Mahkemeyi reddetti, savunmasını halka yaptı

  • kadın
  • 14:57 5 Ağustos 2024
  • |
img
WAN - Kadınlara verilen idam cezasını protesto etmek için İran Devrim Mahkemesi'ne çıkmayan KJAR üyesi Werişe Muradî, halka hitaben yazdığı savunmasında, "Yaşamı ya yüce ve anlamlı yaşamalı ve özgürlükle süslemeli ya da hiç yaşamamalı" dedi.
 
Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu (KJAR) üyesi Werişe Muradî, İslam Devrim Mahkemesi'nin 15’inci Şubesi'nde dün görülen ikinci duruşmasına, Pexşan Ezîzî ve Şerife Muhammedî’ye verilen idam kararlarını protesto etmek amacıyla duruşmaya çıkmadı. Mahkeme, Muradî katılmadığı gerekçesiyle avukatların savunmasını almadan duruşmayı sonlandırdı. 
 
Muradî, kadınlara ve halka hitaben bir savunma kaleme aldı. Savunmasında verdiği mücadeleyi anlatan Muradî, “Adil bir kararın verilmediği böyle bir mahkemeyi tanımıyorum” dedi. 
 
“IŞİD kafa kesiyor, İslam Cumhuriyeti de darağacına çekiyor” sözleriyle başlayan savunma şöyle: 
 
“Bir aydan kısa bir süre içinde kadın aktivistler için (Pexşan Ezîzî ve Şerife Muhammedî) verilen haksız idam kararları, İslam Cumhuriyeti'nin siyasi yetersizliğini ve çaresizliğini itiraf etmesidir. Yeni hükümetin güçlü olduğu iddiası, korku yayma ve baskıyı artırma, ‘Jin, jiyan, azadi’ devrimi arifesinde, boş bir hayalden başka bir şey değildir. Bu bağlamda, ben de kadın olmak, Kürt olmak ve özgür bir yaşam arayışında olmak suçlarıyla, ‘isyan’ ile suçlandım. Şu anda, tutuklanmamdan bir yıl sonra bu yılın 4 Ağustos tarihinde Hâkim Salavati başkanlığındaki İslam Devrim Mahkemesi'nin 15’inci Şubesi'nde ikinci duruşmanın yapılmasını bekliyorum. Her ne kadar mahkemeye katılmamamın, ‘kendimi savunmak istemediğim’ şeklinde yorumlanabileceğini bilsem de arkadaşlarım, Pexşan Ezîzî ve Şerife Muhammedî’ye verilen idam kararlarını protesto etmek amacıyla mahkemeye gitmeyeceğim ve adil bir kararın verilmediği böyle bir mahkemeyi tanımıyorum.
 
SAVUNMAMI HALKA YAPIYORUM
 
Defalarca, zorlu sorgulama ve soruşturma koşullarında savunmalarımı sundum. Ancak bu kez savunma mektubumu her zaman uyanık, bilinçli ve özgürlük yanlısı olan halka ve topluma hitaben yazıyorum. Onlardan beni ve faaliyetlerimi sosyal adalet ölçütlerine göre yargılamalarını istiyorum. Küresel hegemonik güçlerin ve bölgedeki diktatör ulus-devletlerin değerleri ve kültürleri gasp etmeye çalıştığı ve kendi hegemonyalarını yeniden inşa etmek istediği 21’inci yüzyıl Orta Doğu'sunda yaşamak, kan ve gözyaşına bulanmış ve her gün soykırım, homojenleştirme ve zorla entegrasyon ve ilhaka tanıklık eden bir coğrafyada yaşamak anlamına gelir. Kürdistan'da yaşamak ise yasal, ekonomik, siyasi, eğitimsel vb. güvencelerden yoksun bir hayat, yani işsizlik, yoksulluk, ayrımcılık, tutuklama, işkence, idam ve kolberlerin (ekmek şehitlerinin) öldürülmesi demektir!
 
