Yeter: Tecride karşı çıkmak adalet ve özgürlük talep etmektir

img
AMED - İmralı tecridine karşı çıkmanın "adalet, demokrasi ve özgürlük istemek" anlamına geldiğini belirten ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, "Böyle bir insanlık suçu karşısında sessiz kalınmamalı” dedi.
 
Uluslararası komployla 9 Ekim 1998’de başlayan Suriye’den çıkan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da getirildiği İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 25 yıldır ağır tecrit koşullarında tutuluyor. İmralı’da tutulduğu süre boyunca aile, avukat ve vasisiyle sınırlı görüşme gerçekleştirilen Abdullah Öcalan, 25 yıl boyunca biri kesintili olmak üzere sadece iki kez telefon görüşmesi gerçekleştirebildi. Tecrit halinin ağırlaştırılarak sürdürüldüğü İmralı’da, devreye konulan mutlak iletişimsizlik hali 33 aydır “disiplin” adı altında verilen cezalarla sürdürülüyor. 
 
İmralı tecridine karşı PKK Lideri Abdullah Öcalan’a özgürlük talebi büyürken, 10 Ekim’de dünyanın 74 merkezinde “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası başlatıldı. Dünyanın dört bir yanında eylem ve etkinlikler sürerken, Türkiye cezaevlerinde bulunan binlerce tutsak, 27 Kasım’da başlattığı açlık greviyle kampanyaya katıldı. 
 
29 Ekim’de de 172 sivil toplum örgütü ve siyasi partinin imzacısı olduğu "Şimdiden geleceğe doğru özgürlük çağrısı" şiarıyla deklarasyon açıklandı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve Kürt sorununda demokratik çözüm çağrısının yer aldığı deklarasyonun imzacılarından Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, İmralı tecrit sistemi, PKK Liderine özgürlük talepleri ve cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemlerine dair soruları yanıtladı. İmralı’da derinleştirilen tecrit sisteminin hukuki bir tanımının olmadığını vurgulayan Yeter, bu durumun ekonomik, toplumsal, demokratik, hukuksal birçok soruna neden olduğuna dikkat çekti. Tecridin sonlandırılması için eylem ve etkinliklerin yeterli olmadığını kaydeden Yeter, mücadelenin büyütülmesi gerektiğinin altını çizdi. 
 
“Şimdiden geleceğe doğru özgürlük çağrısı” başlıklı deklarasyonla Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün önemine vurgu yaparak, devlete bir çağrıda bulundunuz. İmralı’da tecrit 25 yıldır sürdürülüyor, Abdullah Öcalan’dan haber alamama hali nelere yol açıyor? 
 
Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit hali gittikçe derinleşen bir soruna dönüştü. Sayın Abdullah Öcalan yakalandığı süreçten itibaren kendisine özgü inşa edilen bu ada hapishanesinde hukukun askıya alındığı, kurallarının uygulanmadığı bir alanda tecrit ve izolasyon haline maruz kalmıştı. Bu tecrit hali dönem dönem toplumsal muhalefetin geliştirilmesiyle kırılıyor, dönem dönem derinleşen, dönem dönem ise avukat ve aile görüşmelerinin gerçekleştiği bir halde ilerletiliyordu. Ancak son yıllarda, özellikle ‘Çözüm Süreci'nden sonra iktidarın savaş ve güvenlikçi politikalarıyla mutlak tecrit hali derinleştirildi. 2019 yılından bugüne kadar hiçbir şekilde İmralı Hapishanesi'nden haber alınamaz bir hale kadar geldi. Bu durumu sadece bir tecrit hali olarak değerlendirmek de eksik kalır. Tıpkı CPT'nin raporlarında bu durumu sadece 'tecrit', 'işkence uygulaması' olarak değil, bir ‘mutlak iletişimsizlik’ hali tanımlaması gibi. Bu tanımlama aslında oradaki durumun vahametini gözler önüne seriyordu. 
 
 
Ne hukukçular ne demokratik kurumlar ne siyasi partiler ne de sivil toplum kuruluşları böyle bir hukuksuzluk, böyle bir insanlık suçu karşısında sessiz kalamazlardı.
 
