Mahkemeyi reddetti, savunmasını halka yaptı

  • kadın
  • 14:57 5 Ağustos 2024
  • |
img
WAN - Kadınlara verilen idam cezasını protesto etmek için İran Devrim Mahkemesi'ne çıkmayan KJAR üyesi Werişe Muradî, halka hitaben yazdığı savunmasında, "Yaşamı ya yüce ve anlamlı yaşamalı ve özgürlükle süslemeli ya da hiç yaşamamalı" dedi.
 
Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu (KJAR) üyesi Werişe Muradî, İslam Devrim Mahkemesi'nin 15’inci Şubesi'nde dün görülen ikinci duruşmasına, Pexşan Ezîzî ve Şerife Muhammedî’ye verilen idam kararlarını protesto etmek amacıyla duruşmaya çıkmadı. Mahkeme, Muradî katılmadığı gerekçesiyle avukatların savunmasını almadan duruşmayı sonlandırdı. 
 
Muradî, kadınlara ve halka hitaben bir savunma kaleme aldı. Savunmasında verdiği mücadeleyi anlatan Muradî, “Adil bir kararın verilmediği böyle bir mahkemeyi tanımıyorum” dedi. 
 
“IŞİD kafa kesiyor, İslam Cumhuriyeti de darağacına çekiyor” sözleriyle başlayan savunma şöyle: 
 
“Bir aydan kısa bir süre içinde kadın aktivistler için (Pexşan Ezîzî ve Şerife Muhammedî) verilen haksız idam kararları, İslam Cumhuriyeti'nin siyasi yetersizliğini ve çaresizliğini itiraf etmesidir. Yeni hükümetin güçlü olduğu iddiası, korku yayma ve baskıyı artırma, ‘Jin, jiyan, azadi’ devrimi arifesinde, boş bir hayalden başka bir şey değildir. Bu bağlamda, ben de kadın olmak, Kürt olmak ve özgür bir yaşam arayışında olmak suçlarıyla, ‘isyan’ ile suçlandım. Şu anda, tutuklanmamdan bir yıl sonra bu yılın 4 Ağustos tarihinde Hâkim Salavati başkanlığındaki İslam Devrim Mahkemesi'nin 15’inci Şubesi'nde ikinci duruşmanın yapılmasını bekliyorum. Her ne kadar mahkemeye katılmamamın, ‘kendimi savunmak istemediğim’ şeklinde yorumlanabileceğini bilsem de arkadaşlarım, Pexşan Ezîzî ve Şerife Muhammedî’ye verilen idam kararlarını protesto etmek amacıyla mahkemeye gitmeyeceğim ve adil bir kararın verilmediği böyle bir mahkemeyi tanımıyorum.
 
SAVUNMAMI HALKA YAPIYORUM
 
Defalarca, zorlu sorgulama ve soruşturma koşullarında savunmalarımı sundum. Ancak bu kez savunma mektubumu her zaman uyanık, bilinçli ve özgürlük yanlısı olan halka ve topluma hitaben yazıyorum. Onlardan beni ve faaliyetlerimi sosyal adalet ölçütlerine göre yargılamalarını istiyorum. Küresel hegemonik güçlerin ve bölgedeki diktatör ulus-devletlerin değerleri ve kültürleri gasp etmeye çalıştığı ve kendi hegemonyalarını yeniden inşa etmek istediği 21’inci yüzyıl Orta Doğu'sunda yaşamak, kan ve gözyaşına bulanmış ve her gün soykırım, homojenleştirme ve zorla entegrasyon ve ilhaka tanıklık eden bir coğrafyada yaşamak anlamına gelir. Kürdistan'da yaşamak ise yasal, ekonomik, siyasi, eğitimsel vb. güvencelerden yoksun bir hayat, yani işsizlik, yoksulluk, ayrımcılık, tutuklama, işkence, idam ve kolberlerin (ekmek şehitlerinin) öldürülmesi demektir!
 