Bireyin kimliği ve doğrudan yaşadığı koşullar, zulmün kaynağını ve diğer zulme uğrayan insanları bulmak için en iyi teşvik ve rehberdir. Bu, onların yanında olup, durumlarını değiştirmek ve sorunlara çözüm bulmak için çaba göstermeyi içerir. Bir Kürt kadın olarak tarihime, kültürüme ve kimliğime dayanıyorum; oysa koşullar her zaman kimlikten yabancılaşmayı ve öz benlikten kaçışı şekillendirmiştir. Sömürü, milliyetçi, cinsiyetçi ve dinci sistemlerin yarattığı ayrımcılığa maruz kalan bir topluluk olarak, kimlik, inanç ve sınıf üzerine bir söylem sunulması durumunda bastırıldık; yanlış etiketlerle suçlandık ve gözaltına alınıp, hapsedildik, işkence gördük ve idam edildik. Bu durum, eşitsiz sosyal, ekonomik, politik ve eğitimsel koşullarda bulunan benim ve benim gibiler için geçerlidir. Bu, birey ve toplum olarak nesnellikten geçmek ve aynı zamanda bir varlığa sahip olmak istediğimiz bir durumdur. Elbette, bu konuları dile getirmek, milliyetçilik biçimine dayanarak kimlik meselesine karşı körü körüne bir önyargı anlamına gelmez, aksine kimlik bilincidir. Çünkü aşırı milliyetçiliğin herkesi faşizme sürüklediğinin farkındayım. Bu konu tam olarak karşılaştığımız acı gerçektir. Biz, kendini ifade etme gücü olmayan ve sosyal kimliğini ifade etmesi durumunda dışlanmayla karşılaşacak bir nesne gibi görülüyoruz.
 
KARANLIĞA LANET OKUMAK YERİNE MUM YAKTIM
 
Kendimi tanıdığım tüm yıllarda, toplumsal normlara karşı kayıtsız kalamadım ve kalmak da istemedim. Büyüdüğüm Zagros eteklerinde kalmayı, orayı terk edip Batı'da gösterişli bir hayat sürmeye tercih etmedim. Birçok yara aldım ve birçok yaraya da merhem oldum. Önümde iki yol vardı: Ya mevcut nesneleşmeyi ve baskıyla dolu bir hayatı hiç direnmeden kabul edecektim ya da varoluşsal gerçeğimi bulacaktım. Bu yüzden ‘karanlığa lanet okumak yerine bir mum yaktım!’
 
EĞİTİMDEN MAHRUM KALANLAR İÇİN ÇALIŞTIM
 
Öğrencilik yolumun başlangıcında sporcu idim. Bilgi ve farkındalıkla yaşama çabası, beni bundan sonra kolektif çıkarı bireysel çıkarın üzerinde tuttuğum bir yola soktu. Derneklerde, sivil toplum kuruluşlarında (STK) ve öğrenci gruplarında kadınlar, çocuklar, gençler, uyuşturucu mağdurları, yoksul kesimlerde spor severler ve eğitimden mahrum kalanlar için çalıştım. Hem eğitmen hem de destekçi olurken, öğrencilerimden direnç dersleri alıyordum. Ayrıca, çeşitli gruplarla çalışmak, ayrımcılığın türlerini ve boyutlarını daha net ve açık bir şekilde anlamama ve tüm köleliklerin kökünün kadınların köleliğinde ve sosyal konumunda yattığı gerçeğini daha iyi kavramama neden oldu. Bu durum, kendimin ve başkalarının farkındalık düzeyini yükseltmek, aile ve toplum sorunlarını doğru bir şekilde anlamak ve analiz etmek ve aynı zamanda sorunları çözmek için daha fazla çaba göstermem için bir motivasyon kaynağı oldu.
 
APOİST DÜŞÜNCE İLE TANIŞTIM
 
Bir süre sonra, yaratıcısının şu anda ‘Nasıl yaşamalı’ sorusunun peşinde koşmanın bedelini 25 yıldır İmralı Adası'ndaki tek kişilik hücrede tam bir izolasyon içinde yaşayarak ödediği bir düşünce ve felsefeyle tanıştım. Bu düşünce ve felsefe, inkâr edilen birey ve toplum kimliğini ifade etmek için çözümü ulus-devletçilikte, nefret üretmekte ve sınırlar çizmekte değil, demokratik toplumu inşa etmekte, inkâr edilen kimlikleri korumakta ve halkların barış içinde bir arada yaşamasında arıyor. Toplumun hakikatinin derinliklerinden doğan, baskının katmanlarını açığa çıkaran ve şimdi de alternatiften bahseden bir düşünce ve felsefe. Katı siyasi sınırlara, tek dile, tek millete, tek kültüre, tek dine ve tarihin doğrudan yorumuna inanmayan ve dayanmayan, aksine tüm farklılıkları, inançları ve halkları hesaba katarak varlığını ifade eden çoğulcu toplulukları temsil eden bir yaşam ve hayat modelini seçtim. Bu düşünce ve felsefeyi (Apoist düşünce ve felsefe) tanıdıkça, faaliyetlerimi ve araştırmalarımı Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu'na (KJAR) üye olarak daha da tamamladım. Bu doğrultuda, Orta Doğu'nun çeşitli yerlerinde kadınların sosyolojik meselesiyle ilgilendim. Kadınların ortak yaraları olduğunu fark ettim, dolayısıyla kurtuluş yolları da aynı doğrultuda ve ortak olabilir ve ortak faaliyetler yürütebilirler.
 