İmralı Hapishanesi'nde yaşanan şey, sadece hukuk kurallarının askıya alınması, uygulanmaması olarak açıklanamaz. Hem aile ve avukat görüşlerinin gerçekleştirilmemesi, iç mevzuata, İnfaz Yasası’na, Anayasa’ya, ceza hukukunun temel prensiplerine, eşitlik ilkesine aykırı bir uygulamadır. Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası mevzuat hükümlerine de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de Mandela Kuralları’na da hapishanelerle ilgili asgari standartlara da aykırıdır. Öcalan’ın sağlık durumuyla ilgili topluma açıklama yapılmıyor, görüş yasaklarına neden olan disiplin cezalarının gerekçesi açıklanmıyor, görüş yasaklarına neden olan gerekçeler açıklanmadığı gibi, disiplin cezaları gerçekleştirildikten sonra bu tebliğler gerçekleştiriliyor. Bu da Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde davalarını takip eden ve disiplin cezalarını karşı Öcalan’ın dosyalarını takip eden avukatlarının mesleklerini icra etmesini engelliyor. Bu da disiplin cezalarına karşı itiraz hakkının sağlanamamasını beraberinde getiriyor. Burada hukuki, sağlık, toplumsal ve siyasi pozisyona ilişkin mutlak bir haber alamama hali söz konusudur. Elbette ne hukukçular ne demokratik kurumlar ne siyasi partiler ne de sivil toplum kuruluşları böyle bir hukuksuzluk, böyle bir vahşet karşısında, böyle bir insanlık suçu, işkence karşısında sessiz kalamazlardı. Bu noktada hem ÖHD hem tüm demokratik kurumlar olarak bu konudaki sorumluluğumuzun farkında olarak hareket ettik.
 
Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü neden önemli? 
 
 
Bu Türkiye halklarının, Türkiye hukukçularının, Türkiye'deki bütün siyasetçilerin, kendisine 'ben insan haklarını savunuyorum' diyen bütün hak savunucularının temel gündemi haline getirilmelidir.
 
Sayın Abdullah Öcalan, Kürt sorununun demokratik zeminde çözümü için savunmalarında, görüşmelerinde, heyet ziyaretlerinde, devlet yetkilileri ile olan görüşmelerinde her zaman demokratik çözümden yana olduğunu ifade etmiş siyasi bir kişi aslında. Bu noktada Sayın Abdullah Öcalan'ın fikirleri de kendisi gibi tecrit altında tutuluyor. Buna karşılık da demokratik çözüme karşı savaş politikaları geliştiriliyor. Bu savaş politikalarının devamı olarak hak ihlali ve hukuksuzluklar derinleşiyor. İçerisinde bulunduğumuz ekonomik kriz, siyasal kaos halini tecritten bağımsız düşünmek mümkün değil. Bu noktada Sayın Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecrit kaldırılırsa, Kürt sorununda savaş politikaları yerine demokratik zeminde bir çözüm geliştirilirse, bunun bütün Türkiye halkları için, bütün ezilen ve sömürülen halk gerçekliğimiz için daha faydalı olacağı herkesçe bilinen bir gerçeklik. 
 
Bu, aslında bütün kurumlarda, demokratik siyasetçilerde altı çizilen bir husus. Bu sadece Kürt kurumlarının, Kürt siyasetçilerinin, Kürt halkının sorumluluğu olan bir durum değil. Bu Türkiye halklarının, Türkiye hukukçularının, Türkiye'deki bütün siyasetçilerin, kendisine 'ben insan haklarını savunuyorum' diyen bütün hak savunucularının temel gündemi haline getirilmelidir. Bu noktada ben bu toplumdaki ekonomik krizin çözülmesini, Avrupa'ya göçlerin engellenmesini, eşit, adil, Kürtlerin statüsünün tesis edildiği bir ülkede bu sorunları konuşmadan, bu ilkel meseleleri tartışmadan, ‘özgürce yaşamak istiyorum’ diyen her bireyin yanında olması gereken bir taleptir. İmralı tecrit rejimine karşı olmak demokrasi talep etmektir, adalet ve özgürlük talep etmektir. 
 
Daha önce de İmralı tecridine karşı birçok başvuru ve girişimleriniz oldu. Nitekim hem sizin hem dünya çapında avukatların Abdullah Öcalan ile görüşme talepli başvuruları oldu. Nasıl bir süreç oldu, bu girişimleriniz sürecek mi? 
 