Bireyin kimliği ve doğrudan yaşadığı koşullar, zulmün kaynağını ve diğer zulme uğrayan insanları bulmak için en iyi teşvik ve rehberdir. Bu, onların yanında olup, durumlarını değiştirmek ve sorunlara çözüm bulmak için çaba göstermeyi içerir. Bir Kürt kadın olarak tarihime, kültürüme ve kimliğime dayanıyorum; oysa koşullar her zaman kimlikten yabancılaşmayı ve öz benlikten kaçışı şekillendirmiştir. Sömürü, milliyetçi, cinsiyetçi ve dinci sistemlerin yarattığı ayrımcılığa maruz kalan bir topluluk olarak, kimlik, inanç ve sınıf üzerine bir söylem sunulması durumunda bastırıldık; yanlış etiketlerle suçlandık ve gözaltına alınıp, hapsedildik, işkence gördük ve idam edildik. Bu durum, eşitsiz sosyal, ekonomik, politik ve eğitimsel koşullarda bulunan benim ve benim gibiler için geçerlidir. Bu, birey ve toplum olarak nesnellikten geçmek ve aynı zamanda bir varlığa sahip olmak istediğimiz bir durumdur. Elbette, bu konuları dile getirmek, milliyetçilik biçimine dayanarak kimlik meselesine karşı körü körüne bir önyargı anlamına gelmez, aksine kimlik bilincidir. Çünkü aşırı milliyetçiliğin herkesi faşizme sürüklediğinin farkındayım. Bu konu tam olarak karşılaştığımız acı gerçektir. Biz, kendini ifade etme gücü olmayan ve sosyal kimliğini ifade etmesi durumunda dışlanmayla karşılaşacak bir nesne gibi görülüyoruz.
 
KARANLIĞA LANET OKUMAK YERİNE MUM YAKTIM
 
Kendimi tanıdığım tüm yıllarda, toplumsal normlara karşı kayıtsız kalamadım ve kalmak da istemedim. Büyüdüğüm Zagros eteklerinde kalmayı, orayı terk edip Batı'da gösterişli bir hayat sürmeye tercih etmedim. Birçok yara aldım ve birçok yaraya da merhem oldum. Önümde iki yol vardı: Ya mevcut nesneleşmeyi ve baskıyla dolu bir hayatı hiç direnmeden kabul edecektim ya da varoluşsal gerçeğimi bulacaktım. Bu yüzden ‘karanlığa lanet okumak yerine bir mum yaktım!’
 
EĞİTİMDEN MAHRUM KALANLAR İÇİN ÇALIŞTIM
 
Öğrencilik yolumun başlangıcında sporcu idim. Bilgi ve farkındalıkla yaşama çabası, beni bundan sonra kolektif çıkarı bireysel çıkarın üzerinde tuttuğum bir yola soktu. Derneklerde, sivil toplum kuruluşlarında (STK) ve öğrenci gruplarında kadınlar, çocuklar, gençler, uyuşturucu mağdurları, yoksul kesimlerde spor severler ve eğitimden mahrum kalanlar için çalıştım. Hem eğitmen hem de destekçi olurken, öğrencilerimden direnç dersleri alıyordum. Ayrıca, çeşitli gruplarla çalışmak, ayrımcılığın türlerini ve boyutlarını daha net ve açık bir şekilde anlamama ve tüm köleliklerin kökünün kadınların köleliğinde ve sosyal konumunda yattığı gerçeğini daha iyi kavramama neden oldu. Bu durum, kendimin ve başkalarının farkındalık düzeyini yükseltmek, aile ve toplum sorunlarını doğru bir şekilde anlamak ve analiz etmek ve aynı zamanda sorunları çözmek için daha fazla çaba göstermem için bir motivasyon kaynağı oldu.
 