KOBANÊ’YE GİDİŞ SÜRECİ
 
IŞİD’in Rojava'ya (Kuzey ve Doğu Suriye) saldırısı, bir yandan Orta Doğu'daki karanlık güçlerin eylemlerinin amacını ve nedenini daha iyi anlamama, diğer yandan Orta Doğu'nun jeopolitik konumunu ve bölgedeki aktif siyasi güçlerin güç ilişkilerini daha net kavramama ve bir kadın aktivist olarak bölgede istikrar, barış ve demokrasinin sağlanması yönünde aktif ve çok yönlü katılımın gerekliliğini anlamama neden oldu. Bu yüzden Kobanê şehrine gittim, IŞİD terörist güçlerinin camisinde bayram namazı kılmaktan bahsettiği yere. Onların tekbiri ‘kadın ve çocukların kesik başlarını’, bizim zafer çığlıklarımız ise ‘Jin, jiyan, azadi’yi çağrıştırıyordu. Aslında biz, bu sefer adı IŞİD olan yeryüzündeki tanrıların askerleriyle savaşıyorduk! Görevi, Orta Doğu'nun gelecek yüzyılı için cehennemî bir planın uygulanması yolunu açmak ve savaş yorgunu Orta Doğu'da açılan değişimin tek umut ışığını yok etmek için bir araç olan bir güç. Bu terörist güç, Orta Çağ tarzında (gerici bir yöntemle) sözde İslami adalet talebinde bulunuyor ve hilafeti ve İslami hükümetini kurmak için halkların yaşamını yok ediyordu. Hiçbir devlet bu terörist güçle mücadele etmedi.
 
Türkiye devleti, IŞİD güçlerine tam destek vererek, sınırlarını lojistik ve askeri teçhizatın onlara gönderilmesi için açık tutmuştu. Koalisyon güçleri de Kobanê'nin sokak sokak işgaline kadar son ana dek IŞİD'in zaferine emin olarak izliyorlardı. Tıpkı Gazze'de olduğu gibi Kobanê ve Şengal halkının soykırımını seyrettiler. IŞİD binlerce Êzîdî kadını kılıçtan geçirdi, binlercesini esir aldı ve savaş ganimeti olarak sattı. Ancak ulus-devletlerin sessizliğinin yanında, dünyanın dört bir yanındaki özgürlükçü halk güçlerinin çığlığına tanık olduk. Kobane ve Şengal'le aynı sesi yükselterek ayağa kalktılar, kısa sürede oraya gittiler ve IŞİD'e karşı mücadeleye katıldılar. Ardından, hegemonik güçler ister istemez hümanist maskesini takmak zorunda kaldı ve kendilerini sanki Ortadoğu'nun ve sakinlerinin imdadına yetişen çağdaş bir Mesih gibi gösterdiler. Oysa bu maske çoktan düşmüştü ve halk kendi yarasına kendi merhemini sürmüştü.
 