Tabiî ki bu bizim ilk çalışmamız değildi. İlk açıklamamız da değildi. Son çalışma ve son açıklamamızda olmayacak. Bu noktada biz bu insanlık suçuna karşıt bir durum geliştiren, bunu kabul etmeyen hukukçular olarak birçok çalışmada bulunduk. Bu noktada yüzlerce avukatın 'tecrit kaldırılsın' açıklamaları söz konusu oldu, yüzlerce avukatın 'Biz Abdullah Öcalan ile görüşmek istiyoruz' başvuruları oldu. Bu başvurularımıza yanıt verilmediği için meslek örgütlerine 'Biz mesleğimizi yapamıyoruz, harekete geçin' diye başvurularımız oldu. Barolar Birliği, Avukat Hakları Merkezi'ne başvurularımız oldu. Bunlar sadece iç hukukta kullandığımız başvuru yöntemleriydi. Yine CPT, BM İnsan Hakları Komitesi'ne başvurular oldu. Bu açıklamalarımızla birlikte bu mücadeleyi yürütmeye çalışıyoruz. 
 
Bununla birlikte BM İnsan Hakları Komitesi, hem Öcalan’ın müdafilerinin hem sivil toplum kuruşlarının başvuruları kapsamında Türkiye'ye bu hukuksuzluğun kabul edilemeyeceğini, bu durumun işkence ve kötü muamele yasağını ihlali olduğunu ve bunu sonlandırması gerektiğini, Öcalan’ın derhal avukatlarıyla görüşmesi gerektiğini raporlarıyla, hem Türkiye ile yazışmalarıyla hem de çağrılarıyla kamuoyuna açıkladı. Şuanda antidemokratik siyasal iktidarın hiçbir şekilde uluslararası mekanizmaları dikkate almadığı, hatta bu mekanizmaları işletmeye çalışan hakimlerin, savcıların yargı taciziyle, yaptırımlarıyla karşılaşabildiği hukuksuz sürecin inşa edildiğini görüyoruz. Açıklamada bu uygulamaları kabul etmediğimizi, bir kere daha kamuoyuna deklere ettik. 
 
* Hukuk ve insan hakları örgütlerinin girişimlerinin yanı sıra dünya çapında İmralı’da görüşme talebiyle birçok başvuru oldu. Ancak İmralı’da mutlak iletişimsizlik hali sürüyor. Tecrit sistemi nasıl bir aşamaya geldi, iktidar veya bugünkü devlet aklı ne amaçlıyor? 
 
 
Bu politikalar sadece tecridin derinleştirilmesi ya da sivil toplum kurumlarının sindirilmeye çalışılması gibi her biri ayrı ayrı değerlendirilecek durumlar değil. İktidarın uygulamalarını bütünsel değerlendirmek gerekiyor.
 
İçerisinde yaşadığımız iktidarı antikapitalist ve popülist bir iktidar olarak değerlendirebiliriz. Bu antidemokratik ve popülist iktidar tarafından devlet mekanizması bütün kurumlarıyla gasp edilmiş durumda. Buna yargı da dahil. Bunun dışında bu duruma ses çıkartmak isteyen sivil toplum bir bütünen sindirilmeye çalışılıyor. Bu politikalar sadece tecridin derinleştirilmesi ya da sivil toplum kurumlarının sindirilmeye çalışılması gibi her biri ayrı ayrı değerlendirilecek durumlar değil. Siyasal iktidarın uygulamalarını bütünsel değerlendirmek gerekiyor ve mücadele yöntemlerini de buna göre tartışmak gerek. Bu antidemokratik rejim uygulamaları, gittikçe derinleştiriliyor. Tecrit, sadece Öcalan’ın maruz bırakıldığı bir uygulama değil, bu en başta İmralı Hapishanesi'nde kendini gösteriyor, sonra topluma yayılıyor. Biz hukukçular, sivil toplum örgütleri olarak bu tecrit ve izolasyon halinin temel muhatabıyız. O yüzden tecridi konuşurken tecridin ekonomi, ekoloji, göçle ilgisi bir birinden bağımsız olgular değil, bunlarla bağlantısı da görülmelidir. Tecrit derinleştikçe Kürt halkına yönelik antidemokratik yöntemler, sömürgecilik sorunu, sorunun çözümsüzlüğü, hukuksuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik sorunu, Kürt halkının statüsünün tanınmaması, sorunun demokratik yöntemlerle çözülmemesi, sürekli savaş politikası, özel savaş politikalarının halk üzerinde süreklileştirilmesi, bu anlayışla paralel olarak geliştiriliyor. 
 
"Hava muhalefeti" ve "koster bozuk" gerekçeleriyle başlayan görüş engelleri, bugün “disiplin” adı altında verilen cezalarla sürdürülüyor. 33 aydır hem aile hem avukat hem vasi görüşünün bu gerekçelerle engellenmesi, “hukuk” ile açıklanabilir mi?
 