APOİST DÜŞÜNCE İLE TANIŞTIM
 
Bir süre sonra, yaratıcısının şu anda ‘Nasıl yaşamalı’ sorusunun peşinde koşmanın bedelini 25 yıldır İmralı Adası'ndaki tek kişilik hücrede tam bir izolasyon içinde yaşayarak ödediği bir düşünce ve felsefeyle tanıştım. Bu düşünce ve felsefe, inkâr edilen birey ve toplum kimliğini ifade etmek için çözümü ulus-devletçilikte, nefret üretmekte ve sınırlar çizmekte değil, demokratik toplumu inşa etmekte, inkâr edilen kimlikleri korumakta ve halkların barış içinde bir arada yaşamasında arıyor. Toplumun hakikatinin derinliklerinden doğan, baskının katmanlarını açığa çıkaran ve şimdi de alternatiften bahseden bir düşünce ve felsefe. Katı siyasi sınırlara, tek dile, tek millete, tek kültüre, tek dine ve tarihin doğrudan yorumuna inanmayan ve dayanmayan, aksine tüm farklılıkları, inançları ve halkları hesaba katarak varlığını ifade eden çoğulcu toplulukları temsil eden bir yaşam ve hayat modelini seçtim. Bu düşünce ve felsefeyi (Apoist düşünce ve felsefe) tanıdıkça, faaliyetlerimi ve araştırmalarımı Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu'na (KJAR) üye olarak daha da tamamladım. Bu doğrultuda, Orta Doğu'nun çeşitli yerlerinde kadınların sosyolojik meselesiyle ilgilendim. Kadınların ortak yaraları olduğunu fark ettim, dolayısıyla kurtuluş yolları da aynı doğrultuda ve ortak olabilir ve ortak faaliyetler yürütebilirler.
 
KOBANÊ’YE GİDİŞ SÜRECİ
 
IŞİD’in Rojava'ya (Kuzey ve Doğu Suriye) saldırısı, bir yandan Orta Doğu'daki karanlık güçlerin eylemlerinin amacını ve nedenini daha iyi anlamama, diğer yandan Orta Doğu'nun jeopolitik konumunu ve bölgedeki aktif siyasi güçlerin güç ilişkilerini daha net kavramama ve bir kadın aktivist olarak bölgede istikrar, barış ve demokrasinin sağlanması yönünde aktif ve çok yönlü katılımın gerekliliğini anlamama neden oldu. Bu yüzden Kobanê şehrine gittim, IŞİD terörist güçlerinin camisinde bayram namazı kılmaktan bahsettiği yere. Onların tekbiri ‘kadın ve çocukların kesik başlarını’, bizim zafer çığlıklarımız ise ‘Jin, jiyan, azadi’yi çağrıştırıyordu. Aslında biz, bu sefer adı IŞİD olan yeryüzündeki tanrıların askerleriyle savaşıyorduk! Görevi, Orta Doğu'nun gelecek yüzyılı için cehennemî bir planın uygulanması yolunu açmak ve savaş yorgunu Orta Doğu'da açılan değişimin tek umut ışığını yok etmek için bir araç olan bir güç. Bu terörist güç, Orta Çağ tarzında (gerici bir yöntemle) sözde İslami adalet talebinde bulunuyor ve hilafeti ve İslami hükümetini kurmak için halkların yaşamını yok ediyordu. Hiçbir devlet bu terörist güçle mücadele etmedi.
 
Türkiye devleti, IŞİD güçlerine tam destek vererek, sınırlarını lojistik ve askeri teçhizatın onlara gönderilmesi için açık tutmuştu. Koalisyon güçleri de Kobanê'nin sokak sokak işgaline kadar son ana dek IŞİD'in zaferine emin olarak izliyorlardı. Tıpkı Gazze'de olduğu gibi Kobanê ve Şengal halkının soykırımını seyrettiler. IŞİD binlerce Êzîdî kadını kılıçtan geçirdi, binlercesini esir aldı ve savaş ganimeti olarak sattı. Ancak ulus-devletlerin sessizliğinin yanında, dünyanın dört bir yanındaki özgürlükçü halk güçlerinin çığlığına tanık olduk. Kobane ve Şengal'le aynı sesi yükselterek ayağa kalktılar, kısa sürede oraya gittiler ve IŞİD'e karşı mücadeleye katıldılar. Ardından, hegemonik güçler ister istemez hümanist maskesini takmak zorunda kaldı ve kendilerini sanki Ortadoğu'nun ve sakinlerinin imdadına yetişen çağdaş bir Mesih gibi gösterdiler. Oysa bu maske çoktan düşmüştü ve halk kendi yarasına kendi merhemini sürmüştü.
 