BİLİNÇLİ KADIN DEMEK BİLİNÇLİ TOPLUM DEMEKTİR
 
Yirmi birinci yüzyıl, toplumun taleplerinin ve devlet-ulus yapısında ve zihniyetinde köklü değişimlere ulaşmanın yüzyılıdır ki bu, demokratikleşme ve devrim ile hedefine ulaşabilir. Artık devletlerin öznelliği ve toplumların nesnelliği dönemi sona ermiştir. Artık devlet tarihi ve kültürü, milliyetçi, dinci, cinsiyetçi ve pozitivist ideolojilerle toplumları sersemletemez. Artık devletin çobanlığı ve toplumun sürü olduğu dönem sona ermiştir. Rojava (Kuzey ve Doğu Suriye), toplumun dinamizmini ve içsel iradesini gösteren bir denemedir, ancak bu deneme, toplumun ve özellikle kadınların bilinç düzeyini yükseltmek için yıllarca süren çabanın sonucudur. Bilinçli kadın demek bilinçli toplum demektir ve bilinçli toplum demek kapitalizmin kutsallarını sorgulamak demektir. Yani halkın içsel iradesinin barış ve çözüm süreçlerine ortak olması, toplumun sosyal, ekonomik, eğitsel, siyasi vb. alanlarda aktif katılımı demektir. İşte burada kadınların yaşamdaki varlığını ve özgürlükle ilişkisini daha derinden kavradım. IŞİD'e karşı mücadele siperlerindeki varlığım, bu akımın Kobanê'yi işgal etmek için tüm gücünü kullandığı günlere denk gelmişti.
 
IŞİD'E KARŞI MÜCADELEM
 
Türkiye-Suriye sınırında halk insan kalkanı oluşturduğunda, ‘Orta Doğu'nun çocuğu’ olmanın bizi oraya çektiği binlerce insandan biriydim. Yaralandıktan sonra, artık oradaki mücadele ortamında bulunma imkân ve gücüm kalmamıştı, bu yüzden tekrar Doğu Kürdistan'a ve eğitim, araştırma ve toplumsal faaliyetlerime devam etmek için KJAR'a döndüm. Bu sırada, IŞİD'e karşı mücadelem, adımın Türk istihbarat güçlerinin (MİT) ölüm listesine girmesine neden olmuştu. Bu yüzden Rojava'da veya Kürdistan Bölgesi'nde bulunmam Türkiye devleti tarafından suikast tehdidiyle eş anlamlıydı. Son yıllarda KJAR'da (Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu), kadın sosyolojisi alanında çalışarak ve İran'ın siyasi coğrafyasında kadınların yazılmamış tarihini inceleyerek, anaerkil toplumun izlerini ve bir zamanlar tanrıçaların yeri olan bir mekânda kadın intiharları ve cinayetlerinin neden bu kadar zirveye ulaştığı sorusuna bir cevap bulmaya çalışıyordum.
 
TUTUKLANMA VE İŞKENCE
 
1 Ağustos 2023 tarihinde Senendec-Kamyaran karayolunda İstihbarat Bakanlığı güçleri tarafından tutuklandım. Tutuklanma anında ateş açma, arabanın camlarını kırma, işkence ve fiziksel saldırı, psikolojik savaş, kamera görüş alanı dışında tek kişilik hücrede sorgu (beyaz işkence)- davranışlarını ve ahlak dışı saldırılarını kaydetmemek için, iradeyi aşağılamak için kamera önünde azarlama ve Senendec İstihbarat'ta bulunduğum 13 gün boyunca maruz kaldığım baskılar, bana uygulanan baskıların bir kısmıdır. Bana vahşi dediler ve ‘Kadınlığını kaybetmişsin! Neden ağlamıyorsun? En son ne zaman ağladın? En son ne zaman bir çiçek kokladın?’ dediler.
 
Ardından beni Evin Tutukevi'nin 209’uncu koğuşuna transfer ettiler. Orada dört buçuk ay boyunca sorgulamalarda çok baskı altında tutuldum. Bunlar arasında beyaz işkence, çelişkili ve aldatıcı senaryo üretmeleri, karakter suikastı tehdidi, zorla itiraf alma ve benzeri vardı. Şiddetli baş ağrıları ve sürekli kanamalar (burun bölgesinden), boyun ve bel ağrılarının şiddetlenmesi, tek kişilik hücrede geçirdiğim günlerin armağanıydı. Bir başka deyişle, Türk istihbarat güçlerinin bana yapma ihtimali olan şeyi, İran İstihbarat Bakanlığı gerçekleştirdi. 20 Aralık 2023 tarihinde Evin'in kadınlar koğuşuna transfer edildim. Sonunda 9 Nisan 2024 tarihinde Tahran İslam Devrim Mahkemesi 15’inci Şubesi'nde ‘muhalif gruplara üyelik’ ve ‘isyan’ suçlamalarıyla yargılandım. Ancak temel soru şu: ‘Neden IŞİD gibi terörist bir güçle mücadele etmek, İslam Cumhuriyeti'ne karşı savaşla eşdeğer ve aynı seviyede görülüyor?’ Peki, İslam Cumhuriyeti'nin IŞİD’le mücadele ettiği iddiası tarihin neresinde yer alıyor? DAİŞ kafamızı kesiyordu, İslam Cumhuriyeti ise kafamızı darağacına çekiyor. Hiçbir siyasi-hukuki bilgi bu paradoksu çözme gücüne sahip değil. O halde uyanık olalım.
 