Disiplin hukuku çerçevesinde bir hükümlüye disiplin cezası verilebilecek halleri düzenleyen iç mevzuat hükümleri de değerlendirildiğinde, bu disiplin cezalarının hiçbir şekilde hukuki olmadığı ortadadır. Disiplin cezasının bir hükümlüye verilebilmesi için, bunun bir fiilin karşılığında tesis edilmesi gerekiyor. Disiplin hukukunun bir fiile karşılık olarak işletilmesi gerekiyor. Ama biz hangi fiile karşı bir disiplin hukukunun işletildiğini bilmediğimiz gibi, bu gerekçeler kamuoyuna açıklanmadığı gibi, yasal olan bunlara itiraz prosedürü de Sayın Abdullah Öcalan ve avukatlarına sağlanmadığı için, burada yeni bir ihlal yaşanıyor. Hem savunma hakkını ihlal hem adil yargılanma hakkını ihlal eden bir uygulamaya dönüşmüş durumda. Bu noktada disiplin cezalarının sistematik bir şekilde verilmesi, yine işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden bir duruma sebebiyet veriyor. Çünkü bir fiile karşılık tesis edilen bir uygulama olacağı gibi, yine bir hükümlüye bir fiilinden kaynaklı aylarca, yıllarca devam eden sistematik işkence, sistematik tecrit haline sebep olacak disiplin cezaları da verilemez. Bunu ne iç mevzuat ne uluslararası mevzuat hiçbir şekilde kabul etmez. Dolayısıyla disiplin cezalarını, tecridin derinleştirilmesinin şu anda kamuoyuna yansıtılan göstermelik kılıfı olarak değerlendirebiliriz. 
 
"Disiplin" adı altında verilen cezalarının gerekçelerinin açıklanmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
 
Böyle bir gerekçe olmadığı için 'gizlilik ve güvenlik kaygısı' ile açıklanan bir durum haline geldi. Ama bunun hiçbir şekilde bir hukuki niteliği olamaz.
 
Ceza hukuk sisteminde hangi durumlarda, hangi dosyalara ilişkin gizlilik kararı verilebileceği hususları yer alıyor. Bu noktada bir disiplin cezasının gerekçesinin kamuoyuna açıklanmaması halini hiçbir hukuki gerekçeyle açıklayamayız. Bu sadece bir fiile karşı gerçekleştirilen bir yaptırım değil. Sistematik olarak ayları ve yılları bulan, uygulamalara sebep veren bir disiplin hukuku işletiliyor. Bu noktada bundan neden kaygı duyuluyor? Bu disiplin cezasının gerekçesinin açıklanmasından neden kaygı duyulur; çünkü ilgili kurumlar bu gerekçenin bir gerçekliği olmadığı için bunu açıklamaktan imtina eder. Bu disiplin cezasının uygunluğunu gösteren bir gerekçe olsaydı, ilk elden kamuoyuna duyurulurdu. Ama böyle bir gerekçe olmadığı için, bu gizlilik kaygısı, güvenlik kaygısı ile açıklanan bir durum haline geldi. Ama bunun hiçbir şekilde bir hukuki niteliği olamaz.
 
ÖHD olarak daha önce hukuk ve insan hakları örgütleriyle birlikte “umut hakkı” için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne başvuruda bulunmuştunuz. Bu süreç devam ediyor ancak Abdullah Öcalan’ın 25 yıllık tutukluluk hali göz önünde bulundurulduğunda “özgürlüğü için kapı aralandı” tespitine katılıyor musunuz? 
 
Pandemide siyasi suçlar ve birkaç suç düzenlemesi dışında bırakılarak, bir ceza infaz düzenlemesi getirildi. Bu düzenlemeyle gözetim kurulları oluşturuldu. Buna bağlı olarak, cezanın yatarı tamamlandığında belirli koşulların gerçekleşmesi kapsamında tutuklu ve hükümlüler bu haklardan yararlanabildiler. Bu bile siyasi mahpuslar aleyhine bir durum olarak değerlendirildi ve onlar cezalarının yasal boyuttaki yatarını tamamlamalarına rağmen tahliye olamıyorlar. Bu düzenleme normalde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişiler içim yapılması gereken bir düzenlemeydi. Uluslararası mevzuat hükümlerinin ve Sayın Abdullah Öcalan ile ilgili AİHM kararının belirttiği durum bu. Bir kişinin tahliye olma, dışarıya çıkma hakkının kendisinin elinden alınmamasıdır. Bu hak, bu umudunun kendisinden alınmamasını içeriyordu. Bu durumun hukuksuz olduğunu, yine hak ihlaline sebep olan bir durum olduğunu içeriyordu. Bu karar iç mevzuatta uygulansaydı, Türkiye'de ağırlaştırılmış müebbet infaz rejiminin değiştirilmesi için çalışmaların gerçekleştirilmesi gerekiyordu. 
 