BİLİNÇLİ KADIN DEMEK BİLİNÇLİ TOPLUM DEMEKTİR
 
Yirmi birinci yüzyıl, toplumun taleplerinin ve devlet-ulus yapısında ve zihniyetinde köklü değişimlere ulaşmanın yüzyılıdır ki bu, demokratikleşme ve devrim ile hedefine ulaşabilir. Artık devletlerin öznelliği ve toplumların nesnelliği dönemi sona ermiştir. Artık devlet tarihi ve kültürü, milliyetçi, dinci, cinsiyetçi ve pozitivist ideolojilerle toplumları sersemletemez. Artık devletin çobanlığı ve toplumun sürü olduğu dönem sona ermiştir. Rojava (Kuzey ve Doğu Suriye), toplumun dinamizmini ve içsel iradesini gösteren bir denemedir, ancak bu deneme, toplumun ve özellikle kadınların bilinç düzeyini yükseltmek için yıllarca süren çabanın sonucudur. Bilinçli kadın demek bilinçli toplum demektir ve bilinçli toplum demek kapitalizmin kutsallarını sorgulamak demektir. Yani halkın içsel iradesinin barış ve çözüm süreçlerine ortak olması, toplumun sosyal, ekonomik, eğitsel, siyasi vb. alanlarda aktif katılımı demektir. İşte burada kadınların yaşamdaki varlığını ve özgürlükle ilişkisini daha derinden kavradım. IŞİD'e karşı mücadele siperlerindeki varlığım, bu akımın Kobanê'yi işgal etmek için tüm gücünü kullandığı günlere denk gelmişti.
 
IŞİD'E KARŞI MÜCADELEM
 
Türkiye-Suriye sınırında halk insan kalkanı oluşturduğunda, ‘Orta Doğu'nun çocuğu’ olmanın bizi oraya çektiği binlerce insandan biriydim. Yaralandıktan sonra, artık oradaki mücadele ortamında bulunma imkân ve gücüm kalmamıştı, bu yüzden tekrar Doğu Kürdistan'a ve eğitim, araştırma ve toplumsal faaliyetlerime devam etmek için KJAR'a döndüm. Bu sırada, IŞİD'e karşı mücadelem, adımın Türk istihbarat güçlerinin (MİT) ölüm listesine girmesine neden olmuştu. Bu yüzden Rojava'da veya Kürdistan Bölgesi'nde bulunmam Türkiye devleti tarafından suikast tehdidiyle eş anlamlıydı. Son yıllarda KJAR'da (Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu), kadın sosyolojisi alanında çalışarak ve İran'ın siyasi coğrafyasında kadınların yazılmamış tarihini inceleyerek, anaerkil toplumun izlerini ve bir zamanlar tanrıçaların yeri olan bir mekânda kadın intiharları ve cinayetlerinin neden bu kadar zirveye ulaştığı sorusuna bir cevap bulmaya çalışıyordum.
 
TUTUKLANMA VE İŞKENCE
 
1 Ağustos 2023 tarihinde Senendec-Kamyaran karayolunda İstihbarat Bakanlığı güçleri tarafından tutuklandım. Tutuklanma anında ateş açma, arabanın camlarını kırma, işkence ve fiziksel saldırı, psikolojik savaş, kamera görüş alanı dışında tek kişilik hücrede sorgu (beyaz işkence)- davranışlarını ve ahlak dışı saldırılarını kaydetmemek için, iradeyi aşağılamak için kamera önünde azarlama ve Senendec İstihbarat'ta bulunduğum 13 gün boyunca maruz kaldığım baskılar, bana uygulanan baskıların bir kısmıdır. Bana vahşi dediler ve ‘Kadınlığını kaybetmişsin! Neden ağlamıyorsun? En son ne zaman ağladın? En son ne zaman bir çiçek kokladın?’ dediler.
 
