaa niye sunuluyor? Adil bir yargılama yapıldığına şahit olmadığık. Bu dava devlet içerisindekilerin güç kavgasıdır. Sanıkların bulunduğu taraf güçlü olduğu için dava sanıkları aklamaya yönelik hal aldı. Bir devlette geçmişle yüzleşme yoksa mahkeme yoluyla adalet sağlanamaz. Keşke mahkeme de elinden geleni yaptı ama olmadı diyebilseydik. İddia makamı sanıkların savunma makamı gibi haberet etti. Bir savcı sanığın duruşmalardan vareste tutulmasını neden ister? İçişleri Bakanlığı yapmış Mehmet Ağar için bilgi istiyoruz, ‘Hiçbir bilgi ve belgeye ulaşılamadı’ kağıdı geliyor mahkeme bunu sineye çekiyor. Bunları nasıl kabulleneceğiz. İstinaf mahkemesinin bozma kararı vermesindeki nedenlerden hiç biri karşılanmadı. Kobanê’de Kürtler zulme uğramasın diye halka sokağa çıkın diyen partililer müebbet hapisle yargılanıyor ve yıllardır tutuklu ama bu dosyadakiler tutuksuz olarak yargılanıyor. Biz hukuk devletinden adil ve gerçeğe ulaşma yönünde bir yargılama yapmasını bekliyoruz. Bu ülkenin adaletine herkesin güvenmesini istiyoruz.”
‘SANIKLARIN POZİSYONLARI GÖZ ARDI EDİLEMEZ’
İddia makamının mütalaasının sanıkların savunması gibi göründüğünü vurgulayan Avukat Nuray Özdoğan, “Mütalaanın içeriği açısından tüm delillerin tartışılmadığı ortada. İddia makamının takdirine karışamayız fakat delilleri tartışması gerekir. Soruşturma kovuşturma aşamasından beri eksiklikler ve yanlışlıklar var. Bizim ağır insan hakları ihlali olduğuna dair iddiamıza yanıt vermenizi istiyoruz kararda. Deliller sanıklarla yüz yüze tartışılmadı. Sanıkların pozisyonları kim oldukları göz ardı edilmeden yargılama yapılamaz. Mağdurun hakkı yokmuş gibi yargılama yapılmasına itirazımızı yapacağız. Mütalaa karara varmaya uygun bir mütalaa değil. Madem çelişki var sanıkları ve tanıkları getirir yüzleştirirsin. Sanıkların cezalandırılmasını talep ediyoruz” dedi.
‘YARGIDA CEZASIZLIK KÜLTÜRÜ OLUŞUYOR’
Bu tarz davaların "cezasızlık davası" diye adlandırdıklarını kaydeden Avukat Öztürk Türkdoğan “İnsanlığa karşı suçlarda devlet görevlilerini koruyor. Soruşturma aşamasında uygun bir süreç yürütülmüyor, kovuşturma aşamasında süreç yine aynı şekilde ilerleyerek cezasızlık politikası oluşuyor ve yargıda bir cezasızlık kültürü oluşuyor. Türkiye en temel meselesi olan Kürt meselesini çözemedi ve son 8 yılımız ağır insan hakkı ihlalleri ile geçiyor. Gerekli deliller toplanmalıydı. Mahkeme kendisini baskı altında hissetmeden kovuşturma aşamasında ilersin isterdik. Nereye kadar bu failler korunacak. Her dönem Mehmet Ağar ismini duymaktan bıktık. Bu ülke birkaç kişi için mi, birkaç kişinin çıkarı için mi var ülke? Siz ne karar verirseniz verin biz mücadele edeceğiz. Mahkemenin istinaf kararına uymasını talep ediyoruz. Bu davada zaman aşımı olmayacak” ifadelerinde bulundu.
BERAAT KARARI
Sanık avukatları iddia makamının mütalaasına iştirak ettiklerini dile getirerek, sanıkların beraatlerini talep etti.
Kararını açıklayan mahkeme tüm sanıklar hakkında beraatine karar verdi.