1 YILDA 3,5 AY İLETİŞİM HAKKINI KULLANDIM
 
Bir yıllık tutukluluğum süresince, sadece üç buçuk ay boyunca ailemle görüşme hakkına sahip oldum. Geri kalan zamanda ya tek kişilik hücrede kaldım ya da şu an olduğu gibi kadınlar koğuşunda, ancak tecrit koşullarında. Tutukluluğumun onuncu ayından sonra, 15-17 Mayıs tarihleri arasında Evin koğuşunda, geçmişim ve sicilim dikkate alınmaksızın, beni IŞİD ile aynı kefeye koydular ve terörist olarak adlandırdılar. Devlet tarafından ve ‘Haremi Savunan’ unvanıyla Suriye'ye gitmemin gerekli olduğunu söylediler. Bu tanımlamalara göre, o halde insani görevler temelinde IŞİD’e karşı savaşan herkes terörist olmalı. Geçtiğimiz üç ay boyunca bana yeni suçlamalar yöneltmeye çalıştılar. Boş ve asılsız iddiaları dinlemenin yanı sıra, telkine dayalı sorgular, aşağılama, idam tehditleri, zorunlu itirafta bulunmam için kışkırtma ve baskı bu dönemin diğer sorunlarıydı. Şu anda son sorgunun ardından yaklaşık üç ay geçti, ne avukatlarım dosyayı yeniden inceleme hakkına sahip oldu, ne de ben avukatımla görüşme hakkına! Şu anda da iletişim ve görüşme yasağı dönemini geçiriyorum.
 
Şimdi geçmişe ve kat ettiğim yola bakarak; eylemlerimi savunuyorum, çünkü hiçbir zaman ve mekânda kimsenin canına ya da malına en ufak bir saldırıda bulunmadım ve tek suçum topluma karşı sorumluluk duymaktır. Kobanê'de IŞİD terör güçlerine karşı mücadelemi hâlâ savunuyorum ve Kürdistan'dan Belucistan'a, İran'dan Afganistan'a kadar kadınlara yönelik her türlü zulmün sonuna kadar, "Jin, jiyan, azadî" (Kadın, Yaşam, Özgürlük) ideallerine ulaşana dek mücadeleme devam edeceğim.
 
Son olarak belirtmek isterim ki, geçtiğimiz bir yıl boyunca hiçbir şey topluma ve özellikle kadınlara karşı insani görevlerimi yerine getirme konusunda en ufak bir şüphe uyandırmadı ve asla uyandırmayacak. Ben Orta Doğu'da yaşayan Kürt bir kadınım ve sadece kendim için yaşamadım. Bölge sakinlerinin toplumsal özgürlüğü için elimden gelen her şeyi yaptım ve yapmaya devam edeceğim, çünkü özgür ve değerli bir yaşam, can vermeye değerdir. Yaşamı ya yüce ve anlamlı yaşamalı ve özgürlükle süslemeli, ya da hiç yaşamamalı.
 
Werişe Muradî
 
Evin Hapishanesi Kadınlar Koğuşu
 
Ağustos 2024"

