İZMİR - Ekolojik tahribat nedeniyle dünya kuraklık ve çölleşme riskiyle karşı karşıya. Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Halime Şaman, kuraklığın insanlara kıtlık olarak geri döneceği ve tüm yaşamı değiştireceği uyarısında bulundu.
Dünyayı yok oluşa götüren ekolojik talanın en büyük etkileri arasında yer alan çölleşme ve kuraklık, son yıllarda yaşanan ormansızlaşma ile birlikte kendisini daha da hissettiriyor. Özellikle kömürlü termik santraller ve yoğun fosil yakıt kullanımı atmosferdeki karbon oranını arttırırken, bunun sonucu ise küresel ısınma olarak milyarca insanı doğrudan etkiliyor.
Birleşmiş Milletler (BM) 1994 yılında bu duruma dikkat çekmek amacıyla 17 Haziran'ı "Dünya Çölleşme ve Kuraklık Günü" ilan etti. Fakat küresel şirketler ve devletler çölleşmeyi arttıracak adımlar atmaktan hiç vazgeçmedi. Özellikle son 5 yılda Brezilya Yağmur Ormanları’nın kesilmesiyle başlayan süreç tüm dünyayı ciddi bir kuraklık riskiyle karşı karşıya bıraktı. Bu yıl başında Fransa ve Almanya'dan yapılan açıklamalara göre yer altı suları kururken, iki ülkede kuraklık yaşama tehlikesi altına girdi.
OLAĞANÜSTÜ SICAKLAR GELİYOR
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), Doğu Büyük Okyanus yüzey sularının sıcaklığındaki büyük salınımların ve bunun sebep olduğu atmosferik olaylar olarak tanımlanan El Nino'nun başlayacağı uyarısında bulundu. Önümüzdeki aylarda görülmemiş rekor sıcaklıkların yaşanabileceği uyarısında bulunan WMO, Temmuz ve Ağustos itibariyle tüm dünyanın El Nino etkisine gireceğini bildirdi. Kasırgaların ve kuraklığın artacağı bu dönemler için uzmanlar şimdiden uyarıyor. El Nino etkisini 2023 sonbahar mevsimi, 2023/2024 kış mevsimi ve 2024 yaz mevsiminde görülecek. 2024 yazında ise rekor sıcaklar görülecek ve orman yangınları riski yükselecek.
Türkiye ve Kurdistan'da ise hız kesmeden devam eden ekolojik talan tüm bölgeyi çölleşme ile yüz yüze bıraktı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün Mayıs 2022-Nisan 2023 kuraklık riski haritasına göre birçok il çok şiddetli ve olağanüstü kurak olarak görünüyor. Özellikle ekolojik talanın yoğun olduğu Kuzey Marmara, Muğla ve çevresi, Mereş, Dîlok, Mersin, Hatay ve Adana olağanüstü kurak bölgeler arasında.
BARAJLAR KURUDU
Bu bölgelerde ciddi bir kuraklık yaşanırken barajların doluluk oranı düştü, bazı kentlerde su kullanımı kısıtlamaları geldi. Çanakkale'de kentin içme ve kullanma suyunu sağlayan tek baraj olan Atikhisar Barajı'nda yaşanan kuraklık nedeniyle barajdaki su miktarı 28 milyon metreküp seviyesine kadar düştü. Bu durum karşısında Çanakkale Belediyesi ise 2 Mart tarihinde aldığı encümen kararıyla su tüketimine kısıtlamalar getirdi ve süresini 31 Ağustos tarihine kadar uzattı. Yine Balıkesir Büyükşehir Belediyesi de il merkezinin içme ve kullanma suyu kaynağı olan İkizcetepeler Barajı'nın doluluğunun geçen yıla göre yüzde 50,45'ten yüzde 28,94'e düşmesi nedeniyle tasarruf çağrısında bulundu.