Eğer bu çalışma yürütülseydi; gözetim kurulları, cezasının yatarını tamamlayan kişiye ‘pişman mısın?’ ya da manipülatif ve provokatif sorularla kişinin iradesini denetim almaya çalışan kurullar değil de, mevzuata uygun sorular soran kurullar olurdu.  Ve ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimine muhatap hükümlülerin yatarını yattıktan sonra tahliye olurdu. Ne yazık ki bugün siyasetçilerle ilgili gündemde olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının uygulanmaması hali, Sayın Öcalan için de geçerli bir haldir. Kararlar uygulansaydı, ‘Umut Hakkı’ kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından mustarip, bu konuda mağdur olan, müddetnamelerinde 'Ölünceye kadar ceza evinde kalacak' şeklinde yazan bütün siyasi mahpusları da etkileyen bir düzenleme değişikliği gerçekleştirilecekti ama gerçekleştirilmiyor. Bu konuda bizim uluslararası mekanizmalara yaptığımız başvurularda, Türkiye buna yanaşmayan, değişiklikleri gerçekleştirmemek için kılıf arayan bir anlayışla cevap veriyor. Bunu kabul etmek mümkün değildir. 
 
Ağır insan hakları ihlallerinin merkez üssü haline gelen cezaevlerinde tutsaklar da İmralı tecridine karşı açlık grevi başlattı. Dernek olarak hem tutsakların taleplerine dair bir girişiminiz olacak mı? 
 
 
Bu noktada ne hukukçular ne siyasetçiler ne Türkiye halkları bir bütün olarak yeterli mücadeleyi vermiyorlar, vermiyoruz.
 
Şu anda hangi hapishanelerin bu greve başladığı ile ilgili elimizde net bilgi yok. Bütün hapishanelerde bu grevin başladığına ilişkin ailelerden gelen bilgiler var. Biz de bu başvurular kapsamında bütün hapishanelere ziyaretlerimizi gerçekleştirip, kaç mahpusun dahil olduğunu, kaçar günlük, ne kadar süreye kadar bu grevin süreceğine ilişkin takiplerimizi gerçekleştireceğiz. Bu konuda diğer sivil toplum örgütleriyle bu grevleri izlemek amacıyla çeşitli koordinasyonlar oluşturmak için girişimlerimiz söz konusu. Bunu oluşturduktan sonra grevlere giren mahpusların sağlık durumlarını takip etmek, kendilerine grevde iken verilmesi gereken vitamin, şeker gibi yaşamsal malzemelerin verilip verilmediğini takip eden çalışmalarımız olacak. Hukuk kurallarının uygulanması için, mevzuatın uygulanması için, hiç kimsenin yaşamını ortaya koyduğu bir durumu görmek istemiyoruz. 
 
Ne hukukçuların ne siyasetçilerin ne demokratik kurumların ne de halkın 2019 süreci gibi birçok mahpusun yaşamını yitirdiği, birçok mahpusta kalıcı hasarlar bırakan sağlık sorunlarıyla birlikte kaldığı süreçler yaşamak istemiyoruz. Buna hiçbir tahammülümüz kalmamıştır. Bu noktada mevzuatın uygulanması, AİHM kararının uygulanması için kişilerin sağlığından, yaşamından olmak zorunda kalması, bunu protesto etmek için bu kadar ağır sonuçlar doğurabilecek eylemsellikler içinde olmak zorunda kalmasını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Bu noktada ilgili yetkililerin, Adalet Bakanlığı'nın bu durum yaşanmadan görevlerini yerine getirmeleri ve mevzuatı uygulamaları gerekiyor.
 
Bu noktada diğer kesimlere nasıl bir sorumluluk düşüyor? 
 