Diğer başlıklar

00:20 Kürt müzisyen Hakan Akay'a havaalanında gözaltı
00:13 Riha'da iş cinayeti: 1 çocuk hayatını kaybetti
02/11/2025
22:19 Edirne'de zincirleme kaza
21:43 Marsilya’da binler 'Abdullah Öcalan'a özgürlük' için yürüdü
21:02 Şara ABD'ye gidiyor: 70 yıldan sonra ilk resmi ziyaret
20:55 Sındırgı’da deprem sonrası 42 yapı yıkıldı
19:42 Kobanê için sınıra gidenler anlattı: İnsanlık için direndiler
19:20 Avrupa Forumu’nda Kürdistan’daki katliamlar kınandı
18:26 Keskin Bayındır engellenen Fesih Vural’ın taziyesini ziyaret etti
18:22 İran, mahkeme kararı olmaksızın 4 Kürt yurttaşı gözaltına aldı
17:56 Barış ve Demokrasi Çalıştayı'nın sonuç bildigesi açıklandı
17:51 İstanbul'da Yerel Demokrasi Konferansı: Kentini yönetmek demokrasinin özüdür
17:29 Demokrasi ve Barış Çalıştayı: Aktör olarak sürece katılmalıyız
17:10 İzmir'de sendikalar, sol ve işçi sınıfı tartışıldı
17:01 Êzidî buluşması: Abdullah Öcalan bütün dünya için barış istiyor
16:50 Sûr’da kadınların yaşadığı eve cüppeli ve sarıklı şahıslardan saldırı
16:25 Sosyalist örgütler: Tıkanıklıktan çıkmalı, birlikte mücadele etmeliyiz
16:23 Balıkesir'de 4,3 büyüklüğünde deprem
16:18 Çiğdem Kılıç Gün Uçar: Dayanışma yetmiyor, sorumluluk almak gerekir
15:46 ‘Kadına yönelik şiddet’ paneli: Çözüm toplumsal dayanışma
15:39 Werîşe Muradî: Kobanê ruhu kadınların direnişinde yaşıyor
15:11 Wêranşar Belediyesi Gastronomi Merkezi açtı
14:55 'Kürtlerin kaybedecek bir yüzyılı daha yok'
14:36 Muğla'da orman yangını
14:32 Vietnam’da selin bilançosu ağırlaştı: 35 ölü, 5 kişi kayıp
13:56 Abdullah Öcalan'dan DEM Partili Öcalan'a: Toplumu örgütlemeniz gerek
13:42 Temel: CHP'ye saldırılar sürecin toplumsallaşmasını engelliyor
12:36 Besta'da asker gözetiminde ağaç kıyımı sürüyor
11:18 Bakırhan: Bu sürecin menzili demokrasi, pusulası da adalettir
10:27 Evrensel gazetesine saldırının davası yarın: Herkesi adliyeye bekliyoruz
09:56 Jin derginin 140’ncı sayısı yayında
09:26 Meksika’da yangın: Çocuklar dahil 23 kişi yaşamını yitirdi
09:20 Sarısözen: Türkiye’nin çıkış yolu demokratik entegrasyon
09:10 ‘Müzakereyi sürdürebilecek tek aktör Abdullah Öcalan’dır’
09:08 İzmir’deki yurttaşlardan ‘asgari ücret’ yorumu
09:06 Feride Eralp: Barış kadınların meselesi, tartışmak zorundayız
09:04 Her taşında komünal emek: ZIWAN-KURD
09:00 02 KASIM 2025 GÜNDEMİ
01/11/2025
23:32 1 Kasım kutlamalarında enternasyonal dayanışma mesajı
23:10 İsrail Kuneytra'da yol devriyesi kurmaya çalıştı
20:55 Maxmur’da Kobanê Günü kutlaması
20:30 Demokrasi ve Barış İçin Buluşuyoruz Çalıştayı: Abdullah Öcalan’ın koşulları kritik önemde
19:58 Polislerin engellediği Fesih Vural'ın taziyesi sokağa taşındı
19:41 Qers’te, ‘Demokratik Cumhuriyet’ tartışıldı
19:14 Eskişehirde 'maden' protestosu: Siyanür Sakarya Nehri’ni kirletecek
19:01 Tülay Hatimoğulları: Komisyon acilen İmralı’ya gitmeli
18:43 'Toplum sağlığı için mücadeleyi sürdüreceğiz'
17:52 Şirnex ve Mêrdîn'de 1 Kasım kutlaması: Kobanê umut olmaya devam ediyor
17:43 Bayındır: Öcalan’ın hayallerini gerçekleştirmek için mücadele edeceğiz