Ardından beni Evin Tutukevi'nin 209’uncu koğuşuna transfer ettiler. Orada dört buçuk ay boyunca sorgulamalarda çok baskı altında tutuldum. Bunlar arasında beyaz işkence, çelişkili ve aldatıcı senaryo üretmeleri, karakter suikastı tehdidi, zorla itiraf alma ve benzeri vardı. Şiddetli baş ağrıları ve sürekli kanamalar (burun bölgesinden), boyun ve bel ağrılarının şiddetlenmesi, tek kişilik hücrede geçirdiğim günlerin armağanıydı. Bir başka deyişle, Türk istihbarat güçlerinin bana yapma ihtimali olan şeyi, İran İstihbarat Bakanlığı gerçekleştirdi. 20 Aralık 2023 tarihinde Evin'in kadınlar koğuşuna transfer edildim. Sonunda 9 Nisan 2024 tarihinde Tahran İslam Devrim Mahkemesi 15’inci Şubesi'nde ‘muhalif gruplara üyelik’ ve ‘isyan’ suçlamalarıyla yargılandım. Ancak temel soru şu: ‘Neden IŞİD gibi terörist bir güçle mücadele etmek, İslam Cumhuriyeti'ne karşı savaşla eşdeğer ve aynı seviyede görülüyor?’ Peki, İslam Cumhuriyeti'nin IŞİD’le mücadele ettiği iddiası tarihin neresinde yer alıyor? DAİŞ kafamızı kesiyordu, İslam Cumhuriyeti ise kafamızı darağacına çekiyor. Hiçbir siyasi-hukuki bilgi bu paradoksu çözme gücüne sahip değil. O halde uyanık olalım.
 
1 YILDA 3,5 AY İLETİŞİM HAKKINI KULLANDIM
 
Bir yıllık tutukluluğum süresince, sadece üç buçuk ay boyunca ailemle görüşme hakkına sahip oldum. Geri kalan zamanda ya tek kişilik hücrede kaldım ya da şu an olduğu gibi kadınlar koğuşunda, ancak tecrit koşullarında. Tutukluluğumun onuncu ayından sonra, 15-17 Mayıs tarihleri arasında Evin koğuşunda, geçmişim ve sicilim dikkate alınmaksızın, beni IŞİD ile aynı kefeye koydular ve terörist olarak adlandırdılar. Devlet tarafından ve ‘Haremi Savunan’ unvanıyla Suriye'ye gitmemin gerekli olduğunu söylediler. Bu tanımlamalara göre, o halde insani görevler temelinde IŞİD’e karşı savaşan herkes terörist olmalı. Geçtiğimiz üç ay boyunca bana yeni suçlamalar yöneltmeye çalıştılar. Boş ve asılsız iddiaları dinlemenin yanı sıra, telkine dayalı sorgular, aşağılama, idam tehditleri, zorunlu itirafta bulunmam için kışkırtma ve baskı bu dönemin diğer sorunlarıydı. Şu anda son sorgunun ardından yaklaşık üç ay geçti, ne avukatlarım dosyayı yeniden inceleme hakkına sahip oldu, ne de ben avukatımla görüşme hakkına! Şu anda da iletişim ve görüşme yasağı dönemini geçiriyorum.
 
Şimdi geçmişe ve kat ettiğim yola bakarak; eylemlerimi savunuyorum, çünkü hiçbir zaman ve mekânda kimsenin canına ya da malına en ufak bir saldırıda bulunmadım ve tek suçum topluma karşı sorumluluk duymaktır. Kobanê'de IŞİD terör güçlerine karşı mücadelemi hâlâ savunuyorum ve Kürdistan'dan Belucistan'a, İran'dan Afganistan'a kadar kadınlara yönelik her türlü zulmün sonuna kadar, "Jin, jiyan, azadî" (Kadın, Yaşam, Özgürlük) ideallerine ulaşana dek mücadeleme devam edeceğim.
 
Son olarak belirtmek isterim ki, geçtiğimiz bir yıl boyunca hiçbir şey topluma ve özellikle kadınlara karşı insani görevlerimi yerine getirme konusunda en ufak bir şüphe uyandırmadı ve asla uyandırmayacak. Ben Orta Doğu'da yaşayan Kürt bir kadınım ve sadece kendim için yaşamadım. Bölge sakinlerinin toplumsal özgürlüğü için elimden gelen her şeyi yaptım ve yapmaya devam edeceğim, çünkü özgür ve değerli bir yaşam, can vermeye değerdir. Yaşamı ya yüce ve anlamlı yaşamalı ve özgürlükle süslemeli, ya da hiç yaşamamalı.
 