GÖLLER YOK OLDU
Yine kuraklığın etkisiyle göller ve derelerde kururken, uzmanlar bu yaz ciddi su sorunu yaşanacağı uyarılarında bulundu. Manisa'da bulunan Marmara Gölü tamamen kururken Aydın'da bulunan Bafa Gölü ciddi bir kuruma riski ile karşı karşıya. Wan Gölü'nde su seviyesini düşüren kuraklık yaban kuşlarının konaklama alanı olan sazlıkları da olumsuz etkiliyor. Öte yandan Konya'nın Karapınar ilçesindeki Meke Gölü'nün kuraklık sorununu baş gösteriyor. 9 bin yıl önce volkanik patlama ile oluşan ve 'Dünyanın nazar boncuğu’ olarak tanımlanan göl yavaş yavaş kuruyor. Daha önce 12 metre derinliğinde su bulunan Meke Gölü, yıllardır süren kuraklık sonucu yer altı su seviyesinin sürekli düşmesi nedeniyle kurudu. Mayıs ve Haziran ayındaki yağışlar nedeniyle sadece bir miktar su oluştu.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Yaşanan kuraklığı, nedenlerini ve sonuçlarını Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Halime Şaman ile konuştuk.
Kuraklık sorununu soyut hale getirmek için “iklim krizi” denildiğini kaydeden Şaman, yaşananın bir iklim değişikliği olduğunu vurguladı. Bunu tetikleyenin de kontrol edilemez para hırsı, kışkırtılmış tüketim ve kaynakların hızla yok edilmesi olduğunun altını çizen Şaman, "Şu an bulunduğumuz Akbelen'de bir mücadele sürüyor. Kuraklığın önündeki en önemli yutak alanlarından birisi olan Akbelen'deyiz. Buradaki mücadelenin nedeni havayı, toprağı, yeraltı su kaynaklarını kirleten termik santrallere kömür çıkarmak istiyorlar. Buranın altında bir kömür madeni olduğunu söylüyorlar. Oysa ki araştırmalar buradaki kömürün bir maden olarak tanımlanmayacak bir yapıda olduğunu söylüyor. Muhtemelen teşvik ve imtiyazlarla ormanları yok ediyorlar" dedi.
ÇÖLLEŞME, KITLIK, ORMAN YANGINLARI
Doğanın kendini yenileyeceği imkanlardan yoksun kalmasının, insanlara kıtlık ve gıdaya erişim eşitsizliği olarak geri döneceğini belirten Şaman, bu kuraklığın sonucunda Türkiye'yi orman yangınlarının da beklediğini dile getirdi. Kuraklık ve nem oranının düşmesinin 2021 yılında 11 gün boyunca sönmeyen yangınlara neden olduğunu anımsatan Şaman, "Orman yangını olduğu zaman yutak alanı azalır ve bu birbirini tetikleyen bir kısır döngüye dönüşür. Kuraklığın ortaya çıkması demek sulak alanlardaki habitatın yok olması ya da çeşitliliğin azalması demek. Birbirinin varlığının sürdürmesine yardımcı olan yaşamların türlerinin azalması ve canlılığının yok olmasıyla ilgili bir çölleşme sürecini getirecek" diye belirtti.
'TÜM YAŞAMI ETKİLEYEBİLİR'
Bu duruma karşı insanlara çok iş düştüğünü kaydeden Şaman, sokağın hareketlenmesi ve yaşama kast eden politikalara karşı durmak gerektiğinin altını çizdi. Şaman, "Kuraklık tüm yaşamı değiştirebilecek bir süreci tetikleyebilir. Yaşamın döngüsü için su vazgeçilmez ama buna erişemiyorsunuz. Yani şu an musluğu açıp içtiğiniz suyu belki ileride parayla satın alamayacaksınız. Bu bizi yok edecek bir süreç. Kuraklığa karşı yaptığımız çağrılar farkındalık yapmak anlamında kıymetli. Ama kuraklığın kim tarafından yaratıldığı deşifre edilmeden buna karşı bir farkındalık yaratmanın anlamı yok. Bizim deşifre etmeye ihtiyacımız var" diye konuştu.
MA / Tolga Güney