Bu girişimler kesinlikle yeterli değil. Yeterli olsaydı zaten bu tecrit kaldırılmış, kırılmış olurdu. Bu AİHM'in 'umut hakkı' kararı uygulanmış olurdu. Demek ki bu noktada ne hukukçular ne siyasetçiler ne Türkiye halkları bir bütün olarak yeterli mücadeleyi vermiyorlar, vermiyoruz. Mücadelenin her alanda hukuki olarak, kültürel, ekolojik, siyasi boyutuyla sokakta, evde, adliyede, her alanda mücadelenin geliştirilmesi, yükseltilmesi gerektiği gerçekliği net bir şekilde karşımıza çıkıyor. 
 
MA / Müjdat Can

Diğer başlıklar

10:18 DEM Parti Örgütlenme Konferansı başladı | CANLI
10:16 Şirnex’te 41 kişi İYİ Parti’den istifa etti
09:42 Salih Müslim: Tarih Kobanê'de değişti
09:19 Gençler Avrupa'da Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için yürüyecek
09:04 ÖHD’li Gezer: Mülteciler adil yargılanma hakkı istiyor
09:03 Gaz fişeğiyle katledilen bebeğin faili 15 yıldır tutuklanmadı
09:02 Hasandin sakinleri madene karşı tetikte: İzin vermeyiz
09:01 Yayla yasakları ve artan girdi maliyetleri hayvancılığı bitiriyor
09:01 Jineoloji üyesi Kaya: Jin, jiyan, azadî direnişi özgürlüğün arkeolojisi oldu
09:00 Ömer Öcalan'dan 13 Ekim çağrısı: Tecride 'dur' demeli
09:00 Tutsaklara 'iyi hal' işkencesi: 1 yılda 426 tahliyeye engel
09:00 14 EYLÜL 2024 GÜNDEMİ
07:41 Narin Güran soruşturmasında 1 kişi daha tutuklandı
13/09/2024
23:03 Peyas’ta 5’inci kadın buluşması
22:43 Amed’deki fırın işçileri 15 Eylül’de iş bırakacak
22:29 Ömer Öcalan: İmralı'da yasayı uygulayın görüşmek istiyoruz
22:06 Reşit Kibar eylemleri gerekçesiyle 2 kişi tutuklandı
22:01 Wan’da ‘Çîrokên Mûzîkal’e yoğun ilgi
21:35 Hollanda’da süresiz sığınma hakkı kalkıyor
18:17 Çerkezoğlu: Kara tablo, AKP'nin sınıfsal ve siyasal tercihlerinin sonucudur
17:55 Beden eğitimi dersinde fenalaşan çocuk yaşamını yitirdi
17:20 Kibar'ın katledilmesiyle ilgili AKP'li vekil hakkında suç duyurusu
17:15 Salim Güran’ın ifadesi yeniden alınıyor
17:11 DEDAŞ protestosu: 7 kişi gözaltına alındı
16:30 Hasta tutsak Oduncu sevke rağmen hastaneye götürülmüyor
16:23 GGM'de tutulan İranlı Kürt göçmenler Meclis gündeminde
15:59 Bakandan Narin açıklaması: Adli Tıp zaman alacak
15:56 Baba Güran: Misafirdik, gözaltında değildik
15:31 Jîna Emînî'nin babası: Anma töreni düzenleyeceğiz
15:21 CHP Grup Başkanvekili Emir, Emine Şenyaşar'ı ziyaret etti
15:04 İBB Meclisi, cemevlerini ibadethane olarak kabul etti
14:56 Bakanlar Komitesi'ne Abdullah Öcalan kararı çağrısı
14:35 Yagi tayfunu nedeniyle ölenlerin sayısı 280’e çıktı
14:30 Cezaevine ait drenaj çalışmasında bir tutuklu hayatını kaybetti
14:12 Ahmet Türk: Tehdit ediliyoruz!
13:31 Narin Güran soruşturmasında neler yaşandı?
13:25 Amed’de ücretsiz sinema ve tiyatro gösterimleri düzenlenecek
13:02 Soruşturmaya dair merak edilenleri açıkladı: Amca Güran’ın ifadesi alınmalı
12:54 Şirnex kırsalındaki 'yasak' uzatıldı
12:08 Erdoğan'a hakaretten yargılanan gazetecilerin cezalandırılması istendi
11:35 Narin Güran ismi parka verildi
11:15 Cumartesi Anneleri'nin duruşması mütalaa için ertelendi
10:40 Ailelerden İmralı’ya gitmek için başvuru