Werişe Muradî
 
Evin Hapishanesi Kadınlar Koğuşu
 
Ağustos 2024"

Diğer başlıklar

10/09/2024
22:12 Bozkurt işareti yapan askerlerden tutsağa darp ve tehdit
21:53 Wan'daki 8 sokak Narin'in anısına 'çocuk yaşam sokağı'na dönüştürülecek
21:42 ‘Kürtlerin temel talebi anadilde eğitimdir’
21:28 Gülistan Doku Futbol Turnuvası’nda finale kalan gruplar maç yaptı
21:19 Narin’in cenazesini dereye bırakan Bahtiyar tutuklandı
19:52 Narin için eylemdeler: Münferit değil organize bir cinayet
19:39 Narin'in cenazesini dereye bırakan Bahtiyar için tutuklama istemi
18:59 Narin Güran’ın ablasının ölümüyle ilgili soruşturma başlatıldı
18:19 CİSST: Cezaevinde ölüm oranları yüzde 50 daha fazla
18:04 Amed Büyükşehir Belediyesi’nden Narin için saygı duruşu
17:17 İkinci Kobanê Davası’nın bir sonraki duruşması 5 Kasım'da
16:51 Serhat kentlerinden seslendiler: Narin için adalet istiyoruz
16:29 Gaz fişeğiyle katledilen Uytun davasında 15 yıl sonra keşif kararı
16:23 Bagok’ta yaşamını yitiren Dağdelen toprağa verildi
16:12 Rojhilat’ta genel grev çağrısı
15:56 İran’daki cezaevinde tedavi edilmeyen tutsak yaşamını yitirdi
15:50 Deniz Bülbün’ü katledenlere müebbet hapis cezası
15:12 Narin’in cenazesini dereye bırakan Bahtiyar'ın savcılık ifadesi başladı
15:08 Suriye heyeti Hakan Fidan’ı protesto etti
15:07 Katliamı yapanlar cezalandırılıncaya kadar eylemini sürdürecek
14:46 Êzidî kız çocuğunun davası ertelendi
14:32 Koçyiğit: Narin’in ölümünün ardındaki gerçekleri açıklayın
14:17 Meclis'e Narin Güran başvurusu: Komisyon kurulsun
14:11 32 yıl sonra tahliye olan Kağanarslan: Diz çökmedik
14:08 Agirî’de anadilde eğitim hakkı için yürüdüler
13:55 Mêrdîn’de avukata saldırı protesto edildi
13:27 Amed Kitap Fuarı'nın tarihi belli oldu
13:12 Amed’de Narin Güran için taziye kuruldu
13:06 Êzidî çocuk davası: Artık yeter diyoruz
12:56 Pexşan Ezîzî için 26 insan hakları örgütünden çağrı
12:54 BM: Türkiye Suriye'de suç işliyor
12:21 CHP heyeti Güran için Amed Barosu’nu ziyaret etti
12:05 Amed Büyükşehir Belediyesi Tiyatrosu perdelerini açıyor
11:29 42 aydır haber alınamayan Abdullah Öcalan için yeni başvuru
10:58 TÜİK: Geniş tabanlı işsizlik yüzde 26,5
10:39 Narin Güran soruşturmasında gözaltı süresi uzatıldı
10:16 Kürt Böreği Festivali düzenlenecek
09:43 Birçok kentte ev baskınları
09:15 Türkiye’de kaybettirilen çocuklar gerçeği
09:12 Çıplak aramaya karşı çıkan tutsağın tahliyesi uzatıldı
09:11 Sokağın Narin Güran tepkisi: Bu düzen son bulmalı
09:10 Şirketler Hasandin'in ardından Gavgas'a göz dikti
09:09 Kadınlar öfkeli: Yaşamlarımız için mücadele etmeliyiz
09:06 Aysu: Tarımda daha kötü günler bizi bekliyor
09:04 23 yılda 34 bin iş cinayeti: İşçiler hakları için örgütlenmeli
09:01 'Tîrêjên Rojê' kampanyası: Hedef Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü
09:00 MKM'de kurs kayıtları başladı
09:00 10 EYLÜL 2024 GÜNDEMİ