17:36 Dr. Günderci: Madde bağımlılığı bir halk sağlığı sorunudur
17:18 Siracettin Kondu’nun taziyesine kitlesel ziyaret
17:13 Cezaevlerinden Gazeteci Aykol’a mektup: Sen binlerce tutsağın sesisin
17:02 6 Şubat’ın 1000’inci günü: Kamu görevlileri yargılansın
16:41 Palamutlar ekim için toplandı
16:17 1 Kasım eylemleri: Kobanê direnişi halkların yolunu aydınlatıyor
15:41 MSD: Kobanê Savaşı, insani değerlerin korunması mücadelesiydi
15:27 Abdullah Öcalan: Yerel örgütlülük güçlendirilmeli
15:16 Arîn Serhed’in taziyesine kitlesel ziyaret
15:15 Maraton nedeniyle tramvay seferlerinde değişiklik
15:13 Hasta tutsaklar Öztel ve Avcı'nın tahliyesi istendi
14:05 Cizîr 'Adalet Nöbeti'nde birlikte mücadele çağrısı
13:57 ‘Barışın yolu Galatasaray ve Koşuyolu’ndan geçer’
13:53 7 gazeteciye verilen cezaya tepki: Basın özgürlüğüne saldırıdır
13:27 Güler'in taziyesinde süreci başarıya ulaştırma sözü
13:24 Cumartesi Anneleri Kerboran'da kaybedilenler için adalet istedi
12:30 DEM Parti süreç kapsamında muhtarlarla bir araya geldi
11:15 ‘Kontrollü yıkım’ yan binanın duvarını da aldı!
11:07 DEM Parti’den 25 Kasım programı: Eşitlik ve özgürlük için bir aradayız
10:34 1 Kasım: Kobanê direnişi halklar için yeni bir yaşam yarattı
10:21 QSD’den Reqa’da güvenlik operasyonu
10:13 DFG’den 7 gazeteciye verilen cezaya tepki
09:54 McLaren: Marx'ın dili Kürdistan dağlarında yeni bir umut grameri buldu
09:18 İş cinayetleri artıyor: Derinleşen yoksulluk Wan'a göç ve ölüm getiriyor
09:11 DEM Parti heyeti 3 Kasım’da İmralı’ya gidecek
09:03 Köln yürüyüş ve mitingine çağrı: Seferberlik ruhuyla katılalım
09:02 İstinaf 7 gazetecinin cezasını onadı
09:02 'Qers bir arada yaşamanın prototipidir'
09:00 01 KASIM 2025 GÜNDEMİ
08:37 Tahliye edilen eşbaşkanlar: Mücadelemiz sürecek
31/10/2025
23:59 Bakırhan: Kurtulmuş'a yönelik ifadeler kabul edilemez
23:08 Temel: Yasal çerçeve için Kasım ayı kritik
22:54 Yeşil Sol Parti’den ‘Sol Odak’ ve ‘Demokrasi Koalisyonu’ önerisi
22:50 Türkiye'deki 30 yıllık tutsaklıktan sonra Halep'te zılgıtlarla karşılandı
22:41 Tutuklanan lise öğrencisi tahliye edildi
22:08 Akdeniz belediye eşbaşkanları tahliye edildi
21:22 Kurtulmuş’un okuduğu Kürtçe şiir tutanaklara 'bilinmeyen dil' olarak geçti
21:12 Amed’de Rojhilatlı şair Celal Melekşa anması
20:21 Aynur Epli 30 yılın ardından tahliye edildi
20:17 Mêrdîn’de şüpheli çocuk ölümü
20:14 223 işçi 93 gündür direnişte
19:24 Mêrdîn’deki kazalarda 4 kişi hayatını kaybetti
19:09 Fransa’da 2024’te 107 kadın katledildi
18:53 KHK'liler İzmir'de bir araya geldi: Barış sadece partilere emanet edilemez
18:49 Ayşe Tokyaz'ın otopsi raporu tamamlandı
18:47 İstanbul’da 12 kişi tutuklandı
18:01 Komisyon üyeleri IRA deneyimini incelemek üzere İrlanda’ya gitti
17:45 5 HPG'linin taziyesine kitlesel ziyaret
17:20 Akdeniz Belediyesi davası: Demokrasiye sahip çıkacağız
16:41 Kurtulmuş'tan sürece karşı çıkan İYİ Parti'ye: Memlekete ihanet ediyorsunuz
16:37 Aslan’ın taziyesine kitlesel ziyaret
16:36 DEM Parti'den Meclis'te Kürtçe tercüman bulundurma teklifi