09:37 ‘Sınırsız Kütüphane’ sergisi ziyaretçilerini bekliyor
09:33 DEM Parti gizliliği ihlal edenler hakkında suç duyurusunda bulunacak
09:22 Dünyayı saran 'özgürlük' ateşi yanmaya devam ediyor
09:21 Mûş’ta çıkan yangın kontrol altına alındı
09:10 Prefabrik evlerde yaşayan depremzedelere 15 gün süre
09:08 Hukukçu Kanar: 'Umut hakkı'nın sağlanması barış ve eşit yaşamın yolunu açar
09:07 Ağaçlar kesim ve yangınlara direniyor!
09:05 Emniyette taciz: Kıyafetleri çıkartılarak görüntüleri çekildi
09:04 Ankara-Bağdat mutabakatı: Büyük bir tehdit
09:03 Mexmûr saldırı altında: Boyun eğmeyiz
09:02 Küçükbalaban: Abdullah Öcalan yüzyıllık sorunun en anlamlı muhatabıdır
09:00 13 EYLÜL 2024 GÜNDEMİ
07:47 Narin Güran soruşturmasında 8 tutuklama
12/09/2024
23:59 Mûş’ta yangın
23:35 71 yaşındaki tutuklu tahliye olacağı gün yaşamını yitirdi
23:25 Narin Güran soruşturması: Geriye dönük kamera kayıtlarına bakıldı
22:23 Narin soruşturmasını takip eden Tanhan: Avukatlar, sevki yandaş medyadan öğrendi
21:39 Narin Güran soruşturması: 9 kişiye tutuklama talebi
21:25 Mêrdîn'de akrabalar arasında kavga: 1 ölü
20:49 Bir genci darp eden polislere yurttaşlardan tepki
19:39 Tamamlanmayan hastanede 2’nci yangın çıktı
19:26 Narin için Denizli'de eylem
19:21 Günlerce su altında kaldığı için farklı bir DNA’ya rastlanmadı
19:03 Afganistanlı kadınlardan Taliban’a karşı yeni eylem planı
18:14 İYİ Parti'den bir istifa daha: Vekil sayısı 30'a düştü
18:09 Konya'da beş aydır kayıp olan kadının cenazesi bulundu
16:56 SGDF önceki dönem Eşbaşkanı Yaren Tuncer tutuklandı
16:55 Narin Güran soruşturmasında 14 kişinin savcılık ifadesi tamamlandı
16:51 Tekirdağ'da cinsel saldırıya uğrayan bebek entübe edildi
16:03 Şırnex'te trafik kazası: 2 ağır yaralı
15:59 12 Eylül protestosu: Darbeci anlayış tekçi rejimle sürüyor
15:50 Emine Şenyaşar tutuklu oğlunun tahliyesini istedi
15:31 Fındıklık ve sit alanında taş ocağı açılması için 'ÇED gerekli değil' kararı
15:30 Mêrdîn Belediyesi'nden şiddete maruz kalan kadınlar için adli yardım protokolü
15:29 Federe Kurdistanlı 5 kişinin öldürülmesi davası ertelendi
15:28 Motor sürücüsü çocuk kazada hayatını kaybetti
15:27 Gimgim’de ilk defa toplu taşıma hizmeti
15:27 21 milyon işçi ve işverenin tüm SGK bilgileri çalındı
15:02 Kuran Kursu'nda çocuğu taciz edilen anne: Nedeni cezasızlık politikası
14:26 Efrîn’de 6 günde 19 yurttaş kaçırıldı
14:19 Av. Özbey'in duruşması mütalaa için ertelendi
14:18 SGDF'lilerin serbest bırakılması istendi
13:29 Zeydan’ın davasında keşif kararı
13:27 Xoşab Kalesi ışıklandırıldı
13:05 İstanbul'da demokrasi güçlerine 'Özgürlük Yürüyüşü’ çağrısı
13:01 Bakan Tunç’tan Narin açıklaması
12:46 Bayındır: Yüzbinlerle birlikte çözüm iradesini göstereceğiz
12:40 5 Nolu Cezaevi önünden seslendiler: 12 Eylül’le yüzleşin
12:32 Soma Davası'nda ailelerin katılım talebi kabul edildi
12:22 TRT İstanbul Radyosu önünde 12 Eylül açıklaması
12:02 PTT’de yaşanan sorunlara karşı taleplerini açıkladılar
12:01 Avukatlar İmralı'ya gitmek için başvurdu
11:24 Bismil’de ‘Açık Hava Film Günleri’ başlıyor