08:47 2023’te çocuğa yönelik cinsel suçtan 40 binden fazla dosya açıldı
08:40 ‘Her 3 öğrenciden biri okula aç gidiyor’
08:21 İsrail'den çadır kampa saldırı
09/09/2024
22:58 DBP: Narin’in cinayetinden iktidar ve kirli ortakları sorumludur
21:23 DEM Parti’den HÜDA PAR'a: Sorumluluklarını saklama telaşlarını anlıyoruz
20:24 Colemêrg’te 19 genç tahliye edildi
19:51 Êlih’te iki aile barıştırıldı
19:04 Narin Güran eylemleri: Ensarioğlu’nun ifadesi alınsın
18:21 Narin'in mahallesinde katliamın şüphelisiyle keşif yapıldı
18:08 Narin Güran haberlerine getirilen yayın yasağı kaldırıldı
17:58 Eğitim Sen: Yeni eğitim yılına sorunlarla girdik
17:01 Büyükşehir belediyesi çeviri atölyeleri açacak
16:43 Tecridi protesto edip Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep ettiler
16:03 Evin Cezaevi’ndeki kadın tutsaklar savcıya ifade vermeyi reddetti
16:01 Narin soruşturması: Cesedi amca verdi
15:54 Narin için eylem: Çuvala bir çocuğu yaşatamayan düzeni sığdırdınız
15:36 Ömer Öcalan: Dilimize de önderimize de sahip çıkacağız
15:32 DEM Parti’den İçişleri Bakanı’na: AKP’li vekilinin bilip söylemediği şeyler nelerdir?
15:22 'Uzun Yürüyüş'ün başlangıç noktaları belli oldu
15:18 İşçi Emekçi Birliği'nden savaşa ve pahalılığa karşı miting kararı
14:57 Hatimoğulları: Adalet, ekmek ve barış için sonuna kadar savaşacağız
14:34 Polisten eylemdeki işçilere tehdit: Çocuklarınız iş bulamaz
14:02 Eğitim Sen ve dil derneklerinin talebi ortak: Anadilde eğitim
13:47 Emine Şenyaşar 19 gündür Meclis’te ‘adalet’ arıyor
13:15 Narin Güran'ın otopsi işlemlerine dair savcılık tutanağı
13:10 Narin'in farklı mahallede defnedilmesi girişimi sonuç vermedi
12:45 Binarê Qendîl köyleri savaş uçaklarıyla bombalandı
12:44 Kadınlardan katliamlara tepki: Cüretlerini cezasızlıktan alıyorlar
12:22 AKP’liler Narin’in cenazesinde toplu fotoğraf çektirdi
11:33 Sudan’da paramiliter gruplardan saldırı: 21 ölü
11:27 Narin Güran toprağa verildi
11:12 Nijerya’da tanker kazası: 48 ölü
10:49 Garê'de çatışma: 1 üsteğmen hayatını kaybetti
10:17 Apê Musa Gazetecilik Ödülleri'ne başvuru için son 2 gün
10:04 Okullar açıldı: Halkın dili seçmeli olarak halka verilemez
09:59 Narin Güran'ın cenazesi ATK’den alındı
09:25 Birçok kent için sağanak yağış uyarısı
09:05 'Çirkin Kral'sız 40 yıl
09:04 Xwebûn ‘Soykırım Anlaşması’ manşetiyle çıktı
09:04 Yeni iki telgraf: Ankara Kürtçe okul istemiyor!
09:02 Oruç: Eğitimde tasarruf olmaz
09:00 09 EYLÜL 2024 GÜNDEMİ
08:37 Narin Güran protestosunda gözaltına alınanlar serbest
00:30 Güran’ın amcasının aracı köyden çıkarıldı
08/09/2024
23:48 Oluç: Bu iktidar çözümsüzlükte ısrarın iktidarıdır
23:37 Narin’in otopsi işlemleri tamamlandı
23:15 Sudan’da sel ve kolera kaynaklı can kaybı 390'a çıktı
23:09 Uzman çavuşun çarptığı genç yoğun bakıma alındı
21:40 Pulur’da askeri araç kaza yaptı: 4 ölü
20:57 Narin Güran için eylem: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ne iş yapıyor?