16:36 Tülay Hatimoğulları: Bu süreç 86 milyonun kurtuluşudur
Meral Danış Beştaş: Yakın zamanda İmralı’ya gidebiliriz
16:30 Veliler baz istasyonuna karşı eylem gerçekleştirdi
16:28 Abdullah Öcalan ailesi ile görüştü
16:13 Kentsel dönüşüm çalıştayında Rezan'ın geleceği tartışıldı
16:07 Tülay Hatimoğulları YYÜ’den seslendi: Rojin için adalet
15:51 TFF'den Amedspor'a 'tezahürat' cezası
15:33 Gazeteci Aykol'a üçüncü farklı antibiyotik tedavisine geçildi
15:16 'Bin 348 ihlal yaşandı, 105 bin 287 cezaevlerinin kapasitesi aşıldı'
15:03 Amed’te ‘Kadın kentlerine doğru’ şiarıyla buluşma düzenlenecek
15:00 Kurtulmuş: Bölgesel ve küresel şartlar barışı zorunlu kılıyor
14:35 Adliyede polis şiddeti
13:56 'Kuyu tipi' cezaevi açıklaması: İşkence yasağı ihlal ediliyor
13:36 Koma Amed’in Wan konseri 22 Kasım’da
13:09 BM: İran’da İsrail savaşı sonrası baskılar tırmanıyor
12:55 Ege Üniversitesi'nde 5 öğrenci gözaltına alındı
12:54 Demokratik cumhuriyet ve demokratik toplum
12:41 Îdir'de Bakırhan'ın katılımıyla halk buluşması
12:09 Aykol'a cezaevlerinden mektup: Hepimizin çıkınca seni görme hayali var
11:52 KNK’den Köln yürüyüşüne katılım çağrısı
11:33 Sêrt’te 2 kişi katledildi, 3 kişi ağır yaralı
11:28 İtalyan tarihçiden Abdullah Öcalan'ın çağrısına destek
10:41 Kobanê 1 Kasım'a hazırlanıyor: 100 ressamdan sergi
10:33 Necla Özmen’in şüpheli ölümü: 10 dakika mesafedeki hastane yerine uzaktaki tercih edildi
10:24 Kapatılmayan ve temizlenmeyen DSİ kanalı sağlığı tehdit ediyor
10:22 Şirnex’taki ekokırımın boyutlarının araştırılması istendi
10:15 İranlı yazar eserlerinin Kürtçeye çevrilmesinden mutlu
10:14 Amed Barosu'nun 'süreç komisyonu' 11 başlıkla çalışma yürütecek
09:58 Kayyımın yapboz yolu esnafı mağdur ediyor
09:40 İzmir'de sürecin nabzı: Devletten adım bekliyoruz
09:39 Hiç gitmediği köyde kaçak elektrik kullanmaktan 850 bin TL ceza kesildi
09:12 Rojhilatlı çift, çocuklarıyla kukla tiyatrosuna Kürtçe hayat veriyor
09:10 'Okullarda anadilin değersiz olduğu algısı oluşturuluyor'
09:07 Yıllardır cezaevi yollarındalar: Yasalar çıksın, tutsaklar serbest bırakılsın
09:04 Geri çekilen HPG’li Ayhan: Özgür bir zeminde demokratik siyaset yapmak istiyoruz
09:00 31 EKİM 2025 GÜNDEMİ
30/10/2025
23:31 'GYO hakkında re'sen inceleme başlatılsın' çağrısı
23:19 Bütçeye tepki: Kadınların tank, top, İHA, SİHA'ya ihtiyacı yok
22:47 Bolu Cezaevi'nde iki tutsağın tahliyesine engel, birine tahliye
22:34 Yaşamını yitiren Necla Özmen için hastane önünde açıklama
22:01 Meral Danış Beştaş: Temel ihtiyaçlar karşılanamazken milyonlar savunmaya harcanıyor
20:58 İmralı Heyeti: Karşılıklı anlayış ve fikir birliği içindeyiz
20:48 Amed'de bir derneğe silahlı saldırı
20:31 Şam’da silahlı grup yurttaşlara saldırdı
20:02 İzmir Depremin'de yaşamını yitirenler anıldı
19:29 Nizamettin Kabaiş: Kızımın telefonu Portekiz'e gönderilecek
19:16 223 işçinin direnişi 92’nci gününde
19:03 İmralı Heyeti ile Erdoğan görüşmesi sona erdi
18:53 Tunç: Sürece dair yasal düzenlemeler Meclis'in takdirinde
18:19 İmralı Heyeti ve Erdoğan görüşmesi başladı