11:17 Demokratik Kurumlar Platformu: 13 Ekim'de 'özgürlük' için Amed'de buluşuyoruz
10:54 İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan Hewlêr’de
10:32 Kadınlardan 16 Eylül çağrısı
10:24 DEM Parti Kadın Konferansı: Ev ev gezip, örgütlülüğü büyüteceğiz
10:14 Vietnam’da Yagi Tayfunu: 197 ölü, 128 kayıp
09:42 Güran soruşturmasında gözaltına alınanlar adliyeye sevk edildi
09:40 Saldırıda yaralanan kadınlar: KDP ve Irak da ortak
09:30 5 aydır haber alınamayan Demir ölü bulundu
09:28 DBP örgütleme çalıştayının sonuç bildirgesini açıkladı
09:25 Safitürk soruşturmasındaki 'gizlilik' 7 yıldır neden kaldırılmıyor?
09:14 12 Eylül'ün tanıkları: 44 yılda kanunsuzluk arttı
09:12 Arka planı aydınlatılmayan katliam
09:11 Narin Güran cinayeti: Susan ve koruyanlar da suçlu
09:10 Ekonomist Müftüoğlu: Savaş politikaları sofradaki ekmeğe bile yansıyor
09:09 İşkencenin yenemediği yurtseverlik: Agit Malgaz
09:08 Agirî Belediyesi'nden kesintisiz hizmet
09:07 Tecride Karşı Adalet Girişimi siyasi partilere bilgilendirme yapacak
09:06 Türkiye’nin 10 yıldır 'ihlal' ettiği karara dair yaşananlar
09:05 Noruzi: 'Jin, jiyan, azadî' mücadelesi İran'ın kalbine ulaştı
09:00 12 EYLÜL 2024 GÜNDEMİ
08:48 4 Rojhilatlı İran’a iade edilmek isteniyor
11/09/2024
23:42 İsrail Gazze'de BM okulunu vurdu: 18 ölü
22:56 DBP'li Hüseyin Memiş hayatını kaybetti
21:39 Cîran filmi Wan’da sinemaseverlerle buluştu
19:54 ÇHD: Avukat Aytaç Ünsal fiziki darp ve ölümle tehdit edildi
18:57 Narin için eylem: Önleyici tedbirler alınsın
18:49 Narin’in mezarını ziyaret eden bakanlar mahalleliyle görüşmedi
18:42 ARÎ-DER’den ‘yaşamın her alanını Kürtçe’ye çevirelim’ çağrısı
17:45 Federe Kurdistan Bölgesi sınır hattında yangın çıktı
17:12 ‘Toplumsal çürümenin reçetesi ahlaki politik toplum inşasıdır’
17:02 Yılmaz Güney İstanbul’da anılacak
16:57 9 aylık hamileyken tutuklandı, cezaevinde doğum yaptı
16:43 Amed’de gazeteciler için ücretsiz toplu taşıma kararı
16:36 Gar Katliamı'nın gerekçeli kararı: İnsanlığa karşı suç yok!
15:57 Okul öğrencilere temizletiliyor iddiası
15:50 Yavaş'a hayvan barınağı ihalesi üzerinden 'rant sağlama' suçlaması
15:27 1 yılda 66 çocuk iş cinayetinde yaşamını yitirdi
15:27 Adalet Nöbeti 21’inci gününde: İtibar hukukla sağlanır
15:22 Muhtar Salim Güran görevden uzaklaştırıldı
15:21 Sağanak yağış İzmir ve Muğla'da etkili oldu
15:06 DEM Parti Sözcüsü Doğan: Mücadele ortaklığında yeni planlamalar yapıyoruz
14:40 Adana'da doktora saldırı kınandı
14:33 Suriye Dışişleri Bakanı: Türkiye, Suriye ve Irak topraklarından çekilmeli
14:21 KCDP: Erkek şiddetine karşı 6284 seferberliği başlatıyoruz
13:56 JİTEM'ci Ersever'in fotoğrafı polis motosikletinde
13:55 Kuran Kursu'nda çocuğa cinsel taciz
13:49 27 haftadır vergide adalet istiyorlar
13:24 Eyn Îsa'da su istasyonu bombalandı
13:18 Dêrsim'de 'halay' davası ertelendi
12:27 Qoser'de temizlik kampanyası başlatıldı
12:19 Rojhilat’taki genel greve destek açıklamaları
11:59 Ölümle tehdit edilen tutsak ÖHD’ye başvurdu
11:32 İzmir'de sağanak sonrası su baskınları
11:26 Narin Güran soruşturması: İfadesi alınan imam serbest