20:50 Amed Baro Başkanı Eren: Narin’in failleri dışarıda olabilir
19:45 AKP’li Ensarioğlu: Güran ailesi ile 40 yıllık dostluğumuz var
19:36 Narin için Amed'de binler yürüdü: Katil Hizbullah işbirlikçi AKP
18:35 Kurtulmuş, Atalay için olağanüstü toplanma çağrısını reddetti
17:44 Adana’da Reşit Kibar için eylem: Sorumlular yargılansın
17:32 Türkoğlu, çay bahçesinde kadınlarla buluştu
17:17 Narin Güran soruşturması: Aileden 7 kişi gözaltına alındı
17:05 MED-DER: Kürtçe resmi dil olsun
16:50 Narin Güran soruşturmasında 21 gözaltı
16:49 'Savaş ve çözüm' paneli: Abdullah Öcalan başmüzakerecidir
16:20 Av. Özdemir: Cenazenin kaybettirilmesine dair soruşturma yürütülmeli
16:08 Orduluların tepkisi üzerine sondaj çalışması durduruldu
16:07 Zeydan: Yerinde doyma ve toprağını koruma politikasını hayata geçireceğiz
16:04 Tutuklu gazeteci Serunaz Ahmet greve başladı
15:35 ARÎ-DER yeni yönetimini belirledi
15:26 Bakırhan: Ekmek ve adalet mücadelesini ayrı göremeyiz
15:21 31 yıllık tutsaklara kitlesel ziyaret ve karşılama
14:38 İstanbul'daki sağanak yağış zor anlar yaşattı
14:34 Narin Güran öldürülmüş halde bulundu: İktidar hesap vermeli
14:06 Narin Güran'ın katledilmesi protesto edilecek
13:30 Kobanê'de sivil araca SİHA saldırısı
13:02 Valilik: Güran öldürüldükten sonra dere yatağına götürülmüş
12:41 Valilik iznine rağmen köye girişe asker engeli
12:26 Tarım ve gıda sempozyumunda kooperatif vurgusu
12:23 'Barışın tek yolu İmralı'dan geçer'
12:11 Tarım işçilerini taşıyan minibüs kaza yaptı
12:06 Narin Güran'ın cenazesi ATK'de
11:36 Erkek şiddeti: Sehle Gündüz yaşamını yitirdi
11:35 Narin Güran'ın öldürüldüğü köye girişlere yasak
11:34 DEM Parti: Narin’i katledenler hesap vermeli
10:57 Safitürk davasında yeni başvuru: Uzman raporu yok sayıldı
10:26 Narin Güran'ın cansız bedeni bulundu
10:16 Uçar: Saldırıların panzehri örgütlülük
Bayındır: Hedefimiz örgütlü bir toplum
09:47 Jin dergi '12 Eylül'ün karanlık izleri' kapağıyla çıktı
09:32 BM’den Taliban’a ‘Erdem Yasası’nı kaldır’ çağrısı
09:30 Lokumcu'nun oğlundan cezasızlığa tepki: Hukuka inancım kalmadı
09:23 Pendik'te silahlı kavga: 1 ölü, 4 yaralı
09:20 Muğla'da orman yangını sürüyor
09:12 Pasûr'da bir Ermeni demir ustası
09:11 Cizîr direnişini anlattı: Mücadele sürüyor
09:10 Felçli tutsağa ‘halay çektin’ cezası
09:08 Tecride Karşı Adalet Girişimi: Mücadele toplumsallaşmalı
09:07 Abdullah Öcalan için 50 merkezde eylem yapılacak
09:06 Aykoç: CHP Kürt sorununda inisiyatif almalı
09:06 Hewag'ta bağ bozumu başladı
09:01 Mahallelerine yol istiyorlar
09:00 08 EYLÜL 2024 GÜNDEMİ
07/09/2024
23:50 Gever'de polisten yurttaşlara tehdit
22:56 KDP Emel Mathlouthi’in Kuzey ve Doğu Suriye’ye geçmesine izin vermedi
21:45 Şêrawa’daki saldırıda bir yurttaş katledildi
21:04 Şenyaşar’ın Meclis’teki direnişi 17’nci gününde
20:10 30 yıllık tutsak Çeçan Topçu tahliye edildi